Gönderen Konu: !!!!!! ANNE VE BABANIN HAKKINI UNUTANLAR  (Okunma sayısı 870 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
!!!!!! ANNE VE BABANIN HAKKINI UNUTANLAR
« : Şubat 13, 2017, 01:26:08 ÖÖ »
ANNE VE BABANIN HAKKINI UNUTANLAR!

Dünya dönmeye, güneş doğup batmaya, insanlar doğup ölmeye devam ediyor. Sünnetullah olan birçok şey de devam ediyor. Birçok şeyi insanoğlu elleriyle tahrif etmeye çalışıyor. Bize ulaşan tarihî bilgilere bakıldığında ise, insanın bulunduğu her yerde sıkıntı ve isyan her zaman var olmuştur. Allah, insanın hem bu dünya, hem de âhiret hayatını kolaylaştırmak için, her güzel olan şeyin yapılmasını emretmiş veya izin vermiştir. Kötü olan her şeyi haram kılmış ve yasaklamıştır.

İşte Allah (c.c.)’u, bütün yarattıklarını öyle güzel bir nizama koymuş, yaratılan her şey öyle güzel bir nizam içinde hareket etmektedir ki, insan akıl sınırlarını zorlamaktadır. Çünkü insan aklı ve bilgisi sınırlıdır. Fakat her şeyin sahibi tek ilâh’ı olan Allah (c.c.)’u nun, ilmi sınırsızdır, O’nun ilmine kimse ulaşamaz. Her akıllı insan bilir ki sınırlı olanın, sınırsız olanı anlaması mümkün değildir.

İnsanın akıl sınırlarını zorlayan olaylardan birisi de, insanın yaratılışı ve doğmasıdır. İnsan, Allah’ın izni, anne ve babasının vesilesiyle dünyaya gelir. Bir çocuğun anne rahmine düşmesiyle çocuk sahibi olacak anne ve baba için sevinçli bir hâl başlamış olduğu gibi, bir o kadar da sıkıntılı süreç başlamış olur. Belki bir baba için bu dönemde sıkıntı fazla olmasa da, anne için çok sıkıntılı bir dönem başlar. Sıkıntı diyoruz, çünkü dokuz ay süren bir dönem, bu dönemde yemesinden içmesine, yiyiminden uykusuna ve hayata dair daha birçok şeyi değişir. Biz erkekler, bunları yaşamadığımız için bu ifadelerimiz çok eksik kalabilir. Ama gözlemlediğimiz kadarıyla bu süreç, gerçekten çok zor ve sıkıntılı bir zaman dilimidir.

Belki başka bir şey olsa, insan bu kadar sıkıntıya katlamaz. Ama Allah (c.c.)’u anne ve babanın kalbine bu sevgiyi ve merhameti koyuyor. Bu öyle bir merhamettir ki, sadece insanlarda değil, en vahşî hayvanlarda da bu merhameti görmek mümkün. Bir aslan ve diğer yırtıcı hayvanlardan bir kısmı, yemek için kocaman hayvanları parçaladığını hepimiz biliriz.

Aynı hayvanların yavrularına gösterdiği ilgisi, merhameti ve hayatı bahasına koruduğu da bilinen bir gerçektir. İşte bu merhameti, yaratılmış bütün varlıkların kalbine koyan Allah’tır. Şüphesiz merhametlilerin en merhametlisi Allah (c.c.)’ udur.

Ebu Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:

“Şüphesiz Allah’ın yüz rahmeti vardır. Onlardan bir rahmeti tüm yaratılmışların arasında taksim etmiştir. İşte onlar,bu nedenle birbirlerine acırlar ve şefkat ederler. Vahşî, yavrusuna bu nedenle merhamet eder. Allah doksan dokuz rahmeti geriye bırakmıştır. Onlarla kıyamet gününde kullarına rahmet edecektir”.1

