Gönderen Konu: Akıl İman İçindir  (Okunma sayısı 80 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 1960
Akıl İman İçindir
« : Temmuz 17, 2021, 06:25:05 ÖS »
Akıl İman İçindir

Müslümanlar İslam ahlakının temel dinamiklerini, hür bir akıl, diri bir kalp, sarsılmaz irade, güzel eylem ve sâlih bir amelle yakalayabilirler, yaşayabilirler..

Müslümanlar İslam ahlakının temel dinamiklerini, hür bir akıl, diri bir kalp, sarsılmaz irade, güzel eylem ve sâlih bir amelle yakalayabilirler, yaşayabilirler...

Eşyanın güzellik, çirkinlik, kemal ve noksanlık sıfatlarını idrak etme, her çeşit faaliyette doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ve güzeli çirkinden ayırma yetkisine sahip kişiye akıl sahibi insan denir.

Akıl, insana mahsus bir kuvvettir ki insan ruhu onunla bilgileri, idrakleri kazanmaya muktedir olur.

Akıl, doğruyu yanlıştan iyiyi kötüden, faydalıyı zararlıdan ayırt eden kuvvettir.

Akıl, insanoğlunun en üstün vasfıdır. Çünkü yaratıcının emanetleri akıl sayesinde kabul edilir, ilahi teklif onunla başlar ve yine akıl sayesindedir ki insan rabbinin kulluğu şerefine nail olur.

Din akla hitap eder. Aklı olmayan canlılar mükellef olmadığı gibi, bu nimeti herhangi bir sebeple kaybeden insanlarda dinden sorumlu tutulmazlar. İbadet akıl ile kıymet kazanmakta akıl da ibadet ile gerçek akıl olmaktadır. Yani akılsızın ibadetinde hayır yok, kulluğu olmayan kimsenin de aklı yoktur.

Aklın ilk görevi alemlerin rabbini bilmek, tanımak ve O’na iman etmektir. Aklın yerine getirmesi gereken ilk görev, idrak ve kabul etmektir.

Aklımızı kullanmadan önce vahyi anlamamız, varlık sebebimizi sorgulamamız, anlamlandırmamız mümkün değildir. ''Ahiret yurdu, müttakiler için daha hayırlıdır, aklınızı kullanmıyorsunuz.'' [Araf 7-169]

Aklı gereği gibi kullanmamak, Kur’an’daki ifadesi ile pisliğe mahkûm olmak demektir. ''O aklını kullanmayanları pisliğe mahkûm eder.'' [Yunus 10-100]

Allah'ın en büyük nimetlerinden biri akıl, diğeri vahiydir. Ayetler, vahye kulak vermeyen ve aklını gerektiği gibi kullanmayarak inkar eden ve nankörlükte ısrar eden kişilerin ahiretteki pişmanlıklarını haber verir. ''Eğer söz dinleseydik yahut aklımızı kullansaydık şu çılgın ateş halkı arasında bulunmazdık.'' [Mülk 67-10]

Akıl hep tevhidi, Allah'ın birliğini anlamaya yöneltir. ''Akıllarınız yok mu ki aziz ve alim olan her şeye gücü yeten, her şey kendisine boyun eğmiş olan Allah'ı idrak etmekte size delil olsun ve yol göstersin.''

Akla havale edilen görev dünyayı ahiret için bir vasıta haline getirmesi onu din için kullanmasıdır. ''Size verilen herhangi bir şey dünya hayatının bir geçimliliği ve süsüdür. Allah katında olan ise daha hayırlı ve devamlıdır. Hala aklınızı kullanmaz mısınız?'' [Kasas 28-60]

Akıl, yaratılanlar içinde yalnızca insana verilen öylesi bir nimettir ki diğer nimetler ancak onunla fark edilir, bilinir. Nitekim aklı olmayanın, dini, Allah'ı yoktur. Canının, malının, mukaddes değerlerinin kıymeti yoktur. Zira aklı olmamak, bilmemek bilebilme yeteneğinden mahrum olmak demektir.

