Allah İnsanı Yarattı
Ne çok tuzak var insan için… Düşüncelerimiz, dikkatlerimiz her an yeni bir haberle çalkalanmakta, tam bir konu üzerinde yoğunlaşmışken yeni bir gelişme başka bir yerlere götürebiliyor bizi… Oysa ne çok ihtiyacımız var derinleşmeye, kendimizle hesaplaşmaya…
Yaratılışla birlikte düşünüldüğünde vahyin aydınlığında ne kadar özgürdür insan. Zira varlık aleminin son fakat en şerefli halkasıdır insan. Ancak bu onurlu durumun korunması belli bir çabaya ve gayrete bağlıdır. Diğer bir ifadeyle; gözünü istikametinden başka her şeye kapalı tutmak, yalnızca gayeye odaklanmak gerek…
Şeytan’ın yeryüzünde ne çok işi ve ne çok arkadaşı var! Vahyin aydınlığında peygamber gelmeseydi ve hatta insanın, zaman içerisinde kaç kereler kaybettiği “temel bilgileri” her seferinde yenilemeseydi nice olurdu insanın hali?
İLK İNSAN-İLK PEYGAMBER
İnsanın hayatı üç gündür, derler. Biri geçmiş, biri gelecek, biri de bugündür. Geçmişi olmayan ve geleceğe umutla bakmayan bir kimse için hayat bugünden ibarettir. Asıl gaye ise geçmişinden örneklerle gelecek ümidini canlı tutmaktır.
Hz. Adem ve eşi Havva’nın yaratılışı;
İnsanoğlunun yaratılışı, Kur’an’ın anlatım özelliklerinden biri olan “kıssa yoluyla” anlatılır. Bu anlatımla mesaj görselleştirilmek suretiyle muhatapları tarafından anlaşılması daha da kolaylaştırılmıştır.
“Gerçekten insan( henüz) anılır bir şey değilken(yaratılmamışken) üzerinden uzunca bir zaman geçti” (İnsan,76/1).
“Ey insanlar! Rabbinizden çekinip korunun. O sizi bir tek nefisten yarattı. Eşini de o nefisten (aynı öz ve cinsten) yarattı. İkisinden de pek çok erkek ve kadını yeryüzüne yaydı (Nisa, 4/1).
İnsanlığın atası olan Adem, Ebu’l-Beşer diye anılır, isim olarak da bir şeyin dış yüzü ya da yer yüzü anlamındadır.
Havva validemizin yaratılışı: “O sizi (Adem’i) bir tek canlıdan yarattı. Sonra ondan( o öz ve maddeden) eşini var etti… (Zümer, 39/6).
Kuşkusuz kadının yaratılışı ve Adem’in de bu var oluşu duymasıyla yaradılış artık tamamlanmıştır.
Bilgi verilmesi ve yazının öğretilmesi;
Bilim üreterek medeniyetler kurabilen insanoğlu, aynı zamanda bunları yakıp- yıkan ve çevreyi bozabilen tek parçasıdır varlıklar aleminin…
“Oku! Rabbin sonsuz ikram sahibidir. Kalemle öğretmiştir. O insana bilmediğini öğretmiştir (Alak,96/3-5).
Yaradılış gayesi;
“Davranış ve eylem bakımından hanginizin daha güzel işler yapacağını sınamak, imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratan Allah’tır” (Mülk,67/2). Hayatı yaratılış amacına uygun sürdürebilmek ancak kesintisiz doğru yol (Sırat-ı Müstakim) üzere olmakla mümkündür. İlk insana peygamberlik görevinin verilmesi de bu yüzdendir.
İnsanda Allah inancının oluşması;
İnsan doğduğu günden öleceği güne kadar kendisinde ve çevresinde olup biten “ayetleri” bilgi ve tecrübesi oranında okuyarak değerlendirirse Allah’ın varlığını ve birliğini gözleriyle görmüş gibi kavrayacaktır.
İnsan Allah’ın halifesi midir? Hz. Adem ve soyunun “ Allah’ın halifesi” olması yeryüzünde istediği şekilde hükümran olması mıdır? Diğer bir ifadeyle; birbirinin yerine geçen, biri diğerinin ayağını kaydıran anlamındaki ‘halife’ midir? Yüce Allah’ın İnsana bahşettiği bilgi, akıl, irade ve yeteneklerle O’nun gösterdiği istikamette orayı idare edip düzene koyması, adaletle hükmetmesi için olsa gerek. Allah’ın yeryüzündeki sınırlı-sorumlu, özgür iradeli halifesi olarak özellikle ekini ve nesli bozanlara karşı çıkarak çevreyi koruyacaktır
ADEM VE İBLİS
Secde emri: Meleklere; “Adem’e secde edin” demiştik. İblis’ ten başka hepsi secde etmiş, o ise; “çamurdan yarattığına mı secde edeceğim,” demişti. (İsra 17/61). Allah; “Sana emrettiğim halde, seni secdeden alıkoyan nedir?” dedi. “Beni ateşten onu çamurdan yarattın, ben ondan üstünüm,” cevabını verdi (Araf7/12).
İblis’in cezası: Allah: “…Sen artık kovulmuş birisin. Din (ahiret) gününe kadar lanetim senin üzerinedir,” dedi. (Sad 38/75-77).
İblis’ in yemini: “Şeytan; mademki (yaptıklarım yüzünden) beni rahmetinden uzaklaştırarak azgın bıraktın, ben de gidip senin doğru yolunun üzerinde onları saptırmak için pusuya yatacağım… Ant olsun ki, senin doğru yolunun üzerinde duracağım; sonra önlerinden- arakalarından, sağ ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreder bulmayacaksın” dedi. (Araf7/16-17). Allah: Doğrusu benim mümin kullarım üzerinde senin bir hakimiyetin olamaz. Rabbin vekil olarak yeter,” dedi. (İsra 17/62)
Adem ile eşinin cennete yerleştirilmesi; “Ey Adem! Sen ve eşin cennette kalın. Orada bulduklarınızdan bolca yiyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz,” dedik. (Bakara 2/35)
Cennetten çıkarılmaları; Şeytan ona vesvese verip, “Ey Adem! Sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanat göstereyim mi?” dedi. Bunun üzerine ikisi de o ağacın meyvesinden yedi. Ayıp yerleri görünüverdi, bahçenin yapraklarıyla örtünmeye koyuldular. Adem Rabbine başkaldırdı ve yolunu şaşırdı. (Taha 20/120-121).
Hangi cennet: Hz. Adem ve eşinin bir müddet kaldıktan sonra çıkarıldıkları cennetin, ahiret yurdunda gidilecek ve “müminlerin ebedi yurdu” olan cennet olmayıp hem geçici olduğu ve şeytanın girip çıktığı göz önüne alındığında muhtemelen “temsili cennet” olduğu söylenebilir.
Şeytan ikisinin de ayağını kaydırdı, onları bulundukları yerden çıkardı, onlara: “Birbirinize düşman olarak inin, yeryüzünde bir müddet için yerleşip geçineceksiniz. Adem ve eşi: “Rabbimiz! Kendimize yazık ettik. Bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen biz kaybedenlerden oluruz,” dediler. (Araf 7/22).
Sınırlı bir vakti var yeryüzünde insanın... Asıl gayesi ise; atasının yitirdiği cenneti ebedi olarak elde edecek istikametten şaşmamak…