Gönderen Konu: Allah Nûrunu Tamamlayacaktır  (Okunma sayısı 118 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Allah Nûrunu Tamamlayacaktır
« : Aralık 10, 2020, 07:36:29 ÖÖ »
Allah Nûrunu Tamamlayacaktır

Allah nûrunu tamamlayacak, kürenin iplerini sâlihlerin ellerine verecektir. Ama bunun tahakkuku bizim sâlihlik seviyesine terfi etmemize müncerdir. Bu da nefislerimizi ıslah etmeden olmayacak. Nefsimizi, kalbimizi, bedenimizi nur kılmadan, Allah’ın nûrunu bize emanet edilen mülkte hâkim kılmadan sâlihliğe erişemeyeceğiz.

Abdullah İbni Amr’ın hadisleri topladığı Sahife-i Sâdıka adlı bir defteri vardı. Rasûlullah Efendimizin vefatından sonra bir gün kendisine Roma’nın mı yoksa İstanbul’un mu daha önce fethedileceği soruldu. Hz. Abdullah, hadis defterini çıkarttı, bir göz attıktan sonra şu cevabı verdi:

“- Rasûlullah’ın etrafında oturmuş, hadîs-i şerîf yazarken birisi “İstanbul ve Roma şehirlerinden hangisi daha evvel fethedilecek” diye sordu. Rasûlullah Efendimiz şöyle cevap verdi:

- Önce Heraklius’un şehri olan İstanbul fetholunacaktır.”

 İstanbul kendisi güzel, ordusu güzel bir kumandan tarafından fethedilmiştir. Şimdi sıra Roma’dadır; fethedilmeyi beklemektedir. Bu, bizim kızıl elmamızdır. Roma’nın fethi, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem tarafından bizim önümüze konulmuş bir ufuktur. 1400 küsur sene öncesinden konulmuş bu ufuk Allah’ın nûrunu tamamlayacağına dair vaadi ile beraber düşünüldüğünde muhakkak gerçekleşecektir.

Arz, Allah’ındır; buraya eninde sonunda hayır ve hak hâkim olacak, ifsat edenlerin çabaları boşa gidecek, Allah nûrunu behemehâl tamamlayacaktır. Allah’ın nûrunu tamamlayacak olması, hakikatin zanlara ve doğru sanılan yanlışlara er geç galip gelmesidir. İslam bu mânâda en büyük hakikattir. O’nun yegâne kurtuluş ve saadet nizamı olduğu muhakkak ortaya çıkacaktır.

Allah göklerin ve yerin nûrudur. O nûrun tezahürü İslam’dır, Kur’an’dır, Hazret-i Rasûlullah’tır. İnsanın kemâli nurladır; o, nûrunun artması için sürekli cehd ü gayret içinde olmalıdır. Nûrun artmasını istemek, sırat-ı müstakim üzere olmayı istemektir. Günde kırk kez talep ettiğimiz bu istikamet öyle bir gâye-i hayaldir ki dua olarak dilden hiç eksik edilmemelidir:

 “Ey Rabbımız! Bize nurumuzu tamamla, bizi bağışla. Şüphesiz ki senin kudretin her şeye yeter.”  Tahrim, 8 Bu dua Rasûlullah Efendimizin de duâları arasındadır: “Allahım! Kalbime, gözüme, kulağıma, sağıma, soluma, üstüme, altıma, önüme, arkama nur ver ve nûrumu arttır.” (Buhârî, “Daʿavât”, 9)

Nurlanmış akıl sâlih akıldır. Bu akıl hadisatın içyüzünü kavrar. Kimin kim olduğunu bilir, neye ne kadar kıymet verilmesi gerektiğini takdir eder. Ancak bir zulmet, gaflet ve vehim diyarı olan bu dünyada aklın kemali ya da nûrun tamamı çok az kimseye nasip olur. Ahiret perdelerin kalkıp, hakikat, nur ve akıl arasındaki farkın bilineceği zamandır. İşte o zaman her şey ayan beyan ortaya çıkacaktır: “Sen gaflet içindeydin ve bugün senden perdeni kaldırdık; artık gözün keskindir.” (Kâf, 22)

Nûrun tamamlanması, aklın kemâle ermesi, bu da vücut mülkünün her tarafının bu nurla ışıldaması, yerlerin ve göklerin nuru ile hem-ahenk bir duruş ve yürüyüşe sahip olmasıdır. Böylesi bir seviye sadece karanlıktan selamet değil, bizatihi aydınlığın bir şubesine dönüşmek anlamına gelir. Zira “en-Nûr” olan Allah aynı zamanda nûrun da kaynağıdır: “Allah göklerin ve yerin nûrudur. Onun nûrunun misali, içinde kandil bulunan bir kandilliktir. Kandil bir cam içindedir, cam inciyi andıran bir yıldızdır; (bu kandil) doğuya da batıya da ait olmayan, yağı neredeyse ateş dokunmasa bile ışık veren mübarek bir zeytin ağacından yakılır. Nûr üstüne nûr. Allah nûruna dilediğini kavuşturur. Allah insanlar için misaller veriyor, Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir.” (Nur, 35)

