Saflarımız dosdoğru oldukça kalplerimiz doğrulur
Allah'ın üzerimizdeki en büyük nimetini hatırlayalım ki, o bizim kalplerimizi birleştirdi. Aramıza sevgi ve ülfet tohumları ekti de kardeşler olduk.
Namazlarda saflarımızı sık, sağlam, aşılmaz kaleler kılan o kardeşliktir. Saflarımız dimdik, dosdoğru oldukça kalplerimiz dimdik, dosdoğru olur ve bizler emrolunduğumuz gibi dosdoğru oluruz.
Bir-beraber oldukça saflarımızın arasına melekler güller diker ve bizler müslümanlar oluruz.
Cemaat olmak dahil olmaktır. Şüphesiz ki günlerimizde kimlerle birlikteysek günlerimizin dışında da onlarlayız. Kimlerle birlikteysek onlardanız ve onlarla haşrolunacağız.
Efendimiz s.a.v. buyuruyorlar:
“Cemaat halinde olun. Ayrılıktan sakının. Şüphesiz şeytan tek kalanla beraberdir. Kim iman selametiyle ölüp cennetin tam ortasında olmak istiyorsa, cemaate yapışsın. Kim iyileri sevindiriyor, kötüleri üzüyorsa, o kâmil bir mümindir.”
Ve yine buyuruyorlar:
“Müslümanların birbirini sevme ve desteklemedeki durumları bir vücut gibidir. Vücudun bir uzvu rahatsız olursa, vücudun diğer bütün organları rahatsız olur ve o kişinin uykusu kaçar.”
Çünkü acıyı parmak duymaz, kol duymaz, göz hissetmez. Ruh hisseder, gönül yaralanır. Ruh için fark etmez kol yara almış veya göz ağrımış, ayaklar yorulmuş; hepsi bir... Gözün de, kolun da ağrısı birdir. Gönüle bir düşer.
İşte böyledir; tek ruh, tek gönül olunca müslümanlar, tek bir acı duyulur. Herkes için bir acı vardır ve o acıya koşulur.
O zaman uzak-yakın mesafe kalmaz.
O zaman gece-gündüz zaman kalmaz.
Ve o zaman ateş düştüğü yeri yakmaz.
Ateş müslüman gönüle düşer, müslüman gönlü yakar.
‘Ezanın Davetine Koş!’
Sahabilerden âmâ birisi Peygamberimiz s.a.v.'e gelerek şöyle dedi:
- Ey Allah'ın Rasulü! Beni mescide götürecek kimsem yok. Namazlarımı evimde kılabilir miyim?
Efendimiz s.a.v.:
- Evet, evinde kılabilirsin.
Birbirlerinden henüz ayrılmışlardı ki, Allah Rasulü s.a.v. geriye dönüp o sahabeyi çağırdı ve sordu:
- Ezanı duyuyor musun?
- Evet, ey Allah'ın Rasulü duyuyorum.
- Öyleyse ezanın davetine koş!
‘Ezanın davetine koş!' emri her ezanla yankılanır durur; bize seslenir, bizi silkeler. Bizedir, hepimizedir.
Merhamet nedir? Senin gözlerin görmüyor, sen daha küçüksün, uyuyasın, sen ihtiyarsın, diyerek insanları cemaatten, Allah huzurunda saf olmaktan men etmek midir?
Yoksa, kim olursa olsun, hangi mazeretlere sahip olursa olsun, onu Allah'ın rahmetine koşmaya çağırmak mıdır?
Merhamet, herkesi, hepsini toplasak bir damlacık bile etmeyen insanların merhametinden, kendi merhametimizden, Allah'ın sonsuz rahmetine ermeye çağırmaktır, koşturmaktır.
İnsanların en merhametlisi Rasulullah s.a.v. Efendimizdir ki, tüm insanları o içtikçe artan kaynağa çağırmıştır.
Merhamete, davet etmeye, davete koşmaya, beraber olmaya çağırmıştır.
Ve buyurmuşlardır:
“Kişinin cemaat ile kıldığı namaz, evinde kıldığı namazdan yirmi beş kat daha sevaptır. Bu fazlalık şuradandır ki, kişi güzelce abdest alıp, yalnız namaz kılmak niyetiyle mescide gelirken, her adımına bir sevap yazılır ve her adımında bir günahı silinir. Namazı kıldığı zaman, kıldığı yerde durduğu müddetçe abdesti bozuluncaya kadar melekler onun için istiğfar etmeye devam ederler ve ‘ey Rabbimiz, bu kişiye rahmet et, merhamet buyur' derler.”
Saflarda Allah için dizilir, O'na secdeye kapanır ve birlikte kıyama kalkarken bir atar yürekler.
Gönüllerimizde Nelerin Yorgunluğu Var?
Muhammed b. Vasî r.a. şöyle demişlerdir:
“Dünyadan sadece şu üç şeyi isterim: Eğilip, yanıldığım zaman beni doğrultacak bir din kardeşim olsun. Rabbim kimseye muhtaç olmadan ihtiyaçlarımı karşılayabileceğim kadar rızk nasip etsin. Bir de her vakit, namazımı cemaatle kılayım. Cemaatle kıldığım namazın yanlışları benden sorulmaz. Fazileti ise çoktur ve cemaatteki herkese ulaşır.”
Sahabilerin hepsi namazlarını cemaatle kılmaya gayret etmişler, bir vakti kaçırsalar büyük üzüntülere düçar olmuşlardır.
