Gönderen Konu: Örnek Olmak Akıl ve Kalp İle Düşünmek  (Okunma sayısı 80 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5759
Örnek Olmak Akıl ve Kalp İle Düşünmek
« : Ekim 08, 2021, 08:42:52 ÖÖ »
Örnek Olmak  Akıl ve Kalp İle Düşünmek

Yaşar Değirmenci.
Pek çok ahlâkî vasfın zâyî edildiği ve mânevî hassâsiyetlerin yitirilerek maddenin esaretine girildiği mahzun devirlerde yapılan salih amelleri Cenâb-ı Hak, hususi ecirlerle mükâfatlandırır. Bunları “Karz-ı Hasen: Kendisine verilmiş güzel bir borç” olarak kabul eder. Karşılığını da, tıpkı zor ve tehlikeli yerlerde memuriyet yapan kişilere verilen ‘mahrûmiyet zammı’ gibi kat kat fazlasıyla lutfeder. Bu sebeple günümüzde de insanların İslâm’ın nûru ile şereflenmesine gayret etmek, mânevî eğitim ve hizmetlere koşmak, bu bereketli ecre nail olmak bakımından çok ehemmiyetlidir. Şu da ayrı bir hakikattir ki Allah Teâlâ, dinine hizmet eden ve kullarının sıkıntılarıyla meşgul olan kimselerin husûsî sıkıntılarına kefîl olur. Bütün meşgûliyeti kendi derdinden ibâret olanları ise dertleriyle baş başa bırakır.

Peygamber Efendimiz, tebliğ hizmetinin ehemmiyetine dâir Hazret-i Ali’ye:

“−Bir kimsenin senin vâsıtanla hidayete ermesi, senin için en kıymetli dünya nimeti olan kızıl develere sâhip olmandan daha hayırlıdır” buyurmuş ve her fırsatta ümmetine de, tebliğ vazife ve mes’ûliyetini hatırlatmışlardır.

Zira tebliğ vazifesinin ihmâli, kişiyi hem bu dünyada hem de âhirette pek çok sıkıntılara dûçâr eder. Unutmamak gerekir ki, Allah’ın dinini tebliğ ve tâlim etmek, peygamber mesleği denilebilecek mukaddes bir vazifedir. Allah’ın en seçkin kulları olan peygamberler, bu uğurda her türlü meşakkate katlanmışlardır. Bunun için olgun bir mü’min de, hizmet ve tebliğ ehlidir. O, nefsin girdaplarında boğulmak üzere olanların imdadına koşan bir yardım eli, günah çukuruna düşenlerin yollarını aydınlatan bir fener, yolunu kaybeden veya şaşıranlara yol gösteren bir kılavuzdur.

Yâ Rabbi! Yüce dininin galebesi istikâmetinde bize de hizmet ömrü ihsan eyle! Bizi iman, ihlâs, takva, tebliğ ve hizmet nimetleriyle rızıklandır! Âmîn…

Muhataplarımıza şunları hatırlatalım. İslam’a dayanarak düşüneceksen, tefekkür edeceksen; İslâm’ın aslına yeni şeyler katma gafletine düşmeyeceksin. Uzak düşmüşlüğün ihtiyaçlarını karşılayan inşalarla uğraşacaksın, icatlarla-bid’atlarla değil. Aksi halde, İslam’a dayanan değil; yamanan düşüncelere varırsın. İslam üzerinde düşünüp fikir yürütüyorsan, bu kâideye uyacaksın. İslam’a dayanarak, İslâmî itikadın ışığından faydalanarak düşünüyorsan, ‘yol gösterici’  ölçülere sımsıkı sarılacaksın. Asla bizatihi bağlayıcı olmak iddiası içine düşmeyeceksin. Tevazu ve ihtiyat olgunluğuyla büyük vazifenin birikimini oluşturmaya nasibince katkıda bulunacaksın. Yanlış yaparsan senin yanlışındır, İslam’ın değil. İslam’a bağlı olmak hassasiyeti ve gayreti içinde olacaksın. İslam’ı temsil etme ve O’nun adına konuşma şaşkınlığına kapılmayacaksın. İman ışığında sosyal ve maddi ilimler sahasıyla ilgili fikir-düşünce faaliyetinin çerçevesi böyledir. Öyle meseleler vardır ki, kalemi de kelamı da ölçüp tartacaksın. Beyin ameliyatı yapan bir cerrahın elindeki neşter gibi tutacaksın. Hasta ölebilir, sakat kalabilir. Orada deneme yapılmaz. İlim adamı payenizle, aydınlar olarak; kullandığınız her kelimeyi seçeceksin, tartacaksın; kurduğun her cümleye bir düşünce meşrûiyetinin vuzuh disiplinini giydireceksin; ürettiğin düşünce, hayati sorumluluk dizaynına tam bağlı olacak. Bu millet senelerce dinle- imanla irtibatı kesilmiş bir fetret devri yaşamış. Şifahi kültüre dayanan, örf ağırlıklı bilgileri var. İlmîlik tarafı eksik olanlar var. Kafasındaki urla yaşamak isteyen var. Onun samimi inancıyla oynayamazsın. Kardeşâne ikaz edersin, tashih edersin, yardımcı olursun. Çünkü ‘milletin’ imanı söz konusudur. Burada deneme olmaz, deneme yanılma metodu uygulanmaz. Modacılık, kolaycılık, eyyamcılık, kompleks tatminciliği yapılmaz. Kafa karışıklığına sebebiyet verilmez.

