Gönderen Konu: OSMANLI’DA DİNİ HAYATIN SERÜVENİ  (Okunma sayısı 305 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
OSMANLI’DA DİNİ HAYATIN SERÜVENİ
« : Ağustos 25, 2019, 08:51:06 ÖS »
OSMANLI’DA DİNİ HAYATIN SERÜVENİ

Osmanlı Devleti’nin temelleri atılırken geniş ölçüde Ahilik ve Ahi önderlerinden istifade edildiği bilinmektedir. Bunların en önemlilerinden biri de Osman Bey’in kayınpederi Şeyh Edebali’dir. Çok ilginç bir şekilde Selçukluların yıkılmasında büyük rol oynayan Baba İlyas’ın müritleri (Babailer), Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda öncü rol oynamışlardır.

Osmanlı’da dini hayat devletin idari/siyasi yapısı ve çevresinde gelişen hadiselere bağlı olarak gelişme göstermiştir. “Milleti yaşat ki devlet yaşasın” anlayışı dini hayatta da kendini göstermiş ve Osmanlı coğrafyasında genelde hoşgörülü/müsamahalı din anlayışı hâkim olmuştur. Sultanlar çeşitli dini görüş ve cemaatleri aynı anda yanlarında bulundurarak tarikat ya da mezhep taassubu göstermeden herkese kucak açmışlardır. Hatta bu anlayış sayesinde gayri Müslimlerin bile devlet idaresine girmeleri sağlanmıştır. Sünnilik ve Şiilik ayrışmaları ise henüz söz konusu bile değildir. Lakin devletin sınırları genişleyip merkezîleştikçe devlet politikalarının izahında da güçlük çekilmesi kaçınılmaz olmuştur.  Bu arada kuruluştan beri var olan hoşgörülü anlayış da zamanla yerini daha sıkı ve kuralcı bir anlayışa terk edecektir.

 Hükümdarların Dini Hassasiyetleri

Din; Osmanlı siyasi iktidarı boyunca bir toplumsal değer yargısı ve başlangıçtan itibaren önemli bir meşruiyet aracı olmasının yanı sıra, güç simgesi de olmuştur. Özellikle klasik dönemde Osmanlıların kendilerini “Allah’ın kılıcı” saydıkları anlayışı Bizans çevrelerinde bile dilden dile dolaşmaktadır.  Nitekim Martin Luther; Allah’ın Osmanlıları, Hristiyanları günahlarından dolayı cezalandırmak için gönderdiğini söyleyecektir. Bir Babai halifesi ve Alperen olan Şeyh Edebali’nin öğretileri bunda etkili olmuştur. Zira ona göre Alperen-Ahilerin başlıca özellikleri şecaat, kol kuvveti, gayret, iyi bir at, ok-yay, iyi bir kılıç, süngü, hususi bir kıyafet ve uygun bir yoldaştır.

 Bu anlayışın sonucu olarak denilebilir ki, Osmanlı Devleti “bir gazi devlet” olarak doğmuş ve bu gelenek tarih boyunca hep var olmuştur. Nitekim Orhan Bey’den itibaren padişahlar, Gaziler Sultanı/Sultanü’l-Guzat unvanı almışlardır.

Trabzon’un fethi sırasında Fatih’in, Sare Hatun ile aralarında geçen konuşması fetih politikalarında dinin ne denli belirleyici olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Fatih’in; onca fetih zahmetine neden katlandığını soran Sare Hatun’a,  şöyle dediği nakledilir: “Zahmetler Allah içindir. Elimizde İslam kılıcı vardır. Eğer bu zahmeti ihtiyar etmeyip kılıcın hakkını vermezsek bize gazi demek layık olmaz ve hakkın huzurunda da mahcup oluruz.”  Fatih’in gaza anlayışını yansıtan bir örnek de Bosna seferi esnasında yaşanmıştır. Bu seferde Fatih; bunların kan ve mallarının mubah olup olmadığı hususunda ulemadan fetva istemiştir. Nizam-ı Âlem için ulemaya fetva sorma uygulaması bütün Osmanlı yöneticileri tarafından dikkatle takip edilen bir husus olmuştur.