Allah’ın, insanoğlunun kalbine koyduğu merhamet ve sevgi birleşince böyle güzellikler ortaya çıkıyor. Bu sıkıntılı zaman da, özellikle de annenin üzerine çok görev düşüyor. Sıkıntılar üst üste gelir. Ağrılar, sancılar, kusmalar ve daha birçok sıkıntı. Bütün bunlara katlanmak, bir insanın en zor sınavlardan biridir. Sabırla ve meşakkatle geçer bu zaman. Dile kolay, dokuz ay. Özellikle son zamanlarda ağrılar ve sancılar gittikçe artar. Doğum zamanın gelince ise korku, endişe, sevinç gibi hepsinin bir arada yaşandığı karmaşık duygular kaplar insanı. Tüm bu karmaşık duygularla boğuşurken, insan belki ölüme benzetilen bu doğum zamanını yaşayan anne, en büyük imtihanı veriyor. İşte bu yüzden annenin mertebesi daha yüksektir.

Bütün bu sıkıntıların sonunda duyulan bir çocuk ağlamasıyla her şeye değişir. Doğan çocuk, annenin kucağına verilir ki bu, bütün sıkıntıların karşılığıdır. Artık aileye yeni bir üye katılmıştır. Anne ve babanın sevincine diyecek yoktur. Bütün akraba ve dostların tebrikleriyle, yeni doğan bebeğin ismi de konulur. Anne ve bebekte sağlık problemi de yoksa o zaman keyifler iki katına çıkar. Doğan çocuğun erkek veya kız olması da aile de farklı duygular uyandırır.

Buraya kadar doğum merhalesinde yaşananlardı. Tabi ki, her şey buraya kadar değil. Bundan sonrada başka sıkıntılar ve meşakkatler beklemektedir aileyi. Bebeğin karnın doyurulması, altının temizlenmesi, ağlamalarına karşın şefkat ve merhamet kanatlarının gerilmesi, hastalandığındaki fedakârlıklar anlatmakla bitmez. Sabaha kadar uyumadan başında nöbet tutmak, hastane hastane dolaşarak bir ân önce iyileşmesi için gayret sarf etmek. Bebeğinin her ağlamasında ve inlemesinde anne kalbine düşen ince sızıyı tarif etmek ise mümkün değildir.

Çocuğu olan herkes bilir ki, bir evde çocuk hastaysa evde herkes rahatsızdır, yani hasta demektir. Yavaş yavaş büyüyen çocuğun büyüdükçe masrafları da çoğalır. Baba, sabahtan akşama kadar bin bir zorluk ve sıkıntıyla ailenin rızkını temin etmeye çalışır. Anne ise, eşinin zorlukla kazandığı parayı en iyi şekilde kullanarak evinin ihtiyaçlarına gidermeye çalışır. Elbette, öncelik evin çocuğuna ayrılır. Anne de, baba da kendileri yemez yedirir, giymez giydirir ve çocuğunun ihtiyaçlarını diğer ihtiyaçlara tercih ederler.

Çocukluk döneminden çıkan çocuğun sıkıntıları, katlanarak artmaktadır. Allah ömür verdiği müddetçe aile, geleceğe dair çocuklarının iyi bir eğitim ve öğrenim almasını isterler. Hayırlı bir evlad yetiştirmenin derdine düşerler. Anne ve babanın en büyük dertleri, çocuklarının özellikle de gençlik çağlarında tüm kötülüklerden ve tehlikelerden korumak için çaba harcamaktır. Her dönemin kendine göre tehlikeleri ve kötü ortamları vardır. İşte bu durum, ebeveynleri endişelendirir.

Bu zamana kadar bin bir zorlukla yetiştirdikleri çocuklarını, gözleri gibi korumuşlardır. Çocuklarının iyi bir eğitim alması için gösterilen gayretin, ekonomik yönde aileye ciddi anlamda sıkıntıya soktuğu malum.

Zaman hızla iler ve evlik çağı gelir. Yine aile, sıkıntılar içinde çocuğunun mutluluğu için ellerinden geleni yaparlar. Evliliklerinde de hep çocuklarının yanında olur ve her türlü sıkıntılarını paylaşırlar. İyi günlerinde olduğu gibi, kötü günlerinde hep çocuklarının yanında onlara destek olurlar. Hayat böyle hızla geçer. Ebeveynler için en büyük mutluluk ise, çocuklarının mutluluğudur.

