Gönderen Konu: Kurucu Bağ : NİYET  (Okunma sayısı 71 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 1960
Kurucu Bağ : NİYET
« : Ocak 24, 2023, 03:05:13 ÖS »
Kurucu Bağ : NİYET

Niyet, niyet edenle, yapılacak işin niyete uygun yapılabilmesini sağlayacak olan arasında kurulan bağı ima ve işaret eder. Bu yüzden “bağ kurucu” bir işlevi vardır. Bir ev yapmaya niyet ettiğinizde öncelikle evi zihninizde tasavvur edersiniz. Daha sonra evin planını çizer ya da çizdirirsiniz. Niyet, tasavvur ile plan arasında bağ kurmuştur. Tasavvur ettiğiniz evin, çizilen plan ile uygunluğu ev yapmanın imkânlarıyla da bağlantılı olarak şekillenir.

Böylelikle çizilen plan, tasavvurunuzu revize etmenize sebep olur. Artık tasavvurunuz çizilen planla görünür hâle gelmiştir. Bundan sonrası evi fiziken yapmakla ilgilidir ki o da çizilen plana uygun olarak yapılacaktır. Çizilen plan, denetleyici mekanizmaya dönüşmüştür, niyetinizin zahiridir.

Gazali “Niyet; amaçların bir kısmını bir kısmından ayırt etmekten ibarettir.” der. Bu belirleme önemlidir çünkü niyetin amaca (ev yapmak) yönelik olup olmadığının ayırt edilmesi gerekir. Gazali’nin ifadesinden anlıyoruz ki bazı amaçlar niyet edilerek yapılmamaktadır. Bir şeyi yapmaya niyet ettiğimizde, onu diğer yapacaklarımızdan ayırıyoruz. Böylelikle niyetimiz bizi yapacak olduğumuz şeye yönlendiriyor ve onu sınırlıyor. Enerjimizi o şeye teksif ediyoruz ki Gazali buna da “kast” diyor ve şöyle ifade ediyor, “istenilen amaç yönünde himmetin toplanmasıdır.” Kastın güçlendirilmesi ve gayrete getirilmesini de “azim” olarak belirliyor. Yani ev yapma niyetimiz diğer işlerimizden ayrılıyor, tüm enerjimizi ev yapmaya yöneltiyoruz ve azmediyoruz. Bu irademiz herkes tarafından anlaşılıyor, böylece niyetimiz belli oluyor.

Niyet, görünmeyenle (bâtın) mümkün (görünür) arasında bağ kurarak, görünmeyeni çerçeveleyen, onu aşağı indirip sınırlayan, tenzil eden işleve sahip. Mesela namaz kılmak bir anlam alanı oluşturur. Namaz kılan birini gördüğümüzde onun Müslüman olduğunu, ibadet ettiğini, ibadetinin namaz şeklinde olduğunu, İslam’ın emri olan namazı eda ettiğini anlarız. Namaz kılan kişi önce kıbleye yönelmiş, niyet etmiştir. Niyeti, o kişinin namaz kılmayı öğrendiğini, Kâbe’ye yöneldiğini, namazı bir emri yerine getirmek üzere kılacağını, ne adına ve niçin kılacağını bildiğini gösterir. Bütün bu şekil şartını Allah için yerine getirmektedir ve sonuçlarını Allah’tan beklemektedir. Namazın zahiri tamamlanmıştır. Namazın görünmeyen anlam alanı (huşu ile manevi hâl) ise kişinin niyeti nedeniyle sadece kendisine inmiştir. Bu, tıpkı mananın ortaya çıkması için lafzın zorunlu olması gibidir.

Bir şey söylediğimizde bir anlamı iletmiş oluruz. Söylediğimiz kişi ilettiğimiz anlamı alır ve karşılığında bize bir şey söyler. (İşaret diliyle de bu mümkündür.) Eğer hiçbir şey söylemezsek (ya da işaret etmezsek) anlam oluşmaz, dolayısıyla da muhatabımız bizi anlayamaz, niyetimizi, kastımızı, azmimizi bilemez. Söylediklerimizden kastetmediğimiz bir anlam da çıkabilir, bu durumda muhatabımız kastımıza bakar. Niyetimiz iyi niyet olarak kabul görür. Demek ki anlamı bir amaca yönelik olarak aşağı indirmek, sınırlamak, çerçevelemek için niyetimiz belirleyici bir işlev üstleniyor. Mana için lafza ihtiyaç olduğu gibi niyet için de fiile ihtiyaç vardır.

