Gönderen Konu: DÜNYAYA DALMADAN  (Okunma sayısı 265 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
DÜNYAYA DALMADAN
« : Eylül 05, 2019, 06:14:12 ÖÖ »
DÜNYAYA DALMADAN

Cenab-ı Mevlâ müberra kitabımız Kur’an-ı Kerim’de mealen şöyle buyuruyor:

“Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ı tesbih eder. Mülk O’nundur, hamd O’nadır. O her şeye kâdirdir.

Sizi yaratan O’dur. Böyle iken kiminiz kâfir, kiminiz mümindir. Allah yaptıklarınızı görendir.

Gökleri ve yeri yerli yerince yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş ancak O’nadır.

Göklerde ve yerde olanları bilir. Gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı da bilir. Allah kalplerde olanı bilendir.

Daha önce inkâr edenlerin haberi size ulaşmadı mı? İşte onlar (dünyada) yaptıklarının cezasını tattılar. Onlar için acı bir azap da vardır.

(O azabın sebebi) şu ki, onlara peygamberleri apaçık deliller getirmişlerdi, fakat onlar: ‘Bir beşer mi bizi doğru yola götürecekmiş?’ dediler, inkâr ettiler ve yüz çevirdiler. Allah da hiçbir şeye muhtaç olmadığını gösterdi. Allah zengindir, hamde lâyıktır.

İnkâr edenler, kesinlikle diriltilmeyeceklerini ileri sürdüler. De ki:
Hayır! Rabbime andolsun ki mutlaka diriltileceksiniz, sonra yaptıklarınız size haber verilecek. Bu, Allah’a göre kolaydır.

Onun için Allah’a, Peygamberi’ne ve indirdiğimiz o nura (Kur’an’a) inanın. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

Mahşer vaktinde sizi toplayacağı gün, işte o bir Tegâbün (bir kâr ve zarar) günüdür. Her kim Allah’a inanır ve yararlı iş yaparsa, Allah onun kötülüklerini örter, onu (ve benzerlerini), içinde ebedî kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. İşte büyük kurtuluş budur.


İnkâr eden ve ayetlerimizi yalanlayanlara gelince: İşte onlar cehennem ehlidirler. Orada ebedî kalacaklardır. Varılacak ne kötü yerdir orası!” (Teagâbün, 1-10)

İnsanoğlunu aldatan sebeplerin en başında, gönlünü dünyaya kaptırmak gelir. Bu sevgi, duruma ve kişiye göre çeşitlenir. Kimi hırsının kurbanı olur, kimi elde ettiklerini kaybetme korkusuyla aldanır, kimi de daha vaktinin olduğunu düşünüp dünyayı ahirete tercih eder. Netice olarak bu aldanış, Allah’ı inkâr veya kulluğun gereklerini ihmal olarak tezahür eder.

Yazımızın başında ilk on ayetinin mealini verdiğimiz sure-i şerifenin ismi olan “Tegâbün”, “aldanma veya kâr-zarar hesabı” manasındadır.

Surenin dokuzuncu ayetinde mealen; “Mahşer vaktinde sizi toplayacağı gün, işte o bir Tegâbün (bir kâr ve zarar) günüdür…” buyurulmuş, kaçınılmaz bir kâr – zarar muhasebesi ile karşı karşıya bulunduğumuz açıkça ihtar edilmiştir.

O insanın en büyük, en önemli günde kârlı ya da zararlı çıkmayı belirleyen, bu dünyada yapılıp edilenlerdir. Bütün hedefi, hırsı, gayreti sadece dünya olanlar defteri zararla kapatmış olacaklar; tam bir iman ile sâlih amel işleyenlerin ise hataları örtülecek ve cennetle mükâfatlandırılacaktır.
Fahr-i Kâinat Efendimiz s.a.v. buyuruyor ki:

“Dünya ile ahiret birbirine kumadır. Biri razı olsa diğer darılır.” (İbn Hibbân, es-Sahîh, nr. 6019; İbnü’l Mübarek, ez-Zühd, 594)

Bu hayat, dünya geçip gittiğimiz bir köprü gibidir. Ahiret ise kalıcı yurdumuzdur. Bu dünyadaki halimizin ve yaptıklarımızın karşılığını azap yahut ödül olarak göreceğimiz yerdir. Öyleyse yapmamız gereken, kalbimizi geçici olandan çekip, asıl ve ebedi olana yönelmektir.

İkinci bin yılın yenileyicisi İmam-ı Rabbânî k.s. bir emîre yazdığı mektubunda şöyle buyuruyor:

“Ey oğul! Bu dünya bir imtihan ve sıkıntı yeridir. Görünüşü her çeşit süslerle bezenmiştir. Yüzü, renk renk beneklerle ve çizgilerle renklendirilmiş, saç örgüleriyle, sahte yanaklarla zoraki güzelleştirilmiş çirkin bir kadının yüzüne benzer.

