Gönderen Konu: İMAN GÜCÜ KARŞISINDA İBLİSİN ACZİYETİ  (Okunma sayısı 492 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
İMAN GÜCÜ KARŞISINDA İBLİSİN ACZİYETİ
« : Mayıs 26, 2018, 09:31:18 ÖS »
İMAN GÜCÜ KARŞISINDA İBLİSİN ACZİYETİ

Vaktiyle âbidin biri uzun zaman Allah’a ibadet ederdi. Bir gün bazı kimseler kendisine gelerek: “Şuracıkta bir kavim vardır. Allah’a değil orada bulunan bir ağaca tapıyorlar.”, dediler. Bunu duyan âbid çok öfkelendi. Hemen baltasını omzuna aldı. Büyük bir şecaat ile ağacı kesmek üzere yola koyuldu. Âbidin bu halini gören şeytan birden telaşa kapıldı. Derhal ihtiyar bir şahıs suretinde, âbidin önüne çıktı ve kendisine; “Allah sana rahmet eyleye! Nereye gitmek istiyorsun?” diye sordu. Âbid karşısına çıkan ve insana hiç güven vermeyen bu ihtiyarın sorusuna; “Şu ağacı kesmek istiyorum!” şeklinde cevap verdi. İblis yavaş yavaş âbidi istediği noktaya çekerek, ağına düşürmek için planını uygulamaya başladı. Âbide: “O ağaçla senin ne alıp veremediğin var? Sen ibadetini terk etmiş, kendi nefsinle meşgul olmayı bırakmış, bunun gayrisiyle meşgul oluyorsun!” dedi. Âbid, iblisin bu sözüne; “Bu da benim ibadetimdendir.”, diyerek cevap verdi. Bunun üzerine iblis: “Ağacı kesmeye seni bırakmam!” diyerek âbidin önünü kesince, âbid ile iblis arasında arbede başladı. Âbid, bir hamlede iblisi yaka paça tuttuğu gibi yere vurdu ve göğsüne oturdu. İblis âbide dedi ki:

            —Beni bırak da seninle konuşayım.

            Bunun üzerine âbid, iblisin göğsünden kalktı. İblis ona dedi ki:

            Allah senden bu ağacı kesmenin meşakkatini iskat etmiştir. Sana bunu farz kılmamıştır. Sende ağaca ibadet ediyor değilsin. O halde başkasının yaptığı seni ne ilgilendirir? Hâlbuki Allah’ın yeryüzündeki iklimlerde peygamberleri vardır. Eğer Allah dileseydi, o peygamberleri bu ağaca tapanlara gönderir, o peygamberlere bu ağacı kesmeyi emrederdi.

            Âbid dedi ki:

            —Hayır! Muhakkak bu ağacı kesmem gerektir!

            Böylece iblis onunla ikinci bir arbedeye girişti. Âbid yine onu bir anda mağlup ederek yere vurdu. Göğsünün üzerine oturdu. İblis bu sefer planının ikinci safhasını uygulamaya başladı. Ve âbide: “Benim ile senin aranı tamamen ayıracak, senin için daha hayırlı olan bir işi arzuluyor musun?” dedi. Âbid; “O nedir?”, diye sual edince, iblis; “Beni bırak da söyleyeyim.” dedi. İblisin istediği noktaya yavaş yavaş gelen âbid, bunun üzerine iblisi bıraktı. İblis ona dedi ki:

            —Sen fakir bir kişisin. Sen halkın boynuna girmişsin, senin nafakanı onlar temin ediyorlar. Umulur ki sen arkadaşlarına ikram etmeyi istersin. Komşularına yardım etmeyi, onları doyurmayı, halktan müstağni (başkasına muhtaç olmamak) olmayı umarsın. Allah rızası için yetimlere fakirlere kol kanat germeyi arzularsın.

            Âbid:

            —Evet!

            İblis:

            O halde şu fikrinden vazgeç. Senin için boynumda, her gece iki altın getirip yastığının yanına koymayı taahhüt ediyorum. Sabahladığında o altınları alıp; nefsine, çoluk çocuğuna infak eder, arkadaşlarına onlardan sadaka verirsin. Bu hem senin hem de Müslümanlar için, şu yerinde biten ve kesilmesiyle tapan kimselere zarar dokunmayan ağacın kesilmesinden daha menfaatlidir. Bu ağacı kesmenin senin Müslüman kardeşlerine hiçbir yararı olmaz.

