Nasıl Yaşarsanız Öyle Ölürsünüz

[fanidunya NET]

Nasıl Yaşarsanız Öyle Ölürsünüz

Hastaneye  tekerlekli sandalyeyle  getirilen bir genç

Dıştan bakıldığında ne şikâyeti olduğu bilinmiyordu.

Gözleri kapalı gayet sakin ve vakur…

Ama hiçbir kesintiye uğramadan, sürekli:

“Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resuluhu” cümlesini tekrarlıyordu.

Başka en ufak bir inilti, şikâyet çıkmıyordu bu tanımadığım genç delikanlının ağzından.

Bu cümle, şifa niyetiyle gencin duası mıydı, “belki canımı teslim ederim, son cümlem bu olsun” mu idi; bilemiyorum.

Ve orada benim tek aklıma gelen: “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz” hadisi oldu.

Kur’an, Allah’a nasıl kavuşmak gerektiğini şöyle dile getirir: “Ey iman edenler, Allah’tan O’na yaraşır şekilde korkun ve Müslümanlar olarak can verin.” (3-Â-li İmrân 102)

Yine şöyle buyurulur: “İbrahim, bunu kendi oğullarına da vasiyet etti, Yakub da öyle:

“Oğullarım! Allah, sizin için bu dini (İslâm’ı) seçti. Siz de ancak Müslümanlar olarak (bir hayat ortaya koyarak) ölün” dedi.” (2-Bakara 132)

Bu ayetler ve hadisin işaret ettiği hayat ve ölüm örnekleri sayılamayacak kadar fazladır.

Kim ne işle uğraşır, neyi amaç edinirse başına gelecek iş de o yolda ona muvafık gelir.

Atalarımızın deyimiyle, “su testisi su yolunda kırılır”.

Düşüncelerini, hayatlarını Allah’ın rızasına adayanlar yine O’nun yolunda, O’nun rızası doğrultusunda ruhlarını teslim edecekleri gibi aksi yönde kötülüklerle, Allah’a isyan ile fikir ve hayatlarını ifsat edenler de Allah’ın gazabına müstahak olarak ruhlarını heba ederler!

Menfi yolda yürüyenlerin akıbetlerini fazla anlatmaya gerek yok.

Dostoyevski’nin Suç ve Ceza adlı romanında geçen örnekler, Marmeladov adındaki işsiz, ayyaş kâtip başta olmak üzere -istisnalar kaideyi bozmaz- benzerlerinin sonları hep aynı...

Meyhaneden çıkmayan, aile efradının sefalet içinde kalmasına sebep olan sarhoş kâtip, atların ayaklarıyla cezasını buldu mesela…

Hakeza dini inanç ve değerleri hepten yok sayan ve sol görüşlülüğü merkezine alan bir gazeteci yakınım da öyle bir sonla hayatını heba etti.

İçki, kumar, karı-kız muhabbetinden başka konuştuğu ve uğradığı bir semti olmayan bu tanıdığım, 25 yıl önce biri yabancı uyruklu kadın olmak üzere üç arkadaşıyla, bir yılbaşı gecesi kutlamasında yanarak can verdiler. Sevinmedim, ancak akıbeti bu oldu!

Bu satırları yazdığım esnada büyüğüm, ağabeyim Hasan H. Maden anlattı.

Ve yıllar öncesinden söz ediyor.

Arkadaşlarından biri yoğun bakımda kalmış…

Kaldıkları odada birkaç kişilermiş.

Yoğun bakımdakilerin nasıl uyandıklarını sonra kendilerine haber vermişler.

Mesela sürekli dua eden, dua okumayı çok seven birini, “elleri açık, dua eder vaziyette” uyandığına şahit olmuşlar.

Diğer biri elinde televizyon kumandası varmış gibi sürekli başparmağını oynatıp duruyormuş. Sebebini sorduklarında, “ben sürekli televizyon seyrederim ve elimden hiç kumanda düşmez” cevabını vermiş...

İşte böyle. Hayatta ne ekersen bu dünyada da bâkî hayatta da onu biçersin!

Hz. Ömer döneminde beş vakit namazlarını cemaatle kılmaya özen gösteren bir genç anlatılır. Kalbi Allah ve resulünün sevgisiyle dolu olan bu genci Ömer (r.a.) de dikkat ve hayranlıkla izlerdi.

Bu genç, namazdan çıkar çıkmaz evde bulunan yaşlı babasının hizmetine koşardı.

Diğer taraftan gencin yolunun üstünde evi bulunan sefil karakterli bir kadın, bu delikanlıyı gözüne kestirmiş, sürekli kendi kötü emellerine alet etmek için dikkatini çeker, çirkin tekliflerde bulunur ve her seferinde de kalbi Allah korkusuyla yanan bu genç, kadının kötü isteklerini reddederdi.

Ve bir gece yine yatsı namazından evine dönen bu genci, kadın, bütün kötü hilelerini kullanarak onu evine almaya razı eder.

Ancak o kadının evine adım atar atmaz gencin hatırına şu ayet gelir: “Takvaya erenler (var ya); onlara şeytandan herhangi bir vesvese iliştiği zaman (Allah’ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp, hemen gerçeği görürler.” (7-A’râf 7/201)

O delikanlı bu ayeti mırıldanarak bayılır.

Nihayet baba evine getirilip gerçeği kendisinden sorduklarında, olan biteni anlatır ve bayılır. Ayıldığında, “Müminlerin emîri Ömer’e sorun, Allah’tan korkanın durumu nedir?” deyip tekrar bir çığlık atarak bayılır ve sonra ruhunu teslim eder.

Hz. Ömer, o genç ancak defnedildikten sonra, sabahleyin olayı duyduğunda, kabrinin başına gelir ve: ‘Ey filan delikanlı! “Rabbinin huzurunda (hesap vermek üzere) duracağından korkan kimseye iki cennet vardır.”  (55-Rahman 46) diye seslenir.

Sonuç.

Bugün kavga ve gürültülerin… Kadın-erkek, yaşlı-genç ve çocuk cinayetlerinin arkasında (ekseriyetle) yaşadıkları hayat tarzları yatmaktadır.

Nice gençlerimiz canlarını; özgürce(!) geçirdikleri, gidip geldikleri eğlence ve kumar ortamlarında veya o yollarda yakalarını kaptırdıkları katillerce yitirmektedir...

Rabbim hepimize, rızasına muvafık hayatlar ve hayırlı akıbetler nasip eylesin!

Amin.

RADYO DİNEME LİNKİMİZ.
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap