Gönderen Konu: ARABULUCULUK  (Okunma sayısı 274 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
ARABULUCULUK
« : Şubat 16, 2019, 09:53:19 ÖÖ »
ARABULUCULUK

Toplum içinde sosyal bir varlık olarak yaşayan insan gerek yaşamını idâme ettirmesinde gerekse insanlarla olan ilişkilerinde mutlaka diğer insanlara ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaçlar zamanla birtakım ihtilafları ve uyuşmazlıkları da beraberinde getirecektir. İmtihan dünyasının ayrılmaz bir parçası olan ihtilaflı konuların çözümü ve bu meselelerin çözümü konusunda takınılacak tavırlar da Müslümanlar için ayrıca bir imtihan sebebi olmuştur.

Dünya nimetlerinin çekiciliği, insanın zaaf ve tutkuları, çıkar çatışmaları vs. insanları zaman içerisinde birbirine düşürmüştür. Tarih boyunca insanlar, aralarındaki problemlerin hallinde mahkeme haricinde de çözüm yolları aramışlardır. Böylelikle problemleri zorlamadan daha çok rızaya dayalı ikinci bir yol ile aşmak istemişlerdir.

Cenab-ı Hak, Nisa suresi 128. ayette “Uzlaşmak daha hayırlıdır. Nefisler ise kıskançlığa ve bencil tutkulara hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik eder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” buyurarak, insanlar arasındaki kıskançlık ve bencillikten kaynaklanan birtakım problemlerin büyütülmeden ve mahkeme safhasına vardırılmadan sulh yöntemi ile çözülmesini tavsiye etmiştir.

Rasulüllah (s.a.s.)’tan sonra Raşit Halifeleri de aynı yolu takip ederek Müslümanları, mahkemeye müracaat etmeden önce arabuluculuğa teşvik etmişlerdir. Nitekim Hz. Ömer’in Kûfe kadısı Ebu Musa el-Eş’ari’ye gönderdiği kaza (yargı) talimatnamesinde, “Hasımları arabuluculuk yapmaya yönlendirin. Çünkü davaların mahkeme kararıyla hükme bağlanması onlar arasında düşmanlık meydana getirir.” (Yusuf Şen, "İslâm Hukukunda Arabuluculuk." Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 11.22 (2012): s. 105-135.) tavsiyesi de her meselenin mahkeme yolu ile çözümünün gerçekten problemleri ve altında yatan kırgınlıkları çözemeyeceği gerçeğini vurgulamaktadır. Arabuluculuk yönteminin doğasında yer alan taraflar arasındaki müzakerelerin gizliliği ve karşılıklı rıza, ilerde meydana gelebilecek muhtemel problemleri daha başından bertaraf etmektedir.

Arabuluculuk yöntemi sayesinde insanlar sadece karşılıklı problemlerini çözmekle kalmamış aynı zamanda aralarındaki hukuki problemleri de içlerinde bir kırgınlık meydana gelmeden ve karşılıklı rıza ile çözebilmişlerdir. Zamanla arabuluculuk usulü, kurumsallaşarak hisbe teşkilatına dönüşüp İslam kurumlar tarihindeki yerini almıştır. (Geniş bilgi için bk. Abdurrahman b. Nasr Şeyzerî, İslâm Devletinde Hisbe Teşkilâtı, haz: Abdullah Tunca, Ma’rifet Yay., İstanbul 1993, ss.15-38.)

Arabuluculuk (ıslah-ı zati’l-beyn), taraflar arasındaki uyuşmazlıkların kendi istekleriyle, üçüncü bir kişi yardımıyla tavsiye ve telkinlerle (Süha Tanrıver, “Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yolları”, ss. 165-166; Şafak, Hukuk Terimleri Sözlüğü, Rehber Yayn. Ankara 1992, s. 34.) çözüme kavuşturulmasıdır. Kur’an’da ‘’muslih’’ terimi ile de ifade edilen arabuluculuk müessesesi, aynı zamanda mahkeme sürecinin başlangıcında olan ve tarafların memnuniyeti esasına dayanan bir uyuşmazlık çözüm yoludur. (Hayreddin Karaman, Bağlayıcılık Bakımından Resûlullah’ın Davranışları, (Hz. Peygamber ve Aile Hayatı İçinde), İlmi Neşriyat, İstanbul 1989, s. 142.)

