Gönderen Konu: Resûlullah'ın Şeref ve Fazileti 1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6  (Okunma sayısı 3619 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Resûlullah'ın Şeref ve Fazileti 1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6
« : Kasım 02, 2020, 06:50:35 ÖÖ »
Resûlullah'ın Şeref ve Fazileti  1

Peygamber Efendimizi, ancak Ebû Cehil gibi câhil, ilim ve edepten mahrûm, nasîpsiz, bozuk kişiler kötülemektedirler. Tabîî ki bu, bir nasip işidir.
 
 Geçen haftaki makâlemizde, “Mevlid-i Nebevî” münâsebetiyle, İslâm âlimlerinin “Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm, dünyâ yaratıldığı günden kıyâmet kopuncaya kadar, her zamanda, her memlekette, gelmiş ve gelecek bütün varlıkların her bakımdan en faziletlisi, en üstünüdür” buyurduklarını nakletmiştik.

Binâenaleyh O, bütün Peygamberlerden, Meleklerden, insanlardan ve cinnîlerden daha üstün, daha yüksek, daha şerefli, daha fazîletlidir. O, bütün mahlûkât, yaratılmışlar içerisinde, Allahü teâlânın en çok sevdiği kimsedir.

Bu konuda, inşâallah, Kur’ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden nakiller yaparak bunu isbât edelim. Buna niçin lüzum var? Bazı dîn düşmânları, İslâm düşmânları, mezhep düşmânları, ulemâ ve evliyâ düşmânları, Müslümânlar arasına, ''Bir Müslümân, Kelime-i Tevhîdin 2. kısmını söylemese de Cennete gider”, “Muhammed Peygamber, bir postacıdan ibârettir, Kur’ânı getirmiş ve işi bitmiştir”, “Bize Kur’ân yeter”, “Devâmlı olarak ve sâdece Kur’ân meâli okumalıyız” gibi bâtıl sözleri yerleştirmeye çalışıyorlar.

Peygamber Efendimizin, hem Allahü teâlâ indindeki, hem de yaratılmışlar arasındaki çok yüksek mertebesini, yüce rütbesini anlayamayan bazı câhiller, gâfiller için, Kur’ân-ı kerîmden, hadîs-i şerîflerden, icmâ-ı ümmetten, İslâm âlimlerinin ve Evliyâ-yı kirâmın sözlerinden çok ciddî delîller getireceğiz...

Bütün Peygamberlerin teblîğ ettikleri, Müslümânların 6 îmân esâsını beyân eden “Âmentü”nün 4. maddesi, Allahü teâlânın “Peygamberlerine îmân”dır. “Edille-i Şer’iyye-i erbaa” denilen 4 dînî delilden 2.si “Sünnet-i seniyye”dir.

Allahü teâlâ tarafından, Resûl-i Ekrem Muhammed aleyhisselâma, bir insanda bulunabilecek, görünür-görünmez, bilinir-bilinmez bütün iyilikler, üstünlükler ve güzellikler lutfedilmiştir. O, Seyyidü’l-kevneyn [iki cihânın, dünyâ ve âhiretin Efendisi], Resûlü’s-sekaleyn [insanların ve cinnîlerin Peygamberi], Hâtemü’l-Enbiyâ ve’r-Rusül [Nebîlerin ve Resûllerin sonuncusu] ve Mahbûb-i Rabbi’l-âlemîndir [âlemlerin Rabbi’nin, Allahü teâlânın Habîbi, mahbûbu, sevgilisi, yani en çok sevdiği kuludur].

Kesin bir husûstur ki, Resûlullah Efendimizi, ilim, irfân ve asâlet sâhibi insanlar medhetmekte (Hazret-i Ebû Bekir radıyallahü anh gibi); câhil, ilim ve edepten mahrûm, nasîpsiz, dînsiz, îmânsız, bozuk kişiler de kötülemektedirler (Ebû Cehil Amr İbn-i Hişâm gibi). Tabîî ki bu, bir nasip işidir.

Âhirette azaplardan kurtulmak, ancak Muhammed aleyhisselâmı sevmeye, O’na îmân ve itâat etmeye ve tâbi olmaya bağlıdır. Onun ümmeti olan Müslümânlar, Ona tâbi oldukları için, bütün insanların hayırlısı/en iyileri oldular. Cennete gireceklerin çoğu, bunlar olacak ve Cennete herkesten önce gireceklerdir.

Bütün âlim ve velîler, hayâtları boyunca, onun yüksek ahlâkına uygun şekilde yaşamaya ve bunu her tarafa yaymaya gayret etmişlerdir. 

Prof. Dr. Ramazan Ayvallı.