            Böylece âbid iblisin söylediklerini düşündü. Düşündükçe iblise hak verdi. İmanının sakın ihtiyarın teklifini kabul etme, git o ağacı kes. Bu senin için daha hayırlıdır, sözlerine karşı, nefsinin; “Eğer sen o ağacı kesersen büyük bir fitne ortadan kalkacak. Fakat bu insanlar kısa bir süre sonra başka bir ağaca kutsiyet izafe edecekler. Yani değişen bir şey olmayacak. Hâlbuki ihtiyarın sana yaptığı bu teklif kaçırılacak gibi değil”, sözlerini kabul etti. Böylece iblisin elinde bir hamur halini aldı. Sonra da:

            —Ben peygamber değilim ki bu ağacı kesmek bana düşsün. Allah da bana kes dememiş ki kesmemekle günahkâr olayım. İhtiyarın söylediği ise menfaat bakımından daha hayırlıdır, diyerek teklifi kabul etti.

            Bunun üzerine ihtiyar borcunu ödemeyi ona taahhüt ve yemin etti. Âbid de ağacı kesmekten vazgeçti ve ibadethanesine dönerek geceledi. Sabahladığında başucunda iki altın gördü. Büyük bir keyif ile onları keseye indirdi. Ertesi günde böyle oldu. Sonra üçüncü gün ve ondan sonraki günlerde sabahladığında hiçbir şey bulamadı. Bunun üzerine hiddete gelip omzuna baltasını aldı. “Seni hain seni! O ağacı keseyim de benimle dalga geçmek neymiş öğren.”, diye söylenerek derhal yola çıktı. İblis ihtiyar suretinde tekrar önüne çıkıp; “Nereye gidiyorsun?” diye sordu. Âbid: “Şu ağacı kesmeye gidiyorum.” diye cevap verince, iblis: “Yalan söylüyorsun! Allah’a yemin ederim ki buna gücün yetmez. Onu kesmeye imkânın yoktur.”, diye karşılık verdi. Âbid daha önce iblise yaptığının aynını tekrar yapmak için atıldı. İblis haykırdı; “Onu yapamazsın!” Ve iblis âbidi yaka paça tuttuğu gibi yere vurdu. Âbid baktı ki, iblisin ayakları arasında kendisi bir kuş gibidir. İblis onun göğsüne oturdu ve dedi ki; “Ya bu ağacı kesmekten vazgeçersin veya seni keseceğim.”

            Âbid baktı ki karşısındaki ihtiyar iblisten başkası değildir ve diğer seferlerin aksine iblise güç yetiremiyor şöyle dedi:

            —Ey iblis! Bana galip geldin. Benim yakamı bırak. Fakat bana haber ver. Daha önce seni nasıl mağlup ettim? Sen ise beni şimdi nasıl mağlup ettin?

            İblis:

            —Sen ilk seferinde Allah için öfkelendin. Niyetin ahiretti. Bana karşı hâkimiyetin ondan ileri geliyordu. Ve Allah beni sana musahhar (itaatkâr)  kıldı. Bu defa ise sen nefsin ve dünyan için öfkelendin. Bu seferde ben seni mağlup ettim.

Cenab-ı Zülcelâl Hazretleri, yarattığı her bir zerreye, rızasına ulaştıracak vesileler nakşetmiştir. Kulu; bulunduğu her an Allah’ın rızasına ulaştıracak ve Allah’tan uzaklaştıracak sayısız yol vardır. Kişinin burada istikametini tayin eden, imanındaki kuvvettir. İbadet ve zikrin nuruyla şaduman olmuş her kalp; imanındaki sarsılmaz kuvvet ile nefsini ve şeytanı dize getirecektir. Bunun yanında bu iki düşman, kulu en zayıf yerinden yakalamak için hamle yapacaktır. İşte burada kişi gaflete kapılarak, imanının çizmiş olduğu istikametten taviz verecek olursa; nefis ve şeytan karşısındaki dirayetini yitirecek, imanında meydana gelen zayıflama neticesinde, onların kul üzerindeki yaptırım gücü artacaktır. Kıssamızda bahsi geçen Âbidin hali böyle değil midir? Âbid önce tamamen Allah’ın rızasını umarak yola çıkmış ve “Gerçek şu ki;

şeytanın, inanan ve yalnız Rabblerine tevekkül eden kimseler üzerinde bir hâkimiyeti yoktur.” (Nahl/99) ayeti kerimesinin tecellisiyle şeytanı iki sefer alt etmiştir. Âbidi şeytana üstün kılan; imanında hâsıl olan muazzam güçtür. Zira iman sahibi Yaradan’ına itaat eder. Yemesi içmesi her şeyi Allah için olur.

