Gönderen Konu: Yaşlılık  (Okunma sayısı 281 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2139
Yaşlılık
« : Mart 14, 2020, 08:08:55 ÖÖ »
Yaşlılık

Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de “Allah, sizi güçsüz olarak yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından bir güç veren, sonra gücün ardından bir güçsüzlük ve yaşlılık verendir.” (Rum, 54) ayet-i kerimesiyle çocukluktan yaşlılığa insan hayatının merhalelerine işaret edilerek, güçsüzlük ve yaşlılığın kaçınılmaz bir süreç olduğu belirtilmiştir. Şüphesiz hayatın böyle farklı merhalelerden oluşmasında pek çok hikmetler vardır. Hayatın son evresi olan ve Kur’an’ın “erzeli’l-umur” (ömrün en zor/en güç çağı) (Nahl, 70) adını verdiği yaşlılık dönemi, fiziki olarak güçsüzlük dönemi olsa da, ömür boyu elde edilen bilgi ve tecrübelerin ışığında bir muhasebe ve olgunluk dönemi olması bakımından önemli bir evredir.

Dünya hayatının geri döndürülemez akışı, kulun sürekli olarak bir muhasebe bilincine sahip olmasını gerektirmektedir. Yaşlılık dönemi, insanın o zamana kadar farklı yönlere çevirdiği ilgisini tekrar kendisine çevirmesi ve gönül dünyasını daha da zenginleştirmesi için önemli bir fırsattır. Derin bir muhasebe bilinci elde etme imkânına sahip olan yaşlılar, gerek söz ve davranışlarına yansıyan olgunlukları, gerekse bu döneme kadar elde etmiş oldukları bilgi ve tecrübe birikimleri ile diğer insanların güvenine mazhar olurlar. Bu açıdan yaşlılar, hayat tecrübeleri sayesinde gençlerin yükünü hafifleten, hayatın anlamına dair onları bilgilendiren ve yönlendiren bir rehber konumundadırlar. Yaşlılarımız aynı zamanda geçmiş ile gelecek arasında köprü vazifesi gören, dinî değerlerimizi ve kültürel mirasımızı bugüne taşıyan değerlerimizdir.

Yüce dinimiz, insana saygı ve sevgiyi temel ahlaki görevlerimiz arasında zikretmiş, büyüklere karşı sergileyeceğimiz davranışlar konusunda önemli tavsiye ve uyarılarda bulunmuştur. Bu doğrultuda bütün yaşlılara karşı şefkat ve hürmet vazifemiz olmakla birlikte, anne babamıza göstermemiz gereken saygı ve merhametin ayrı bir önemi vardır. Nitekim Yüce Allah: “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ve ana-babanıza iyi davranmanızı kesin şekilde emretti. Eğer onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara ‘öf’ bile deme…” (İsrâ, 23-24) buyurmaktadır.
Rahmet ve şefkat peygamberi Hz. Muhammed (s.a.s.) de bize, insanlara karşı daima merhametli, güler yüzlü, yardım sever olmayı öğütlemiş, "Küçüklerimize merhamet etmeyen ve büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir." (Tirmizi, Birr, 15) buyurarak küçükleri koruyup onlara merhamet etmekle büyüklere saygı göstermenin birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğunu belirtmiştir.

Doğumla başlayan ve ölümle sona eren hayat yolculuğu her canlı için mukadder bir süreçtir. Bu açıdan her bir çocukta kendi çocukluğumuzu, her bir yaşlıda ise kendi yaşlılığımızı görmemiz gerekir. Unutmayalım ki; bugün anne-babalarımızın ve yaşlılarımızın bizden beklediği, yaşlandığımızda bizim çocuklarımızdan bekleyeceğimiz şeylerden daha fazlası değildir.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2139
Ynt: Yaşlılık 1
« Yanıtla #1 : Mart 14, 2020, 08:11:19 ÖÖ »
Yaşlılık  1

