Gönderen Konu: Hayatın Sırrı Allah’a Güven 4  (Okunma sayısı 53 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5724
Hayatın Sırrı Allah’a Güven 4
« : Ekim 02, 2022, 07:46:55 ÖÖ »
Hayatın Sırrı  Allah’a Güven   4

Yerleştiğiniz mekân, barınacağınız yuva, beslendiğiniz nimetler ve yararlandığınız bütün imkânlar, hatta canınız, ruhunuz, duygularınız hepsi Allah’tandır, Allah’ındır.

İnsan olarak farkına varsanız da varmasanız da, inansanız da inanmasanız da hep O’ndan gelir, O’nun mülkünde yaşar, döner O’na gidersiniz. Hatta bulunduğunuz mekân altınızdan çekilip alınsa varlığınızı sürdürecek hiçbir imkânınız kalmaz. Bir anda bütün duygularınız sıfırlanır, kendiniz de boşlukta kalır, çevrede tutunacak hiçbir şey bulamazsınız.

Şimdi, başımızı iki elimiz arasına alıp biraz düşünelim: Önce yoktum dünyaya geldim, hiçbir şeyi kullanacak imkânım yoktu. Bakıldım büyütüldüm. Çileli bir ömür sürdüm.

Yoruldum, nice olumsuzlukla boğuştum, yaşlandım, yine başkalarına muhtaç oldum. Şimdi gıdım gıdım içinden çıkarılıp inşa edildiğim toprağa dönüyorum. Her şeye veda ediyorum.

Bu dünyada ne olduğumu, niçin buraya geldiğimi, nasıl yaşamam gerektiğini anlamadan ben dönüp nereye gidiyorum? Niye gidiyorum ve niçin direnemiyorum? Evet, eğer hayat bu kadar basit ve anlamsız idi ise bunca olaya ne gerek vardı? Hayat bu ise bunca anlamsız hayatın çilesini çekmem bana ne kazandırdı? Kullanacak hiçbir alternatifim de yok!

Sebepsiz hiçbir hareketin olmadığı bu âlemde elbette bunları yaratıp yönlendiren sonsuz Kudret, kendini bize tanıtıyor ve bizi yönetiyor. Hatta niçin yarattığını da açıklıyor; Ben cinleri ve insanları, ancak bana kul olsun, ibadet etsinler diye yarattım” (Zariyat:51/56) buyuruyor.

Kul olmak, insanın bütün değerleriyle beraber yalnızca âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ’ya ait olduğu inanç ve şuurudur. İnsan bunu idrak etme yeteneği de vardır.

Göklerin ve yerin yaratılışını, düşünebilecek lüb akıl sahipleri, gerek ayakta, gerek oturarak ve gerekse yanları üzerine yatarken Allah’ı zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler ve derler ki; “Rabbimiz, bunu boşuna yaratmadın, sen münezzehsin, bizi ateş azabından koru!” (Ali İmran: 3/191) Yaratılan her şey, Yaratanı tenzih ve tesbih eder;

Yedi gök ve yer, onların içinde bulunan herkes Allah’ı tesbîh eder. Hiçbir şey yoktur ki, O’nu hamd ile tesbîh etmesin. Fakat siz, onların tesbihlerini anlamazsınız. O gerçekten Halim’dir, çok merhametlidir, Gafûr’dur, çok bağışlayandır. (İsra:17/44)

Bu ayet ve benzeri ilâhî beyanları çok iyi anlamak gerekmektedir. Dağlar ve kuşlar Hazreti Davud aleyhisselam ile Allah’ı zikrederlerdi. Oğlu Hazreti Süleyman aleyhisselam birçok nimetle desteklenmişti. Bunları beyan eden Rabbimiz onlar hakkında buyurur ki; Biz, dava çözümü ihtiva eden hükmü Süleyman’a öğrettik.

Her ikisine de güçlü hükümdarlık ve ilim verdik. Dağları ve kuşları Davud’un emrine amade kıldık. Onunla beraber tesbih ederlerdi. Biz dilediğimiz her şeye Kadiriz; (Enbiya:21/79) Bütün bunlarla beraber Rabbimiz meleklerin dahi zikir ibadeti yaptıklarını manidar ifadeler ile şöyle dile getirir;

Gece ve gündüz, usanmadan, ara vermeden tesbih ederler. (Enbiya:21/20) Ayrıca;

Ey Resûlüm, görmedin mi ki, gökte olanlar, yerdekiler, havada kanatlarını çırparak uçan kuşlar, hep Allah’ı tesbih ederler. Bunların her biri duasını da, tesbihini de bilirler. Allah’ın kendilerine has kıldığı vazifeyi şaşırmazlar. Allah da bütün yaptıklarını bilir. (Nur:24/41)

 Kur’an beyanları ile bunlardan daha kapsamlı zikir ibadetinden bahsedilir ve şöyle denilir;

Arş’ı yüklenip taşıyan melekler ve onun etrafındakiler Rablerini hamd ile tesbih ederler. O’na iman ederler ve iman eden kimseler için de şöyle mağfiret dilerler:

“Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. Bunun için tevbe edenleri ve senin yoluna koyulanları bağışla, onları cehennem azabından koru.” (Mümin:40/7)

Peygamberler kavimlerinden, kendilerine eziyet eden isyancı kâfirleri, uyarır ve şöyle derlerdi; “Allah, bize yollarımızı dosdoğru göstermişken, biz niçin O’na tevekkül etmeyelim neden güvenmeyelim? Bize yaptığınız eziyete, elbette sabredeceğiz. Tevekkül edenler, yalnız Allah’a güvenip dayansınlar.” (İbrahim:14/12) Evet, bütün bu açıklamalar bize gönderilmiş ilâhî beyanlardır.

Bu ilâhî beyanları, aslına ve önemine münasip idrak edip gereğini yapabilen mümin ve muvahhid mertebesine ermiş akıllı hasbî kulların başarısıdır. Bundan başkaları hep kaybeder.!

Bunun için, Yasirler, Sümeyyeler, Ammârlar gerek!!! Esselamu aleykum.   

İlhan Oral.

RADYO DİNLEME LİNKİMİZ
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41