www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ
FANİDUNYA NET TARİH, KÜLTÜR, SANAT, EDEBİYAT => SERBEST KÜRSÜ => Haftanın konusu => Konuyu başlatan: fanidunya - Şubat 25, 2018, 06:08:17 ÖS
-
KOMŞUMUZ AÇKEN
Peki, ya komşumuzun karnı tok ama ruhu açsa? Ruhî açlık deyip hafife alınmamalıdır. İnsanın hem dünya huzurunu hem ahiret saadetini berhava eder. Üstelik çevresine de rahat vermez.
Mümin insan, Allah katında makbul ibadetlerin peşinde olduğu gibi evde saygılı bir evlat, sevilen bir akraba, yaşadığı çevrede örnek bir komşu da olacaktır. İslâm sadece ibadetleri değil, tüm insanî ilişkilerimizi de en mükemmel seviyede düzenlemiştir.Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurmuştur:
“Anaya babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın ve uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve maliki bulunduğunuz kimselere güzellikle muamele edin, iyi davranın.” (Nisâ, 36)
İlişkiler koparken
Maddiyat kaygısının her şeyin önüne geçtiği, makam, mal mülk sevginin kalpleri işgal ettiği çağımızda insanî ilişkilerimizde çözülmeler yaşanmaktadır. Bu çözülmeden en fazla etkilenen münasebetlerden biri de komşuluktur. Oysa yukarıdaki ayet-i kerimede zikredildiği gibi birçok hadis-i şerifte de komşuluk hakları üzerinde hassasiyetle durulmuştur. Bu hadis-i şeriflerin en bilinenlerden birinde Efendimiz s.a.v. şöyle buyurur:
“Cebrail bana komşu hakkına dair öyle ısrarlı tavsiyelerde bulundu ki ben komşuları birbirine mirasçı kılacak zannettim!” (Buharî, Edep, 28)
Bu hadis-i şerifi gönül kulağı ile dinlediğimizde sarsılırız. Çünkü İslâm hukukunda miras sadece aralarında kan bağı olanlar için mümkündür. Yani bir kişinin mirası dünyadaki en yakınlarına düşmektedir. Efendimiz s.a.v. “komşuları mirasçı kılacak zannettim” buyururken, komşuluk hukukunun neredeyse kan bağıyla oluşan hukuk kadar önemli olduğuna işaret etmektedir.
İslâm’ın komşuluğa ne derece önem verdiğini belirten bir başka hadis-i şerifte de Efendimiz s.a.v. şöyle buyurur:
“Komşusuna sıkıntı veren bana eza etmiş olur. Bana eza eden Allah’a eza etmiş olur. Komşusu ile dövüşen benimle kavga etmiş olur. Benimle kavga eden Allah ile kavga etmiş olur.” (Ebu Nuaym)
Bu hadis-i şeriften de komşuyla iyi geçinmenin tercihimize bırakılmış bir fazilet değil, dinî bir zaruret olduğu anlaşılmaktadır. “Güzel komşuluk et ki gerçek mümin olasın!” nebevî buyruğu da bu konuda rehber ifadelerdendir.
Yanı başımızda
Günümüzde büyük yığınlar halinde yaşanan kentlerde, dinî hassasiyet sahibi olsalar dahi komşular birbirini tanımamakta, hatta önyargılı davranarak birbirine yaklaşmamaktadır. Böylece büyük şehirlerin kalabalığına rağmen insanlar yalnız kalmaktadır. Halbuki insanın bütün hayatı tam olsa bile psikolojik ihtiyaçları vardır. Komşu ise insanın yanıbaşındaki desteğidir.
İnsanın komşusuna ihtiyaç duyması görünen bir sebebe bağlı olmak zorunda değildir. Bazen kişi başına gelen bir sıkıntıya üzülür. Beraber bir bardak çay içip derdini açabileceği, içini dökebilceği birini arar. İnsanın sevindiği, keyiflendiği zamanlar da vardır elbet. Böyle zamanlarda da sevincini paylaşabileceği biri yanında olsun ister.
Komşusuna kapısını kapatan, hakikatte yaşadığı mekana, yakın dünyaya kapısını kapatmıştır. Oysa burası onun ortamıdır ve elbette orada da nice güzellikler saklıdır. Komşuluk, kişinin en yakın güzelliklerle buluşması ve günümüzde yalnızlaşmanın açtığı pek çok yaraya merhemdir.
Özellikle bütün gün evde bulunan hanımlar için yakın komşu büyük bir nimettir. Çünkü evin erkeği iştedir ve bir grup insanla beraber çalışmaktadır. Fakat bütün gün evde bulunan hanımlar da selama, gönül açıcı birkaç kelama ihtiyaç duyar.
Ev işi ve çocuklarla uğraşan evin hanımı, yorgunluk çayını komşusuyla içer ve günün bütün sıkıntısı tatlı bir hasbihal ile dağılır gider. Hastalandığında komşu hanımlar yanındadır. Kendisinden emin olunan komşular herkes için bir güven ve emniyet imkanıdır.
