Gönderen Konu: HİMMETSİZ DAVA - HİMMETSİZ BAŞARI  (Okunma sayısı 982 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
HİMMETSİZ DAVA - HİMMETSİZ BAŞARI
« : Kasım 11, 2019, 08:45:30 ÖÖ »
HİMMETSİZ DAVA - HİMMETSİZ BAŞARI
   
Bilindiği gibi geçerli hayat sistemi, ancak ilâhî olan sistemdir. İlâhî olmayan sistem, insanın fıtratına ve yaradılış gayesine uygun değildir. İnsanın fıtratına ve yaradılış gayesine uygun olmayan beşerî düzenler, insanı hikmet dairesinden çıkarır ve sonsuz boşluğa bırakır. Beşerî düzenlerin hemen hepsi haktan ve hikmetten kopuktur ve boşluktadırlar.

İslam ise hikmetler bütünüdür. Hikmetin olduğu her şey mutluluğun kaynağıdır. Hikmet mana yönü ile çok önemli bir kavramdır. “Hikmet” her tür ârıza ve eksiklikten arınmış “öz”dür. Hak ile batılı en net ifade ile ayırt eder ve batıl olanı afişe eder. Hakkı, her yönü ile ön plana alır. Kur’an-ı Kerim’de derûnî manalar içerikli ayetler hikmetlerle doludur.  Hikmet, ifrat ve tefritin kesiştiği yer ve katkısız hayırdır. Hikmette ne ifrattan bir eser, ne de tefritten bir iz vardır. Her hangi bir şeyin olması gereken öz ve özel hali hikmettir. Hikmet, faydalı ilimdir, adalettir, medeniyettir, merhamettir, irfandır, ihlastır, sadakat ve güçtür.

Her şeyden daha çok hikmet, Allah Teâlâ’nın hakkına ve hudutlarına riayet etmektir. Bunun devamında her hak sahibinin hakkını vermek ve hiçbir hakkı ihlal etmemektir. Genel olarak hikmet her şeyi ve her hakkı yerli yerine devdi etmektir. Kur’an’da hikmet ile ilgili bilgilerin boyutu çok kapsamlıdır; Allah dilediğine hikmet verir. Kime de hikmet verilmişse gerçekten ona çok hayır verilmiştir. Bunu ancak lüb akıl sahipleri dinlerler anlarlar. (Bakara 2/269) Tarihî bir bağ kurma söz konusu olursa, Osmanlı Devleti, dünya devleti olmuş ve Avrupa’nın belli bir kısmını da fethetmişti. Fakat hiç asimilasyon uygulaması yapmadı. Gittiği her yere ilim, adalet ve medeniyet götürdü. Hiç kimsenin dilini, dinini değiştirmeye, malını, mülkünü ve zenginliklerini gasp etmeye kalkışmadı. Her işini, Kur’an’da “kıst” adı ile anılan adaleti uygulamaya özen gösterdi.

Fakat Yahudiler Filistin’e girdi, sahipsizleştirdikleri müslümanların yurtlarını, yuvalarını hatta her şeylerini gasp ettiler, insanlarını aç ve sefil bıraktılar. Mabetlerini harap etmeye yeltendiler. Hristiyan blokunu oluşturan batılı şirretler bizde, Kur’an sistemini kaldırttılar, Şeri’at kanunlarını ilga ettirttiler. Bin yıllık hikmet sistemimizi yıktılar. Dünya İslam âleminin birliğini sağlayan hilafeti, yer ile yeksan ettiler. Yetmedi bu köklü ve yerleşik medeniyetin kültürel etkinliklerini de silmeye çalıştılar. Daha da ilerlediler. “Harimi ismetimiz” olan ailemize tasallut ettiler. Ailelerimizi darmadağınık ettiler. Zinayı, zina olmaktan çıkarttırdılar. Daha niceleri yanında hizmet verecek insanlarımızın hikmet lokomotiflerini arızalandırdılar. Bütün İslam âleminde şeytanca atraksiyonlarla, müslümanların iradelerini bloke ettiler. Müslümanın, müslümanca mücadele etmesini unutturdular. Kur’an’dan, Kur’an’ın hikmetlerinden, öğütlerinden, uyarılarından ve ruhundan uzaklaştırıp cahil bıraktırdılar. Müslümanı faize duyarsız hale getirip girdaba soktular.

Fakat bütün bunlara rağmen Hazreti İbrahim aleyhisselam ile oğlu ve Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in soyundan geldiği Hazreti İsmail aleyhisselam’ın duaları vardır ve çok manidardır. Hatta bize umut ışıklarıdırlar; “Ey Rabbimiz! Soyumuzdan gelen, müslüman ümmet içinden onların arasında onlardan bir resûl gönder ki, onlara ayetlerini okusun. Onlara kitap ve hikmet öğretsin. Ve onları temizleyip nezih bir hale getirsin. Şüphe yok ki Sen, evet Sen Azîzsin, güç kuvvet ve yücelik senindir, Hakîmsin, her şeyin hikmetine sen sahipsin.” (Bakara:2/129) İşte üzerinde ciddiyetle durulması gereken hikmet, ibret, hizmet, ilim ve görev şuuru, bu ayetlerde mündemiçtir.

Pekiyi bunu başarmak hayal midir? Yoksa hakikat midir? Elbette hakikattir. Rabbimiz Allah Teâlâ’nın beyanı açıktır ve haktır; Rabbin yoluna, hikmet ile güzel öğüt ile davet et ve onlar ile en güzel yöntem ile mücadele et. Muhakkak ki O senin Rabbin, yolundan sapanları ziyadesiyle bilendir ve O, doğru yola ermiş olanları da bilendir. (Nahl:16/125) Evet yeter ki biz hassasiyetle “doğru yola” girip hikmetlerle davamıza sahip çıkalım, canımızla ve malımızla hatta zamanımızla himmet edelim. Yaratan Rabbimizin va’dı haktır. Yeter ki biz müminler olalım. “Bizim, resûllerimizi ve müminleri kurtarmak üzerimizde HAKTIR. (10/103)

Yeter ki, biz iman edelim ve himmet ehli olalım! Esselamu aleykum.   

İLHAN ORAL.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41