İslam akıl dinidir, aklı olanın dinidir. Akıl ile İslam olunur, akıl ile İslam anlaşılır ve akıl ile İslam yaşanabilir.

İman etmek aklın meyvesidir. İmanda karar kılan, şüpheleri olan hevayı ve batılı bırakan akıl gaye ve hedefini iyi tayin etmiş akıl demektir.

Küfür ve delalet ancak aklı kullanmamanın eseridir. Kuran-ı kerimde, küfürde kalışlarını (akılsızlıklarına) bağlayan kafirlere ait şöyle bir tablo çizilir: ''Rablerini inkâr edenler cehenneme atıldıktan sonra cehennemin bekçileri onlara soracak;

 _Size bir uyarıcı peygamber gelmedi mi? şöyle cevap verecekler

-Evet bize bir peygamber geldi ama biz yalanladık inkâr ettik ve Allah hiçbir şey indirmedi siz ancak büyük bir yanlışlık içindesiniz'' dedik.

“O cehennemdedir” sözlerine şöyle devam ederler: ''Eğer biz o peygamberi dinleseydik yahut aklımızı kullansaydık şu çılgın ateşin halkı arasında bulunmazdık.'' [Mülk 67-10]

Evet akleden, düşünen, duyan insan kendisini böylesine kötü bir yere atmaz. O uğursuz insanların yaptığı gibi inkara kalkışmaz. Kur’an’daki bütün emirler, ayetler, aklın iyi, güzel kullanılması için insana yöneltiliyor. Aklın kötü kullanılması ise kişiyi küfre ve delalete yöneltmektedir.

İbrahim [a.s]’ın ''Yuh size Allah'tan başka taptıklarınıza'' dediği putçu kavimde [Enbiya 21-67] aklını iyi kullanmayan bir kavim idi. Onun için şirk içinde bulunuyorlardı.

Hud [a.s]’ın ''Hala akıllanmayacaksınız!” diye hitap ettiği kavim ona karşı:

-“Ey Hud, sen bize açık bir mucize getirmedin. Biz de senin sözünle tanrılarımızı bırakacak değiliz sana inanmayacağız'' [Hud 11-51] karşılığında bulunan bir kavim idi.

Akıl iman etmek için yaratılmışsa da onların akılları küfrü seçmiştir. Çünkü onların akılları heva ve arzularına tabi idi.

Aklın İslam karşısında iki konumu vardır. Birincisi; aklın varlığı, birliği, peygamberlere duyulan ihtiyaç, peygamberim diyenin peygamber olup olmadığını değerlendirme, söylediklerinin Allah sözü olup olmadığını tartma konularında akıl hakemdir. Akıl ile değerlendirilerek bu konularda kanaat sahibi olunacak ve bu kanaat imana dönüşecektir. İkincisi ise, eşyayı özellikleri ile tanımak, kitap ve sünnetin naslarının delaletlerini kavramak ve hayatı Allah'ın hükümleriyle yaşanabilecek bir hayat kılmak üzere bu delillerden hüküm çıkarmaktır.

İslam akla hitap eder ve hükümlerini akıl üzerine bina eder. Aklın önündeki vehim ve hurafeler arındıkça insan gerçeği anlamada mesafe alacak demektir. İslam’a göre üstünlük akıl ve ruh kemaliyle bilgi ve ahlak üstünlüğüne bağlıdır. İnsanın yeni şeyler keşfetmesi, tabiat güçlerini kontrol altına alması mutluluğun kaynağı olan şeyleri bilebilmesi ve bunlardan mümkün olduğunca faydalanmasını sağlayan akıl melekesidir.

