Gönderen Konu: 5. BÖLÜM SARANIN VE CİNNİ HASTALIKLARIN HAKİKATİ VE İLACI  (Okunma sayısı 376 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
5. BÖLÜM SARANIN VE CİNNİ HASTALIKLARIN HAKİKATİ VE İLACI

5.1- SARANIN HAKİKATİ

Sara, insanın aklının gitmesi ile hasıl olur ki; bayılan veya kendini kaybeden insan ne konuştuğunu, ne yaptığını bilmez. Bu da iki türlüdür:

1- Beyin damarlarında veya beyinde olan herhangi bir rahatsızlık sebebi iledir ki; bu tıbbîdir. Hastalığın şekli şöyledir. Hasta bayılır, ağzından köpük gelir, vücudu kasılır, bazen dilini ısırır, yüzünün rengi değişir, gözleri bir noktaya takılıp kalır. Bu hal, iki veya üç dakika, en fazla beş dakika sürer. Beyindeki rahatsızlığın fazla olması sebebi ile kasılma ve dişlerini sıkma olayı olmadan bu hastalık bir veya iki saatte sürebilir. Maalesef hastalık tıbbî olduğu halde doktorlar bu hastalığı tedavi etmekten acizdirler.

2- Bu bayılma türüne yakın bir cinni bayılma, yani cinlerin insanın vücuduna girerek bayıltması da vardır ki, aynen beyinden gelen bir rahatsızlık gibi olur. Onu gören doktor hastalığın beyinden olduğunu söyler. Fakat beyin filmi veya elektrosu çekildiğinde beyinde herhangi bir şey gözükmez. (Acziyetlerini de itiraf etmezler.)

Cinlerin, insanların vücutlarına girerek başka bayıltma usulleri de vardır ki, hasta bu bayılma türünde ya ölü gibi yatar yahut da çığlıklar atar. Bunlara ilerde misaller vereceğiz. Önce saranın bazı kısmının cinlerden olduğuna Kur'an ve hadisten delil verelim:

سورة البقرة (2) ص 47.

الَّذِينَ يَأْكُلُونَ الرِّبَا لاَ يَقُومُونَ إِلاَّ كَمَا يَقُومُ الَّذِي يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسِّ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُواْ إِنَّمَا الْبَيْعُ

مِثْلُ الرِّبَا وَأَحَلَّ اللّهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَا فَمَن جَاءهُ مَوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّهِ فَانتَهَىَ فَلَهُ مَا سَلَفَ وَأَمْرُهُ إِلَى اللّهِ وَمَنْ عَادَ فَأُوْلَـئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ {275}

"Faiz yiyenler, ancak şeytanın dokunup çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar." (Bakara: 275) imam Kurtubî, "bu ayet cinin insanı çarpıp saralattığına işarettir" buyuruyor.

Cinin insanın cesedine girmesi Allah'ın kitabı, Rasulüllah'ın sünneti, sahabeden bazıları ile Müslümanların imamları tarafından sabit olmuş, kabul edilmiş bir gerçektir.

Ümmü Eban, binti Elvazia'dan, o da babasından rivayet ediyor; "Babam, mecnun olan oğlunu veya kız kardeşinin oğlunu Rasulüllah'ın yanına götürdü ve "Ey Allah'ın Rasulü, yanımda oğlum veya kız kardeşimin oğlu var, size dua buyurmanız için getirdim" dedi. Bir şeyin üzerine binili olarak (deve veya at) elleri de bağlı olduğu halde getirdiler. Rasulüllah "onu bana iyice yaklaştırın, arkası benden tarafa olsun" buyurdu, dediğini yaptım. Rasulüllah elbisesinin arkasını yukarı kaldırdı ve onu vurmağa başladı. Elini o kadar kaldırıyordu ki, koltuğunun altı gözüküyordu.

Bu esnada "çık ey Allah'ın düşmanı" diyordu. Baktım çocuğun bakışları değişti, düzgün bir şekilde bakıyordu. Sonra Rasulüllah onu önüne oturttu, biraz su ile yüzünü mesh etti ve ona dua etti. Sonra ben ondan daha iyisini görmedim." (Ahmed, Ebu Davud)

Bu hadiste ihtiyaç ve zaruret esnasında cinni olan hastanın dövülmesine işaret vardır.