İslam, bütün asliyetiyle mahfuzdur, muhkemdir, münezzehtir. Mahiyetini farklı göstermeye kimseler muktedir olamaz. Denenmeyen metot kalmamıştır, ama hepsi sahiplerinin boynuna dolanmıştır. Yapılan her haksızlığın, her nâdanlığın, her kurnazlığın, hangi zevahir izahıyla paketlenirse paketlensin, lime-lime, tel-tel dökülüp önlerine sürüleceği kavranılmıyor.

İslam son Hak dindir, mükemmeldir, bütün zamanlara ve mekânlara hitap edicidir. İrtibatlı olunması gereken Kur’an’ı Kerim’dir, sünnettir, onları anlatan birinci derecedeki ilmi eserlerdir. Yorumlar sonra gelir, fikri yorum sonra gelir, tasavvufi yorumlar daha sonra gelir. İlmi şuur ve disiplin, yorumların sıhhat şartını oluşturan bir teminattır. İlim olmayınca, tasavvuf ve tefekkür alakaları, yolu tıkanmış (kesilmiş) durgun bir nehre döner. Bulanıklaşır, bozulur, sağa sola taşan kısımları ayrı mecralara yönelir. Art niyetli bu adamlara da malzeme verilmiş olur. Mecrayı nehrin akışına engel gören, uçurtmanın ipini, yükselmesine engel gören, havanın mukavemetini kuşun kanadına engel gören, yerçekimini yürümeye engel gören ‘şuursuz ‘özgürlükçüler’ bunu anlayamıyorlar. Onlara özgürlüğün Allah’a kullukla başladığını anlatamazsınız. Nefsine, arzu ve isteklerine kul olanlar Allah’a kul olabilirler mi? Yorumu aslından ayırmamışsanız, o yorum yeni yorumlarla devam eder. Sıhhatini koruyarak, bereketini koruyarak asıl ile yorumu ayırarak kavramları yerli yerine koymalıyız. Resulullah Efendimiz, Kur’an’ı Kerim’i hem tebliğ etmiş, hem de tefsir etmiştir.

Kaygan zeminde ‘istikametli yürümek’ ne kadar zor ya Rabbim! Ölçüleri terk etmek yahut delmeye çalışmak ne kadar kötü ise, zahirine, kabuğuna takılıp kalmak da o derece kötüdür. Vahye ve onun getirdiklerine değil de dini kendine uyduran bir din anlayışı. Hümanistlikti, evrensellikti, halklardı, cem evleriydi, sema gösterileriydi, ‘ibadetsiz din’, folklorik, garnitürlük din anlayışıydı vs. Bunlar bitti, tükendi. Tıpkı sizin bitip tükendiğiniz gibi.

Günümüzde “örnek Müslüman” olma şartlarını taşıyan şahsiyetler oluşturmaya bu toplumun o kadar ihtiyacı var ki. İnsanımız ümitsiz, tedirgin, bunalımlı, yorgun, yalnız, gâyesiz. Güven Toplumunun üyesi olmak istiyor. Bu talebi bir tek kişi karşılayabilir: Müslüman! Haliyle, kaaliyle, ahlakıyla, itikadıyla, ameliyle, muamelâtıyla “üsve-i hasene” olmasıyla.

Dillerin susup hallerin İslam’ı konuştuğu “Ahlak-ı Muhammediye”yi sosyal hayata hâkim kılan örnek insan! Örnek Müslüman! İslâm’i hayat tarzı ve o güzelim kaynakları, kafalarına göre yorumlar yaparak zaman zaman fikir beyan edenler önce örnek Müslümanların yetişmesine katkıda bulunmayı öncelesinler.

Sıhhatli düşüncenin yegâne yolu, nefsi bir tarafa bırakıp, akıl ve kalp ile düşünmektir. Öğüt vermek kolay, örnek olmak zordur. Asıl problem, uzantılarda. Dolaylı ama derin sarsıntılarda, boşluklarda, noksanlarda. Yön verici kapasiteye sahip olanların patinaja kapılmasında. Âlimlerin ‘ilim kılıcı’nı nereye sallayacağını şaşırmasında…

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41