Gönderen Konu: Gündemimiz Vefâ-Güven-Sevgi Olsun  (Okunma sayısı 82 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5764
Gündemimiz Vefâ-Güven-Sevgi Olsun
« : Aralık 17, 2022, 08:41:02 ÖÖ »
Gündemimiz Vefâ-Güven-Sevgi Olsun

İnsanlarla anlaşmak ve kaynaşmak güzel ahlâkın meyvesi, erdemli insan olmanın alâmetidir. İçinde bulunduğumuz bu dünyâ, Mevlâ'mıza gidilen yolda bir konaklama merkezidir. Bu konakta bulunan her bir mü'min ise bu yolun yolcusudur. Yolculuğu paylaştığımız kāfile arkadaşlarımızla aramızda sevgi, berâberlik, fedâkârlık, yardımlaşma olmalıdır. Allah Teâlâ, Kur'ân-ı Kerîm'de mü'minlerin bu kardeşliğini şöyle beyan buyurur: "Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki rahmete eresiniz."1

Büyük âlim İmam Sühreverdî, dostluk ve kardeşlik bahsini ifâde ederken, bu husûsu Kur'ân'ın emirleri arasında zikreder. Buna bağlı olarak da dostluğu bir amel kabûl eder. Bu minvâlde Efendimiz (sav); "Canım kudret elinde olan Allâh'a yemîn ederim ki sizler îmân etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de îmân etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız!"2

Mü'minlerin birbirlerini sevmeleri, Allâh'ın kullarından râzı olduğu güzel bir haslettir. Dünyâ ve âhiretin mutluluğu da bu muhabbete bağlıdır. Nitekim Efendimiz (sav); "Kıyâmet günü Allah Teâlâ şöyle buyurur: Celâlim hakkı için, bana itāat maksadıyla birbirini sevenler nerede? Hiçbir gölgenin bulunmadığı bugün, onları gölgemde gölgelendireceğim, onları muhâfaza edeceğim."3

Okul arkadaşlığı, mahalle arkadaşlığı, iş arkadaşlığı gibi çeşitli sebeplerle olan dostluk arkadaşlık, Allah için sevme değildir. Yüzü güzel, sözü tatlı olduğu için yâhut menfî çıkarlar dolayısı ile sevmek de Allah için değildir.

Makam, mal veya dünyevî bir maksat için bir kimseyi sevmek de bu minvâlde değerlendirilemez. Allah için sevginin kaynağı, îman bakımından bir esâsa dayanmalıdır. Allah Teâlâ'nın Mûsâ Aleyhisselâm'a şöyle vahyettiği rivâyet edilir: "Kullarımdan kendine dostlar edin. Ancak, Benim rızâmı kazanmak yolunda sana yardımcı olmayanlar sana dost değil düşmandırlar!" Nitekim İsâ Aleyhisselâm'a; "Kimleri dost edinmeli?" diye sorulunca, "Görünüşü size Allâh'ı hatırlatan, konuşması amelinizi artıran, davranışı âhirete rağbetinizi çoğaltan kimseleri tercîh edin." buyurmuşlardır.

Buradan anlaşılıyor ki, rızâ-i ilâhî için kurulan dostluk ve kardeşlik her şeyden yücedir. Hattâ kan bağı ile olan kardeşlikten bile…

Mus'ab bin Umeyr (r.anh)'in öz kardeşi Ebu Aziz bin Umeyr, Bedir savaşında esir alınır. Mus'ab, Ensar'dan bir sahabenin onu bağladığını görünce şöyle der: "Onu sıkıca bağla! Çünkü onun annesi çok zengindir. İstenilen fidyeyi verir." Öz kardeşinin bu sözlerine çok şaşıran Ebu Aziz, "Kardeşim olmana rağmen, aynı anne-babadan dünyâya gelmemize rağmen bunu nasıl söyleyebilirsin, aklını kaçırmış olmalısın!" diyerek sitem eder. Bunun üzerine Mus'ab bin Umeyr şu muhteşem cevâbı verir: "Şu an sen benim kardeşim değilsin, şu an benim kardeşim, şu senin ellerini bağlayan kimsedir!"

"Allâh'a ve âhiret gününe îmân eden hiçbir topluluğun, babaları, oğulları, kardeşleri yâhut kendi soy-sopları olsalar bile, Allâh'a ve peygamberine düşman olan kimselere sevgi beslediğini göremezsin. İşte Allah onların kalplerine îmânı yazmış ve onları kendi katından bir ruh ile desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan ve içlerinde ebedî kalacakları cennetlere sokacaktır. Allah onlardan râzı olmuş, onlar da Allah’tan râzı olmuşlardır. İşte onlar, Allâh'ın tarafında olanlardır.

İyi bilin ki, Allâh'ın tarafında olanlar kurtuluşa erenlerin tâ kendileridir."4

Önemli olan bir diğer husus, dost seçimi kadar, dost seçilecek insan olabilmek! Bunlar, 'Dostluk Ahlâkı' başlığı altında şöyle sıralanabilir:

Çevresine nasihatler eden, günümüz tâbiri ile 'aranan insan' olabilmek için gayret göstermeliyiz. İnsanları kırmadan, onurlarını zedelemeden onları doğru yola dâvet etmek, onların dünyevî ve uhrevî işlerinde bir kandil olabilmek için çaba harcamalıyız. Nitekim bir kudsî hadiste şöyle buyrulmakta: "Kullarım içinde Bana en sevimli olanlar, Beni kullarıma, kullarımı da Bana sevdirenler ve yeryüzünde nasihat için dolaşanlardır!" Velhâsıl bizler nasihatçi olmak zorundayız. Allah Resûlü (sav)'e nisbet edilen bir sözde şöyle denilmiştir: "İki dost iki el gibidirler!" Yâni, nasıl ki iki el bir maksat için çalışır ve birbirlerine yardımcı olurlarsa, iki dost da birbirine bu şekilde yardımcı ve nasihatçidir. Âlimlerimiz nasihati ne güzel ifâde buyururlar: "Nasihat, hâlis bir niyetle kendisi için nasihatte bulunulan kimsenin her yönden hayrını istemektir."

Dostluk ahlâkından birisi de, dostunun gıyâbında savunucusu olmaktır. Bu husus dostluğun olmazsa olmazı ve Allah Resûlü'nün duâsına nâil olmaya vesîledir. Bu bağlamda şu hâdise bizlere ders niteliğindedir:

Tebük gazvesi için hazırlık emri verildiğinde, K'ab bin Malik (r.anh)'in maddî durumu daha önce hiç olmadığı kadar iyidir. Nasıl olsa yetişirim diyerek sefere çıkmayı ihmâl eder. Erteleye erteleye artık orduya yetişemeyeceği bir duruma gelince gitmekten vazgeçer. Sefer sırasında Allah Resûlü bazı isimlerin nerede olduğunu sorsa da, K'ab bin Malik'ten hiç söz etmez.

Orada bulunanlardan birisi ise, "K'ab'ı süslü elbiseleri, hurma bahçeleri, Allah için savaşmaktan alıkoydu!" der. Bunun üzerine bir Sahabe Efendimiz ayağa kalkar ve buyurur ki:

Hayır! Aslâ öyle değil! Vallâhi biz onda hayırdan başka bir şey görmedik..!

Bu savunmayı işiten Allah Resûlü (sav) çok memnun olmuşlar ve o sahâbîye; "Allah Teâlâ kıyâmette senin yüzünü nurlandırsın!" diye duâda bulunmuşlardır.

Dostluk, dostun hoşlanmadığı şeylerden sükût edip yalnızca hoşlandığı şeyleri söylemeyi gerektirir. "Dost acı söyler!" denilmişse de, bu ancak acıyı söylemekte zarûret veya ciddî bir fayda bulunması hâlindedir. Unutulmamalıdır ki, sözün olağanüstü bir tesiri vardır. Bazı sözler ilaç gibi fayda, bazıları zehir gibi zarar verebilirler. Buna işâret eden Allah Rasûlü (sav), "Bazı sözler sihir gibidir."5 buyurmuşlardır. Günümüzde insan, insan olarak değil, imkân olarak değerlendirilmektedir. Kişinin şahsiyetinden ziyâde cebi, imkânları, makam ve mevkii göz önünde bulundurulmakta. Bu hususta biz mü'minlere düşen vazîfe; dostluk ve kardeşlik adına 'vefâ-güven-sevgi' gündemi oluşturmaktır! Sosyal hayâtımızda davranışlarımızla, sosyal medya dünyâsında ise bu minvâlde çalışmalar yapmak zorundayız.

Vefâ, dostluk ve kardeşlik binâsının temelidir. Nitekim Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri, "Yolda yürürken arkadaşını geride bırakmak, bedenin âfetlerinden birisidir!" diyerek vefânın en alt sınırını belirler. Hazreti Mevlânâ'nın şu sözünü hatırlatıp bu konuyu yüreklerinize emânet etmekle yetinelim…

Kula Vefâsı Olmayanın, Hakk'a Vefâsı Olmaz!

Güven, mü'minliğin şiârıdır ve bu binâmızın duvarlarıdır. Zâten mü'min kelimesinin bir anlamı, emniyet veren kimse demektir. Mü'min olan insan, kendisini düzeltecek nûra kavuşmak için Allah Resûlü (sav)'i tanıyan ve bu nur ile çevresinin kendi kendisini tanımasını sağlayan, İlâhî yolculukta bilinçli olmasını inşâ eden kimsedir. Unutulmamalıdır ki, kardeş kardeşin, arkadaş arkadaşın emânetidir. Bazan malına, bazan canına, bazan gönlüne emânet hassasiyeti ile yaklaşıp, korumak ve iyileştirmek zorundayız.