İmam-ı Ahmet'in Müsned'inde Yaleb, Mürre'den rivayet ediyor; "Rasulüllah ile bir seferde idik. Yolda 'jir çocuk ile oturan bir kadına rastladık. Kadın Peygamberimize, "bu çocuğuma bir bela isabet etti, günde kaç defa oluyor bilmiyorum" dedi. Peygamberimiz "Onu bana ver" buyurdu. Ben de onu Rasulüllah'a verdim. Çocuğun ağzını açtı ve onun ağzına üç defa nefes etti ve hakaretvari bir şekilde, "Ben Allah'ın kulu ve Rasulüyüm, sus ey Allah'ın düşmanı" dedi. Sonra çocuğu annesine verdi ve biz sefere devam edip gittik. Sonra geri döndüğümüzde kadın üç koyun ile duruyordu. Efendimiz çocuğun durumunu sordu. Kadın, "Seni hak olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki çocuğun hiçbir şeyi kalmadı. Şimdi bu koyunları otlatıyor. Koyunların bir tanesini Rasulüllah'a hediye etti. Efendimiz de kabul buyurdular."

İbni Abbas (r.a.) rivayet ediyor: "Bir kadın oğlu ile Rasulüllah'ın yanına geldi ve "Ya Rasulüllah oğlumda cinlerden rahatsızlık var. Sabah akşam bizi rahatsız ediyor" dedi. Peygamberimiz çocuğu eli ile mesh etti ve ona dua etti. Çocuk kustu ve çocuğun ağzından bir köpek yavrusu çıktı ve kaçıp gitti."

Ata bin Ebiy Rebah'dan mervidir. "İbni Abbas bana dedi ki, "sana cennetlik bir kadın göstereyim mi?" Bende "Evet" dedim. Şu siyah kadındır. Rasulüllah'a geldi, "Ya Rasulüllah beni sara tutuyor ve açılıyorum, bana dua et." Rasulüllah "istersen dua edeyim, Allah sana afiyet versin, istersen sabr et karşılığında cenneti kazan" Kadın, "Ben sabrediyorum, dua edin üstüm açılmasın" dedi. Efendimiz dua etti. (Müslim bi şerhi Nevevi) Bu kadının sarası cinlerdendi.

Abdurrahman b. Ebu Leyla'dan o da babasından rivayet ediyor: "Biz Rasulüllah ile beraber oturuyorduk, bir Arabi geldi ve "Ya Rasulüllah benim kardeşim rahatsız" dedi. Efendimiz "rahatsızlığı nedir?" buyurdu. "Cinlendi" dedi. Efendimiz "git onu bana getir" dedi. Gitti getirdi ve Peygamberimizin elleri arasın?, oturttu. Ben Peygamberimizin şu duayı okuduğunu işittim. Fatiha, Sûre-i Bakara'nın evvelinden dört ayet, Sûre-i Bakara'nın 163-164. ayetleri, Ayet-el Kürsi, Sûre-i Bakara'nın 285-286. ayetleri, Ali İmran'ın 18. ayeti, Araf Sûresi'nin 54. ayeti, Sûre-i Sarfat'ın 1'den 10'a kadar ayetleri, Sûre-i Haşr'ın sonu, Sûre-i Çin'in ilk üç ayeti, Ihlas, Felak ve Nas. Arabî bir şeyi kalmadı iyileşti" dedi. (Sünen-i İbni Mace)

İmam-ı Eş'ari, ehli sünnet vel cemaat makalelerinde dediler ki, "cin saralının bedenine girer." Allah'u Teâlâ'nın da ayette buyurduğu gibi; "Faiz yiyenler ancak şeytanın dokunup çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. " (Bakara: 275)

Ahmed İbni Hanbel'in oğlu bir gün babasına, bazılarının cinin insan bedenine girdiğini inkâr ettiğini söyledi. Ahmed Ibni Hanbel, "Ey oğlum onlar dillerinin konuştuğunu yalanlıyorlar" dedi.

