www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ

FANİDUNYA NET iSLAMİ YAŞAM HAYAT TOLUM VE AİLE => İSLAMİ YAŞAM HAYAT TOLUM VE AİLE => İnsan ve Hayat => Konuyu başlatan: türkiyem - Mayıs 15, 2019, 07:48:44 ÖÖ

Başlık: KALBİ TEDAVİ İÇİN
Gönderen: türkiyem - Mayıs 15, 2019, 07:48:44 ÖÖ
KALBİ TEDAVİ İÇİN

Güzel ahlâk peygamberin sıfatı ve sıddîkların en makbûl amelleridir. Aslında güzel ahlâk, îmânın yarısıdır. Takvâ sahiplerinin mücâhe-delerinin meyvesidir. İbâdet edenlerin riyâzetidir.

Kötü huy ise, öldürücü bir zehir, insan beynini kemiren bir tehlike, açık bir zillet, bir rezâlettir.

Allah’tan uzaklaştıran bir pislik ve sahibini şeytan yoluna iten bir kötülüktür. İyi ahlâk, kalben cennet nîmetlerine açılan ve Rahman’a yaklaştıran bir kapı olduğu gibi, kötü huy da kalpleri saracak olan ve Allah Teâlâ’nın yaktığı cehennem ateşine açılan bir kapıdır. Kötü huy, nefsin hastalığı ve kalbin marazıdır. Şu var ki, bedenî hastalıklar maddî hayatı yok eder, kalbî hastalıklar ise ebedî hayatı mahveder.

Fânî, dünya hayatını sona erdirecek olan cismânî hastalıklardan korunmak için ilâç terkiplerini öğrenmekte tabiplerin şiddetle dikkat ve îtina göstermeleri gerektiği gibi, ebedî hayatı mahvedecek olan kalp hastalıklarını tedâvi edecek ilâç terkibini öğrenmenin daha mühim olduğu meydandadır. Tıbbın bu kısmını öğrenmek her akıl sahibine borçtur. Zîra hastalıklardan salim bir kalp düşünülemez. Tedâvi cihetine gidilmez ve kendi başına terk edilirse yığılır, dertler çoğalır ve sahibine galebe çalarak onu çökertir. İnsan önce bu hastalıkların menşeini, nereden meydana geldiklerini bilmeye, yani teşhis sonra da izâlesi için ilâç aramaya muhtaçtır.

Allah Teâlâ’nın:

“Kendini arıtan saadete ermiştir” (Şems Sûresi, 9) âyetinden muradı budur. Kalbi ihmal noktasında da:

“Onu fenalıklara gömen kimse de ziyana uğramıştır.” (Şems Sûresi, 10) âyetiyle ihtar etmektedir.

İmam Gazâlî kuddise sirruh hazretleri yukarıdaki sözleri ve âyet-i kerîmelerle seyr ü sülûk yoluna müracaat etmenin kaçınılmaz bir yol olduğuna işaret buyurmuşlardır.

Kur’ân-ı Kerîm’de sarih olarak, nefs-i emmâre, nefs-i levvâme, nefs-i mülhime, nefs-i mutmainne makamları görülmektedir.

Kötü huylardan halas olup, islâmî güzel ahlâkla mütehallik olabilmek için de, kalbin tasfiyesi, nefsin tezkiyesi için çalışmak lâzımdır. Bunu da kişi tek başına başaramaz.

İslâm ahlâkının inceliklerinden habersiz olan bazı kimseler derler ki:

Ben Allah Teâlâ’yı bilirim, alan veren O’dur. Vasıtayı sebep kılan da yine odur.

Amennâ bu söz doğrudur, fakat vasıta olana iyiliğinden dolayı teşekkür etmek de İslâmî âdaptandır. Sûfîlerin iyiliğe teşekkürü, Allah Teâlâ’ya tevekküllerinin kemâlinden, tevhîd inancının sâfiyetinden, mâsivâya nazar etmemelerinden ve nîmetleri Allah Teâlâ’dan görmelerindendir.

Bu nezâketi göstermeyi Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin yüksek ahlâkına uymak gayesiyle yaparlar.

İyi huylu olmak ve iyi huyu muhafaza etmek için sâlihlerle, sâdıklarla, yani içi dışı doğru iyi huylu, seciyeli insanlarla arkadaşlık etmeli, bunlarla ülfet etmelidir.

İnsan kimle arkadaşlık ederse onun hâlini alır. Ahlâk hastalık gibi bulaşıcıdır. Bunun için kötü ahlâklı kimselerden mümkün olduğu kadar kaçınılmalıdır.

Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz:
“İnsanın dîni arkadaşının dîni gibi olur” buyurmuşlardır.

Kötü huyları terk etmek için gayretli, azimli olup fâidesiz şeylerden, hafif hareketlerden, kırıcı şakalaşmalardan kaçınılmalı. İnsan zamanının kıymetini bilip, Allah’ın emrettiği şekilde hayatını nizama koymaya yeltenmelidir. Bilhassa gayr-i ahlâkî kötü neşriyattan da uzak durmalıdır. Sık sık ölümü hatırlamalı, cehennemin azabını ciddiye almalıdır.