İnsan hayatının dünyadaki kısmının sona doğru yaklaştığının göstergesidir yaşlılık. Bu yönüyle yaşlılık her insanın yaşam sürecinin son ve kaçınılmaz bir dönemidir. Bu dönem, coğrafi yapı, kalıtsal özellikler, psikososyal ve sosyo-ekonomik şartlar, yaşama biçimi, geçirilen hastalıklar ve insanın bu dönemi algılama biçimine göre değişiklik arz eder. Bu dönemde insanın bedenen kuvvetten düşmesi, eski güç-kuvvet ve güzelliğini kaybetmesi, bazı hastalıkların yavaş yavaş kapıyı çalması, görürken görmez olmak, yürürken yürüyemez olmak, akli melekelerini yeterince kullanamamak gibi fiziksel ve zihinsel anlamda bir gerilemenin yaşanması insanı tedirgin eder, dahası mutsuz eder. Çünkü insan sahip olduğu değerleri kaybetmek istemez.

Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim insanın doğumla başlayan hayat serüveninde fiziki yapısındaki iniş-çıkışı ve yaşlılık döneminde karşılaşacağı güçsüzlük halini şöyle ortaya koyar: “Sizi güçsüz yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından kuvvet veren ve sonra kuvvetin ardından güçsüzlük ve ihtiyarlık veren Allah’tır. O dilediğini yapar.” (Rum, 54) Bir başka ayette ise yaşlılığın insan ömrünün en zor dönemi olduğu vurgusu yer almaktadır: “Sizi Allah yarattı; sonra sizi vefat ettirecektir. Daha önce bilgili iken hiçbir şeyi bilmez hale gelsin diye sizden bazı kimseler ömrün en güç çağına kadar yaşatılacaktır.” (Nahl, 70)

İnsanın bu dönemde fiziksel anlamda yaşadığı sıkıntılar ister istemez onun psikolojisine de olumsuz olarak yansımaktadır. Ara sıra kendi kendine konuşma, unutkanlık, geçmişe odaklanma, şimdiki nesli beğenmeme ve eleştirme, anlattıklarını yineleme gibi davranışlarıyla çevresindeki insanlarla, hatta en yakın akrabalarıyla bile iletişimde problemler yaşar hale gelir. Artık kimsenin kendisini sevmediği, anlamadığı, düşündüklerine değer vermediği, kendisinin bulunduğu yerde bir fazlalık gibi görüldüğü zehabına iyiden iyiye kendini kaptırır. Elbette bu ruh haline kapılmasında çevresindeki insanların etkisi de büyüktür. Bu tür durumlarda genellikle her iki tarafında sergilediği yanlış davranışlar vardır. Bu bakımdan yaşlılık psikolojisi çoğu kez kişinin yanlış adımlar atmasına ve kendisini mutsuz hissetmesine sebebiyet vermekle birlikte yaşlıların psikolojisini anlamayan insanların (yakın akrabaları olsa bile) onların davranışlarına verdiği tepkiler de önemli ölçüde yaşlılara zarar vermektedir.

Kültürel değerlerin büyük ölçüde yitirildiği günümüz toplumlarında yaşlılar, ailede bir fazlalık gibi algılanmaya başlanmıştır. Bu anlayış son zamanlarda Türk aile yapısı için de söz konusu olmaya başlamıştır ve yaşlıları son derece olumsuz olarak etkilemektedir. Oysa ömürlerinin büyük bir kısmını ailesine, toplumuna ve ülkesine hizmetle geçirmiş bu insanların, yaşlandıkları ve bakıma muhtaç oldukları dönemde ömürlerinin sonuna kadar insan onuruna yakışır bir şekilde ilgiyle, sevgiyle kuşatılmaları ve bütün ihtiyaçlarının yüksünmeden karşılanması en doğal haklarıdır.