Taberi tefsirinde, Sûre-i Bakara'nın 275. ayeti için "sara ve cin çarpması" demektedir.

İmam Kurtubî ise saranın cinlerden olduğunu inkâr edip doktorluk olduğunu iddia edenler delidir demektedir.

Tabakalı Ashab-ı İmam-i Ahmed'de olduğu gibi, cin saralı olan kadının dilinden Imam-ı Ahmed'in gönderdiği tehditli habere "baş üstüne Ahmed isterse Irak'ı terk ederiz" dedi. Ahmet Ibni Hanbel'in arkadaşı Ebu Bekr'in nalını ile cariyenin yanına gittiğinde ise ona,"Ben bu cariyeden çıkmıyorum, sana itaat etmiyorum. O İbni Hanbel idi ki, Allah ve Rasulüne itaat ederdi, biz de ona itaat ile emr olunduk" sözü açık bir delildir ki, cin insanın içine girer.

Yukarıda verdiğimiz delillerden de anlaşıldığı gibi, cin insanın içine girer ve onu sara tutmasına sebep olur. Cinin başka bir şekilde daha insana musallat oluşu vardır ki, bu bazen çok açık alamet ile bilinir ki, sapasağlam bir insanın bir anda aklı gider mecnun oiur. Bunu bir misal ile açıklayalım:

18-19 yaşlarında bir kızı bana getirdiler. O gün hiçbir şeyi yokken mecnun olmuş. Ne konuştuğunu nerede olduğunu bilmiyor. Üzerine okudum. Cin içinden çıkar çıkmaz kız Allah (c.c.)'ın izni ile uykudan uyanır gibi kendine geldi.

Bir başka şekli daha vardı ki, cin insanın herhangi bir uzvuna girer ve orası devamlı ağrı ve sancı içinde olur. Doktorlara giderler doktorlar senin hiçbir şeyin yok deyip gönderir. Hatta bazen insanın ayaklarına girerler ve yürümez hale sokarlar. Böyle bir kız geldi, okuyunca cin içinden çıktı ve kız yürümeye başladı.

••• Sara hakkında tabibler ne diyor?

SARA (EPİLEPSİ)

Genellikle şuur kaybı ile birlikte olan ve nöbetlerle giden bir sinir sistemi hastalığıdır. Tıpta, "epilepsi" olarak bilinir. Bir sara nöbeti beyin fonksiyonunda kısa süreli bir bozukluk olarak tarif edilebilir. Bir grup beyin hücresi ani olarak elektrik deşarjı göstermekte ve nöbet ortaya çıkmaktadır. Nöbeti başlatan asıl sebebin sinir hücreleri arası akım geçişiyle vazifeli maddelerarası (nörotransmitterler) dengesizlik olduğu sanılmaktadır.

Sara, yaygın, (büyük nöbet ve küçük nöbet) veya fokal (kısmî nöbetler) olabilir. Yaygın nöbetlerde şuur kaybı vardır. Fokal nöbetlerde şuur, sinir sisteminin bazı mesafelerinde kalabilir. Anormal elektrik deşarjı beynin belli bir bölgesindedir. Ancak komşu bölgelere yayılıp, yaygın nöbete dönüşebilir.

Saranın bir kısmının sebebi bilinmez. Bunlar bilhassa çocuklukta başlar. İbni Sina, Kanun ismindeki tıp kitabında; sara hastalığını anlatırken cinden bahsetmektedir. Burada diyor ki; hastalıklara birçok maddeler sebep olduğu gibi, cinnin hâsıl ettiği hastalıklar da vardır ve meşhurdur. Sara hastalığının bir kısmı kafa içi hastalıklarından dolayıdır (kafa yaralanmaları, beyin tümörleri ve beyin damarları hastalıkları). Diğer bir kısım vakalar beyin dışı hastalıklara bağlıdır (kan şekeri azlığı, kanda üre artışı, kalb sektesi, bazı ilâçlar ve alkol alımı). Sara vakalarının % 6 kadarında da sebep titrek ışıktır. Bunların çoğuna da televizyon seyretmek sebep olur.