Bütün bu duyguları ancak anne ve babalar bilir. Bunca fedakârlık ödenmeye kalkılırsa, neyle ve nasıl ödenir ki!  Bunun bir bedeli var mı acaba? Maalesef bu fedakârlığın kıymetini bilmeyen, anne ve babasının kalbini kıran insanların çokluğu, zaman zaman bizi ürkütüyor. Bunların hepsi, dinin emirlerini iyi bilmeyen ve anlamayan insanların anlayışıdır. Yoksa imanı sağlam, Allah’ın emir ve yasaklarını bilenler, bu şekilde ebeveynleri üzmez ve hor davranmazlar. Onlar, bize zamanında nasıl iyilik yaptıysa, şimdi sıra bütün bunları karşılamasa da, onlara olan vefaya gelmiştir.  Allah’ın ve Resulünün emirlerini ve tavsiyelerini yerine getirme gayreti ile onlara acıyarak ve şefkatle muamele etmek gerekir.

“Rabbin kendinden başkasına kulluk etmemenizi ve ana-babaya iyilik etmenizi emretti. Biri ya da ikisi senin yanında yaşlılığa ererse onlara 'üf' bile deme, onları azarlama ve onlara güzel söz söyle.Onlara acıyarak alçak gönüllük kanadını indir ve: 'Ey Rabbim! Onlar beni küçükken eğittikleri gibi sen de onlara merhamet et' de”. ( İsrâ,17/ 23-24)

Allah, kendisine itaatten sonra anne ve babaya iyilik yapmayı emretmesi, gerçekten önemlidir. Bilindiği gibi İslâm Dini’nde yapılacak şeylerin sıralaması rastgele değildir. Mutlaka belli bir sıralama ve nizam vardır. Sıralamada en önemliden başlar. İşte Allah, anne ve babaya itaat ve iyilik konusunda önemine binaen ikinci sırada zikrediyor. Rabbimiz Allah, anne ve baba hakkını birçok âyette zikrediyor.

“Biz insana, anne babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve güçlükle doğurdu. Taşınması ve sütten kesilmesi otuz ay sürer. Nihayet ergenlik çağına erip kırk yaşına varınca der ki: 'Rabbim! Beni, bana ve anne babama verdiğin nimete şükretmeye, senin hoşnut olacağın salih amel işlemeğe yönelt ve benim için soyumu da salih eyle. Şüphesiz ben sana tevbe ettim ve ben Müslümanlardanım”. (Ahkâf, 46 / 15)

Allah’ın biz kullarına emir ve tavsiyeleri mutlaka bizi kurtuluşa götürür. Bizler küçük, âciz ve çaresizken bizleri besleyip, koruyarak büyüten ve bize merhametle muamele eden anne ve babamıza iyilik edip onlara bakmak bizim görevimizdir.

Bizlere gösterdikleri merhametten daha fazlasını hak ediyorlar. Bizler, mü’min olarak mutlaka çevremizdeki insanlara iyilik yapmamız gerekiyor. İlk kime iyilik etmemiz gerektiği konusunda veya kime iyilik yapsak daha çok ecir kazanır hesabını yapıyorsak işte cevap:

“ Ebu Hüreyre (r.a) şöyle demiştir:

Bir adam peygamber (s.a.s)’e gelerek:

— İnsanlar arasında kendisine en iyi davranmam gereken kimdir? diye sordum.

Rasulullah (s.a.s):

“Annendir” buyurdular”.

Adam:

—  Ondan sonra kimdir ? diye sordu.

 Rasulullah yine:

“Annendir” buyurdu.

Adam tekrar:

— Kim gelir? diye sordu.

Yine:

 “Annendir” buyurdular.