Evliyaullahtan Hatem-i Esam k.s. bir gün bir vakit namazını kaçırmış, cemaatle kılamamıştır. Zamanın büyüklerinden Ebu İshak k.s. gelerek taziyede bulunur. Başka gelenler de olur. Hatem k.s. şöyle der:
“Yazık! Eğer birimizin çocuğu vefat etse yüzlerce kişi taziyeye gelirdi. Çünkü insanlar din konusunda başlarına gelen musibetleri, dünya musibetlerinden daha hafif görüyorlar.”
Şüphesiz bu serzeniş bizlere bir sesleniştir, sualdir:
‘Neyi dert ediniyorsunuz?'
‘Neyi bela, musibet biliyorsunuz?'
‘Gönlünüzde nelerin yorgunluğu var?'
Sahabeden biri namaza başlama tekbirini kaçırırsa arkadaşları üç gün taziyeye gelirdi. Eğer biri cemaati kaçırırsa yedi gün taziyede bulunurlardı.
Adımlarımız Şahit Olsun
Ensardan bir kişi vardı ki, mescide en uzak ev onundu. Buna rağmen cemaatle kılınan hiçbir namazı kaçırmazdı ve mescide yaya olarak gelirdi. Diğer sahabiler ona şöyle dediler:
- Hiç değilse karanlık ve sıcak zamanlarda binip mescide gelebileceğin bir merkep satın alsan...
O arkadaşlarına şöyle dedi:
- Evimin mescide yakın olmasını ya da binekle gelmeyi istemiyorum. Çünkü mescide giderken ve dönerken adımlarımın yazılmasını arzu ediyorum.
Bu sözleri işiten Allah Rasulü s.a.v. şöyle buyurdular:
- Allah bu arzu ettiklerinin tamamını senin için toplamıştır.
...
Mescid-i Nebevî'nin etrafındaki yerler boşalmıştı. Selemoğulları kabilesi mescidin yakınlarına taşınmak istediler. Bu istekleri arz edilince Efendimiz s.a.v. onlara sordu:
- Mescidin yakınlarına taşınmayı istediğinizi haber aldım. Doğru mu?
- Evet, Allah'ın Rasulü doğrudur.
Bu cevap üzerine Rasul-i Ekrem s.a.v. buyurdu:
- Ey Selemoğulları! Yurtlarınızdan ayrılmayınız ki cemaate koşarken attığınız adımların sevabı yazılsın.
Efendimiz s.a.v. bu sözleri iki kez tekrarladılar. Bunun üzerine Selemoğulları:
- O halde yerlerimizden ayrılmayız, dediler.
...
Peygamberimiz s.a.v. bir keresinde ashabından birkaç kişiye sordular:
- Yapıldığı takdirde, Allah'ın hatalarınızı silip derecelerinizi yükselteceği bir şeyi size haber vereyim mi?
- Tabii ya Rasulallah, dediler. Rasul-i Ekrem s.a.v. buyurdu ki:
- Zor şartlara rağmen abdesti güzelce almak, mescide giden adımları çoğaltmak ve bir namazdan sonra öbür namazı beklemektir. İşte özenilecek ameller bunlardır! İşte özenilecek ameller bunlardır.
Adımlarımız şahit olsun.
Yorgunluklarımız ve yollar şahidimiz olsun ki daveti duyduk.
Ve davete koştuk.
Saf saf olduk.
Safları Sıklaştıralım
Efendimiz s.a.v. ashabına hitaben şöyle buyurdu:
- Meleklerin Allah huzurunda saflandığı gibi saf saf olmaz mısınız?
Sahabiler sordu:
- Melekler Allah huzurunda nasıl saflanırlar?
Buyurdular ki:
“Melekler öndeki safları tamamlar ve saf teşkil ederken birbirlerine sıkı sıkıya yanaşırlar. Safları doğrultunuz, omuzlarınızı aynı hizada tutunuz, saflardaki boşlukları kapatınız. Saflardaki boşlukları doldurmak isteyen kardeşlerinizin ellerine yumuşaklıkla mukabele ediniz. Şeytana gedikler bırakmayınız. Kim bir saftaki boşluğu kapatıp iki yanını birbirine eklerse, Allah da onu rahmetine ulaştırır. Kim de bir safı koparırsa Allah da onu rahmetinden koparır.”
Sahabilerden Bera r.a., Efendimiz s.a.v. ile kıldıkları namazı şöyle anlatıyor:
Allah Rasulü safı bir yandan bir yana kontrol eder, safı düzeltmek için göğüslerimizi ve omuzlarımızı eliyle dokunarak doğrulturlardı. Ve derlerdi ki:
“Eğri büğrü olmayınız ki kalbiniz de eğri büğrü olmasın. Upuzun, dümdüz olunuz ki kalbiniz de öyle olsun.”
“İlk safın sevabını bilseniz ön safta durabilmek için kura çekmekten başka bir yol bulamazdınız. Namazı ilk vaktinde kılmanın sevabını bilseniz bunun için birbirinizle yarışırdınız. Yatsı namazı ile sabah namazının faziletini bilseniz, emekleyerek de olsa bu namazlarınızı cemaatle kılmaya koşardınız.”
...
Rabbimiz bizleri müslümanlar kıldı ve kalplerimizi birleştirdi de kardeşler olduk.
Artık Rabbimiz'in huzurunda saf saf olmaz mıyız?
Gönüllerimizi bir kılar, düşeni kaldırır, eğrileni düzeltmez miyiz?
Safları sıklaştırır, kalplerimizi doğrultmaz mıyız?
Allah için saflarda bir oldukça gönüllerimiz birbirine değecek.
Namazlarda bir oldukça birlikte kanatlanacağız.
Elvida Ünlü.