Büyük nöbet (Grand Mal):

Tonik-klonik nöbet de denen bu nöbet, halk arasında sara denince akla gelen nöbettir, herhangi bir yaşta başlayabilir. Büyük nöbet birçok safhadan meydana gelir. Aura denen ilk safhada hasta kaşıntı, koku, tat, mide ağrısı gibi bir his duyar. Böylece hasta nöbet geleceğini hissedebilir. Her zaman olmayabilir.Bundan sonra tonik safha başlar, hasta şuurunu kaybeder ve ayakta ise düşer. Bu düşmenin tedbirsiz olması, yâni düşerken kendini civarındaki ateş, su, uçurum gibi tehlikelerden veya hafif kazadan korunmaya kalkmaması, çok mühim bir hususiyettir. Hastanın bütün kasları aynı anda kasılır. Bu sebeple önce, bir çığlık duyulur. Hasta nefes alıp, veremez ve morarır. Ayrıca idrar ve dışkısını kaçırabilir, dilini ısırabilir. 30 saniye sonra derin bir nefes alır ve klonik safha başlar. Bu safhada kaslar bir kasılıp bir gevşediğinden vücutta silkinti hareketleri ortaya çıkar. Çene ve dil hareketleri sonucu tükürük köpük haline gelir. Bu safha da 30 saniye sürer ve sonra gevşeme safhası başlar ve hasta derin bir uykuya dalar. Görünüş komaya benzer ama hasta her an uyandırılabilir.

Küçük nöbet (Petit Mal):

Daha çok çocukluk çağında başlar. Ancak erişkinlikte de sürebilir, büyük nöbetlere yerini bırakabilir. Nöbete kısa süreli şuur kaybı eşlik eder. Bunların bir kısmında hasta tutulduğunda dik dik anlamsızca karşıya bakar. 10-15 saniye sürer ve gözden kaçabilir. 6-12 yaşında başlar. Bir kısmı daha nâdirdir ve kollarda ani hareketle belirli kısa süreli şuur kaybıyla kendini gösterir. Daha çok delikanlılık döneminde görülür. En az görülen tipinde hasta aniden şuursuz olarak yere düşer; fakat, hemen şuur yerine gelir geri kalkar. Bu da 2-6 yaşlarında başlar.

Fokal (Parsiyel) nöbetler:

Genellikle hastalığın yeri, beynin temporal lobudur. Koku, tat, işitme, görme halusinasyonları, hafıza bozukluğu gibi belirtiler olur. Genellikle ruhi değişiklikler eşlik eder. Nöbet sırasında şuur genellikle bozulur ama kaybolmaz, irâde dışı ağız hareketleri, yalanma, yutkunma sık görülür. Psikiyatrik hastalıkları taklit eder görünümünde olabilir.

Fokal nöbetlerin bir kısmı da adım adım ilerler tarzdadır (Jacksonian Epilepsi). Bunda deşarj bir yerde başlamakta ve komşu yerlere yayılmaktadır. Meselâ, bu nöbet bir el parmağından başlar ve omuzda sona erer; hasta son vaziyette asker selâmı verir gibidir. Bu nöbette şuur kaybı olabilir de olmayabilir de. Bu hastaların bir kısmında nöbetin olduğu kısım felçli kalır (Tedd felci).

Teşhis: Kesin teşhis, nöbetin görülmesi ile konur. Ancak bu her zaman mümkün olmaz. Nöbetin tarifi yardımcı olabilir. Byin eletrosu (Bkz. Elekroense falografi) teşhis koydurursa da bazen nöbetler arasında normal olabilir. Teşhisten sonra sebebin ne olduğu önemlidir. Genç erişkinlerde aniden başlayan tipi, genellikle beyin tümörüne bağlıdır. Yaşlılarda ise beyin damarları hastalığına bağlıdır. Ayırım için kafa filmleri ve bilgisayarlı kesitli beyin tomografisi (ÇAT, BBT) gibi tetkikler yapılır.

