Gönderen Konu: !!!!!!!!!! Zinaya Götüren Yollara Sapmayın  (Okunma sayısı 226 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
!!!!!!!!!! Zinaya Götüren Yollara Sapmayın
« : Aralık 14, 2020, 07:37:54 ÖÖ »
Zinaya Götüren Yollara Sapmayın

Son günlerde bir siyasi partinin il ve ilçe teşkilatlarında yaşandığı iddia edilen sarkıntılık ve ırza geçmeler vesilesiyle gayri meşru ilişkiler konusu gündeme oturdu. Hiç şüphesiz ki yargıya intikal ettirildiği için basına yansıyan bu yüz kızartıcı olaylar buzdağının zerrecik mesabesindeki görünen kısmıdır.  Zira bu milleti iğdiş etmek için zina konusunda sınırsız serbestiyet ve alabildiğine teşvik vardır. En büyük teşvik ve özendirmeyi de iktidar yanlısı çok izlenen TV kanalları yapmaktadır.

İnsan denen organizma hayrın da şerrin de peşinde koşabilme kabiliyeti ile mücehhez olarak yaratılmış bir varlıktır. Ona bu yaratılış kodlarını yerleştiren onun yaratıcısıdır. Dolayısıyla da onun zaaf ve noksanlıklarını en iyi bilen yine O’dur.

Yüce Allah hayatın bir erkekle bir dişiden üremesini irade buyurmuş ve bunun için de insanı erkek ve kadın olarak iki farklı yaratılışla yaratmıştır. Neslin devam etmesi için de ikisini birbirine müştak ve muhtaç kılmıştır. Ama ikisi arasındaki ilişkileri hayvanlar gibi alabildiğine serbest bırakmamış aksine insanın hayvanlar derekesine düşmemesi için bazı yasaklar ve yasalar koymuştur. Bugün tolumun özendirildiği Avrupai hayat ne yazık ki bu konuda hayvanlardan dahi aşağı seviyededir.

Kadın-erkek ilişkilerini düzenleyen yasalardan birisi de bu iki cinsin birbirinden nasıl faydalanabileceğini düzenleyen yasasıdır. İslam fıkhında buna “Nikâh” ya da “Evlilik Hukuku”  denir. Buna göre; birbiriyle evlenmesinde dinen engel bulunmayan bir erkek ile bir kadın ancak nikâh kıyıldıktan sonra birbirine helal olur ve birbirinden istifade edebilirler. Nikâh bağı olmayanlar asla birbiriyle beraber olamayacakları gibi birbirlerini zinaya teşvik edecek ortamlarda da birlikte bulunamazlar. Bu gerçeği Yüce Rabbimiz İsra Suresi’nde şöyle açıklıyor: “Zinaya yaklaşmayın.” (İsra, 32)

Evet, işlenen her bir suçun mutlaka bir mukaddimesi, bir düşünce ve hazırlık aşaması, bir ilk adımların atıldığı başlangıç noktası vardır.

Uçurumun kenarında dolaşmayı adet haline getirenler mutlaka bir gün o uçuruma yuvarlanırlar.  Nitekim haramların kenarlarında dolaşanların mutlaka bu haramlara dalacağını bildiren bir hadis-i kudsi’de şöyle buyurulmaktadır:  “Bilin ki her hükümdarın bir koruluğu vardır. Allah’ın koruluğu ise O’nun haramlarıdır. (Devamlı haramların etrafında dolaşanlar)  tıpkı bir koruluğun etrafında hayvan otlatan çobanın durumuna benzer, sürüsü her an oraya girebilir.” (Müslim, 4094)

Bunun için İslam sadece zina filinin işlenmesini yasaklamakla yetinmemiş ona götüren yolları da aynı şeklide yasaklamış, kapatmıştır. Yabancı erkelerle yabancı kadınların aynı ortamda bir zaruret olmaksızın bulunmaları,  avret yerlerine bakmaları, tokalaşmaları şehvet hissi duyulup duyulmamasına bakılmaksızın haram kılınmıştır.

Eğer bu kurallar ihlal edilirse zinaya götüren yola girilmiş demektir. Evet, her açık yol bulan sarkıntılık yapar veya daha ilerisine teşebbüs eder denemez ama bu işi gerçekleştirenler de bir açık kapı bulanlardır.