İslam akla büyük önem vermiştir. İmana akıl ve tefekkür yoluyla ulaşmamızı istemiştir. Akıl, kendi idrak alanı olan müşahede, tecrübe ve fenomenler dünyasında tek söz sahibidir. Tabiattan bahseden ayetler aklın sahasına sınır koymak olarak anlaşılmamalıdır. Kur’an’da tabiatın oluşumu ile ilgili bazı ayetler vardır, fakat bunların amacı tabiat hakkında bilgi vermek değildir. Tabiat, tecrübi akılla kavranmaktadır. Bu tür ayetlerin amacı nasihat ve öğüt amacı taşımaktadır. İnsanların ibret duygularını harekete geçirmek, Allah'ın nimetlerini anlamalarını sağlamak ve onları fikretmeye, düşünmeye teşvik içindir. İslam bütünüyle makbul bir dindir. Vahiy ve akıl uyum içindedir. Bu uyumu ortadan kaldıran her ikisinin iyi anlaşılamamasıdır. Bu uyumsuzluk insanın zaaflarından kaynaklanmaktadır. Çünkü vahyi indirdiği hedeften saptıran, aklı belli maksatlar için kullanan insandır.

Akıl dini tanımak ve onun Allah’tan geldiğini anlamak için onun delillerini inceler. Aklın, insanoğlu tarafından yanlış amaçlar için kullanılması, şehevi arzulara alet edilmesi sebebiyle ona bir teklif ve yol gösterici olarak vahiy lazım olmuştur. Keza fenomenler dünyasının dışına aklın ulaşması da mümkün değildir. Gayb aleminin bilgisine ulaşmak ancak vahiyle mümkündür.

Bilgi ve hüküm elde etmede akıl hem birinci şahid hem birinci delil hem de birinci sebeptir.

Allah’ın sayısız ayetleri de akıl sahipleri içindir. Gerek ilahi kitapta gerekse kâinat kitabında gösterilmiş bulunan bunca ibaret kaynakları, aklı olan canlıya yani insana bildirmek istenir. Yalnız gerçek akıl sahipleridir ki bu muazzam kâinat kitabını okur ve anlarlar. Ama akılları kendilerine hidayet vasıtası değil ayak bağı olur. Safsatalarının, zanlarının, heva ve heveslerinin esiri olarak bir çeşit hayvan hayatı ile yaşamaya devam ederler. Bunlar kafa gözleri açık olduğu halde kalp gözleri kapalı olanlardır. ''Zira gözleri kör olmaz fakat asıl göğüslerdeki kalpler kör olur'' Çünkü hakiki körlük, gözlerin kör olması değildir. Esas körlük basiretin, kalp gözünün kör olmasıdır. Görme kuvveti salim olsa da basireti kapalı ise bir insan ibret verici şeylere nüfus edemez ve haberleri, olayları idrak edemez. “Ama bunlar yeryüzünde gezip dolaşırken akıllarını çalıştırsalardı düşünen kalpleri işiten kulakları olurdu.” [hac 22-46]

Aklın, insana yaraşır bir kuvvet ve Allah'ın övdüğü bir değer olması, ancak insanı kulluğa yönelten, ahiretini imar eden, İslami her şeyin temeli ve ana ölçüsü kabul eden bir idrak vasıtası olması şartıyladır.

Aklını kullanan akıllı insan, hikmet-i ilahiyi idrakle, tezekkür ve tefekkürle hakikate nüfuz edendir...

İslam’ın birinci özelliği akla hâkim bir din olmasıdır. Akıl, Kur’anî tanıma göre kalbin bir türevidir. Bundan dolayı birçok İslam düşünürü aklı kalpte ve ruhta bulunan manevi bir nur şeklinde tanımlamışlardır. Akıl ve iman ikiz kardeştirler. Allah birini öteki olmadan kabul etmez. Akıl hakikate ulaşma yeteneğine sahip olan en büyük araçtır. Akıl duyulabilir olandan duyulamaz olanın varlığını keşfeder.

Caferi Sadık, enfes bir tanımlama yapar aklın fonksiyonu açısından; ''Akıl içimizdeki peygamberi, peygamber dışımızdakini akıl eder.'' Buradan hareketle, peygamber bizlere kıl değil akıl bırakmıştır.