Tedavi: Sosyal, psikolojik tedavi ve ilâçlarla yapılır. Çocuksa okula devam etmelidir. Erişkinler, ağır işlerde çalışmaktan kaçınmalıdır. Adlî açıdan hastalar araç kullanamaz. Nöbeti teşvik eden faktörlere (meselâ bir kısmında televizyon seyretmek bir kısmında ruhî sıkıntı tetik çekebilir) dikkat etmelidir. Nöbet sırasında hasta yaralanmaktan korunmalı ve genel olarak ateşli, keskin, sivri ve sert cisimlerden uzak tutulmalıdır.

Başlıca sara ilâçları; fenitoin, fenobartial, karba-mazepin, süksinitin ve diazepam gibi ilâçlardır. Hiltit veya şeytan tersi adındaki zamkı, sara hastası koklar-sa iyi olur. Asa foetide denilen bu zamk, esmer, pis kokulu reçine olup, antspasmodik olarak, yâni sinirleri teskin edici olarak Avrupa'da.toz, hap ve ihtikan şeklinde adele ve sinir gerginliğini gidermek için kullanılmaktadır.

Status epileptikus (Bitmeyen nöbet): Hiçbir iyileşme zamanı olmayan devamlı birnöbettir. Çabuk kontrol edilmezse hasta ölebilir. Tedavisi Gcil olup, öncelikle solunum yolları açık tutulur. En iyi ilâcı klonazepam'dır. (Sağlık ansiklopedisi)

5.2- CİN ÇARPAN İNSANDA UYKUDA OLAN RAHATSIZLIKLAR

1. Uzun zaman sağa sola döner uyuyamaz, iyice dinlendikten sonra uyur.

2. Sebepsiz yere devamlı üzülür ve gece boyu devamlı sıkılır.

3. Bazı insanları görür onlardan çok sıkılır, korkar bir yerden yardım bekler yardım da göremez.

4. Çok korkunç rüyalar görür.

5. Rüyasında kedi, köpek, kurt, tilki, aslan, inek, fare gibi hayvanlar görür.

6. Dişlerini sıkar.

7. Uykuda çok ağlar veya güler veya çığlık atar.

8. Uykuda ah vah eder.

9. Uykuda şuursuz olur, kalkıp yürür.

10. Yüksek bir yerden düşüyormuş gibi olur.

11. Kendisini kabirde, pis yerlerde, korkunç yollarda görür.

12. Garip insanlar görür, siyah, çok kısa boylu, çok uzun boylu.

13. Çizgi gibi çok garip şeyler görür.

CİN çarpan İnsanda uyanık İken OLAN RAHATSIZLIKLAR

1. Sebepsiz yere başı ağrır.

2. ibadet etmekte, Allah'ı zikr etmekte çok zorlanır.

3. Beyin yorgunluğu.

4. Kasılma ve sinirlenmek.

5. Tembellik

6. Herhangi bir uzvunda doktorların sebep bulamadığı bir ağrı ve sancı.

5.3- CİN ÇARPMASI (Bedenin içine Girmesi)

1. Cin bedenin tamamına girer. Bedende ağrı, sancı ve titreme olur.

2. Herhangi bir uzva girer. Kol, ayak ve dil gibi.

3. Uzun zamandır cesettedir.

4. Gelir, vurur ve gider, daima cesedde kalmaz.

Bu uykuda ve uyanık iken olan sebeplerin hiç birisi olmadan cinin varlığını, cesedde olduğunu şu şekilde anlarız.

Hastanın kulağına okumaya başlayınca cin içeride ise açık alametler gözükmeye başlar. Hastanın bayılması, çığlık atması, titremesi, elini gözlerine kapatması gibi.

5. HASTAYI TEDAVİ ETME PROGRAMI

1. TEDAVİ EDECEK KİŞİNİN SIFATLARI

1. Ehli sünnet akidesi olan, itikadında yanlışlık olmayan ve ehli sünnet akidesini iyi bilen birisi olması.

2. Yaşantısına da ona göre olması.

3. Allah (c.c.)'ın ayetlerinin cinlere tesir edeceğine inanması.

4. Cin ve şeytanın hallerini bilmesi.

5. Şeytanın insanı nereden vuracağını iyi bilmek. Hastanın içindeki, cin'e "çık bunun içinden" dediğinde, "sana itaat ediyorum ve senin kerametin olarak çıkıyorum" dediğinde, "Allah'a ve Rasulüne itaat etmiş olduğun halde çık" demek.