Resûlullah'ın Şeref ve Fazileti  2

Resûlullah Efendimiz, insanların olduğu gibi, cinnîlerin de Peygamberidir. Kur’ân-ı kerimde “Âlemlere uyarıcı olması için...” buyuruluyor.
 
Evvelâ Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm, Kureyş kabîlesi gibi asîl bir kabîleden yaratılmış, aslı neslî belli bir zâttır.

2. olarak, Nebî seçilmesi (Kur’ân-ı kerîmde Nebî kelimesi 43 defa, Nebiyyen 9, Nebiyyühüm 2, en-Nebiyyûn 3, en-Nebiyyîn 13, el-Enbiyâ 5 ve en-Nübüvve 5 defa zikredilmektedir) ve vahye muhatap kılınması (yine Kur’ân-ı kerîmde Evhâ 8, evhaytü 1, evhaynâ 24, nûhî 4, nûhîhi 2, nûhîhâ 1, le-yûhûne 1, yûhî 4, fe-yûhıye 1, ûhıye 11, yûhâ 14, vahyün 2, vahyen 1, vahyinâ 2, vahyühû 1 defa geçmektedir), Cenâb-ı Hakk’ın ona husûsî ihsânıdır. Kur’ân-ı kerimde, “Allah, risâletini kime vereceğini en iyi bilendir” buyurulmuştur.

3. olarak, Resûl yapılması (Resûlle ilgili Kur’ân-ı kerimde geçen bütün kelimeleri burada zikretmeyelim, ama sâdece şunu belirtelim ki erselnâ 58, resûl 116, resûlen 24, resûleküm 2, resûlünâ 4, resûlühû 84, erselnâke=seni resûl olarak gönderdik kelimesi de 13 defa zikredilmiştir), onun üstünlüğünün delîllerinden biridir. “O resûllerden bazılarını diğer bazılarından üstün kıldık” âyet-i kerimesi var.

4. olarak,  Ülül-azm Peygamberlerden yapılması (Ahkâf 35) ve Hâtemül-Enbiyâ ver-Rusül kılınması (Ahzâb 40) bütün üstünlüklerin üstündedir. Yine Resûlüs-sekaleyn yapılması, onun için çok büyük bir lutuftur. Bunda, bütün İslâm âlimlerinin ittifâkı vardır.

Resûlullah Efendimiz, insanların olduğu gibi, cinnîlerin de Peygamberidir. Kur’ân-ı kerimde, “Âlemlere uyarıcı olması için...” buyuruluyor. (Furkân, 1)

Bütün müfessirler, "Bütün âlemlere" ifâdesine, cin tâifesi de dâhildir” buyuruyorlar. Cenâb-ı Hak, Ahkâf sûresinde meâlen buyurmuştur ki:

“Kur’ânı dinleyecek cinnîlerden bir takımını sana yöneltmiştik. Onlar, Kur’ânı dinlemeye hâzır olunca, birbirlerine susun dediler. Kur’ânın okunması bitince, her biri birer uyarıcı olarak milletlerine döndükleri zaman dediler ki: (Ey kavmimiz, biz Mûsâ'dan sonra indirilen, kendinden öncekileri doğrulayan, gerçeği ve doğru yolu gösteren bir kitap dinledik. Hepiniz, Allah'ın davetçisine [Muhammed aleyhisselâma] uyun ve Ona îmân edin ki, Allah da günâhlarınızı bağışlayıp sizi acı bir azaptan korusun.)" [Ahkâf, 29- 31]

Âlem, Allah'tan başka her şeye, her mahlûka denir. Bunun için birçok âlim, Peygamber Efendimizin meleklere de gönderildiğini söylemişlerdir.
Bütün zamanlara, mekânlara, insanlara (Sebe’ 28), cinnîlere ve mahlûkâtın hepsine, bütün âlemlere Peygamber yapılması “De ki, ey insanlar, ben, Allah’ın hepiniz için gönderdiği Resûlüyüm” [A’râf, 158] ve rahmet kılınması “Biz, seni âlemlere rahmet olarak gönderdik” [Enbiyâ 107], İslâm dîni gibi en üstün dînin kendisine verilmesi “Bütün dînlerden üstün kılmak üzere, Resûlünü hidâyet ve hak dîn ile gönderen O’dur” (Feth 28);  Âl-i Imrân 19, 85; Mâide 3), Kur’ân-ı kerîm gibi kitapların en üstününün ona gönderilmesi, Eshâb-ı kirâm gibi en hayırlı ümmetin ona tahsîs edilmesi husûsları da (Bakara 143, Âl-i Imrân 110), başkalarının ulaşamıyacakları çok yüksek rütbelerdir.

Prof. Dr. Ramazan Ayvallı.