Gurbetteki yakınlarımız
Günümüzde pek çok insan memleketini, köyünü geçim derdiyle terk etmektedir. Babanın bir evladı ülkenin bir köşesine tayin olmakta, diğer bir evlat ülkenin başka bir köşesinde ticarete girişmekte, evin kızı başka bir memlekete gelin gitmekte… Derken aile ve akrabalar birbirinden uzaklaşmakta ve bayramdan bayrama birbirini görür hale gelmektedir.
İnsanın en yakınları anne babası ve akrabalarıdır. Kişi gurbette onların eksikliğini hissettiği gibi çocukları da bu eksikliği hisseder. Yani dede ve nine şefkati göremez, akrabalarıyla güçlü bağlar kuramaz. Oysa tüm bunların çocuğun kişilik gelişiminde ve sosyalleşmesinde önemli katkılar vardır.
Eğer komşuluk hukukumuzu İslâm’ın bizden istediği zemine ve kıvama getirebilirsek, ihtiyar komşumuz çocuğumuzun dedesi-ninesi gibi olacaktır. Büyüklerdeki şefkat ve edebi onlardan görecektir. Babaya akran bir komşu amca veya dayı, anneye akran bir hanım da çocuk için teyze veya hala yerine geçecektir. Komşu çocukları ise akraba çocuklarını aratmaz.
Karnı tok ama gönlü aç
Manevi ve sosyal anlamda bu kadar değerli olan komşuluk hukuku hakkında çokça duyduğumuz bir hadis vardır: “Komşusu açken tok yatan (gerçek) mümin değildir.”
Bu hadis-i şerif gereği müslümanlar, bir gelenek olarak yaptığı yemekten bir kâse de olsa özellikle ihtiyaç sahibi komşuya ulaştırmayı ihmal etmezmiş. Günümüzde kaybolmaya yüz tutmuş bu güzel gelenek, hem komşuluğu hem de imanı pekiştiren bir amel. Büyük sahabi Ebu Zer r.a. Peygamber Efendimiz s.a.v.’in kendisinden bunu istediğini şöyle bildirmiştir:
Dostum (Allah Rasulü s.a.v.) bana şöyle vasiyet etti:
“Çorba pişirdiğin zaman suyunu çok koy. Sonra da komşularını gözden geçir ve gerekli gördüklerine güzel bir şekilde ikram et!” (Müslim, Birr, 143)
Peki, ya komşumuzun karnı tok ama ruhu açsa? Ruhî açlık deyip hafife alınmamalıdır. İnsanın hem dünya huzurunu hem ahiret saadetini berhava eder. Üstelik çevresine de rahat vermez.
Özellikle günümüzde insanlar İslâm hakikatlerine, manevi güzelliklere aç. Müminler komşularının dünyevî açlığını gidermekle yükümlü olduğu gibi manevi açlığını gidermek için de çalışmalıdır. Herkes yakın komşusunun Hak ve hakikatle tanışması, hayırlı işlere yönelmesi için üzerine düşeni yapmalıdır. Özellikle manevi ziyafet sofrası olan sohbet ve zikir halkalarında komşusuyla beraber bulunmak için gayret göstermelidir.
Komşuların birbirine karşı sorumluluklarını yerine getirmesi hem dünya huzuru hem de ahiret saadeti açısından çok önemlidir. Cenab-ı Hak bizleri komşularımıza, komşularımızı da bizlere hayırlı eylesin.
KOMŞUNUN HAKKI
Karşılaşınca selamlaşmak,
Kendisi dile getirmese de ihtiyacı anında yardımcı olmak,
Maddi durumumuza göre, dara düştüğünde borç vermek veya maddi mağduriyetini karşılıksız gidermek,
Hastalanınca ziyaret etmek,
Düğün, mevlid gibi cemiyet davetlerine katılarak tebrik etmek,
Musibete uğrarsa yanında bulunarak destek olmak,
Ziyaretine gitmek ve misafir olarak geldiğinde itinayla ağırlamak,
İkram etme imkanı yoksa açık alanlarda yemek pişirmemek, yiyip içmemek,
Komşu çocuklarını da düşünerek çocuklarımızı sokakta yiyip içme konusunda uyarmak,
Komşumuzu rahatsız edecek şekilde gürültü yapmamaya dikkat etmek,
Site, apartman gibi yerlerde ortak kullanım alanlarını işgal etmemek; mesela aracımızı park ederken komşuların binaya giriş çıkış ve otopark ihtiyacını düşünmek,
Ticaretle uğraşan komşularımızdan da alışveriş yaparak ticaretini desteklemek,
Komşudan gelen eziyet ve sıkıntıya katlanmak,
Hiçbir hukukumuzun olmadığı komşuyla komşuluk hukukunu başlatmak,
Herhangi bir sebeple kırgın olan komşuyla barışıp helalleşmek, komşuluk hukukunu devam ettirmek,
Komşuların dinlenme vakitlerinde gürültülü tadilat ve tamirat işlerini ertelemek.