Dindar görünen çok sayıda insanın derin düşünceden ve anlayış genişliğinden fakir olduklarını görüyoruz ve üzülüyoruz. Akletmedikleri için hakikat merkezli bir bilgiye ulaşamıyorlar. Bir tarafta aklı olup dini olmayanlar, diğer tarafta dindar olup akılsız olanlar diye sanki insanlık ikiye ayrılmış.

Aklın hakimiyeti ve basireti ile duyguların sapmalarını gemlememiz lazım. Akıl, İslam’da merkezi bir yere sahiptir. Ancak istek ve tutkuların heva ve heveslerin aklı saptırma gücüne sahip oldukları gerçeği de ihmal edilmemelidir. Yakînî bir bilgiye sağlam imana ve üstün bir takvaya sahip olan seçkin insanlar Kur’an’ın ve varlık dünyasının ayetleri üzerinde araştırma yapıp tefekkür ederek akıl güçleri sayesinde hakikatin bilgisini arayacak, böylece kalbin nuru olan aklın kılavuzluğunda ilahi muradı, Kur’an’ın hikmetini ve tabiatın sırlarını keşfetmeye başlayacaktır.

Velhasıl kelam, Müslümanlar İslam ahlakının temel dinamiklerini, hür bir akıl, diri bir kalp, sarsılmaz irade, güzel eylem ve sâlih bir amelle yakalayabilirler, yaşayabilirler...


Müslümanlar İslam ahlakının temel dinamiklerini, hür bir akıl, diri bir kalp, sarsılmaz irade, güzel eylem ve sâlih bir amelle yakalayabilirler,

Müslümanlar İslam ahlakının temel dinamiklerini, hür bir akıl, diri bir kalp, sarsılmaz irade, güzel eylem ve sâlih bir amelle yakalayabilirler, yaşayabilirler...

Eşyanın güzellik, çirkinlik, kemal ve noksanlık sıfatlarını idrak etme, her çeşit faaliyette doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ve güzeli çirkinden ayırma yetkisine sahip kişiye akıl sahibi insan denir.

Akıl, insana mahsus bir kuvvettir ki insan ruhu onunla bilgileri, idrakleri kazanmaya muktedir olur.

Akıl, doğruyu yanlıştan iyiyi kötüden, faydalıyı zararlıdan ayırt eden kuvvettir.

Akıl, insanoğlunun en üstün vasfıdır. Çünkü yaratıcının emanetleri akıl sayesinde kabul edilir, ilahi teklif onunla başlar ve yine akıl sayesindedir ki insan rabbinin kulluğu şerefine nail olur.

Din akla hitap eder. Aklı olmayan canlılar mükellef olmadığı gibi, bu nimeti herhangi bir sebeple kaybeden insanlarda dinden sorumlu tutulmazlar. İbadet akıl ile kıymet kazanmakta akıl da ibadet ile gerçek akıl olmaktadır. Yani akılsızın ibadetinde hayır yok, kulluğu olmayan kimsenin de aklı yoktur.

Aklın ilk görevi alemlerin rabbini bilmek, tanımak ve O’na iman etmektir. Aklın yerine getirmesi gereken ilk görev, idrak ve kabul etmektir.

Aklımızı kullanmadan önce vahyi anlamamız, varlık sebebimizi sorgulamamız, anlamlandırmamız mümkün değildir. ''Ahiret yurdu, müttakiler için daha hayırlıdır, aklınızı kullanmıyorsunuz.'' [Araf 7-169]

Aklı gereği gibi kullanmamak, Kur’an’daki ifadesi ile pisliğe mahkûm olmak demektir. ''O aklını kullanmayanları pisliğe mahkûm eder.'' [Yunus 10-100]

Allah'ın en büyük nimetlerinden biri akıl, diğeri vahiydir. Ayetler, vahye kulak vermeyen ve aklını gerektiği gibi kullanmayarak inkar eden ve nankörlükte ısrar eden kişilerin ahiretteki pişmanlıklarını haber verir. ''Eğer söz dinleseydik yahut aklımızı kullansaydık şu çılgın ateş halkı arasında bulunmazdık.'' [Mülk 67-10]

Akıl hep tevhidi, Allah'ın birliğini anlamaya yöneltir. ''Akıllarınız yok mu ki aziz ve alim olan her şeye gücü yeten, her şey kendisine boyun eğmiş olan Allah'ı idrak etmekte size delil olsun ve yol göstersin.''