Sonra:

 —  Kimdir? deyince,

 Rasulullah (s.a.s.):

“Babandır” buyurdu.”2

“ Müslim’in diğer bir rivayetinde:

Kendisine en iyi davranılması gereken

Kimdir? Sorusuna Rasulullah (s.a.s):

“ Annen Annen, Annen”,

Sonra:

“Baban Sonra da yakın akrabalarındır”, buyurdu.3

Allah, bizler yardıma muhtaçken bize yardım eden anne ve babamızı, diğer insanlardan en belirgin şekilde ayırıyor.  Bizim de, onlara karşı merhametli olmamızı istiyor. Biz, merhametli olursak aynı karşılığı bizler de göreceğiz. Allah, kullarına bazı fırsatlar sunar, insanlar bunları iyi değerlendirildiği takdirde kurtuluş gerçekleşir. Allah (c.c)’u o kadar merhamet sahibi ki, küçük yavrusuna bakıma muhtaçken bakan anne ve baba, kendileri muhtaç olduğu zaman da baktıkları evladlarını anasına ve babasına bakmakla görevlendirmiş.

Görevini iyi anlayıp yerine getiren mü’min kullar, bunun karşılığını alacağını Allah ve Rasulü (s.a.s.)’ın beyanıyla anlıyoruz. Anne ve babası da mü’min olan bir mü’min, önce Allah’tan korkarak ve merhametle yapması gereken görevini yerine getirir.

Ebu Abdurrahman Abdullah ibn Mes’ud (r.a.) şöyle demiştir:

Peygamber (s.a.s.)’e:

 — Allah’ın en çok sevdiği amel hangisidir? diye sordum.

“Vaktinde kılınan namazdır” buyurdular.

 — Sonra hangisi gelir? dedim.

“Ana babaya iyilik ve itaat etmek” buyurdu.

Daha sonra deyince:

“Allah yolunda cihad etmektir” buyurdular.4

Bu görevin ehemmiyetinin anlaşılması, her mü’min için çok önemlidir. Gerçekten iman eden kullar,  üzerindeki görevi yerine getirmek için ellerinden geleni yaparlar. Allah ve Rasulü, itaat husunda sıralama yaparken, imandan hemen sonra anne - babaya itaati zikretmesi ve namaz gibi çok önemli bir ibadetten sonra anne ve babasına iyilik yapmasını emretmesi ve cihad gibi önemli bir görevden önce gelmesi, bu görevin ne kadar önemli olduğunun göstergesidir.

“Bir adam Rasulullah’a gelip cihad için izin istedi.

Rasulullah (s.a.s):

“Anan baban sağ mı? diye sordu.

 Adam:

—  Evet, deyince:

“Öyleyse git onlara hizmet et”, buyurdu.5

Bir başka hadiste:

Abdullah ibn Amr ibn As (r.a) şöyle demiştir:

Bir adam, Rasulullah (s.a.s)’e gelerek:

— Allah’tan sevabını umarak hicret ve cihad etmek üzere sana biat ediyorum, yani siyasî otoriteni kabul edip elini tutuyorum, dedi.

Rasulullah (s.a.s)’de:

“Ana ve babandan hayatta kalan var mı? diye sordu.

 Adam:

 —  Her ikisi de sağdır, dedi.

 Rasulullah(s.a.s)’da:

        “Allah’dan ecir ve sevap kazanmak mı istiyorsun?” diye sordu.

 Adam:

—  Evet deyince,

Rasulullah (s.a.s):

“Anne ve babana dön onlara iyi bak” buyurdu.6

 Bu kadarı bile bu meselenin önemini anlatmaya yeter. Bu konuda daha çok delil var. Bilindiği gibi bir görev, yapınca mükâfatı, yapılmadığı zaman cezası vardır. Böylesine önemli bir görevi ihmal etmek veya yok saymak, hem bu dünyasını hem de âhiretini tehlikeye atmaktır.