RESÜLULLAH'IN ŞEREF CE FAZİLETİ  3

Resûlullahı sevmek, Müslümânlara farz-ı ayndır.  Cehennem’den kurtulmak, yalnız Muhammed aleyhisselâma tâbi olanlara mahsustur.
 
 Bilindiği üzere, kâinâtta bazı şeyler, emsâlinden çok daha üstündür. Meselâ altın madeni; demir, bakır, kömür, taş ve toprak gibi şeylerden çok kıymetlidir. Yâkut taşı, normal taşlardan çok üstündür. Bazı çiçekler (meselâ gül), diğerlerinden çok değerlidir.
Mekânlar arasında, 1- Mekke-i mükerreme, Harem-i şerîf, Kâbe-i muazzama, 2- Medîne-i münevvere, Mescid-i Nebevî, Ravda-i mutahhara, 3- Kuds-i şerîf, Mescid-i Aksâ, 4- Mescid-i Kubâ diğer mekânlardan daha kıymetlidirler.

Mahlûkâta gelince, bunlar içerisinde Peygamber Efendimiz meleklerin, insanların ve cinnîlerin hepsinden üstündür. Ondan sonra 6 Ülül-azm Peygamberden kalan beş kişi gelir, onları Resûller, onları da Nebîler takip eder,

Sonra Sahâbe-i kirâm, Tâbiîn-i kirâm ve Tebe-i Tâbiîn-i kirâm gelmektedir. İlim sâhipleri ve Evliyây-ı kirâm, normal inanlardan daha üstündürler. Bunlara dâir âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler vardır.

Zamanlardan Kadir gecesi, gecelerin en fazîletlisi, bin aydan kıymetli olduğu âyet-i kerîme ile sâbit (Kadir, 3), Cuma günü günlerin efendisi, ramazân ayı da ayların sultânıdır.

Allahü tealâyı sevene, O’nun Resûlü’nü de sevmesi bir vecîbedir, vâciptir, farzdır. Ayrıca onun Ehl-i beytini, yakın akrabâsını, Sahâbe-i kirâmını, yolunda olan âlim ve velîleri, sâlih kulları da sevmesi lâzımdır.

Resûlullahı sevmek, bütün Müslümânlara farz-ı ayndır. Âhirette Cehennem’den kurtulmak, yalnız Muhammed aleyhisselâma tâbi olanlara mahsustur. Âl-i İmrân sûresinin otuz birinci âyetinde meâlen; “(Ey sevgili Peygamberim!) Onlara de ki, eğer Allah’ı seviyorsanız [ve Allah’ın da, sizi sevmesini istiyorsanız], bana tâbi olunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günâhlarınızı bağışlasın [Allah bana tâbi olanları sever]” buyuruyor.
Bu birkaç günlük hayât, eğer dünyâ ve âhiretin en kıymetli insanı olan, Muhammed aleyhisselâma tâbi olarak geçirilirse, saadet-i ebediyye, sonsuz necât, kurtuluş umulur. O’na uymadıkça, her yapılan hayır, iyilik, burada kalır, âhirette ele bir şey geçmez.
Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyuruluyor ki:

“Kimi, ona [Muhammed aleyhisselâma] îmân etti, kimi de, ondan yüz çevirdi ki, bunlara da çılgın ateşli Cehennem yetti. Âyetlerimizi inkâr eden kâfirleri, elbette ateşe atacağız.” [Nisâ, 55-56]

“Rablerini inkâr edenlerin [îmânsızların faydalı] işleri, fırtınalı bir günde, rüzgârın şiddetle savurduğu küle benzer; o işlerin hiç faydası olmaz.” [İbrâhîm, 18]

“Kıyâmette onların yaptıkları her işi toz dumân ederiz.” [Furkân, 23]

“Kıyâmette en çok ziyâna uğrayanlar, iyi işler yaptıklarını sanıp da, bütün çabaları boşa gidenlerdir.” [Kehf, 103-104]

Cenâb-ı Hakk, Kur’ân-ı kerîmde, Nisâ sûresinin sekseninci âyetinde, Muhammed aleyhisselâma itâat etmenin, kendisine itâat etmek olduğunu bildiriyor. Bunun pek kati ve kuvvetli olduğunu bildirmek için, âyet-i kerîmede; “Elbette muhakkak böyledir” buyuruldu. Bir âyet-i kerîmede de meâlen buyuruldu ki:

“Allah ile Resûllerinin emirlerini birbirinden ayırıp ikisi arasında bir yol tutmak isteyenler kâfirdirler.” [Nisâ, 150-151]

Prof. Dr. Ramazan Ayvallı.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: Resûlullah'ın Şeref ve Fazileti 4
« Yanıtla #1 : Kasım 10, 2020, 06:38:03 ÖÖ »
Resûlullah'ın Şeref ve Fazileti  4

Bir hadîs-i kudsîde buyuruldu ki: “Ben anıldıkça, habîbim sen de benimle birlikte anılmak suretiyle şânını yükselttim.”
 