Akla havale edilen görev dünyayı ahiret için bir vasıta haline getirmesi onu din için kullanmasıdır. ''Size verilen herhangi bir şey dünya hayatının bir geçimliliği ve süsüdür. Allah katında olan ise daha hayırlı ve devamlıdır. Hala aklınızı kullanmaz mısınız?'' [Kasas 28-60]

Akıl, yaratılanlar içinde yalnızca insana verilen öylesi bir nimettir ki diğer nimetler ancak onunla fark edilir, bilinir. Nitekim aklı olmayanın, dini, Allah'ı yoktur. Canının, malının, mukaddes değerlerinin kıymeti yoktur. Zira aklı olmamak, bilmemek bilebilme yeteneğinden mahrum olmak demektir.

İslam akıl dinidir, aklı olanın dinidir. Akıl ile İslam olunur, akıl ile İslam anlaşılır ve akıl ile İslam yaşanabilir.

İman etmek aklın meyvesidir. İmanda karar kılan, şüpheleri olan hevayı ve batılı bırakan akıl gaye ve hedefini iyi tayin etmiş akıl demektir.

Küfür ve delalet ancak aklı kullanmamanın eseridir. Kuran-ı kerimde, küfürde kalışlarını (akılsızlıklarına) bağlayan kafirlere ait şöyle bir tablo çizilir: ''Rablerini inkâr edenler cehenneme atıldıktan sonra cehennemin bekçileri onlara soracak;

 _Size bir uyarıcı peygamber gelmedi mi? şöyle cevap verecekler

-Evet bize bir peygamber geldi ama biz yalanladık inkâr ettik ve Allah hiçbir şey indirmedi siz ancak büyük bir yanlışlık içindesiniz'' dedik.

“O cehennemdedir” sözlerine şöyle devam ederler: ''Eğer biz o peygamberi dinleseydik yahut aklımızı kullansaydık şu çılgın ateşin halkı arasında bulunmazdık.'' [Mülk 67-10]

Evet akleden, düşünen, duyan insan kendisini böylesine kötü bir yere atmaz. O uğursuz insanların yaptığı gibi inkara kalkışmaz. Kur’an’daki bütün emirler, ayetler, aklın iyi, güzel kullanılması için insana yöneltiliyor. Aklın kötü kullanılması ise kişiyi küfre ve delalete yöneltmektedir.

İbrahim [a.s]’ın ''Yuh size Allah'tan başka taptıklarınıza'' dediği putçu kavimde [Enbiya 21-67] aklını iyi kullanmayan bir kavim idi. Onun için şirk içinde bulunuyorlardı.

Hud [a.s]’ın ''Hala akıllanmayacaksınız!” diye hitap ettiği kavim ona karşı:

-“Ey Hud, sen bize açık bir mucize getirmedin. Biz de senin sözünle tanrılarımızı bırakacak değiliz sana inanmayacağız'' [Hud 11-51] karşılığında bulunan bir kavim idi.

Akıl iman etmek için yaratılmışsa da onların akılları küfrü seçmiştir. Çünkü onların akılları heva ve arzularına tabi idi.

Aklın İslam karşısında iki konumu vardır. Birincisi; aklın varlığı, birliği, peygamberlere duyulan ihtiyaç, peygamberim diyenin peygamber olup olmadığını değerlendirme, söylediklerinin Allah sözü olup olmadığını tartma konularında akıl hakemdir. Akıl ile değerlendirilerek bu konularda kanaat sahibi olunacak ve bu kanaat imana dönüşecektir. İkincisi ise, eşyayı özellikleri ile tanımak, kitap ve sünnetin naslarının delaletlerini kavramak ve hayatı Allah'ın hükümleriyle yaşanabilecek bir hayat kılmak üzere bu delillerden hüküm çıkarmaktır.