“ Ebu Hüreyre (r.a.) den rivâyet edildiğine göre Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurdu:

“Ana babasının veya onlardan birinin ihtiyarlık zamanlarına yetişip de gerekli hizmette bulunmama sebebiyle cennete giremeyen kimsenin burnu yerlerde sürünsün” diye üç sefer tekrarlanmıştır.7

 Geçmişten bu güne, Allah’ın koyduğu kanun ve nizama kendince savaş açan kesimler tarafından bu meselenin saptırılması veya yok sayılmasına gayret ettiklerini de görmekteyiz. Maalesef günümüzde emperyalistlerin ve onların yerli işbirlikçileri tarafından yapılan çalışmalar sonucu bu konuda ciddi anlamda kan kaybı yaşanmaktadır. Başta aile düzenin bozulması, akrabalık bağlarının koparılması, benmerkezci bir yaklaşımla anne, baba ve kardeşlerden uzaklaşarak bireysel bir hayat tarzı benimsetilmeye çalışılıyor. Kendilerini çağdaş ve modern (!) olarak tanıtan bu kesim, Allah’ın kanun ve nizamını Müslümanlar arasında dahi pasifize etmeye çalışarak, kendi düşünce ve ideolojilerini yaşatmaya çalışıyorlar.

 Allah’ın emirlerinden uzaklaşanlar, bu süslü hayata talip oluyorlar. Böylece, şeytanın ağına düşerek kolay birer yem oluyorlar. Allah’ın rahmetinden uzaklaşıp da şeytanın karanlık yollarına giriyorlar. Yıllardır batı dünyasının en büyük hayallerinden biri, Allah’ın hüküm, kanun ve nizamını kaldırarak, onun yerine batılı hayat tarzını yaşatmak olduğunu biliyoruz.

Allah’a katıksız bir şekilde iman eden biz mü’min’ler de, Allah’ın emir ve yasaklarına sıkı sıkıya sarılarak onların bu oyunlarına karşı izzetli ve şerefli bir duruş sergilemeliyiz. Bizi uzaklaştırmaya çalıştıkları değerlerimize sahip çıkarak, duruşumuzu göstermeliyiz. Bizi cennete yaklaştıracak amelleri yerine getirmek için birbirimizle yarış içinde olmalıyız. Allah’ın rızası nerdeyse, biz de orda olmalıyız.

Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

“ Cennet annelerin ayağı altındadır.”8

Rasulullah (s.a.s.) , Abdullah b.Amr (r.a.) rivâyetine göre şöyle buyurur:

“Rabb’in rızası, babanın rızasında,Rabb’in hışmı (gadabı),babanın hışmındadır.”9

Ebu’d-Derda (r.a.) da, bize şu hadisi nakleder.

Önderimiz Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Baba, cennet kapılarının en hayırlısından girmesine vesiledir. Artık ( ya baba hakkını ihmal etmekle)o kapıyı yitir,(ya onun hakkına riâyetle) o kapıyı koru (elde etmeye çalış).”10

Ebu Hüreyre (r.a.)’ın rivâyetile Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

“Üç dua müstecab ve onlara(ın müstecab olduğun )da şüphe yoktur: Mazlumun duası, misâfirin duası ve babanın evladına duası.”11

Bütün bu âyet ve hadislerde geçenleri şuurlu bir şekil de anlayan bir insanın kolay kolay bu konuda isyanı gündeme getiremez. Toplumumuzda da eskiden beri örf ve âdetlere göre de bu tür davranışlar hoş karşılanmaz. Ama zamanla birlikte insanlar da değişmeye başladı. Batı toplumlarını adım adım takip edenler bu konuda da birçok yöntem bulmuşlardır. Bunlardan biri olan “Huzur evleri” anne ve babadan kurtulmanın en kolay yolu olarak benimsenmiştir.

Ülkemizde de gittikçe yaygınlaşan bu anlayış, maalesef toplum tarafından da kabul görmeye başladı. Huzur evine yatırılan anne ve baba, zaman zaman ziyaret edilerek vicdanı rahatlatmaya çalışanlar daha sonra zaman içerisinde anne ve babasını orda unuturlar.

