Otoritenin Gölgesinde Eriyen Kitleler
Anne-çocuk ilişkinin niteliği ve zemini gündemin en önemli konularından biridir. Yaşı, cinsiyeti ve konumu ne olursa olsun anne kişinin tutum ve davranışlarından sorumlu tutulur. Evi soyan hırsız önce anne üzerinden vurulur ve anne üzerinden değerlendirilir. Erdemli bir kişinin eylemleri değerlendirilirken de yine anneye atıf yapılır, yapılan övgülerden nasibini anne de alır… Çünkü anne çocuğun kişiliğinin şekillenmesinde birinci derecede etkin kişidir… Fakat kabul etmeliyiz ki çocuk dünyaya gözlerini iki kişinin kollarında açar.
Anne ve baba… Dolayısıyla çocuğun eğitiminden sadece anne değil baba da sorumludur.
Baba, çocuğun yaslandığı duvar ve güven duygusunun gelişimine katkı sağlayan önemli bir kişidir. Çocuk yaşamının ilk günlerinde sevgi, saygı, değer ihtiyacının yanında kontrollü ve dengeli bir otoriteye de ihtiyaç duyar. Baba, çocuğun bu ihtiyacına cevap veren etkin kişidir.
Sevgi üzerine kurulmuş bir otorite çocuğun eğitiminde tutarlı ve destekleyici bir etken ve güven duvarlarını ören bir değerdir. Zira çocuk ruhen güçlü ve etkin donanımlara sahip olsa da bedenen zayıftır, korunmaya, davranışlarının kontrolü sağlayacak ve “evet-hayırları” ile onu hayata hazırlayacak bir otoriteye ihtiyaç duyar. Bu süreçte anne onu daha ziyade şefkati ile beslerken baba buna otoriteyi de dâhil ederek çocuğun kılavuzu olur. Babanın sevgi eksenli otoritesi çocuğun kendini güvende hissetmesini ve kaygılarının azalmasını sağlar. Ancak çocuk gençlik çağına ulaştığında baba ile olan otoritesini sağlıklı bir zemine oturtmuştur ve artık ayaklarının üzerinde durabilmektedir. Daha önce kararlarını babanın onayına sunarken, bu süreçte neyin doğru neyin yanlış olduğunu otorite olmadan da değerlendirebilmektedir. O artık bir bireydir ve tek başına yaşamını sürdürebilmektedir.
Çocukluk çağında babanın otoritesi altında ezilen ve kişiliklerini sağlıklı bir zemine oturtamayan fertler hayatlarının sonuna kadar kendilerine ihtar çekecek, azarlayacak, hırpalayacak bir otoriteye ihtiyaç duyarlar. Otoritenin etkisi olmadan hayatta kalamayacaklarına inanıp, tutundukları cemaat önderine, siyasi lidere, işverenlerine reislik payesi biçip önlerinde eğilir ve adeta kutsarlar. Sert ve katı bir otoritenin etkisi altında büyüyen bu kişiler hayatlarını kontrol edecek, gerektiğinde eleştirecek, vuracak, hırpalayacak, aşağılayacak bir güç figürüne yapışarak varlık göstermeye çalışırlar.
Güç atfettikleri siyasi liderlerinin, intisap ettikleri cemaat önderlerinin, işverenlerinin ayakları altında ezilmeye rıza gösteren fertler tutundukları kişiyi insanüstü bir varlık olarak görüp, onun hatalarını masum görür ve gölgesinde erimeye rıza gösterirler. Bu durum fertlerin özgürlüklerini koparır ve onları edilgen kölelere dönüştürür.
Çocuğun dünyasında baba figürü büyük önem arz eder. Yaslanılan bir duvardır baba, çocuğun güç kaynağı, ilham aldığı önemli kişidir. Ancak baba çocuğun bu gereksinimini fırsat bilip kendi zaaflarını doyurmaya kalkmamalı onu kendisine bağımlı hale getirmemeli, katı ve sert tutumu ile çocuğu aciz bırakmamalıdır. Çocuğu onaylamalı ve ona güven vermelidir.
BİRKAÇ SÖZ
“Haramlardan çekinmeyen âlim elinde meşale taşıyan köre benzer, herkese yol gösterir fakat kendisi göremez” (Şeyh Şirazi).
Şirazi’nin bu ifadesi din adına ahkâm kesen gafillerin durumunu özetlemiyor mu sizce? Nitekim sözde hacı hocalarımız çıkıyor, israf, gösteriş, faiz, hak ihlali, torpilcilik, adam kayırmak haramdır diye haykırıyorlar fakat halka vaiz-i nasihatte bulunan bu kişiler, bu eylemleri özgür iradeleri ile sergilemekten geri kalmıyor ve kendileriyle çelişkiye düşüyorlar. Ne yazık ki hocalarımızın kalplerinde ve hayatlarında yer edinemeyen ifadeleri muhatapları üzerinde hiçbir tesir uyandırmıyor, konuşuyorlar konuşuyorlar ama hiçbir fayda getirmiyor…
Fatma Tuncer.