Arabuluculuk müessesesi kaynağı Kur’an ve sünnete dayanan bir yapıdır. İhtilafları çözüme kavuşturup toplumda birliği sağlamak ve ayrılığa düşmemek Kur’an’ın âmir hükümleri arasında yer almaktadır. Müminlerin kardeş olduğunu (Hucurat, 49/10.) beyan eden yüce Kitabımız, kardeşler arasındaki muhtemel kavga ve çatışmaların diğer kardeşler tarafından adâlet esasıyla çözüme kavuşturulmasını emretmektedir. Konuyla ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:

“Eğer inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin. Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa, Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar haddi aşan tarafa karşı savaşın. Eğer (Allah’ın emrine) dönerse, artık aralarını adaletle düzeltin ve (onlara) adaletli davranın. Çünkü Allah, adaletli davrananları sever.” (Hucurat, 49/9.)

“O hâlde, tam müminler iseniz Allah’tan korkun, ihtilafa düşmeyip aranızı düzeltin; Allah’a ve peygamberine itaat edin.” (Enfal, 8/1.) şeklindeki âmir hükümler arabuluculuğun Kur’an’daki hukuki dayanaklarıdır.

Ümmetini kendi canından çok seven Efendimizin, sahabelerin aralarındaki problemlere bigâne kalması elbette ki beklenemezdi. O (s.a.s.) çoğu kez problemlerin taraflar arasında karşılıklı rıza ile çözülmesi taraftarıydı. Bu sebeple bazen kendisi aracı olur, bazen de görevlendirdiği diğer sahabeler ile meseleleri tatlıya bağlamaya çalışırdı. Rasulüllah (s.a.s.) Kimi zaman ölmüş bir sahabenin borcu için aracı olur, kimi zaman ticari bir konudaki anlaşmazlık için aracı olur, kimi zamanda dargın olan eşlerin arasını düzeltmek için aracılık yapardı. Zira konu ne olursa olsun dargınlık ve kırgınlık onun sünnetinde uzun sürmemeliydi. Siyer kitaplarındaki birçok uygulama, Efendimiz (s.a.s.)’in bu konuda da ümmeti için örneklik teşkil etmiştir. Bir keresinde Kuba halkının birbirlerine taşlarla hücum ettiklerini duyunca, “Onları bize getirin, barıştıralım, aralarında sulh, arabuluculuk yapalım.” buyurmuştur. (Buhari, es-Sahîh, Sulh 1.)

Yine Efendimiz (s.a.s.)  Ka’b b. Malik ile borçlusu arasındaki ihtilafı arabuluculuk yöntemi ile çözmüştür. (Buhari, es-Sahîh, Sulh 10, 14.)

İbn Übey ile İbn Revaha’nın sopalarla dövüşmeleri üzerine, Hz. Peygamber arabuluculuk yaparak onları barıştırmıştır. (Yazır, Hak Dînî Kur’an Dili, c. 6, s. 4462.)

Efendimiz (s.a.s.)’in hayatına baktığımızda daha kendisine peygamberlik gelmeden önce bile toplumda insanlar arasındaki ihtilafları gidermede hep gayretli olmuştur.

Peygamberimiz (s.a.s.) Hilful Füdul (Erdemliler İttifakı) cemiyeti diye de İslam târihi kaynaklarında meşhur olmuş bir kurumun gönüllü üyesi idi. Bu kuruluş, cahiliye döneminde kabileler arasında meydana gelen ve yıllarca süren savaşlar sebebiyle ortaya çıkan anarşi ortamında, can ve mal emniyetinin sağlanması özellikle zayıf ve güçsüzlerin hukukunun korunması gibi gayelerle kurulmuş bir cemiyetti. Toplumun ileri gelen, saygın ve iyi niyetli kişilerinin önderliğinde kurulan bu cemiyet, cahiliye döneminde birçok anlaşmazlıkların hukuk çerçevesinde çözümüne katkı sağlamıştır. Efendimiz’in arabuluculuk ve hakemlik vasfı, o dönem Arapları arasında da bilinen ve takdir edilen bir özelliği idi. Nitekim Efendimiz’in (s.a.s.) gençlik yıllarında vuku bulan bir olay buna güzel bir örnek teşkil eder. Kâbe’nin onarımı tamamlanıp sıranın Hacerü’l-Esvet taşının yerleştirilmesine geldiğinde kabile hâlinde yaşayan o günkü toplumun ileri gelenleri bu şerefe nail olmak için bir ihtilafa düşerler. Hz. Peygamberden bu anlaşmazlığı çözmesini isterler.  Hz. Peygamber hırkasını çıkarır yere serer. Hacerü’l-Esvet taşının, üzerine konulmasını ister. Her kabile lideri hırkadan tutarak taş Kâbe’deki yerine yerleştirilir. (Ebû Muhammed Abdulmelik b. Hişâm, es-Sîretü’n-nebeviyye, tahk: Mustafa es-Sakka, Kahire 1955, c. 1, ss. 192-197.)  Peygamberimiz (s.a.s.) ilerde muhtemel bir çatışmaya dönüşecek bu meseleyi arabuluculuk yöntemi ile çözmüştür.