Hz. Mevlana: “Gençlerin aynada göremediklerini, yaşlılar bir tuğla parçasında okurlar” der. Yaşlılar yılların birikimi ve deneyimine sahiptir. Bu, ücretle satın alınabilecek bir şey değildir. Bir toplum için bu deneyim ve birikimin heba edilmesi düşünülemez. Asırlarca Türk aile yapısı içinde yaşlılar sözü dinlenilen, tecrübelerinden istifade edilen, geçmişi geleceğe bağlayan, gelenek, görenek ve kültürü genç nesillere aktaran saygın birer büyük olarak baştacı edilmişler, ailenin bereketi sayılmışlardır. Aile ile ilgili önemli kararlar hep onlarla istişare edilerek alınmıştır. Pek çoğumuz küçükken ninelerimizin söylediği ninnileri hâlâ hatırlarız. Dedelerimizin bizi şefkatle bağrına bastığını, yürümeye başladığımızda ise bizi parka, bahçeye oyun oynamaya veya camiye götürdüğünü hiç unutmayız. Bu durum onların aile ve toplumla bağlarını güçlendirmiş, ayrıca yaşlanma döneminde genel olarak yaşlılarda meydana gelen kendini yalnız hissetme kaygısına da engel olmuştur.

Sonbahar mevsiminde ağaçların yapraklarını dökmesi gibi yaşlılar bu dönemde yaşadıkları hastalık, sıkıntı, elem ve kederlerle günahlarından arınırlar. Müslüman yaşlı bir insan artık ömrün son demlerini yaşadığının bilinci içinde daha çok ibadete ve duaya yönelir, hayır hasenat yapmaya çalışır, kimsenin kötülüğünü istemez, herkese iyi muamele etmeye çalışır. Ağırbaşlı ve olgun kişiliği ile toplum içinde saygın bir yer edinir. Hz. Peygamber (s.a.s.) de bir sahabinin “hangi insan daha hayırlıdır?” sorusuna “ömrü uzun, ameli güzel olan” şeklinde cevaplandırmış, “hangi insan daha kötüdür?” sorusuna da “ömrü uzun, ameli kötü olandır.” (Tirmizî, Zühd, 22) cevabını vererek yaşlılık döneminde güzel amallere yönelmenin önemini vurgulamıştır.

Anadolumuzda güzel hasletlere sahip dedeler nineler -sayıları azalsa da- halen mevcuttur. Hele onların birbirleriyle olan münasebetleri yok mu? İnsanı imrendirir. Birinin başı ağrısa veya ayağına bir diken batsa bunun acısını diğeri yüreğinde hisseder. Birbirlerine olan sevgi ve şefkatlerini bugünün yeni evlenen çiftlerinde bulmak güçtür. Yaşlılık dönemi onlar için ayrı bir güzellik taşımaktadır. Bunu yüzlerindeki nurdan ve tebessümden anlarsınız.

Bu anlattıklarımla şu noktaya varmak istiyorum. Her dönemin kendine has olumlu ya da olumsuz özellikleri vardır. Yaşlılık döneminin sıkıntıları biraz fazla olmakla birlikte istenirse bu dönem de huzur ve mutluluk içinde geçirilebilir. Bu dönemin en büyük handikapı yalnızlık hissidir. Oysa gerçek yalnızlık kişinin yaratıcısından uzak kalmasıdır. Bu dönemi bizi yaratan yüce Rabbimizle gönülden güçlü bir iletişim kurarak gerçek mutluluğu yudum yudum içerek yaşamak mümkündür. Ayet-i kerimede “Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” (Ra’d, 28) buyrularak bu gerçeğe dikkat çekilmektedir.