Niyeti tasavvurdan dil içi bir etkinliğe oradan da fiile dönüştüren süreç için şu dizgeye bakmamız gerekir: İnsan, var olmak bakımından ancak bir mekânda ise var olduğuna hükmedebilir. Bir mekânda olması yetmez, hareket de etmesi gerekir. Hareketiyle birlikte meydana gelen ardışıklık zamanı işletir, çünkü fiilinin aşamalarını gözlemleyip anlaması, bu şekilde sonuçlarını görmesi gerekir. Böylece kişisel hikâyesini oluşturmaya başlayabilir. Bilinçlenmesi de bu süreci tersinden işletmesiyle mümkün olur. Yani hikâyesinin (başından geçenlerin) farkına varması ki buna en çok (geçmiş olan ve) geçmekte olan, zaman sebep olur, hareketini ve sonuçlarını görmesi, dolayısıyla nerede nasıl davranacağını bilmesi, böylelikle mekânı (üzerinde yaşadığı coğrafyayı ve giderek dünyayı) keşfetmesi, aldığı geri bildirimlerle varlığını onaylatması mümkün olur. Rüştünü elde etmiş biri yani aklı başında olan biri belirli bir bilinç düzeyine ulaşmıştır. O hâlde fiillerinin (hareketinin) sonuçlarını bilmeye gayret etmek durumundadır. Çünkü fiillerinin sonuçları kendisi için ya hayır olur ya da azap olur. Çocukluğundan beri fiillerinin sonuçlarını deneyimleyen rüşt sahibi kişi, düşünerek hareket etmek zorundadır.

Kişi, bir niyet olarak doğar, anne babanın niyeti… Biçimlenmiş niyetler ağının içine…

Kesişen, çakışan, temas eden, birbirini iten/çeken niyetler ağının içine… En büyük niyetin (iyi güzel hayırlı) dairesi içindeki bu niyetler ağına… Kişinin çocukluğundan beri maruz kaldığı her şey bazen örtük, çoğu zaman görünür biçimde hem kişide niyeti hem de kişiyi bir niyet olarak inşa etmiştir. Mesela ebeveynleri çocuğun iyiliği için sevdiği şeylerin bir kısmını yasaklamışlardır. Bu yasaklar çocuğu o an için üzerken, bir süre sonra bu yasağın nedenleri çocuk için anlaşılır hâle gelir. Bazen de çocuk birtakım şeyleri yapması (mesela ders çalışması, yatağını toplaması, sofranın kurulması ve kaldırılması) için zorlanır. Çocuk bu durumdan kaçmak ister ama bir süre sonra yapması için zorlandığı iş ve fiillerin kendisi için yararlı olduğunu görür ve anlar. Aile, okul, sosyal çevre, ekonomi, inanç sistemi ve yasalar onu bir niyet olarak biçimlendirmiştir.

Niyetin bireysel olarak ne olduğu kişinin ne ve kim olduğuyla doğrudan alakalıdır. Kişi, bilgi ve görgüsünün, tecrübelerinin sonucu olarak istek ve arzularını neye nasıl yönelteceğini bilmekle niyetini sürekli ve yeniden inşa edecek, böylelikle kendi toplumunun ekonomik, sosyal ve kültürel olarak en yüksek seviyeye çıkmasını sağlayacaktır. Toplumsal niyet bireysel niyeti belirlerken, bireysel niyet toplumsal niyeti değiştirme potansiyeli taşır. Bunu da ahlaklı ve çalışkan kişiler toplumsal niyeti besleyerek ve taşıyarak yaparlar.

Niyet, düşüncenin öncesindeki kurucu (yapmaya teşvik edici) unsurdur. Dolayısıyla fiilin de öncesindedir. Eğer düşüncenin ve fiilin öncesindeyse çoğu zaman tasavvurun da öncesindedir. Kurucu olması bakımından en üsttedir. Niyet iyi ve güzelse, tasavvur iyi ve güzel olanın tasavvuru olacak, dolayısıyla düşünce iyi ve güzel, o zaman fiil de iyi ve güzel olacaktır.

Niyet düşüncenin ve fiilin sırrıdır. Düşünce ve fiil dil içinde varlık kazanıp şekillendiğinden düşüncenin ve fiilin sırrını dil içinde de aramak gerekir. Fiile “ne”, “kim” sorularını sorduğumuzda özneye ulaşırız. Dilimiz “yüklem” merkezli yani “fiil” merkezli bir dildir. Dolayısıyla özneye fiilden gideriz. Fiil bir öznenin hareketi olarak meydana gelir. Demek ki, fiile bakarak onu icra edene ulaşırız. Kim yaptı, diye sorduğumuzda faili buluruz. Fiil, faili var eder. Çünkü sonuçlarından bazen birinci dereceden bazen de dolaylı olarak fail etkilenir. Hâlbuki fiilden önce fail yani özne vardır. Hiçbir şey yapmadığında ondan haberdar olamayız. Öyleyse fiil, faili yani özneyi tanımlar. Onun nasıl biri olduğunu anlamamız için fiillerine bakarız. Fiilin sonuçlarından da onun niyetini öğrenebiliriz.