İlk bakışta hoş gözükür. Güzel, taze ve parıltılı olduğu sanılır. Gerçekte ise üzerine güzel koku serpilmiş bir leşe, kurtların ve sineklerin üşüştüğü bir çöplüğe benzer. Susuz insanın su zannettiği bir serap gibi gerçekte harabe ve devamı olmayan kısacık bir andır. Leziz şeker görüntüsünde bir zehirdir. Bu çirkinliği ve kaba sabalığı ile beraber, kendine teslim olanlara karşı muamelesi anlatılanlardan çok daha kötüdür.

Ona aşık olan, düşmüş ve çarpılmış sayılır. Ona tutulan deli ve aldatılmıştır. Her kim onun görüntüsüne vurulursa, onun yüzüne ebedî hüsran damgası vurulur. Onun tadına bakıp onunla yetinen, güzelliğini temaşaya takılan kişinin nasibi sonsuz bir pişmanlıktır.”

Ne var ki İmam-ı Rabbanî hazretlerinin bahsettiği pişmanlık ahirettedir ve faydasızdır. İnsanoğlunun dünyanın gelip geçici olduğunu, asıl işinin iman ve sâlih amellerle ahirete hazırlık olduğunu fark edeceği, buna göre istikametini belirleyeceği yer dünyadır. Dünyanın hakiki kıymeti de budur.
Fahr-i Kâinat Efendimiz s.a.v. buyuruyor ki: “Allah Tealâ’nın bir kuldan yüz çevirdiğinin işareti, kulun kendisini ilgilendirmeyen işlerle meşgul olmasıdır.” (Beyhakî, ez-Zühd, nr. 72; Ebû Nuaym, Hilye, 9/343)

İnsan bütün himmetini dünyaya yönelttikçe Allah Tealâ’dan da uzaklaşır, istikametini kaybeder. Bunun için “El kârda gönül Yar’da” ifadesi daima hatırlanmalıdır. Burada elin kârda olması, helalinden yaptığımız her şey; evimiz barkımız, işimiz gücümüzdür. Yar ise Cenab-ı Hak’tır.

Yine İmam-ı Rabbânî k.s. buyuruyor: “Çok iyi düşünmek ve kalbi çalıştırmak gerekir. Yarın kıyamet gününde pişman olmak ve hüsrana uğramaktan öte bir şey yoktur. Çalışma zamanı şüphesiz gençlik çağıdır. Akıllı olan, hayatının bu dönemini zayi etmeyip fırsatı değerlendirir.

Çünkü ilerisi belirsiz ve kapalıdır. Herkes ihtiyarlık çağına ulaşamaz. Ulaşsa bile kendisini toparlaması mümkün olmayabilir. Bunun da mümkün olduğunu kabul etsek bile, güçten kuvvetten düşmüş olduğu ihtiyarlık döneminde yükümlü olduğu vazifeleri tam olarak yerine getirmeye güç yetiremeyebilir. Ama şu an içinde manevi yönden toparlanma sebeplerinin hepsi mevcuttur.”

Kulun hedefi, istikametini bulmak, istikamet üzere kalmak olmalıdır. Yani hem dünya hem ahiret için çalışırken maksadını Allah rızası olarak belirlemelidir. Bunun yolu da bu yüce gayeye gönül vermiş, her hal ve hareketini bu istikamet üzere belirleme gayretinde olanlarla beraber olmaktır.

 


* BENZER KONULAR

Salih Kul Olmanın Yolu Kur’ân ve Sünnet’tir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:42:10 ÖÖ]


Ahd ve Ahdin Gereği Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:37:16 ÖÖ]


İman Amel ve Salih Amel Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:29:54 ÖÖ]


Peygamberimizin Ticari Muamelelerle İlgili Tavsiyeleri Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:20:53 ÖÖ]


Sağlık ve Afiyet Nimeti Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:04:27 ÖÖ]


Saadet Asrı Adanmış Hayatlar Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:10:20 ÖÖ]


İhsan ve Tefekkür Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:03:23 ÖÖ]


Takva ve Muttaki Gönderen: türkiyem
[Dün, 07:58:21 ÖÖ]


Tam bir teslimiyet Gönderen: türkiyem
[Dün, 07:53:57 ÖÖ]


İman ve Mü’min Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:43:37 ÖÖ]


Evlilikte Amaç Ne Olmalı Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:12:39 ÖÖ]


En Şiddetli Düşman Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:02:48 ÖÖ]


Komşu Komşunun Külüne Muhtaç Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:53:30 ÖÖ]


Yaratılış Gâyemiz İbâdettir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:45:12 ÖÖ]


Rıfat Kaynak - Single Eserleri 320 + Flac Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 22, 2024, 06:32:12 ÖS]


Diyetisyen Gözüyle Hamileliğe Hazır Mısınız Gönderen: anadolu
[Nisan 22, 2024, 06:18:47 ÖS]


Peygamber’le Birlikte Yaşamak İçin Gönderen: anadolu
[Nisan 22, 2024, 06:10:25 ÖS]


Yetimin Duyguları Gönderen: anadolu
[Nisan 22, 2024, 05:46:08 ÖS]


Ölüm Var Ölümden Ölüme Fark Var Gönderen: anadolu
[Nisan 22, 2024, 05:41:21 ÖS]


Nefis Mücadelesi Gönderen: anadolu
[Nisan 22, 2024, 05:36:00 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41