Gönderen Konu: Allah Adına Aldatmanın Tarihi İnsanlık Tarihi Kadar Eskidir  (Okunma sayısı 91 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5724
Allah Adına Aldatmanın Tarihi İnsanlık Tarihi Kadar Eskidir

Hz. Âdem ve Hz. Havva, cennette yaşarlarken şeytan oradan kovulmuştu. Halbuki Şeytan onlardan daha önce buranın sakinlerindendi.

Oradan kovulması ise Hz. Âdem’e secde etmekten kaçınması sonucu olmuştu. Bunun için onlara düşmanlığı çok keskindi. Ama bu düşmanlığını açık etmiyordu. Aksine onlara dost gibi davranıyordu. Onları cennetten kovdurarak intikamını almak için onların zaaf noktalarını iyice inceledi ve onlarda bulunan iki önemli zaaf noktasını, iç güdüsünü keşfetti.

Bu içgüdülerin ilki mülk sahibi olma isteği, diğeri ise ebedi kalma arzusudur. Bu iki içgüdü insan nefsinin derinliklerine işlemiş temel içgüdülerdir.

Her nefis mülk sahibi olmayı, mülkü altında olanların artmasını ve ebedi kalmayı sever ve bu uğurda çalışıp çabalar. İşte şeytan nasihat etme, yol gösterme ve onların ölümlerinden korku duyma, onların meleklerle birlikte olmaları gerektiği, asla ölmeyecek olan cennetliklerden olmaları gerektiği gibi yolları kullanarak Hz. Âdem ve Hz. Havva’ya yaklaştı.

Ebedi kalma ve asla bitmeyecek, tükenmeyecek olan bir mülke sahip olma konularında vesvese vermeye ve bunu ısrarla sürdürmeye başladı: “Derken şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan avret yerlerini onlara açmak için kendilerine vesvese verdi”(1)

Yine şöyle dedi: “Sana ebedîlik ağacını ve yok olmayan bir saltanatı göstereyim mi?” (2)

Şeytan böylelikle insan nefsinde gizli kalan ebedi kalma, daimi hakimiyet kurma ve melekler durumuna yükselme sevgisi konusundaki eğilimleri kışkırtmaya çalışmıştır. Çünkü insan, tabiatı itibariyle fakirliği ve ölümü sevmez, zenginliği ve ebedi kalmayı sever. (3)

İblis, Hz. Âdem ve Hz. Havva’ya hakimiyet kurma ve ebedi kalma düşüncelerini süslerken yalan söylüyordu. Amacı ise onları cennetten çıkartmaktı. Esasen Allah Teâlâ hiç kimsenin bu dünyada ebedi kalmasını dilememiş, her insan için belli bir ecel belirlemiştir. Eceli tamamlanınca mutlaka ölür. Dünyanın kendisi de bizzat yok olacaktır. Hz. Âdem ve Hz. Havva da ecelleri sona erince öleceklerdi. İster yasaklanan ağaçtan yesinler, ister yemesinler. (4)

Şeytan, Hz. Âdem ve Hz. Havva’ya Allah adına yalan yere yemin ederek: “Şüphesiz ben size öğüt verenlerdenim" (5) diyerek onlara yemin etti.

Hz. Âdem ve Hz. Havva, İblis’in yasak ağaçtan yemeyi kendilerine masum bir şey olarak göstermesini hemen tasdik etmemişlerdi. Çünkü onlar Allah’a iman ediyorlardı. Biliyorlardı ki, hikmet sahibi Allah Teâlâ’nın ağaçtan yemeyi yasaklaması bir hikmet gereğidir ve kendilerinin menfaatinedir.

Menfaatleri ise ancak Allah Teâlâ’nın hükmüne yapışmakla ve ona muhalefet etmemekle gerçekleşecektir. Hz. Âdem ve Hz. Havva, İblis’e ve vesveselerine karşı son derece uyanık ve dikkatliydiler. Buna karşı İblis de onları saptırmaya çok azimliydi. Ama bugüne kadar verdiği vesveseleri işe yaramamıştı. Bundan sonra ne yapacaktı acaba? Derken şeytani bir vesileye başvurdu.

Ancak bununla onların aklına gelebilirdi. O da onların önünde yalnızca doğru sözlü ve güvenilir bir nasihatçı olduğuna onları inandırmaktı. Bunun için onlara: “Şüphesiz ben size öğüt verenlerdenim" (6) diye yemin etti.

Onlara dedi ki: “Size Allah adına yemin ederim ki, ben doğru sözlüyüm, size öğüt veriyorum ve sadece sizin iyiliğinizi istiyorum. Size mülk sahibi olmanın ve burada ebedi kalmanın yolunu gösteriyorum. Kuşkusuz ağaçtan yemek sizin çıkarınızadır.”

Bu beşeriyet tarihinde edilmiş ilk yalan yemindir. Hz. Âdem ile Hz. Havva’nın dünya hayatına geçmelerinden önce cennetteyken meydana gelmiştir. Böylece İblis, Allah adına ilk yalan yere yemin eden kişi olmuştur. (7)

Hz. Âdem ve Hz. Havva, Allah Teâlâ’nın mahlukundan birinin Allah adına yalan yere yemin edebileceğini düşünmemişlerdi. Bu yüzden şeytanın sözüne kandılar ve yeminiyle ağaçtan yediler, onun saptırması ve tatlı sözüyle hataya düştüler. (8)

Bugün de gerek siyaset alanında ve gerekse diğer çalışma alanlarında hizmet amaçlı kurulmuş müesseselerde görev yapan bir kısım insanlar vardır ki, şeytanın açmış olduğu bu yoldan giderler ve dünyevi amaçlarına ulaşmak için Müslümanların omuzlarına basarak yükselirler. Demek ki şeytani tuzakların karşısında safça düşünme insanı hataya düşme ve bu hata neticesi de büyük bedeller ödeme külfetinden kurtramıyor.

------------------------------------------------

1- A’râf, 20.

2- Tâhâ, 120.

3- Ahmed Cabir, Âdem aleyhisselam beyne’l-Yahudiyye ve’n-Nasraniyye ve’l-İslam, s. 102.

4- El-Hâlidî, Siretu Âdem aleyhisselam, s. 136.

5- A’râf, 21.

6- A’râf, 21.

7- El-Hâlidî, Siretu Âdem aleyhisselam, s. 134.

8- Ahmed Cabir, Âdem aleyhisselam beyne’l-Yahudiyye ve’n-Nasraniyye ve’l-İslam, s. 104.

Mustafa Kasadar.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41