Her ne kadar ismi huzur evi olsa da, insanlar oralarda huzursuzdur. Büyük bir gayretle ve umutlarla büyüttükleri evlatlarından gün gelipte kendileri yaşlanınca ve bakıma muhtaç olunca aynı şevkât ve merhameti göreceğini umması onun hakkıydı. Ama olmadı. Verdiği emekler ve umutlar suya düşmüştü. Aslında çok şaşırmamak lazım. Çünkü kendisini yoktan var eden, sahip olduğu her şeyi ona veren Rabbi Allah’a nankör olan insan, anne ve babasına nankör olması şaşılacak bir şey değildir.

Her şeyin bir karşılığı vardır. Bu yapılanlar kimsenin yanına kâr kalmaz. Cahil insanlar, çeşitli sebeplerden ötürü anne ve babasına bakmak konusunda sıkıntı yaşadıklarını söyleyerek, bu görevlerinden sıyrılmaya çalışıyorlar. Bu tür durumların yaşandığı en belirgin zaman, evlilik olayı gerçekleşince meydana gelir.Evlenen ve yeni bir yuva kuran gençler,evde ayaklarına dolaşacak kimseyi istemezler.Günümüzde de bilinen gelin hanımların mümkün olduğu kadar eşinin anne ve babasından hem kendi, hem de kocasının uzak durmasını ister.Bu durumda iki arada kalan genç erkek,bir seçim yapmak zorunda bırakılır.Çoğu zaman bu seçim eşinden yana kullanılır, anne ve baba kendi hallerine bırakılarak evden oldukça uzağa gidilir.Bu konuda bazı itirazlar gündeme gelebilir.İslâm’a göre bir gelin, eşinin anne ve babasına bakmak zorunda değil denilir.Evet, gelin için öyle olsa bile, aynı şey oğul için geçerli değildir. Allah’ın verdiği her görevi yerine getirmekle mükellef olan kullar, bu görevi de yerine getirmeliler. Bu zaman,  evlat için görev zamanıdır.

Hiçbir insan, başka bir insana muhtaç olmak istemez. Biz büyüklerimizden hep şu duâyı duyduk:”Ey Allah’ım, bizleri ele avuca (başkasın muhtaç etme) düşürme, bu evladım da olsa.”Yapılan bu duâlar, gönüllerden geçeni gösteriyor. Evet, başkasının bakımına muhtaç halde yaşamak, elbette çok zordur. Ama iki taraf için de bu bir imtihandır. Nice yaşlı ve yatalak insanlar, evlerinde veya barakalarda bakıma muhtaç hallerde can verdi. Maalesef bugün, insanlar bu şuuru taşımıyor.

Biz muvahid mü’min kullar, bu hatalardan uzak durmalıyız. Öyle ki, annemiz veya babamız müşrik dahi olsalar, onlara kötü muamele yapamayız. Zamanında bizlere merhamet eden bu insanlara, bizler de acıyarak ve onların da iman etmeleri için çaba harcamak zorundayız. Bunun örnekleri çoktur. Hz.İbrahim (a.s.)’ın kısasında, babasına hitab ediş şekli merhamet ve acıma doludur.

            “Ey babacığım! Muhakkak ki bana, sana gelmeyen ilim geldi. Bana uy da seni düzgün bir yola ileteyim.” (Meryem, 19 /43)

“Ey babacığım! Şeytana tapma. Şüphesiz şeytan Rahmân'a baş kaldırmıştır.”(Meryem,19/44)

Bu bizim için bir ölçüdür. Başka bir delil ise şu hadistedir:

“Ebu Bekir ( r.a.)’ın kızı Esma (r.a.) şöyle demiştir:

İslâm’iyeti kabul etmemiş müşrike olan anam, Rasulullah (s.a.s.) zamanında yanıma gelmişti.

Yardım edebileceğimi umarak bana ümid bağlamıştı. Rasulullah (s.a.s.)’e sordum:

           — Ona ikramda bulunabilir miyim, görüp gözetebilir miyim?
         