İnsandaki nûrun kemali; aydınlığı karanlıktan, doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayırmanın vasıtası olan aklın kemâli, aklın kemâli ise sâlihliktir. Sâlihlik, kişinin niyeti ve gayreti ile girilen ve ancak lütfu ilahi ile erişilen bir mertebedir. Sâlih; iyi, hayırlı, faydalı, düzgün anlamlarına gelir; fesadın, bozgunculuğun zıddıdır. Malın temiz ve helali sâlih mal, evladın hayırlısı sâlih evlat, kavmin faziletlisi sâlih kavim, işlerin hayırlısı sâlih amel, kadınların namuslu ve iffetlileri sâlihât, insanların hayırlıları sâlihlerdir. Allah insanları bölük bölük yapmış (Araf, 168), onlardan bir kısmını sâlihler, bir kısmını bu mertebede olamayanlar olarak nitelendirmiştir.

Sâlih olmak sâlih amel işlemek demektir. Sâlihler; nebiler, sıddıklar ve şehitlerle beraber anılan bir gruptur. Onlar, Allah’a ve ahiret gününe iman eden iyiliği emredip kötülüğe karşı çıkan ve hayırlarda yarışan kimselerdir. Dostları Allah, koruyucuları yine Allah’tır. Tahiyatta geçen ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, Allah’ın selamını kendisi ile beraber üzerine aldığı seçkin müminlerdir sâlihler. Gıpta edilecek bir makamları vardır. Öyle ki birçok peygamberin duasında sâlihler arasına katılmak vardır:

İbrahim aleyhisselam “Ey Rabbim! Bana hikmet ver ve beni sâlihler arasına dâhil et.” (Şu’arâ, 83) diye dua etmiş ve yine oğlunun sâlihlerden olmasını niyaz etmiştir: “Ey Rabbim! Bana sâlihlerden (bir oğul) ihsan et!” (Sâffât, 100)

Yine Yusuf aleyhisselâm: “Ey gökleri ve yeri yoktan var eden Rabbim! Benim velîm sensin, benim canımı Müslüman olarak al ve beni sâlih kulların arasına kat!” (Yûsuf, 101) diye yalvarmıştır.

Süleyman aleyhisselam da sâlihlerle beraber olmak istemiş: “Ey Rabbim! Bana ve anama-babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın iyi iş yapmamı gönlüme ilham eyle ve rahmetinle, beni sâlihlerin arasına dâhil et.” (Neml, 19) demiştir.

Zekeriya aleyhisselam’a müjdelenen ve adı Allah tarafından verilen Yahya aleyhisselam için de sâlih tabiri kullanılmıştır: “O, Allah’tan olan bir kelimeyi (İsa’yı) doğrulayan, efendi, iffetli ve sâlihlerden bir peygamberdir.” (Al-i İmran, 39)

Peygamberlerin içlerinde yer almak, zürriyetlerini de içlerine katmak için gayret ettiği sâlihler; sâlih amel işleyen, hakkı ve sabrı tavsiye eden kimselerdir. Onların şiarı ıslah, karşı oldukları ifsattır. Hayatları hayrın ve hakkın tecelli etmesi için gayretle geçer. Kimisi bu gayretinin neticesini arzın hayattayken de vârisi olarak görür, kimisine ise sadece kendi iktidar alanındaki ıslah nasip olur. Ama öyle ya da böyle sâlihler arzın vârisi olur. Bu verâset dünya hayatında temsilen veya hakikaten, öbür tarafta ise mutlaka hakikaten olur.

Dünya sâlihler için hazırlanmış, onlar için yayılmış, üzerine dağların, ırmakların ve yolların var edildiği, içindeki canlıları ile yemyeşil donatılmış, türlü çeşit ürünler bitirilmiş bir döşektir. Düşünüp ibret alacaklar için üzerinde çeşitli ayetlerle müzeyyen bir tefekkür vesilesidir. Cennetin vizesi dünyadadır. Zümer Suresi’nin sonunda zümreler halinde cennete sevk edilecek takva sahipleri Allah’a hamd ile derler ki: “Bize vaadinde sadık olan ve bizi yeryüzüne vâris kılan Allah’a hamdolsun. Cennette istediğimiz yerde oturabiliriz. Çalışanların ecri ne de güzeldir.” (Zümer, 74)

Sâlihler, sâlihlik üzere oldukları müddetçe, Hak ile beraberdirler, çünkü Hak yeryüzünü onlara vaat etmiştir. Kitabımızda ifade edilen “Bir yerde zulme uğrayan eğer hicret etmek isterse yeryüzünde gidecek bereketli birçok yer ve genişlik bulur” (Nisa, 100) hakikati sâlihlerle ayan beyan ortaya çıkar. Sâlihler, gayeleri itibarıyla o kadar önemlidirler ki onları gittikleri yer ile değil, gidilen yeri onlarla anlamamız icap eder. Yesrib’i Medine yapan sâlihlik ruhudur. Sâlih bu anlamda mânânın da adıdır, bereketin de, muradın ve iradenin de… Ve en önemlisi sâlihlik nûrun adresidir.