Malûm olduğu üzere, Muhammed aleyhisselâm, 40 yaşında iken, bütün insanlara ve cinne Peygamber olduğu bildirildi. Cenâb-ı Hak, O’nu, kendisiyle kulları arasında elçi olarak vazîfelendirdi. Önce Mekke-i mükerreme’de, gizli olarak, üç sene sonra da, herkesi alenî olarak îmâna çağırmaya başladı.

Allahü teâlâya ve Resûl-i ekremine itâat etmenin Müslümânlık, karşı gelmenin sapıklık, kâfirlik olduğu, îmân ve itâat edenlere Cennet nimetlerinin olduğu, inkâr ve karşı gelenlere Cehennem azaplarının olduğu, bunların Cehennemde “keşke Allah’a ve Resûlüne itâat etseydik” diyecekleri bazı âyet-i kerîmelerde bildirilmiştir. [Ahzâb 31, 36, 66; Nûr 51-52; Fetih 17, Tevbe 71]

Kur’ân-ı kerimde, Sevgili Peygamberimizin fazileti, yüksekliği müteaddit âyet-i kerîmelerde bildirilmiş, bir âyet-i celîlede de: “Senin şânını, şöhretini yücelttik” [İnşirâh 4] buyurulmuştur.

Şimdi burada, onun şânının yüceltilmesi hakkındaki âyet-i kerimeye dâir kısa bir takım malûmât vermeyi uygun görüyoruz. Bu âyetin tefsîrlerinde deniliyor ki:

“Ezân, ikâmet, teşehhüd, hutbe gibi birçok yerde benimle beraber adını andırmak sûretiyle şânını yücelttik.” (Celâleyn Tefsîri)

“Senin ismini doğuda, batıda, yeryüzünün her yerinde yükselttim”. (Sâvî Tefsîri)

[Batıya doğru, bir tûl derecesi gidilince, namaz vakitleri 4 dakîka gecikiyor. Her 28 km gidişte, aynı vaktin ezânı birer dakîka sonra tekrâr okunuyor. Böylece, yeryüzünün her yerinde, her ân ezân okunmakta, Muhammed aleyhisselâmın ismi, Allahü teâlânın ismi ile beraber her ân, her yerde işitilmektedir.]

“Öyle bir yükseltme, yüceltme ki, kendi ismini, Habîbinin ismi ile birlikte zikrettirdi, anılmasını sağladı.

Ona itâati, kendisine itâat olarak gösterdi. Melekler Ona salât etti, müminlere de Ona salevât getirmeyi emretti; Onu ismiyle değil, hep Resûlüm, Habîbim gibi güzel sıfatlarla andı.” (Beydâvî)

“Cenab-ı Hak, Resûlünün nâmını dünyâ ve âhirette de yükseltti. Hiçbir şehâdet getiren, hiçbir namaz kılan yoktur ki şehâdet kelimesini ve Resûlullahın mübârek adını zikretmiş olmasın.” (Katâde)

“Allahü tealâ [bir hadîs-i kudsîde de] buyurdu ki: “Ben anıldıkça, habîbim sen de benimle birlikte anılmak suretiyle şânını yükselttim.” [İbn-i Hibbân, Ebû Ya'lâ]

Ona pekçok mucize verilmiştir. İsrâ ve Mi’râc mucizesi ona tahsîs kılınmış (İsrâ 1), yine bin aydan hayırlı olan Kadir gecesi (Kadir 3) ona ve ümmetine tahsîs edilmiştir.

52 yaşında iken, bir gece Mekke-i mükerremeden Kuds-i şerîfe ve oradan göklere götürülüp getirildi. Bu yolculuğuna “İsrâ ve Mi’râc” denilir. Mi’râcda, Cennetleri, Cehennemleri ve Allahü teâlâyı gördü.

Mucize mefhûmunun geçtiği bazı sûre-i celîle isimleri ile âyet-i kerîme numaralarını şöyle zikredebiliriz: [Bakara 243; En’âm 35-37, 109, 124; Yûnus 20; Yûsuf 105; Ra’d 7, 27, 31, 38; İsrâ 1, 59-60; Tâhâ 133; Enbiyâ 16-17; Ankebût 50-52; Secde 15; Ahzâb 9; Gâfir (Mü’min) 35; Şûrâ 35…..]

İnşallah öbür hafta da bu konudan bahsedelim...

Prof. Dr. Ramazan Ayvallı.

Peygamberimizin Yüksek Şeref ve Fazileti  5

Hadîs-i şerîfte meâlen buyuruldu ki:

“Her Peygamber, yalnız kendi kavmine geldi; ben ise, bütün insanlara gönderildim.”

 Bilindiği gibi, son Peygamber olan Hazret-i Muhammed aleyhisselâmdan önceki bütün Peygamberler, belli zaman dilimlerine gönderilmişler, onların ahkâm-ı şer’iyyelerinin (dînlerinin) geçerlilik müddetleri belli zamanlarda dolmuş, bitmiş; getirdiği hükümler, kıyâmete kadar geçerli olan bir tek Hazret-i Muhammed aleyhisselâm kalmıştır.

Peygamber Efendimiz, Âdem aleyhisselâm yaratılmadan önce de Peygamber olup bi’setinden itibâren bütün insanlara gönderilmiştir. “Ben yaratılış yönüyle Peygamberlerin ilki isem de, hepsinden sonra gönderildim.” [İmâm-ı Gazâlî]

Bir hadîs-i şerîf meâli şöyledir:

“Her Peygamber, yalnız kendi kavmine geldi; ben ise, bütün insanlara gönderildim.” [Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî]

Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerimde,  kendi isminin yanında, defalarca, Habîbinin ismini de zikrediyor.

Habîbinin ismini kendi isminin yanından ayırmayan Allahü teâlâdır. Îmânda da, itâatte de kendi isminin yanında bildirmiştir. Bu husûstaki bazı âyet-i kerîme meâlleri şöyledir:

“Allah’a ve Resûlüne itâat edin ki, rahmete kavuşturulasınız.” [Âl-i İmrân 132]

“Allah’a ve Resûlüne itâat edenler, Allah’ın kendilerine lutuflarda bulunduğu nebîler, sıddîklar, şehîdler ve sâlihlerle berâberdirler…” [Nisâ, 69]

“Resûle itâat eden, Allah’a itâat etmiş olur.” [Nisâ, 80]

“Allah’a ve Resûlüne karşı gelen, bilsin ki, Allah’ın azâbı çok şiddetlidir.” [Enfâl, 13]

“Allah’a ve ümmî nebî olan Resûlüne îmân edin ve uyun ki doğru yolu bulun.” [A’râf, 158]

“Allah’a itâat edin, Peygambere de itâat edin; işlerinizi boşa çıkarmayın.” [Muhammed, 33]

“Allah ve Resûlüne itâat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.” [Ahzâb, 71]

“Allah’a ve Resûlüne itâat ederseniz, işlediklerinizden bir şey eksilmez.” [Hucurât, 14]

Allahü teâlâ, kendisine ve Resûlüne itâati beraberce emrettiği gibi, sâdece Habîbine uymayı da bildiriyor:

“Resûlüme uyun ki, doğru yolu bulun!” [A’râf 158, Nûr 54]

“Resûlümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!” [Haşr, 7]

“O, kendiliğinden konuşmaz. Onun [dîn ile ilgili] her sözü vahiy iledir.” [Necm, 3-4]

“İhtilâfa düştükleri şeyi insanlara açıklaman için ve îmân eden bir kavme de hidâyet ve rahmet olsun diye bu kitâbı sana indirdik.” [Nahl, 64]

“Namaz kılın, zekât verin, Resûle itâat edin ki size merhamet edilsin.” [Nûr, 56]

“Kimi, ona [Resûlüme] îmân etti, kimi de, ondan yüz çevirdi. Bunlara da çılgın ateşli Cehennem yetti. Âyetlerimizi inkâr ederek kâfir olanları elbette ateşe atacağız.” [Nisâ, 55-56]

Prof. Dr. Ramazan Ayvallı.

Peygamberimizin Yüksek Şeref ve Fazileti  6

Allahü teâlâ Sebe sûresinde şöyle buyurmaktadır: “Biz, seni, bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik”
 
 Kur’ân-ı kerîm, baştan sona kadar Peygamber Efendimizin methiyle/övgüsüyle doludur. Fetih sûresinin, “Bütün dînlerden üstün kılmak üzere, Resûlünü hidâyet ve hak dîn ile gönderen O’dur” meâlindeki 28. âyet-i kerîmesi de, Resûlünün en üstün olduğunu göstermektedir.

[Enbiyâ, 107]’de “Biz, seni, ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik” ve [Ahzâb, 21]’de “Resûlullah’ta sizin için [uyulması gereken] güzel örnekler vardır” buyurulmuştur.

Yine Yüce Rabbimiz “Peygamber, müminlere cânlarından evlâdır, ileridir, daha yakındır; [O, müminler nazarında kendi nefislerinden, cânlarından daha önce gelir] O'nun hanımları da onların anneleridir…”  [Ahzâb, 6] buyuruyor.

Allahü teâlâ, O’nun hakkkında, Kalem sûresinin 4. âyet-i kerîmesinde de meâlen “Muhakkak ki sen, büyük bir ahlâk üzeresin” buyurmuştur.

O da, “Ben, güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim” buyurmuştur.

Yine O’nun hakkında [tekrâren ifâde edelim ki] Kur’ân-ı kerîmde meâlen “Muhakkak ki, Allah’ın Resûlünde, sizin için, üsve-i hasene=nümûne-i imtisâl=en güzel örnek vardır” [Ahzâb, 21] buyurulmuştur.

Yine Allahü teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“(Ey inananlar!) Andolsun ki, size içinizden [kendinizden] öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız, ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün [üstünüze çokça titreyen], müminlere karşı çok şefkatli ve gâyet merhametlidir.

(Ey Habîbim Muhammed!) Eğer yüz çevirirlerse [sana ve söylediklerine aldırmazlarsa], onlara de ki: Allah bana yeter. O'ndan başka ilâh yoktur. Ben, sâdece O'na güvenip dayanırım. O, yüce Arş'ın sâhibidir, [O, büyük Arş'ın Rabbi’dir.]" (Tevbe, 128-129)

Tabîî ki bugün kendisinden bahsetmekte olduğumuz zât, alelâde bir insan, gelişigüzel bir kimse, herhangi bir normal kişi değildir. Peygamber Efendimiz, bütün insanların, bütün Peygamberlerin yani âlemlerin Efendisi, kâinâtın Efendisi, iki cihânın güneşidir. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

“Kıyâmette insanların seyyidiyim, efendisiyim.” [Buhârî, Müslim, Tirmizî]

“Ben, bütün Peygamberlerin seyyidiyim, efendisiyim.” [Dârimî, İbnü’n-Neccâr]

Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bunları bildirirken, “Bunları övünmek için söylemiyorum, hakîkati bildiriyorum. Hakîkati bildirmek benim vazîfemdir. Bunları söylemezsem vazîfemi yapmamış olurum” buyuruyor.

Sebe sûresinin “Biz, seni, bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik” meâlindeki 28. âyet-i kerîmesi de, bütün insanlara Peygamber olarak geldiğini bildirmektedir. Hattâ o, cinnîlerin de Peygamberidir. Onun için “Resûlü’s-sekaleyn” diye anılır.

Prof. Dr. Ramazan Ayvallı.

Peygamberimizin Yüksek Şeref ve Fazileti  6

Allahü teâlâ Sebe sûresinde şöyle buyurmaktadır: “Biz, seni, bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik”
 
 Kur’ân-ı kerîm, baştan sona kadar Peygamber Efendimizin methiyle/övgüsüyle doludur. Fetih sûresinin, “Bütün dînlerden üstün kılmak üzere, Resûlünü hidâyet ve hak dîn ile gönderen O’dur” meâlindeki 28. âyet-i kerîmesi de, Resûlünün en üstün olduğunu göstermektedir.

[Enbiyâ, 107]’de “Biz, seni, ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik” ve [Ahzâb, 21]’de “Resûlullah’ta sizin için [uyulması gereken] güzel örnekler vardır” buyurulmuştur.

Yine Yüce Rabbimiz “Peygamber, müminlere cânlarından evlâdır, ileridir, daha yakındır; [O, müminler nazarında kendi nefislerinden, cânlarından daha önce gelir] O'nun hanımları da onların anneleridir…”  [Ahzâb, 6] buyuruyor.

Allahü teâlâ, O’nun hakkkında, Kalem sûresinin 4. âyet-i kerîmesinde de meâlen “Muhakkak ki sen, büyük bir ahlâk üzeresin” buyurmuştur.

O da, “Ben, güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim” buyurmuştur.

Yine O’nun hakkında [tekrâren ifâde edelim ki] Kur’ân-ı kerîmde meâlen “Muhakkak ki, Allah’ın Resûlünde, sizin için, üsve-i hasene=nümûne-i imtisâl=en güzel örnek vardır” [Ahzâb, 21] buyurulmuştur.

Yine Allahü teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“(Ey inananlar!) Andolsun ki, size içinizden [kendinizden] öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız, ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün [üstünüze çokça titreyen], müminlere karşı çok şefkatli ve gâyet merhametlidir.