Sevgi, dostluk ve kardeşlik binâsının çatısıdır. Sevgi kâinâtın yaratılış mayası, insanın yaratılış maksadıdır. Allah ve Resûlünün sevgisiyle beslenmiş gönülden, çevresine in'ikâs edecek olan sevgi nice gönül kapılarını açacaktır. Yalnızca dilde kalan değil, fedâkârlığımıza, paylaşmamıza, davranışlarımıza yansıyan sevgi…  Bu hususta büyüklerimizden aktaracağımız sözlerin hayâtımıza taşınması duâsı ile…

Huzeyfe (r.anh) şöyle anlatır: "Yemâme savaşında yaralılar arasında dolaşıp amcamın oğluna su vermek istedim. Kendisine verdiğim suyu içmek üzere iken, su isteyen başka bir yaralının sesi duyuldu. Amcamın oğlu, başıyla işâret ederek 'Önce ona götür' dedi. Ben aceleyle sesin sahibine doğru gittim. Fakat yanına varıncaya kadar o şehit olmuştu. Amcamın oğluna dönmek istedim. Yetiştiğimde bu da şehit olmuştu."

Hz. Ali (r.anh) şunu söylemiştir: "Allah yolundaki dostuma yirmi dirhem vermenin sevâbını, fakirlere yüz dirhem vermenin sevâbından daha fazla bulurum ve bir ölçek (dört avuç) taamla dostuma bir yemek hazırlamayı bir köle âzâd etmeye tercîh ederim."

Bir sûfî cemâati halîfeye ihbâr edilmiş ve kendisi tarafından îdâma mahkûm edilmişlerdi. Bunlar başları kesilmek için sıraya dizildiklerinde, en arkaya düşmüş olan Eb'ul-Hüseyin en-Nuri cellâdın önüne fırlamış ve önce kendi başının kesilmesini istemiştir. Onun bu ölümden korkmayan fedâkârca hareketi, dostlarına olan sevgisi görevlilerin dikkatini çekmiş ve bu yüzden karar yeniden gözden geçirilip cemaat serbest bırakılmıştır.

Ebu Süleyman ed-Dârânî Hazretleri şöyle demiştir: "Yemek istediğim bir lokmayı dostumun ağzına verip onun çiğnemesini seyrederken, o lokmanın lezzetini damağımda hissederim."

İbni Şebreme Hazretleri, bir dostunun önemli bir işini görmüştü. Dostu ona bir hediye götürdü. İbni Şebreme, "Bu nedir?" diye sordu. Dostu, "Yaptığın iyiliğe karşılıktır." dedi. İbni Şebreme, "Bunu al götür ve sana şunu da söyleyeyim: Bir dostuna işin düştüğü zaman, eğer bütün gücüyle onu görmeye çalışmazsa, bu adamı ölmüş say ve üzerinde cenâze namazı kıl." dedi.

Hasan el-Basrî Hazretleri şöyle demiştir:
"Biz dostlarımızı ev halkımızdan daha çok severdik. Çünkü bunlar bize dünyâyı hatırlatırken dostlarımız bize âhireti hatırlatırlardı."

----------------------------------------------------------------------------------

Dipnotlar

1 Hucurât, 10.

2 Müslim, İman, 93-94

3 Müslim, Birr, 37

4 Mücâdele, 22.

5 Câmiü's-Sağîr, 2458

 


* BENZER KONULAR

İnsan ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:59:29 ÖÖ]


İman Etmeyenler Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:33:17 ÖÖ]


Sorumluluk Bilinci Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:57:24 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “10 Haslet Vardır Ki Helak Olma Sebebidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:43:20 ÖÖ]


İyi Anne Baba Mısınız Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:34:11 ÖÖ]


Hasan Bitmez - Osmanlı Mehter Marşları 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:34:58 ÖS]


Konuşma Ve Dinleme Adabı Gönderen: webtasarim
[Dün, 11:26:55 ÖS]


Yüzünü Ahirete Ceviren Gönderen: webtasarim
[Dün, 11:20:44 ÖS]


İçinde Namaz Geçen Ayetler Gönderen: webtasarim
[Dün, 11:15:19 ÖS]


Temizligin Onemi Gönderen: webtasarim
[Dün, 11:12:06 ÖS]


Cahillerle Tartışmayın Gönderen: webtasarim
[Dün, 11:03:41 ÖS]


Yardımı Reklam Gibi Yapmamalı Gönderen: webtasarim
[Dün, 10:59:14 ÖS]


Dinimizin Bizden İstediği Hayat Gönderen: melek
[Dün, 09:02:39 ÖÖ]


Hidâyetten Sonra Kalblerin Kayması Gönderen: melek
[Dün, 08:54:05 ÖÖ]


Kalbin Temizliği Gönderen: melek
[Dün, 08:45:49 ÖÖ]


Peygamberimizin Kadınlara Karşı Muamelesi Gönderen: melek
[Dün, 08:36:03 ÖÖ]


Allah Rasülü’ne Muhabbetimiz Gönderen: melek
[Dün, 08:33:38 ÖÖ]


Kendimize ve Ailemize Sahip Çıkalım Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:12:49 ÖÖ]


Müslümanlar Kazanımlarını Ne Zaman Kaybederler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:05:29 ÖÖ]


Savrulsak Da Beraberiz Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:57:41 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41