Bir de niyete kelime olarak bakmalıyız. Niyet sırlı bir kelimedir. Sırlı olması hangi kapıları hangi pencereleri açacağını bilmiyor oluşumuzdan kaynaklanıyor. Dinî/tasavvufi bir terim olmasının yanında hukuki ve felsefi bir terimdir. Hem her şeyi kapsayacak kadar geniş ve kurucu niteliği hem de kapsadığı her şeyin içinde olmak gibi bir işlevi vardır. Bir şeyi yapmayı önceden kurma, zihinde tasarlama, yapmayı aklına koyma, yapmaya karar verme şeklinde tanımlanıyor.

Sır, niyetin içinde gizli. Bir şeyi yapmaya karar verdiğimizde, fiilin dizginlerini niyetin eline vermiş oluyoruz. Yönelme ve kasıt içeriyor. Aynı zamanda aklımıza gelmeyen, hiç düşünmediğimiz ve beklemediğimiz başka şeylerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Niyet, kimi zaman tasavvurdan önce kimi zaman tasavvurla çakışık, kimi zaman da tasavvurdan sonra beliriyor. Ama her halükârda bir denetleme mekanizması gibi fiilin üstünde duruyor. Fiil icra edilirken sapma olursa niyet nedeniyle sapmayı fark ediyoruz, bu sapma olumluysa niyetin içinde gizli olan sır çatlayıp başka güzel bir durumun ortaya çıkmasını (böylece niyetimizi revize etmemize) sağlıyor. Sapma olumsuz olursa ve bu olumsuzluğu fark edip düzeltmezsek bu sefer sır başka yerinden çatlayıp başka bir olumsuzluk doğuruyor, bu hâlde de başlangıç niyetimiz büyük oranda hatta bazen bütünüyle değişiyor.

Bazen de fiil bizzat niyet yerine geçiyor, herhangi bir tasavvur yokken, fiilin sonuçları nedeniyle bizde bir niyet beliriyor ve bilinç oluşuyor, bu şekilde niyeti doğuran fiil oluyor ama bilinç nedeniyle de hem niyet hem de niyete bağlı olarak fiil biçimleniyor. Demek ki fiil-niyet-sonuç üzerinden birbirini hem doğuran hem de gerektiren üçlü bir döngü oluşuyor. Sıralama, oluşan bilince göre değişebiliyor, şu şekilde bir yer değişme sürekli olarak varlığımızı biçimlendiriyor: niyet-fiil-sonuç, fiil-niyet-sonuç, sonuç-niyet-fiil. Fiil niyete göre olduğunda yöneldiğimiz şey bizi tanımlarken niyet fiile göre olduğunda bilinç oluşuyor. Tesadüfen (farkında olmadan) elde edilen sonuç, süreci düşünmeyi yani “Ben bu sonucu nasıl elde ettim” diye düşünmemizi, ulaştığımız sonucun bilince dönüşmesini sağlıyor. Böylelikle de fiil-niyet ve niyet-fiil birbirini gerektirecek ve doğuracak şekilde işliyor. Niyet, tasavvurun içi (yani görünmeyeni) fiil de dışıdır (yani görüneni). Elde edilen sonuca bakarak fiile, oradan da niyete ulaşabiliyoruz.

RADYO  FANİDUNYA FM.
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Sadaka ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:31:32 ÖÖ]


Bütün Yıl Oruç Tutmuş Sayılmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:27 ÖÖ]


Nikah ve Evlenmek Gönderen: melek
[Dün, 10:49:27 ÖS]


Boşanma Gönderen: melek
[Dün, 10:44:34 ÖS]


Kaç Nefes Kaldı Ömürden Geriye Gönderen: melek
[Dün, 10:28:51 ÖS]


İslam'da Adalet Gönderen: melek
[Dün, 10:18:14 ÖS]


Sahip Çıkmak Gönderen: melek
[Dün, 10:07:38 ÖS]


Günahlardan Sakınmak Salih Amel İşlemek Gönderen: melek
[Dün, 09:52:02 ÖS]


Hüseyin Arı - Single Eserleri Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:52:30 ÖÖ]


Ne İdik Ne Olduk Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:23:51 ÖÖ]


Sen-Ben Yok Biz Var Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:20:52 ÖÖ]


Gerçek Fatih Kendini Fethedendir Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:17:25 ÖÖ]


Hep Umut Taşımalı İmanlı Yürekler Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:10:25 ÖÖ]


Allah'ın Affı Sonsuzdur Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:05:29 ÖÖ]


Hayatı Kul Olarak Yaşamak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:33:19 ÖÖ]


Ölüm Gününüz Doğum Gününüz Olsun Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:15:40 ÖÖ]


Allah’tan Korkmak Her Şeyin Yerine Geçer Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:05:55 ÖÖ]


Şevvâl Ayında Oruç Tutmanın Önemi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:55:33 ÖÖ]


Ramazan Sonrası Yapmamız Gerekenler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:46:43 ÖÖ]


Çevre ve İnsan Gönderen: anadolu
[Nisan 14, 2024, 08:24:54 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41