Asr-ı Saadet’te bunun gibi sayısız örnekler mevcuttur. Efendimiz (s.a.s.) sadece arabuluculuk yapmakla kalmamış aynı zamanda kendisine sulh ve arabuluculuk için müracaat eden her müminin de böylesi bir durumda görev almasının dini bir görev olduğunu beyan etmiştir. Nitekim bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “Sizden herhangi birinize din kardeşi özür dileyip barışmak için gelirse, kabul etsin. Eğer kabul etmezse, bütün müminlerin etrafında toplanacağı Havz-ı Kevser’e gelemez.” (Hâkim Nisâbûrî, el-Müstedrek, c. 4, s. 154.)

Yine başka bir hadis-i şerifte: “Size oruç, namaz, hac ve sadakanın derecesinden daha faziletlisini söyleyeyim mi?” “Evet ya Rasulüllah denilince Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Kişilerin arasını bulup barıştırmak (ıslâhu zâti’l-beyn).” (Ebu Davud, es-Sünen, Edeb 50.)

Kur’an’da da Cenab-ı Hakk’ın “muslih”leri övmesi ve inananların bir vasfı olarak ortaya koyması arabuluculuk görevinde her Müslümanın elinden geldiğince gayretli olmasını istemesi bu işin her Müslümanın dini sorumluluğun bir parçası olduğunu göstermesi bakımından manidardır.

Efendimiz (s.a.s.)’in tedrisatında yetişen sahabe-i kiram ise bu güzel emri ve sünneti devam ettirmişlerdir. Arabuluculuk konusunda sahabeler arasında âdeta bir icma meydana gelmiştir. Hemen hemen bütün halifeler döneminde konuyla ilgili birçok örnek mevcuttur.

Hz. Ömer’in Kûfe kadısı Ebu Musa el-Eş’ari’ye gönderdiği kaza (yargı) talimatnamesinde, “Hasımları arabuluculuk yapmaya yönlendirin. Çünkü davaların mahkeme kararıyla hükme bağlanması onlar arasında düşmanlık meydana getirir.”; “İnsanlar arasında helâli haram, haramı helal etmemek şartıyla sulh/ıslah, arabuluculuk caizdir.” (Serahsî, Mebsut, c. 20, s.134, c. 16, ss. 61-62; İbn el-Kayyim, İ’lâmü’l-muvakkıîn, c.1, s. 85 vd.) buyurmuş, (Şen, a.g.m.:s;122.) Hz. Osman zamanında pek çok hukuki mesele arabuluculuk yöntemi ile çözülmüştür. (Mâverdî, el-Hâvi’l-kebîr, c. 6, s.366.)

İslam tarihinde meşhur olan Sıffın Savaşı’nın da arabuluculuk (tahkim) yöntemi ile çözülmesi (İsmail Yiğit,”Sıffîn Savaşı”, DİA, İstanbul 2009, c. 37, s.108.) bu müessesenin ne kadar etkin kullanıldığının göstergesi olması bakımından önemlidir.