Şunu da belirtmeliyiz ki, yaşlılık dönemi özel bir dönemdir. Bu dönemde yaşlılara daha bir özenle yaklaşılmalı, sevgi ve saygıda kusur edilmemeli, maddi ve manevi ihtiyaçları karşılanmalıdır. Sevgili Peygamberimiz’in biz Müslümanlara tavsiyesi de budur: “Küçüklerimize merhamet, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.” (Tirmizi, Birr, 15) O yüce peygamber hayatı boyunca yaşlılara hep şefkatle muamele etmiş, karşılaştığında hal ve hatırlarını sormuş, zaman zaman gönül alıcı şakalar yapmış, onları üzmemiş ve ümmetinin de üzmesini istememiştir. Nitekim Mekke’nin fethedildiği gün Hz. Ebu Bekir yaşlı ve âmâ olan babasının elinden tutmuş Allah Rasulü’nün huzuruna getirmişti. Hz. Peygamber (s.a.s.): “Neden yaşlı adamı evinde bırakmadın? Ben ona gelirdim.” buyurmuştur. Onun eğitiminden geçen ashab-ı kiram da aynı ahlaki özellikleri göstermiş ve yaşlılara karşı daima nazik davranmış, iyilik ve fazileti yaşlılara hizmette görmüşlerdir. Hz. Ömer’den şöyle bir olay rivayet edilir: “Medine’nin kenar mahallelerinden birinde bir yaşlı kadın vardı. Her sabah onun ihtiyaçlarını görmek üzere yanına giderdim fakat her gittiğimde birisinin benden evvel gelerek yaşlı kadının ihtiyacını karşıladığına şahit olurdum. Merak ettim ve bir gün erkenden gelerek oraya gizlendim. Bir de ne göreyim, sabahın erken vaktinde gelip yaşlı kadının ihtiyacını gören Hz. Ebu Bekir idi.”

Her şeyi maddileştiren ve artık hayata sadece maddi bir pencereden bakma gibi bir yanılgı içinde olan günümüz insanı daha fazla mutlu olayım derken kendi dünyevi ve uhrevi mutluluğuna zarar verir hale gelmiştir. Mutluluk bireyselleşmekte, bencilleşmekte değil; sevmekte, paylaşmakta, bütünleşmekte ve kaynaşmaktadır. Yaşlıların evden, aileden toplumdan dışlanması, bu güç dönemlerinde kalplerinde derin yaralar açmakta ve hayatın zorluklarına karşı onları savunmasız bırakmaktadır. Bu nedenledir ki, başta ailesi ve yakın akrabaları olmak üzere yaşlıların bütün toplum tarafından sahiplenilmesi, kucaklanması hem onları hem de toplumu mutlu edecektir.

 


* BENZER KONULAR

Müslümanlar Kazanımlarını Ne Zaman Kaybederler Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:05:29 ÖÖ]


Savrulsak Da Beraberiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:41 ÖÖ]


Egemenlik Kimde Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:50:29 ÖÖ]


Yolumuzun Esası Zaruri Olan İle Yetinmektir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:57 ÖÖ]


Vakit İnsanın Sahip Olduğu En Değerli Varlığıdır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:35 ÖÖ]


Engin Titiz - Single Eserleri Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:55:37 ÖS]


Hakan Bayraktar - Albümdışı Ve Single Eserler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:46:16 ÖS]


Salih Kul Olmanın Yolu Kur’ân ve Sünnet’tir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:42:10 ÖÖ]


Ahd ve Ahdin Gereği Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:37:16 ÖÖ]


İman Amel ve Salih Amel Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:29:54 ÖÖ]


Peygamberimizin Ticari Muamelelerle İlgili Tavsiyeleri Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:20:53 ÖÖ]


Sağlık ve Afiyet Nimeti Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:04:27 ÖÖ]


Saadet Asrı Adanmış Hayatlar Gönderen: türkiyem
[Nisan 23, 2024, 08:10:20 ÖÖ]


İhsan ve Tefekkür Gönderen: türkiyem
[Nisan 23, 2024, 08:03:23 ÖÖ]


Takva ve Muttaki Gönderen: türkiyem
[Nisan 23, 2024, 07:58:21 ÖÖ]


Tam bir teslimiyet Gönderen: türkiyem
[Nisan 23, 2024, 07:53:57 ÖÖ]


İman ve Mü’min Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 23, 2024, 07:43:37 ÖÖ]


Evlilikte Amaç Ne Olmalı Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 23, 2024, 07:12:39 ÖÖ]


En Şiddetli Düşman Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 23, 2024, 07:02:48 ÖÖ]


Komşu Komşunun Külüne Muhtaç Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 23, 2024, 06:53:30 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41