Gönderen Konu: Zikrullah  (Okunma sayısı 70 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5745
Zikrullah
« : Ekim 28, 2021, 09:08:28 ÖÖ »
Zikrullah

Dinin, imanın kuvveti ruhun kuvvetine bağlıdır. Ruh kuvvetsiz olunca, tabiîdir ki din de, iman da zayıf olacaktır. Vücut kuvvetli olabilmek için nasıl çeşitli gıda ve yemeklere ihtiyaç duyuyorsa, ruhun da kuvvetli, dinin de kuvvetli, imanın da kuvvetli olabilmesi için öylece ruhi gıdalara ihtiyaç vardır. Nitekim Rabbimiz şöyle buyurmuştur: “Haberiniz olsun ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzura erer.”

Yüce Allah’ı anmakla mümin kalplerde gerçekleşen bu huzur, gerçek ve köklü bir duygudur. Bu duyguyu ancak imanın tadına varan ve Allah’a bağlanan gönüller bilir. Bu duyguyu tadanlar bilirler ama bunu, bu duygudan habersiz olanlara sözcükler aracılığıyla aktaramazlar. Çünkü bu duyguyu sözcüklerle ifade etmek mümkün değildir. Bu, kalbi bürüyen, onu dinlendiren, neşelendiren, yumuşatan, rahatlatan, kendini güvencede hissetmesini sağlayan ve esenlik bahşeden bir duygudur. Kalp, varlık âleminde tek başına, yapayalnız olmadığını anlar. Çünkü çevresindeki her şey himayesinde bulunduğu yüce Allah’ın eseridir...

Şu yeryüzünde, Allah’a yakınlıktan doğan huzurdan yoksun olandan daha bedbaht birisi olamaz. Çevresindeki evrenle ilgisini kesmiş olarak şu yeryüzünde dolaşan birinden daha mutsuz, daha zavallı birisi olabilir mi? Çünkü o, şu evrenin yaratıcısı olan yüce Allah adına, kendisini çevresinde yer alan varlık âlemine bağlayan sağlam kulptan kopmuştur. Şu yeryüzüne niçin geldiğini, neden gideceğini ve hayatta katlandığı şeylere neden katlandığını bilmeyen birisi kadar mutsuz, bedbaht kimse olamaz. Çevresinde yer alan her şeyden ürken, sürekli korkarak yeryüzünde dolaşan birisi, bedbahtlığın girdabında yüzmektedir. Çünkü kendisi ile diğer varlıkları birbirine bağlayan gizli bağdan habersizdir. Hayır, hayır, ıssız çöllerde, tek başına, yapayalnız kimsesiz olarak yol kat eden birisinden daha mutsuz, daha bedbaht birisi olamaz. Arkadaşsız, kılavuzsuz, yardımcısız, tek başına mücadele etmek zorundadır.

Yüce Allah’a dayanılmadığı, O’nun himayesi ile güvencede olunmadığı sürece dayanılamayacak çok anlar yaşanır hayatta. Büyük bir güce, dayanıklılığa, sağlamlığa ve hazırlığa sahip olmak fayda etmez böyle durumlarda. Hayatta öyle anlar olur ki, tüm bunları silip süpürür. Ortalığı kasıp kavuran böylesi zorluklara Allah’a sığınmak suretiyle huzur bulan, kendini güvencede hisseden birinden başkası dayanamaz.

Zikrullah ile meşgul olmak ruhu son derece kuvvetlendirir. Bu sayede nefis arzularına eremediği gibi, ruha teslim olmaktan başka çare de bulamaz. Bu suretle de nefsin elinden kurtulunmuş olur. İnsanın kemale ermesine en büyük engel olan nefis, bu suretle ıslah edilmiş olur. Artık bu nefsin sahibi Hakk’ın rızasının haricinde bir nefes alamaz, bir adım atamaz. O zaman ümmet-i Muhammed’e hem şifa kaynağı olur, hem de kendisi Allah Teâlâ’nın sevdiği bir insan olur. Nihayet bu kişi hem dünya, hem de âhiret sultanı olmakla bahtiyar olur.

“İki kelime vardır ki bunlar, dilde hafif, mizana konduğunda ağır gelir ve Allah Teâla’yı hoşnut ederler: ‘Sübhânallahi ve bi-hamdihî’, ‘Sübhânallahi’l-azîm.” (Buhârî, Daavât 65; Müslim, Zikir 31.)

Mustafa Kasadar.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41