Biz Allah’ın nûrunu tamamlayacağına dair vaadin vârisi ve hadimiyiz. O vaat hem rüyamız, hem hakikatimizdir. O hakikat: “Andolsun ki biz Zikir’den sonra Zebur’da da: ‘Hiç şüphesiz Arz’a sâlih kullarım vârisçi olacaktır’ diye yazdık.” (Enbiya, 105) ayetiyle boynumuza borç kılınmıştır. Allah nûrunu muhakkak tamamlayacaktır; biz buna vesile olmaya geldik. Arza salihler varis olacaktır; biz o sâlihlere ilhak olmaya geldik.

Vârisliğin şartı ıslah üzere olmak, ifsada karşı durmaktır. Bizler küreye vâris olmaya, sâlihler arasına katılmaya geldik. Onun için vazifemiz; iyiliğe yardımcı, kötülüğe engel olmaktır. Bu dâvâ, Hz. Âdem’den bu yana değişmeyen İslam dâvâsıdır. Allah, Âdem neslini, sâlihlerden olsunlar diye göndermiş, bunu da küre üzerinde iyiliğin, güzelliğin ve hayrın tesisine çalışma şartına bağlamıştır. Kim bu mânâ için çalışmışsa Allah onu arzın merkezi kılmıştır, çünkü arz zaten bu gayret için var kılınmıştır.

Roma’nın fethi ümmetin önündeki ufuktur. Biz bu mânâ ile dünyanın üzerine yürümezsek Peygamber Efendimize lâyık ümmet olmamız mümkün değildir. Bir zamanlar dedelerimizin bu mânâ için çalışması, bu gayretle bilinmesi ve Rabbimizin de onları kürenin merkezi yapması gibi biz de aynı mânânın ve dolayısıyla arzın vârisi olmalıyız. Vârislik sâlihliktir. Sâlihlik, nerede bir ifsat varsa, onun üzerine yürümek, neye sahipsek onu ıslah için seferber etmektir. Sâlihlik; yılmamak, korkmamak, çekinmemek, Allah’ın yüce adını tüm küreye yaymayı vazifesi bilmektir.

Şu hakikat değişmez bir ilâhî kanundur: “Bir topluluk nefislerindekini değiştirmedikçe Allah onlar hakkındaki hükmünü değiştirmez.” (Rad, 11) Allah nûrunu tamamlayacak, kürenin iplerini sâlihlerin ellerine verecektir. Ama bunun tahakkuku bizim sâlihlik seviyesine terfi etmemize müncerdir. Bu da nefislerimizi ıslah etmeden olmayacak. Nefsimizi, kalbimizi, bedenimizi nur kılmadan, Allah’ın nûrunu bize emanet edilen mülkte hâkim kılmadan sâlihliğe erişemeyeceğiz. Rabbimiz muvaffak eylesin.

 


* BENZER KONULAR

Dinimizin Bizden İstediği Hayat Gönderen: melek
[Bugün, 09:02:39 ÖÖ]


Hidâyetten Sonra Kalblerin Kayması Gönderen: melek
[Bugün, 08:54:05 ÖÖ]


Kalbin Temizliği Gönderen: melek
[Bugün, 08:45:49 ÖÖ]


Peygamberimizin Kadınlara Karşı Muamelesi Gönderen: melek
[Bugün, 08:36:03 ÖÖ]


Allah Rasülü’ne Muhabbetimiz Gönderen: melek
[Bugün, 08:33:38 ÖÖ]


Kendimize ve Ailemize Sahip Çıkalım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:12:49 ÖÖ]


Müslümanlar Kazanımlarını Ne Zaman Kaybederler Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:05:29 ÖÖ]


Savrulsak Da Beraberiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:41 ÖÖ]


Egemenlik Kimde Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:50:29 ÖÖ]


Yolumuzun Esası Zaruri Olan İle Yetinmektir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:57 ÖÖ]


Vakit İnsanın Sahip Olduğu En Değerli Varlığıdır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:35 ÖÖ]


Engin Titiz - Single Eserleri Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:55:37 ÖS]


Hakan Bayraktar - Albümdışı Ve Single Eserler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:46:16 ÖS]


Salih Kul Olmanın Yolu Kur’ân ve Sünnet’tir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:42:10 ÖÖ]


Ahd ve Ahdin Gereği Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:37:16 ÖÖ]


İman Amel ve Salih Amel Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:29:54 ÖÖ]


Peygamberimizin Ticari Muamelelerle İlgili Tavsiyeleri Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:20:53 ÖÖ]


Sağlık ve Afiyet Nimeti Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:04:27 ÖÖ]


Saadet Asrı Adanmış Hayatlar Gönderen: türkiyem
[Nisan 23, 2024, 08:10:20 ÖÖ]


İhsan ve Tefekkür Gönderen: türkiyem
[Nisan 23, 2024, 08:03:23 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41