(Ey Habîbim Muhammed!) Eğer yüz çevirirlerse [sana ve söylediklerine aldırmazlarsa], onlara de ki: Allah bana yeter. O'ndan başka ilâh yoktur. Ben, sâdece O'na güvenip dayanırım. O, yüce Arş'ın sâhibidir, [O, büyük Arş'ın Rabbi’dir.]" (Tevbe, 128-129)

Tabîî ki bugün kendisinden bahsetmekte olduğumuz zât, alelâde bir insan, gelişigüzel bir kimse, herhangi bir normal kişi değildir. Peygamber Efendimiz, bütün insanların, bütün Peygamberlerin yani âlemlerin Efendisi, kâinâtın Efendisi, iki cihânın güneşidir. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

“Kıyâmette insanların seyyidiyim, efendisiyim.” [Buhârî, Müslim, Tirmizî]

“Ben, bütün Peygamberlerin seyyidiyim, efendisiyim.” [Dârimî, İbnü’n-Neccâr]

Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bunları bildirirken, “Bunları övünmek için söylemiyorum, hakîkati bildiriyorum. Hakîkati bildirmek benim vazîfemdir. Bunları söylemezsem vazîfemi yapmamış olurum” buyuruyor.

Sebe sûresinin “Biz, seni, bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik” meâlindeki 28. âyet-i kerîmesi de, bütün insanlara Peygamber olarak geldiğini bildirmektedir. Hattâ o, cinnîlerin de Peygamberidir. Onun için “Resûlü’s-sekaleyn” diye anılır.

Prof. Dr. Ramazan Ayvallı.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: Resûlullah'ın Şeref ve Fazileti 1 - 2 - 3 - 4 - 5
« Yanıtla #2 : Kasım 16, 2020, 08:24:21 ÖÖ »
Resûlullah'ın Şeref ve Fazileti  4
10.11.2020

Prof. Dr. Ramazan Ayvallı.
Bir hadîs-i kudsîde buyuruldu ki: “Ben anıldıkça, habîbim sen de benimle birlikte anılmak suretiyle şânını yükselttim.”
 
Malûm olduğu üzere, Muhammed aleyhisselâm, 40 yaşında iken, bütün insanlara ve cinne Peygamber olduğu bildirildi. Cenâb-ı Hak, O’nu, kendisiyle kulları arasında elçi olarak vazîfelendirdi. Önce Mekke-i mükerreme’de, gizli olarak, üç sene sonra da, herkesi alenî olarak îmâna çağırmaya başladı.
Allahü teâlâya ve Resûl-i ekremine itâat etmenin Müslümânlık, karşı gelmenin sapıklık, kâfirlik olduğu, îmân ve itâat edenlere Cennet nimetlerinin olduğu, inkâr ve karşı gelenlere Cehennem azaplarının olduğu, bunların Cehennemde “keşke Allah’a ve Resûlüne itâat etseydik” diyecekleri bazı âyet-i kerîmelerde bildirilmiştir. [Ahzâb 31, 36, 66; Nûr 51-52; Fetih 17, Tevbe 71]

Kur’ân-ı kerimde, Sevgili Peygamberimizin fazileti, yüksekliği müteaddit âyet-i kerîmelerde bildirilmiş, bir âyet-i celîlede de: “Senin şânını, şöhretini yücelttik” [İnşirâh 4] buyurulmuştur.

Şimdi burada, onun şânının yüceltilmesi hakkındaki âyet-i kerimeye dâir kısa bir takım malûmât vermeyi uygun görüyoruz. Bu âyetin tefsîrlerinde deniliyor ki:

“Ezân, ikâmet, teşehhüd, hutbe gibi birçok yerde benimle beraber adını andırmak sûretiyle şânını yücelttik.” (Celâleyn Tefsîri)

“Senin ismini doğuda, batıda, yeryüzünün her yerinde yükselttim”. (Sâvî Tefsîri)

[Batıya doğru, bir tûl derecesi gidilince, namaz vakitleri 4 dakîka gecikiyor. Her 28 km gidişte, aynı vaktin ezânı birer dakîka sonra tekrâr okunuyor. Böylece, yeryüzünün her yerinde, her ân ezân okunmakta, Muhammed aleyhisselâmın ismi, Allahü teâlânın ismi ile beraber her ân, her yerde işitilmektedir.]