 Fatih devrinin en belirgin özelliği dinin devletin kontrolünde olması ve din-devlet bütünlüğünün sağlanmış olmasıdır. Padişaha Zıllullah Fi’l-ard (Allah’ın yeryüzündeki gölgesi) denilerek hükümdarlık gücünün ilahi kaynağına dikkat çekilmiştir. Ancak divanda alınan üst düzey kararlarda dini prensiplerden çok devletin gayesi ve maksadı esas alınmıştır.

 Yavuz Sultan Selim devrinde ise hem sınırların alabildiğine genişlediği hem de padişahlık ve halifeliğin birlikte yürütüldüğü görülür. Bu dönemde pek çok farklı inanç ve milleti bünyesinde barındıran cihan devleti, kimseye din dayatması yapmadığından çeşitli din ve inanç mensupları/cemaatler siyasal terminolojide varlığını korumasını bilmiştir.

Esasen Osmanlı Devleti, en başından beri hükmü altında tuttuğu topraklarda insanların neye inandıklarından çok, ne yapmak istedikleriyle ilgilidir. Devlet açısından tehdit oluşturmadığı sürece her inancı desteklemeyi yeğlemiş, dini açıdan kimseye baskı uygulamamıştır.

 HOŞGÖRÜLÜ ANLAYIŞA NE OLDU?

 Osmanlı Devleti, kuruluş ve yükselme dönemlerinde özenle sürdürdüğü hoşgörülü anlayışını, siyasi bakımdan zayıfladığı dönemlerde koruyamadığı açıkça görülmektedir. Hatta dini taassubun artması sebebiyle içe kapanma gerçeğiyle de yüz yüze gelmiştir bu dönemlerde. Sultan 2.Mustafa devrinde “uğursuzluk” gerekçesiyle rasathanenin yıktırılması bunun sonucu olsa gerek. Avrupa’daki rakiplerinden çok daha gelişmiş durumda olan bu tesisin yerine yenisi ancak iki asır sonra inşa edilecektir.

Esas itibarıyla Osmanlı’daki müsamaha ve hoşgörüye dayalı dini anlayış Hanefi/Matüridi ekolünden gelmekteydi. Hatta bu Sünni yorumun, İslam’ın birliği ve devamlılığı bakımından önemli rol üstlendiği de söylenebilir.  Ancak zamanla toleransı olmayan ve keskin/kuralcı anlayışı öngören Eş’ari yorum etkisini gösterir.  Bu “sıkı” ekolden gelen din adamları, Matüridi çizgiye göre farklılık göstermiş ve dini taassubun artmasına neden olmuştur.

 Devletin, her türlü yeniliğe/yeni görüşlere kapılarını kapatması ve gelişmelere ayak uyduramayışının bir nedeni de bu olsa gerek. Benzer örnekleri;  gerek Batıniliğe karşı mücadele eden Selçuklularda ve gerekse Artan Safevi baskısı sonucu Rafıziliğe karşı mücadele eden Osmanlılarda ağır sonuçlarıyla birlikte görülmüştür.

 OKUNAN KİTAPLAR VE İÇERİKLERİ 

Osmanlı döneminde halkın rağbet ettiği, diğer bir ifade ile en çok okunan dini kitapların başında Mevlid ve Muhammediye gelirdi. Yunus Emre Divanı, Mızraklı İlmihal, Müzekki’n-Nüfus, Envaru’l-Aşıkin ve Nefahatü’l-Üns gibi halk kitapları çok okunan kitaplar arasında yer alır, evlerde ya da belli mekânlarda toplu halde okunup dinlenirdi.

Yaygın din eğitimi alanında önemli rol üstlenen bu kitapların içeriğine bakıldığında bu eserlerde doğru bilginin yanında dinin aslına halel getiren bir takım olumsuzlukların bulunduğu da açıkça görülmektedir.  Hurafeye dayalı bilgiler ve yapılan bir takım asılsız ilaveler sayesinde din, asli yapıdan uzaklaştırılmış ve gerçek olmayan bir şekle dönüştürülmüştür.