Son günlerde bir siyasi partinin yönetici ve üyelerinin arasında yaşandığı iddia edilen ve medyaya yansıyan çirkefliklerin İslam’ın bu koruyucu hükmünün ne denli gerekli olduğunu bir kez daha fiilen ispatlamış oldu. İslam Allah’tan korkan, sırf kendi rızasını kazanmak için mescide gelen kadın ve erkeği onca insan içerisinde aynı safta namaz kılmaya müsaade etmiyor. Hatta daha ileri gidiyor ve aynı safta namaz kılmaları halinde namazlarının geçersiz olacağını söylüyor. Aynı şekilde erkekler için en hayırlı saf en ön safı, en tehlikeli olanı da en arka safı sayıyor. İşte Nebevi uyarı: «Erkeklerin teşkil ettiği safların en hayırlısı birinci saftır. En kötüsü de en son saftır. Kadınların teşkil ettikleri safların en hayırlısı en son saftır, en kötüsü de en öndekidir.» (Müslim, 440; Ebu Davud, 678; Tirmizi, 224) Çünkü kadınlar caminin arka tarafında namaz kılarlar. Bu durumda erkelerin kadınlara en yakın safı en arka saf, kadınların da erkeklere en yakın safı en ön saflarıdır. Burada bile kalbi etkileşim olmaması için bir yasaklama konulmuyor ama bir derece farkı konulup birbirinden uzak durmaya teşvik ediliyor.

Bugün ülkemizde maalesef cahiliye hayatının kuralları geçerlidir ve cahiliye hayatının bütün çirkeflikleri serbestçe işlenmesinin ötesinde teşvik edilmekte ve koruma altındadır. Namuslu insanlar artık nerede ise ailesi ile birlikte toplu ulaşım vasıtalarına binemeyecek duruma gelmiştir. Bunu bu hale getiren şüphesiz ki zinayı ve zinaları korumak için çıkarılan yasalar ve medya organlarında yapılan aleni teşvik ve yönlendirmelerdir.  Polonya bile aile kurumunu yok eden İstanbul Sözleşmesi’ni “Katolik aile geleneklerine aykırı” olduğu gerekçesiyle çekilmek isterken bizim iktidar partisinin buna sahip çıkması ne kadar düşündürücüdür! Dikkat ederseniz artık milletten beş çocuk isteme furyası da yok.

Mustafa Kasadar.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: Zina İçinde Yaygınlaştığı Toplumu Öldürür
« Yanıtla #1 : Aralık 16, 2020, 08:17:27 ÖÖ »
Zina  İçinde Yaygınlaştığı Toplumu Öldürür

İnanç sisteminde baş gösteren bozukluk, toplumun pratik hayatında da etkisini gösterir. Bu sapma ve bozulma sadece inanç bozukluğu ve ibadet niteliği taşıyan amellerle sınırlı kalmaz. Duyguların sağlıklı biçimde işlemesi ve yanlış algılamadan kurtulması sosyal hayatın da düzelip sağlıklı biçimde işlemesi ve yanlış algılamadan inanç sisteminin doğruluğundan kaynaklanır. Hayatın inançtan etkilenmemesi mümkün olmadığı gibi inancın da hayattan kopuk biçimde yaşaması düşünülemez.

“Yoksulluk kaygısıyla evlâtlarınızı öldürmeyiniz. Onların da sizin de rızkınızı veren biziz. Onları öldürmek ağır bir suçtur. Fakirlik korkusuyla çocuklarınızın canına kıymayın! Biz onların da sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır. Zinaya yaklaşmayın! Çünkü o hayâsızlıktır, çok kötü bir yoldur. Haklı bir sebep olmadıkça Allah’ın dokunulmaz kıldığı cana kıymayın.” (İsra, 31-33).

Bu üç ayet-i kerimede zina yasağı çocukların öldürülmesi yasağıyla haksız yere adam öldürme yasağı arasına yerleştirilmiştir. Bu yerleştirmenin nedeni de aynı ilgi ve aynı bağdan kaynaklanmaktadır. Zira çocukların öldürülüşü ile zina arasında bir ilişki, bir bağ vardır.