İslam akla hitap eder ve hükümlerini akıl üzerine bina eder. Aklın önündeki vehim ve hurafeler arındıkça insan gerçeği anlamada mesafe alacak demektir. İslam’a göre üstünlük akıl ve ruh kemaliyle bilgi ve ahlak üstünlüğüne bağlıdır. İnsanın yeni şeyler keşfetmesi, tabiat güçlerini kontrol altına alması mutluluğun kaynağı olan şeyleri bilebilmesi ve bunlardan mümkün olduğunca faydalanmasını sağlayan akıl melekesidir.

İslam akla büyük önem vermiştir. İmana akıl ve tefekkür yoluyla ulaşmamızı istemiştir. Akıl, kendi idrak alanı olan müşahede, tecrübe ve fenomenler dünyasında tek söz sahibidir. Tabiattan bahseden ayetler aklın sahasına sınır koymak olarak anlaşılmamalıdır. Kur’an’da tabiatın oluşumu ile ilgili bazı ayetler vardır, fakat bunların amacı tabiat hakkında bilgi vermek değildir. Tabiat, tecrübi akılla kavranmaktadır. Bu tür ayetlerin amacı nasihat ve öğüt amacı taşımaktadır. İnsanların ibret duygularını harekete geçirmek, Allah'ın nimetlerini anlamalarını sağlamak ve onları fikretmeye, düşünmeye teşvik içindir. İslam bütünüyle makbul bir dindir. Vahiy ve akıl uyum içindedir. Bu uyumu ortadan kaldıran her ikisinin iyi anlaşılamamasıdır. Bu uyumsuzluk insanın zaaflarından kaynaklanmaktadır. Çünkü vahyi indirdiği hedeften saptıran, aklı belli maksatlar için kullanan insandır.

Akıl dini tanımak ve onun Allah’tan geldiğini anlamak için onun delillerini inceler. Aklın, insanoğlu tarafından yanlış amaçlar için kullanılması, şehevi arzulara alet edilmesi sebebiyle ona bir teklif ve yol gösterici olarak vahiy lazım olmuştur. Keza fenomenler dünyasının dışına aklın ulaşması da mümkün değildir. Gayb aleminin bilgisine ulaşmak ancak vahiyle mümkündür.

Bilgi ve hüküm elde etmede akıl hem birinci şahid hem birinci delil hem de birinci sebeptir.

Allah’ın sayısız ayetleri de akıl sahipleri içindir. Gerek ilahi kitapta gerekse kâinat kitabında gösterilmiş bulunan bunca ibaret kaynakları, aklı olan canlıya yani insana bildirmek istenir. Yalnız gerçek akıl sahipleridir ki bu muazzam kâinat kitabını okur ve anlarlar. Ama akılları kendilerine hidayet vasıtası değil ayak bağı olur. Safsatalarının, zanlarının, heva ve heveslerinin esiri olarak bir çeşit hayvan hayatı ile yaşamaya devam ederler. Bunlar kafa gözleri açık olduğu halde kalp gözleri kapalı olanlardır. ''Zira gözleri kör olmaz fakat asıl göğüslerdeki kalpler kör olur'' Çünkü hakiki körlük, gözlerin kör olması değildir. Esas körlük basiretin, kalp gözünün kör olmasıdır. Görme kuvveti salim olsa da basireti kapalı ise bir insan ibret verici şeylere nüfus edemez ve haberleri, olayları idrak edemez. “Ama bunlar yeryüzünde gezip dolaşırken akıllarını çalıştırsalardı düşünen kalpleri işiten kulakları olurdu.” [hac 22-46]

Aklın, insana yaraşır bir kuvvet ve Allah'ın övdüğü bir değer olması, ancak insanı kulluğa yönelten, ahiretini imar eden, İslami her şeyin temeli ve ana ölçüsü kabul eden bir idrak vasıtası olması şartıyladır.

Aklını kullanan akıllı insan, hikmet-i ilahiyi idrakle, tezekkür ve tefekkürle hakikate nüfuz edendir...