 Halkın Din Kültürü 

 Osmanlı coğrafyasında en başından itibaren var olan göçebe hayat tarzının bir sonucu olarak dinle ilgili daha çok popüler eğilimli bir İslam anlayışının hâkim olduğu görülür. Bu anlayışın taşıyıcıları ise derviş ve tarikat mensuplarından oluşmaktadır. Kitabi olmayan ve dilden dile dolaşan sözlü anlatıma dayalı bu halk anlayışında hurafe kültürü oldukça yaygındır.

 Birgivi, Neşri ve Kâtip Çelebi gibi pek çok Osmanlı aydınının, kaleme aldıkları eserlerinde konuyu irdelemeleri dikkat çekicidir. Batıl inançlara ciddi eleştiriler getiren Kâtip Çelebi, ziyaret edilen yerlerin pek çoğunun aslında bir takım meczuplara ait yerler olduğunu ancak zamanla her nasılsa ziyaretgâh haline geldiğini yazmaktan çekinmez. Örnek olarak da Fatih civarında yaşayan eskici bir meczubun, öldüğünde hücresine gömüldüğünü ve burasının ilginç bir şekilde ziyaretgaha dönüştürüldüğünü belirtir. Kâtip Çelebi, “Hicri 1000 yılında kıyamet kopacağı” iddiasının da bir “kizb-i sarih/açıkça yalan” olduğunu ifade eder.

Sonuç itibarı ile Osmanlı’da devletin, ulemanın ve halkın din anlayışında “kitabi olmayan” pek çok farklılığın olduğu açıkça görülmektedir. Bununla beraber Hanefi/Matüridi yorum göz ardı edilmez. Asıl gaye ise; güçlü Türk devlet geleneği olan devlet-i ebet müddet fikrinin ilelebet sürmesidir.   

HİKMET TEKİN.

 


* BENZER KONULAR

Birbirimizin Hem Cenneti Hem de Cehennemi Olabiliriz Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:48:55 ÖÖ]


Kulluk Şuuru Nasıl Oluşur Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:44:55 ÖÖ]


Şeytanın Büyücülüğü Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:41:01 ÖÖ]


Birliğe Çağrı Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:35:09 ÖÖ]


Ahirete İmanın Mü’mine Kazandırdıkları Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:29:15 ÖÖ]


Sen Değerlisin Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:19:59 ÖÖ]


Evlilik İnsanı Mükemmelliğe Ulaştıran Hızlı Yollardan Birisidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:58:11 ÖÖ]


Müslümanım Diyen Ey Hanımlar Kızlar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:51:18 ÖÖ]


Birçok Kadın Kocasını Birçok Rrkekte Karısını Cennetlik Etmiştir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:45:05 ÖÖ]


Hesap Günü İyice Yaklaştı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:33:16 ÖÖ]


Kırık Kalple Yapılan Dualar Makbuldür Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:20:47 ÖÖ]


Ertuğrul Erkişi - Safahat`tan Şarkılar 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:41:49 ÖS]


İslâm Kadına En Büyük Değeri Vermiş Şerefli Yaşamasını Sağlamış Gönderen: anadolu
[Dün, 08:16:41 ÖÖ]


Çocukla İletişim Kurarken Ona Saygı Duymak Değer Vermek Gerekir Gönderen: anadolu
[Dün, 08:08:13 ÖÖ]


Mümin Bir Erkek, Mümin Kadına Kızıp Darılmasın. Gönderen: anadolu
[Dün, 08:03:19 ÖÖ]


Çocukların Namaz Eğitimi Gönderen: anadolu
[Dün, 07:57:19 ÖÖ]


Namazını Sapasağlam Koruyanalr Gönderen: anadolu
[Dün, 07:50:26 ÖÖ]


Bu Din Sadece Camilerin Dini Değil Hayatın Dinidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:38:19 ÖÖ]


İslam Gariplerin Dinidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:29:34 ÖÖ]


Komşunuzu İhmal Etmeyin Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:21:38 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41