             O da: 
   
            “Evet, annene iyi davran”, buyurdu.12

Benzeri olaylar da vardır. Allah ve Rasulü, bizim anne ve babamıza nasıl davranmamızı istiyorsa bizde öyle davranmak zorundayız. Bu konuda birçok eserler vardır. İlk önce Allah’ın emirleri ve Rasulü’nün emirlerini okuyup yerine getirirken, âlimlerin açıklamaları ve tavsiyelerini de dikkate alarak yapmalıyız.

Kurtuluşun yolu bellidir. Allah’ın ve Rasulü’nün emir ve yasaklarına uymaktır. Ancak böyle yapanlar kurtulur. Bu konuda yapılması gereken ne ise, en ince ayrıntısına kadar dikkate almalıyız. Bu konuyla ilgili tavsiye edeceğimiz bir kitap, Yazar Kul Sadi Yüksel’in “Muvahhid Aileyi Kurmak” adlı kitabı. Kitap da bununla alakalı iki konu var. Mutlaka okuyup dikkate almak gerekir.Şunu hiç unutmayalı ki:

 “Cennet annelerin ayağı altındadır”

------------------------------------------------------------------------

Dipnot

1- Buharî, Müslim

2- Buharî, Edeb 2, Müslim Birr 1

3- Müslim, Birr 2

4- Buharî, Mevakıt 5, Müslim, İman

5- Buharî, Cihad 138, Müslim, Birr 5

6- Buharî, Cihad 138, Müslim, Birr 6

7-Müslim, Birr 9

8-  İmam Suyutî, Câmiu’s-Sağir Muhtasarı Tercüme ve şerhi ,çev . İsmail Mutlu . Vdğ İst . 1996,c.2, sh.294,Hds.1934 (3642) Hatib’in Tarih’inden

9- Sünen-i Tirmizî,Kitabu’l-Birri ve’s-Sıla,B.3,Hds.1962

10- Sünen-i ibn Mâce,Kitabu’l-Edeb,B.1,Hds.3663.

11- Sünen-i Tirmizî,Kitabu’l-Birri ve’s-Sıla,B.7,Hds.1970

12- Buharî, Hibe 29, Müslim, Zekat 50

Servet Naçar.

 


* BENZER KONULAR

Cemal Kuru - Ağlayu Ağlayu 320 kbps + Flac Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:09:34 ÖÖ]


Kendimize Gelelim! Özümüze Dönelim sabır ve Şükrü Hayatımıza Yerleştirelim Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:02:09 ÖÖ]


İman İbadet ve Güzel ahlaka Önem Vermeli Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:53:44 ÖÖ]


Zekât İslam’ın 5 Şartından Biridir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:42:49 ÖÖ]


Sosyal Medya Kirliliğine Dikkat Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:05 ÖÖ]


Ben Duygusundan Sıyrılmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:21:59 ÖÖ]


Allah'tan Korkan İnsan İffetsiz - Ahlaksız – Olamaz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:15:54 ÖÖ]


Abdest Gusül ve Teyemmümün Faydaları Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:03:14 ÖÖ]


Kutlu Bir Dava Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:41:38 ÖS]


Huzurun Kaynağı Olan Evliliği Geciktirmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:36:37 ÖS]


Şükür Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:22:20 ÖS]


Allahü Teâlâya Hakîkî Kul Olmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:16:26 ÖS]


Mümin İmansız Ölmekten Çok Korkmalıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:09:10 ÖS]


Şükür imtihanı Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 06:20:00 ÖS]


Namaz Yoksa Her Şey Eksik Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 06:15:19 ÖS]


Hadîs-i Şerîflerle – Namaz İbadeti Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 06:10:57 ÖS]


Nefis Cihadı Nasıl Kazanılır Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 06:04:37 ÖS]


İşte Bu Cennete Giden Yol Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 05:53:35 ÖS]


Asr’ı Saadette Yaşamak Demek Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 17, 2024, 05:33:19 ÖS]


Diri ve Ölü Arasındaki Fark - Zikir Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 17, 2024, 05:24:49 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41