Gönderen Konu: Kaza Namazı Meselesi  (Okunma sayısı 63 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5584
Kaza Namazı Meselesi
« : Kasım 11, 2021, 05:47:38 ÖÖ »
Kaza Namazı Meselesi

Bir namazın vaktinde kılınmasına EDA, vakti çıktıktan sonra kılınmasına ise KAZA denir. Yüce Allah beş vakit namazı mükellef olan kullarına vakitli olarak farz kılmıştır. Dolayısıyla namazlarda asıl olan vakitlerinde kılınmalarıdır. Bu konuda müminlerin bir gevşeklik göstermemesi ve mutlaka namazları vakitlerinde kılmaları şarttır. Zira namaz kılmak farz olduğu gibi onu vakti içerisinde kılmak da farzdır. Unutmak ve uykuda kalmak gibi meşru mazeret olmaksızın namazı kazaya bırakmak büyük günahtır. Meşru mazerete dayalı olarak namazını vaktinde kılamayan kimse günah kazanmış olmaz ama vaktinde kılmadığı namazı kaza etmedikçe o namazın sorumluluğundan kurtulamaz. Bu konuda Resulullah (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Her kim bir namazı unutur veya ondan gaflet edip uyuyakalırsa, onu hatırladığında hemen kılsın. Onun bundan başka kefareti yoktur…”(1)

Resulullah (S.A.V.) Efendimizin de vaktinde kılamadığı namazları olmuş ve kılamadığı namazlarını kendisi kaza ettiği gibi ashabına da kaza etmelerini tavsiye etmiştir. Örneğin Resulullah  (S.A.V.) Hendek Savaşı esnasında bir gün düşman kuvvetlerinin hendek üzerine ardı ardına çok şiddetli hücumlar yapmaları nedeniyle kendisi de diğer sabilerle birlikte ikindi namazını kılamaya fırsat bulamamışlar ve namaz vaktinin çıkması üzerine düşman askerlerine, “Bizi ikindi namazından alıkoydular. Allah da onların evlerini ve kabirlerini ateşle doldursun” şeklinde beddua etmiş ve ikindi namazını akşam ile yatsı arasında kaza etmiştir.(2)

İmrân b. Husayn (R.A.) da şu olayı anlatmıştır: “Resulullah (S.A.V.), bir vadide ordusu ile birlikte güneş doğuncaya kadar uyuya kaldılar ve sabah namazını kaçırdılar. Daha sonra vadiden çıkıncaya kadar onu eda etmediler.”(3)

Uykuda kalma gibi bir mazeret olmaksızın, tembellikten dolayı terk edilen namazların da kaza edilmesi gerekir. Zira Resulullah (S.A.V.) Ramazan orucu tuttuğu halde kasıtlı olarak cinsel ilişkiye girip Ramazan orucunu bozan bir kişiye hem kefareti ve hem de o günkü orucun kazasını yapmasını emretmiştir. Bu hadis-i şerif, bir farz ibadetin kasıtlı olarak terk edilmesi durumunda da kazasının gerektiğinin delilidir. Resulullahın (S.A.V.) hayatında mazeretsiz olarak hiç bir namazı terk etmediğini delil göstererek mazeretsiz olarak kazaya kalmış namazların kazasının yapılamayacağını söyleyenler yanılmaktadırlar. Zira mazeretli olarak kazaya kalmış namazların kazasını yapmak gerektiğine göre, mazeretsiz olarak kazaya kamış namazların kazasının yapılması evveliyetle gerekir.(5)

"Bir namazı özürsüz yere kazaya bırakmak büyük günahtır (kebiredir). Bu namaz kaza edilmekle yerine getirilmiş olur. Fakat bunun geciktirilmesinden dolayı meydana gelen günahın bağışlanması için tevbe etmek ve Allah'tan afv dilemek lazımdır. Herhangi bir bahane ile namazı geciktirip kazaya bırakmaktan son derece sakınmalıdır. Çünkü bunun günahı çok büyüktür. İnsan, gerek yaratıcısına karşı ve gerekse insanlara karşı olan borçlarını bir an önce ödemeye çalışmalıdır. Hayatın süresi belli, çok azdır! Borçlarını ödemeden ahirete gidenlerin hallerine ne kadar acınsa azdır."(6)

Vaktinde kılınmamış olan beş vakit farz namazların kazası farzdır. Vitir namazının kazası ise vaciptir. Sünnetlere gelince: Bir sabah namazı sünneti ile beraber kaçırılınca, o günün güneş doğuşundan (kerahet vaktinin çıkışından) sonra istiva zamanına kadar bu sünnet farz ile beraber kaza edilir. Güneşin yükselişinden (kerahet vaktinden) önce ve istivadan sonra sünnet kaza edilmez. Bir de, öğle namazının ilk sünneti, farza yetişmek için terk edilecek olsa, farzdan sonra evvelki sünnet ve sonra iki rekât sünnet kaza edilir. Fetva bu şekildedir. Böylece vakit içinde sünnet iki defa gecikmemiş olur. Bununla beraber son iki rekât sünnetten sonra da dört rekât sünnet kaza edilebilir. Namazın sırası iki defa değişmemesi için bunu daha iyi görenler de vardır. Cuma namazının ilk dört rekât sünneti hakkında bu öne alma ve sonraya bırakma hükmü vardır. Terk edilen diğer sünnetlerin kaza edilmesi gerekmez. Fakat başlanıldıktan sonra, her nasılsa terk edilmiş olan bir sünnetin (nafile namazın) kazası gerekir.(7)

Hanefî mezhebine göre kazaya kalmış namazları bulunan kimseler farz namazların öncesi ve sonrasında kılınan (revâtib) sünnetleri de kılarlar. Vaktinde kılamadıkları namazları da ilk fırsatta kılmaya çalışırlar. Şafiî mezhebinin bir görüşüne göre, uyumak veya unutmak gibi meşru bir mazeret olmaksızın farz namazlarını kazaya bırakan kimsenin fevrî olarak yani hemen kazaları kılması farzdır.(8) Buna göre üzerinde kaza namazı olan kimse, geçmiş namazlarının hepsini kaza etmeden hiçbir nafile namaz kılamaz. Üzerinde kaza namazı bulunan kimsenin, bütün zamanını bu namazları kaza etmeye ayırması gerekir. Hatta uyku, evin geçimi gibi terk edilmesi güç olan önemli bir iş hariç bütün vakitlerini kazaya kalan namazlarını kılmakla geçirmesi gerektiğinden nafile ile meşgul olması caiz değildir.

--------------------------------------------------------------------------------

1-Buhârî, Mevâkîtü’s-Salât, 37; Müslim, Mesâcid, 315 

2-Müslim, Mesâcid, 205

3-Buhârî, Mevâkit, 35; Müslim, Mesâcid, 309

5-Şîrâzî, el-Muhezzeb, I, 188.

6-Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali

7-Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali

8-Nevevî, el-Mecmû‘ Şerhu’l-Muhezzeb.

Mustafa Kasadar.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41