Hiç şüphesiz zina da birçok açıdan bir öldürme çeşididir. Her şeyden önce zina hayat özünün kendi asıl yerinden başka tarafa akıtılmasıyla bir öldürmedir. Zinadan hemen sonra onun yükümlülüklerinden kurtulmaya çalışma isteği harekete geçer. Bu da ana rahmindeki ceninin şekillenmeden önce veya şekil aldıktan sonra, doğmadan önce veya doğduktan sonra öldürülmesi şeklinde bir cinayete neden olmaktadır. Eğer ana rahmindeki bu çocuk hayata terk edilirse, genellikle kötü bir hayata veya aşağılanmış bir hayata terk edilmektedir. Bu ise, toplumda herhangi bir şekilde bir hayatın kayboluşudur. Zina bir başka açıdan da öldürme sayılır. Zina, içinde yaygınlık kazandığı toplumu öldürür. Soylar kaybolur, kanlar karışır. Namus ve çocuk konusundaki güven yitirilir. Toplumsal çöküntü başlar. Bütün bağlar kopar. Diğer toplumlar arasında ölümü andıran bir sonuçla karşı karşıya gelir.

Zina bir diğer anlamda da toplum için ölümdür.

Zira zina insanların gayr-i meşru yoldan kolay bir şekilde şehevi duygularını tatmin etmelerine yol açar ve evlilik hayatını zorunlu olmayan saçma bir hayata dönüştürür. Aileyi gerekli olmayan bir yük olarak algılama sonucunu doğurur. Hâlbuki aile yeni yetişen nesil için en güzel yuvadır. Yeni neslin sağlıklı bir yapıya ve sağlıklı bir eğitime kavuşması ailesiz düşünülemez.

Eski tarihlerden günümüze gelinceye kadar hangi toplumda hayâsızlık yaygınlık kazanmışsa, mutlaka onu çözülmeye, yok olmaya götürmüştür. Bugün çağdaş cahiliye hayatı demek olan Avrupai hayat tarzının egemen olduğu toplumlarda aile nerede ise yok olmuş durumdadır. Bunun için de bu ülkeler başta nüfusun azalması ve yaşlanması olmak üzere zina sebebiyle ortaya çıkan bin bir çeşit sorunla boğuşmaktadırlar. Son yıllarda ülkemizde de giderek artan kadın cinayetlerinin arkasında da çoğunlukla gayr-i meşru ilişkiler sonucu ortaya çıkan anlaşmazlıklar yatmaktadır.

Zina açık bir hayâsızlık ve çirkin bir iştir. Bu sebeple akl-ı selim sahibi hiçbir kimse, kendisine veya aile efradına böyle bir hayâsızlığın yapılmasını istemez.

Ama hâlâ bu ülkede zina kayıtsız şartsız serbesttir ve hatta bu çirkefliği evli çiftler yaptığında boşanma sebebi bile sayılmamaktadır.

Kur’an-ı Kerim zinaya yaklaşmaktan dahi sakındırmaktadır. Bu ise, ondan kaçınmayı abartmak içindir. Çünkü zinayı güçlü bir şehvet duygusu körüklemektedir. Bu nedenle ona yaklaşmaktan kaçınmak daha garantili bir önlemdir. Zina onun sebepleri vasıtasıyla kendisine yaklaşıldığında artık bir güvence kalmamış demektir. Bu nedenle İslâm, zinaya iten sebeplerin yolunu keser. Böylece zinaya düşülmesini engeller.

Zorunlu şartlar dışında kadınlı-erkekli karma bir hayatı hoş görmez. Kadın ve erkeğin baş başa kalmasını engeller. Kadının süsler takarak açılıp saçılmasını yasaklar. Gücü yetenlerin evlenmesini teşvik eder. Gücü yetmeyenlerin ise oruç tutmalarını öğütler. Evliliğe engel olan mehirlerin pahalılığı gibi, zor şartları hoş karşılamaz.

Çocukların fakirliğe ve yoksulluğa yol açacağı endişesini ortadan kaldırır. Namuslarını korumak amacıyla evlenmek isteyenlere yardımcı olmaya teşvik eder. Bütün bunlara rağmen zina suçu meydana gelmişse, en ağır cezayı uygular.

Namuslu, hiçbir şeyden haberi olmayan kadınlara zina iftirasında bulunmaya da en ağır cezayı verir.

Yüce İslâm dini, toplumu gerileme ve çözülmeden korumak için daha buna benzer pek çok koruyucu ve tedavi edici önlemler almıştır.

Mustafa Kasadar.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41