Kendini Allah yoluna verir. Böylece muazzam bir iman gücü hâsıl olur ki bunun karşısında kimse muktedir olamaz. Ancak şeytan davasından katiyyen taviz vermez. Âbide bu sefer sureti Hakk’tan gözükerek en zayıf yerinden vaatlerle yaklaşır ve “O, onlara va'd verir, ümniyyelere ümitlere düşürür. Fakat şeytan, onlara kuru bir aldatmadan başka ne va'd eder?” (Nisa/120) ayeti kerimesinin tecellisiyle âbidi mağlup eder. Çünkü âbid burada Allah’ın rızasını, nefsinin rızasına iki altın karşılığında değişmiştir. Hâlbuki kul için Rabb’inden gayrisine yönelmek yakışmaz.

Yöneldiği takdirde nefis ve şeytan onu ablukaya alır. Hal böyle olunca, kul imanının rehberliğinde rıza kapılarına yüz süreceği yerde, şeytanın önderliğinde nefsi ve dünyası için helak olur.


Vaktiyle âbidin biri uzun zaman Allah’a ibadet ederdi. Bir gün bazı kimseler kendisine gelerek: “Şuracıkta bir kavim vardır. Allah’a değil orada bulunan bir ağaca tapıyorlar.”, dediler. Bunu duyan âbid çok öfkelendi. Hemen baltasını omzuna aldı. Büyük bir şecaat ile ağacı kesmek üzere yola koyuldu. Âbidin bu halini gören şeytan birden telaşa kapıldı. Derhal ihtiyar bir şahıs suretinde, âbidin önüne çıktı ve kendisine; “Allah sana rahmet eyleye! Nereye gitmek istiyorsun?” diye sordu. Âbid karşısına çıkan ve insana hiç güven vermeyen bu ihtiyarın sorusuna; “Şu ağacı kesmek istiyorum!” şeklinde cevap verdi. İblis yavaş yavaş âbidi istediği noktaya çekerek, ağına düşürmek için planını uygulamaya başladı. Âbide: “O ağaçla senin ne alıp veremediğin var? Sen ibadetini terk etmiş, kendi nefsinle meşgul olmayı bırakmış, bunun gayrisiyle meşgul oluyorsun!” dedi. Âbid, iblisin bu sözüne; “Bu da benim ibadetimdendir.”, diyerek cevap verdi. Bunun üzerine iblis: “Ağacı kesmeye seni bırakmam!” diyerek âbidin önünü kesince, âbid ile iblis arasında arbede başladı. Âbid, bir hamlede iblisi yaka paça tuttuğu gibi yere vurdu ve göğsüne oturdu. İblis âbide dedi ki:

            —Beni bırak da seninle konuşayım.

            Bunun üzerine âbid, iblisin göğsünden kalktı. İblis ona dedi ki:

            Allah senden bu ağacı kesmenin meşakkatini iskat etmiştir. Sana bunu farz kılmamıştır. Sende ağaca ibadet ediyor değilsin. O halde başkasının yaptığı seni ne ilgilendirir? Hâlbuki Allah’ın yeryüzündeki iklimlerde peygamberleri vardır. Eğer Allah dileseydi, o peygamberleri bu ağaca tapanlara gönderir, o peygamberlere bu ağacı kesmeyi emrederdi.

            Âbid dedi ki:

            —Hayır! Muhakkak bu ağacı kesmem gerektir!

            Böylece iblis onunla ikinci bir arbedeye girişti. Âbid yine onu bir anda mağlup ederek yere vurdu. Göğsünün üzerine oturdu. İblis bu sefer planının ikinci safhasını uygulamaya başladı. Ve âbide: “Benim ile senin aranı tamamen ayıracak, senin için daha hayırlı olan bir işi arzuluyor musun?” dedi. Âbid; “O nedir?”, diye sual edince, iblis; “Beni bırak da söyleyeyim.” dedi. İblisin istediği noktaya yavaş yavaş gelen âbid, bunun üzerine iblisi bıraktı. İblis ona dedi ki:

            —Sen fakir bir kişisin. Sen halkın boynuna girmişsin, senin nafakanı onlar temin ediyorlar. Umulur ki sen arkadaşlarına ikram etmeyi istersin. Komşularına yardım etmeyi, onları doyurmayı, halktan müstağni (başkasına muhtaç olmamak) olmayı umarsın. Allah rızası için yetimlere fakirlere kol kanat germeyi arzularsın.