İslam’ın birinci özelliği akla hâkim bir din olmasıdır. Akıl, Kur’anî tanıma göre kalbin bir türevidir. Bundan dolayı birçok İslam düşünürü aklı kalpte ve ruhta bulunan manevi bir nur şeklinde tanımlamışlardır. Akıl ve iman ikiz kardeştirler. Allah birini öteki olmadan kabul etmez. Akıl hakikate ulaşma yeteneğine sahip olan en büyük araçtır. Akıl duyulabilir olandan duyulamaz olanın varlığını keşfeder.

Caferi Sadık, enfes bir tanımlama yapar aklın fonksiyonu açısından; ''Akıl içimizdeki peygamberi, peygamber dışımızdakini akıl eder.'' Buradan hareketle, peygamber bizlere kıl değil akıl bırakmıştır.

Dindar görünen çok sayıda insanın derin düşünceden ve anlayış genişliğinden fakir olduklarını görüyoruz ve üzülüyoruz. Akletmedikleri için hakikat merkezli bir bilgiye ulaşamıyorlar. Bir tarafta aklı olup dini olmayanlar, diğer tarafta dindar olup akılsız olanlar diye sanki insanlık ikiye ayrılmış.

Aklın hakimiyeti ve basireti ile duyguların sapmalarını gemlememiz lazım. Akıl, İslam’da merkezi bir yere sahiptir. Ancak istek ve tutkuların heva ve heveslerin aklı saptırma gücüne sahip oldukları gerçeği de ihmal edilmemelidir. Yakînî bir bilgiye sağlam imana ve üstün bir takvaya sahip olan seçkin insanlar Kur’an’ın ve varlık dünyasının ayetleri üzerinde araştırma yapıp tefekkür ederek akıl güçleri sayesinde hakikatin bilgisini arayacak, böylece kalbin nuru olan aklın kılavuzluğunda ilahi muradı, Kur’an’ın hikmetini ve tabiatın sırlarını keşfetmeye başlayacaktır.

Velhasıl kelam, Müslümanlar İslam ahlakının temel dinamiklerini, hür bir akıl, diri bir kalp, sarsılmaz irade, güzel eylem ve sâlih bir amelle yakalayabilirler, yaşayabilirler...

 


* BENZER KONULAR

Cemal Kuru - Ağlayu Ağlayu 320 kbps + Flac Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:09:34 ÖÖ]


Kendimize Gelelim! Özümüze Dönelim sabır ve Şükrü Hayatımıza Yerleştirelim Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:02:09 ÖÖ]


İman İbadet ve Güzel ahlaka Önem Vermeli Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:53:44 ÖÖ]


Zekât İslam’ın 5 Şartından Biridir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:42:49 ÖÖ]


Sosyal Medya Kirliliğine Dikkat Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:05 ÖÖ]


Ben Duygusundan Sıyrılmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:21:59 ÖÖ]


Allah'tan Korkan İnsan İffetsiz - Ahlaksız – Olamaz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:15:54 ÖÖ]


Abdest Gusül ve Teyemmümün Faydaları Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:03:14 ÖÖ]


Kutlu Bir Dava Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:41:38 ÖS]


Huzurun Kaynağı Olan Evliliği Geciktirmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:36:37 ÖS]


Şükür Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:22:20 ÖS]


Allahü Teâlâya Hakîkî Kul Olmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:16:26 ÖS]


Mümin İmansız Ölmekten Çok Korkmalıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:09:10 ÖS]


Şükür imtihanı Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 06:20:00 ÖS]


Namaz Yoksa Her Şey Eksik Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 06:15:19 ÖS]


Hadîs-i Şerîflerle – Namaz İbadeti Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 06:10:57 ÖS]


Nefis Cihadı Nasıl Kazanılır Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 06:04:37 ÖS]


İşte Bu Cennete Giden Yol Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 05:53:35 ÖS]


Asr’ı Saadette Yaşamak Demek Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 17, 2024, 05:33:19 ÖS]


Diri ve Ölü Arasındaki Fark - Zikir Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 17, 2024, 05:24:49 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41