“Öyle bir yükseltme, yüceltme ki, kendi ismini, Habîbinin ismi ile birlikte zikrettirdi, anılmasını sağladı. Ona itâati, kendisine itâat olarak gösterdi. Melekler Ona salât etti, müminlere de Ona salevât getirmeyi emretti; Onu ismiyle değil, hep Resûlüm, Habîbim gibi güzel sıfatlarla andı.” (Beydâvî)

“Cenab-ı Hak, Resûlünün nâmını dünyâ ve âhirette de yükseltti. Hiçbir şehâdet getiren, hiçbir namaz kılan yoktur ki şehâdet kelimesini ve Resûlullahın mübârek adını zikretmiş olmasın.” (Katâde)

“Allahü tealâ [bir hadîs-i kudsîde de] buyurdu ki: “Ben anıldıkça, habîbim sen de benimle birlikte anılmak suretiyle şânını yükselttim.” [İbn-i Hibbân, Ebû Ya'lâ]

Ona pekçok mucize verilmiştir. İsrâ ve Mi’râc mucizesi ona tahsîs kılınmış (İsrâ 1), yine bin aydan hayırlı olan Kadir gecesi (Kadir 3) ona ve ümmetine tahsîs edilmiştir.

52 yaşında iken, bir gece Mekke-i mükerremeden Kuds-i şerîfe ve oradan göklere götürülüp getirildi. Bu yolculuğuna “İsrâ ve Mi’râc” denilir. Mi’râcda, Cennetleri, Cehennemleri ve Allahü teâlâyı gördü.

Mucize mefhûmunun geçtiği bazı sûre-i celîle isimleri ile âyet-i kerîme numaralarını şöyle zikredebiliriz: [Bakara 243; En’âm 35-37, 109, 124; Yûnus 20; Yûsuf 105; Ra’d 7, 27, 31, 38; İsrâ 1, 59-60; Tâhâ 133; Enbiyâ 16-17; Ankebût 50-52; Secde 15; Ahzâb 9; Gâfir (Mü’min) 35; Şûrâ 35…..]

İnşallah öbür hafta da bu konudan bahsedelim...

Peygamberimizin Yüksek Şeref ve Fazileti  5

Prof. Dr. Ramazan Ayvallı

Hadîs-i şerîfte meâlen buyuruldu ki: “Her Peygamber, yalnız kendi kavmine geldi; ben ise, bütün insanlara gönderildim.”

 Bilindiği gibi, son Peygamber olan Hazret-i Muhammed aleyhisselâmdan önceki bütün Peygamberler, belli zaman dilimlerine gönderilmişler, onların ahkâm-ı şer’iyyelerinin (dînlerinin) geçerlilik müddetleri belli zamanlarda dolmuş, bitmiş; getirdiği hükümler, kıyâmete kadar geçerli olan bir tek Hazret-i Muhammed aleyhisselâm kalmıştır.

Peygamber Efendimiz, Âdem aleyhisselâm yaratılmadan önce de Peygamber olup bi’setinden itibâren bütün insanlara gönderilmiştir. “Ben yaratılış yönüyle Peygamberlerin ilki isem de, hepsinden sonra gönderildim.” [İmâm-ı Gazâlî]

Bir hadîs-i şerîf meâli şöyledir:

“Her Peygamber, yalnız kendi kavmine geldi; ben ise, bütün insanlara gönderildim.” [Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî]
Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerimde,  kendi isminin yanında, defalarca, Habîbinin ismini de zikrediyor. Habîbinin ismini kendi isminin yanından ayırmayan Allahü teâlâdır. Îmânda da, itâatte de kendi isminin yanında bildirmiştir. Bu husûstaki bazı âyet-i kerîme meâlleri şöyledir:

“Allah’a ve Resûlüne itâat edin ki, rahmete kavuşturulasınız.” [Âl-i İmrân 132]

“Allah’a ve Resûlüne itâat edenler, Allah’ın kendilerine lutuflarda bulunduğu nebîler, sıddîklar, şehîdler ve sâlihlerle berâberdirler…” [Nisâ, 69]

“Resûle itâat eden, Allah’a itâat etmiş olur.” [Nisâ, 80]

“Allah’a ve Resûlüne karşı gelen, bilsin ki, Allah’ın azâbı çok şiddetlidir.” [Enfâl, 13]

“Allah’a ve ümmî nebî olan Resûlüne îmân edin ve uyun ki doğru yolu bulun.” [A’râf, 158]

“Allah’a itâat edin, Peygambere de itâat edin; işlerinizi boşa çıkarmayın.” [Muhammed, 33]

“Allah ve Resûlüne itâat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.” [Ahzâb, 71]

“Allah’a ve Resûlüne itâat ederseniz, işlediklerinizden bir şey eksilmez.” [Hucurât, 14]
Allahü teâlâ, kendisine ve Resûlüne itâati beraberce emrettiği gibi, sâdece Habîbine uymayı da bildiriyor:

“Resûlüme uyun ki, doğru yolu bulun!” [A’râf 158, Nûr 54]

“Resûlümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!” [Haşr, 7]

“O, kendiliğinden konuşmaz. Onun [dîn ile ilgili] her sözü vahiy iledir.” [Necm, 3-4]

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41