Öncelikli olarak arabulucunun, problemlerin çözümünde Kur’an ve sünnetin rehberliğinde meselelere bakması ve çözüm araması temel ilkedir. Efendimiz (s.a.s.)’in Muaz b. Cebel’i kadı olarak tayin ettiğinde ona ne ile hükmedeceğini sorduğunda Muaz’ın verdiği cevap, arabulucuların mutlaka öncelikli olarak Kur’an ve sünnete dayanması gerektirdiğini göstermektedir. Hz. Peygamber Muaz b. Cebel’e: “Önüne bir uyuşmazlık geldiğinde ne ile hükmedeceksin?” Sorusuna “Allah’ın Kitabında olanlar ile” Sonra “Allah’ın Kitabında yoksa?” “Allah Rasulü’nün sünneti ile.” Sonra “Allah Rasulü’nün sünnetinde de yoksa?” sorusuna ise “İçtihat ederim” diyerek cevap vermesi uyuşmazlık konularını çözme konumunda olanların da bu bilgilere de sahip olması gerektiğini göstermektedir. (Şen, a.g.m.:s;124.)

Arabuluculuk, özellikle bazı özel konularda iyi niyetin yanında birtakım ehliyet ve donanımı da gerektirmektedir. Zira kişiler arasındaki uyuşmazlıkların çözümünde hiç şüphesiz ki hukukun içinde kalarak meseleyi çözmek esastır. Bunun için ise asgari hukuk bilgisine ve eda ehliyetine sahip olmak da arabulucuda bulunması gereken birtakım vasıflardandır. Zira kendi hak ve ehliyetini kullanamayan veya önüne gelen teknik bir problemle ilgili meselenin bilgilerine vakıf olmayan bir kişinin sadece iyi niyet ile konuyu âdil bir şekilde çözmesi beklenemez.

Arabulucuda bulunması mecburi olan hususlardan biri de adalettir. Adalet şartı ile kastedilen, arabulucunun haramlardan kaçınması, kendisine toplum içinde güven duyulması, emanet ehli ve şahitlik yapabilme vasıflarını taşımasıdır. Adalet taraflar arasında güven ortamının oluşmasında ve arabulucunun taraflar üzerindeki otoritesinin vazgeçilmez bir vasfıdır. Zira âdil bir kişinin vereceği hükme, taraflar içlerinde endişe duymadan tabi olacaklardır.

 


* BENZER KONULAR

PCLOUD ÜCRETSİZ ÖMÜR BOYU DİLEDİĞİNİZ KADAR DEPOLAMA ALANINA SAHİP OLMAK Gönderen: andrewmemut
[Bugün, 05:30:06 ÖS]


İnsan ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:59:29 ÖÖ]


İman Etmeyenler Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:33:17 ÖÖ]


Sorumluluk Bilinci Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:57:24 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “10 Haslet Vardır Ki Helak Olma Sebebidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:43:20 ÖÖ]


İyi Anne Baba Mısınız Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:34:11 ÖÖ]


Hasan Bitmez - Osmanlı Mehter Marşları 3 320 kbps + Flac Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:34:58 ÖS]


Konuşma Ve Dinleme Adabı Gönderen: webtasarim
[Dün, 11:26:55 ÖS]


Yüzünü Ahirete Ceviren Gönderen: webtasarim
[Dün, 11:20:44 ÖS]


İçinde Namaz Geçen Ayetler Gönderen: webtasarim
[Dün, 11:15:19 ÖS]


Temizligin Onemi Gönderen: webtasarim
[Dün, 11:12:06 ÖS]


Cahillerle Tartışmayın Gönderen: webtasarim
[Dün, 11:03:41 ÖS]


Yardımı Reklam Gibi Yapmamalı Gönderen: webtasarim
[Dün, 10:59:14 ÖS]


Dinimizin Bizden İstediği Hayat Gönderen: melek
[Dün, 09:02:39 ÖÖ]


Hidâyetten Sonra Kalblerin Kayması Gönderen: melek
[Dün, 08:54:05 ÖÖ]


Kalbin Temizliği Gönderen: melek
[Dün, 08:45:49 ÖÖ]


Peygamberimizin Kadınlara Karşı Muamelesi Gönderen: melek
[Dün, 08:36:03 ÖÖ]


Allah Rasülü’ne Muhabbetimiz Gönderen: melek
[Dün, 08:33:38 ÖÖ]


Kendimize ve Ailemize Sahip Çıkalım Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:12:49 ÖÖ]


Müslümanlar Kazanımlarını Ne Zaman Kaybederler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:05:29 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41