            Âbid:

            —Evet!

            İblis:

            O halde şu fikrinden vazgeç. Senin için boynumda, her gece iki altın getirip yastığının yanına koymayı taahhüt ediyorum. Sabahladığında o altınları alıp; nefsine, çoluk çocuğuna infak eder, arkadaşlarına onlardan sadaka verirsin. Bu hem senin hem de Müslümanlar için, şu yerinde biten ve kesilmesiyle tapan kimselere zarar dokunmayan ağacın kesilmesinden daha menfaatlidir. Bu ağacı kesmenin senin Müslüman kardeşlerine hiçbir yararı olmaz.

            Böylece âbid iblisin söylediklerini düşündü. Düşündükçe iblise hak verdi. İmanının sakın ihtiyarın teklifini kabul etme, git o ağacı kes. Bu senin için daha hayırlıdır, sözlerine karşı, nefsinin; “Eğer sen o ağacı kesersen büyük bir fitne ortadan kalkacak. Fakat bu insanlar kısa bir süre sonra başka bir ağaca kutsiyet izafe edecekler. Yani değişen bir şey olmayacak. Hâlbuki ihtiyarın sana yaptığı bu teklif kaçırılacak gibi değil”, sözlerini kabul etti. Böylece iblisin elinde bir hamur halini aldı. Sonra da:

            —Ben peygamber değilim ki bu ağacı kesmek bana düşsün. Allah da bana kes dememiş ki kesmemekle günahkâr olayım. İhtiyarın söylediği ise menfaat bakımından daha hayırlıdır, diyerek teklifi kabul etti.

            Bunun üzerine ihtiyar borcunu ödemeyi ona taahhüt ve yemin etti. Âbid de ağacı kesmekten vazgeçti ve ibadethanesine dönerek geceledi. Sabahladığında başucunda iki altın gördü. Büyük bir keyif ile onları keseye indirdi. Ertesi günde böyle oldu. Sonra üçüncü gün ve ondan sonraki günlerde sabahladığında hiçbir şey bulamadı. Bunun üzerine hiddete gelip omzuna baltasını aldı. “Seni hain seni! O ağacı keseyim de benimle dalga geçmek neymiş öğren.”, diye söylenerek derhal yola çıktı. İblis ihtiyar suretinde tekrar önüne çıkıp; “Nereye gidiyorsun?” diye sordu. Âbid: “Şu ağacı kesmeye gidiyorum.” diye cevap verince, iblis: “Yalan söylüyorsun! Allah’a yemin ederim ki buna gücün yetmez. Onu kesmeye imkânın yoktur.”, diye karşılık verdi. Âbid daha önce iblise yaptığının aynını tekrar yapmak için atıldı. İblis haykırdı; “Onu yapamazsın!” Ve iblis âbidi yaka paça tuttuğu gibi yere vurdu. Âbid baktı ki, iblisin ayakları arasında kendisi bir kuş gibidir. İblis onun göğsüne oturdu ve dedi ki; “Ya bu ağacı kesmekten vazgeçersin veya seni keseceğim.”

            Âbid baktı ki karşısındaki ihtiyar iblisten başkası değildir ve diğer seferlerin aksine iblise güç yetiremiyor şöyle dedi:

            —Ey iblis! Bana galip geldin. Benim yakamı bırak. Fakat bana haber ver. Daha önce seni nasıl mağlup ettim? Sen ise beni şimdi nasıl mağlup ettin?

            İblis:

            —Sen ilk seferinde Allah için öfkelendin. Niyetin ahiretti. Bana karşı hâkimiyetin ondan ileri geliyordu. Ve Allah beni sana musahhar (itaatkâr)  kıldı. Bu defa ise sen nefsin ve dünyan için öfkelendin. Bu seferde ben seni mağlup ettim.

Cenab-ı Zülcelâl Hazretleri, yarattığı her bir zerreye, rızasına ulaştıracak vesileler nakşetmiştir. Kulu; bulunduğu her an Allah’ın rızasına ulaştıracak ve Allah’tan uzaklaştıracak sayısız yol vardır. Kişinin burada istikametini tayin eden, imanındaki kuvvettir. İbadet ve zikrin nuruyla şaduman olmuş her kalp; imanındaki sarsılmaz kuvvet ile nefsini ve şeytanı dize getirecektir. Bunun yanında bu iki düşman, kulu en zayıf yerinden yakalamak için hamle yapacaktır. İşte burada kişi gaflete kapılarak, imanının çizmiş olduğu istikametten taviz verecek olursa; nefis ve şeytan karşısındaki dirayetini yitirecek, imanında meydana gelen zayıflama neticesinde, onların kul üzerindeki yaptırım gücü artacaktır. Kıssamızda bahsi geçen Âbidin hali böyle değil midir? Âbid önce tamamen Allah’ın rızasını umarak yola çıkmış ve “Gerçek şu ki;

şeytanın, inanan ve yalnız Rabblerine tevekkül eden kimseler üzerinde bir hâkimiyeti yoktur.” (Nahl/99) ayeti kerimesinin tecellisiyle şeytanı iki sefer alt etmiştir. Âbidi şeytana üstün kılan; imanında hâsıl olan muazzam güçtür. Zira iman sahibi Yaradan’ına itaat eder. Yemesi içmesi her şeyi Allah için olur.

Kendini Allah yoluna verir. Böylece muazzam bir iman gücü hâsıl olur ki bunun karşısında kimse muktedir olamaz. Ancak şeytan davasından katiyyen taviz vermez. Âbide bu sefer sureti Hakk’tan gözükerek en zayıf yerinden vaatlerle yaklaşır ve “O, onlara va'd verir, ümniyyelere ümitlere düşürür. Fakat şeytan, onlara kuru bir aldatmadan başka ne va'd eder?” (Nisa/120) ayeti kerimesinin tecellisiyle âbidi mağlup eder. Çünkü âbid burada Allah’ın rızasını, nefsinin rızasına iki altın karşılığında değişmiştir. Hâlbuki kul için Rabb’inden gayrisine yönelmek yakışmaz.

Yöneldiği takdirde nefis ve şeytan onu ablukaya alır. Hal böyle olunca, kul imanının rehberliğinde rıza kapılarına yüz süreceği yerde, şeytanın önderliğinde nefsi ve dünyası için helak olur.

 


* BENZER KONULAR

Birbirimizin Hem Cenneti Hem de Cehennemi Olabiliriz Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:48:55 ÖÖ]


Kulluk Şuuru Nasıl Oluşur Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:44:55 ÖÖ]


Şeytanın Büyücülüğü Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:41:01 ÖÖ]


Birliğe Çağrı Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:35:09 ÖÖ]


Ahirete İmanın Mü’mine Kazandırdıkları Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:29:15 ÖÖ]


Sen Değerlisin Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:19:59 ÖÖ]


Evlilik İnsanı Mükemmelliğe Ulaştıran Hızlı Yollardan Birisidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:58:11 ÖÖ]


Müslümanım Diyen Ey Hanımlar Kızlar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:51:18 ÖÖ]


Birçok Kadın Kocasını Birçok Rrkekte Karısını Cennetlik Etmiştir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:45:05 ÖÖ]


Hesap Günü İyice Yaklaştı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:33:16 ÖÖ]


Kırık Kalple Yapılan Dualar Makbuldür Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:20:47 ÖÖ]


Ertuğrul Erkişi - Safahat`tan Şarkılar 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:41:49 ÖS]


İslâm Kadına En Büyük Değeri Vermiş Şerefli Yaşamasını Sağlamış Gönderen: anadolu
[Dün, 08:16:41 ÖÖ]


Çocukla İletişim Kurarken Ona Saygı Duymak Değer Vermek Gerekir Gönderen: anadolu
[Dün, 08:08:13 ÖÖ]


Mümin Bir Erkek, Mümin Kadına Kızıp Darılmasın. Gönderen: anadolu
[Dün, 08:03:19 ÖÖ]


Çocukların Namaz Eğitimi Gönderen: anadolu
[Dün, 07:57:19 ÖÖ]


Namazını Sapasağlam Koruyanalr Gönderen: anadolu
[Dün, 07:50:26 ÖÖ]


Bu Din Sadece Camilerin Dini Değil Hayatın Dinidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:38:19 ÖÖ]


İslam Gariplerin Dinidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:29:34 ÖÖ]


Komşunuzu İhmal Etmeyin Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:21:38 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41