6. Okuyanın evli olması iyidir.

7. Allah (c.c)'dan korkmak ve takva sahibi olmak, ayak kayması olunca hemen tevbe ile telafi edip bir daha o hataya düşmemek.

8. Haramlardan son derece sakınmak.

9. Allah (c.c.)'ı çok zikredenlerden olmak. (Kâmil bir şeyhden vird almış ise onu ara vermeden yapmak.) Rasulüllah (s.a.v.)'in gösterdiği ölçüler ile ki, bu bir kale misalidir. O kaleye girince Allah (c.c.)'ın izni ile düşmandan emin olunur.

10. Halis niyetli olup, Allah (c.c.) için yapıp, şöhret ve mal sevgisinden uzak olmak.

11. insan, Allah (c.c.)'a yakın, şeytandan uzak olursa, edep, ahlak ve zikrini ziyade ederse, Allah (c.c.)'ın izni ile şeytanını mağlub eder, dolayısı ile hastanın şeytanına da da tesiri olur. insan bunlardan aciz olur, zikr, ahlak, ilim sahibi olmazsa zaten kendi nefsine ve şeytanına mağlub olur, kendi şeytanına mağlub olan başkasına nasıl galib olur?

12. Kâmil bir veliden izin alırsa iyi olur.

2. HASTA

1. Hasta huzurda olacak, arkasından kendi olmadan okunma olmaz. Eğer kadın ise beraberinde mahremi veya başka kadınlar olacak, güzel kapanmış olacak, açılmamaya çok dikkat edecek.

2. Hasta Allah (c.c.)'ı çok zikir edecek, beş vakit namazlarını kılacak, şarkı türkü dinlemeyecek, televizyon seyretmeyecek. Diğer haramlardan da elinden geldiği kadar kaçacak.

3. Okunma esnasında, evde resim (canlı resmi) olmayacak. Hasta deli veya baygın değilse abdestli olacak.

4. Üzerinde ayet ve Rasulüllah (s.a.v.)'den gelen dualar haricinde karalamasyon muskaları yakacak.

5. Okuma usulü şu şekilde yapılacak?

Peygamberimiz (s.a.v.)'in ilerde anlattığımız bir hastayı okuduğu tertip üzere okuyacak ki, o da şöyledir.

Hafif sesle;

1. Fatiha,

سورة الفاتحة (1) ص 1

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ {1} الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ {2} الرَّحْمـنِ الرَّحِيمِ {3} مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ {4}

إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ {5} اهدِنَــــا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ {6} صِرَاطَ الَّذِينَ أَنعَمتَ

عَلَيهِمْ غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ{7}

2. Sûre-i Bakara'nın ilk dört ayeti,

سورة البقرة (2) ص 2.

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ

الم {1} ذَلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِّلْمُتَّقِينَ {2} الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ

وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ {3} والَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ وَبِالآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ{4}

3. Sûre-i Bakara'nın 163-164. ayetleri,

وَإِلَـهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ لاَّ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ {163} إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَاخْتِلاَفِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَالْفُلْكِ الَّتِي تَجْرِي فِي الْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ النَّاسَ وَمَا أَنزَلَ اللّهُ مِنَ السَّمَاءِ مِن مَّاء فَأَحْيَا بِهِ الأرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ الرِّيَاحِ وَالسَّحَابِ الْمُسَخِّرِ بَيْنَ السَّمَاء وَالأَرْضِ لآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ {164}

4. Ayet-el Kürsi,

اللّهُ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ {255}

5. Sûre-i Bakara'nın 285-286. ayetleri,

آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ {285} لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْساً إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْراً كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ {286}

6. Ali İmran'ın 18. ayeti,

سورة آل عمران (3) ص 52

شَهِدَ اللّهُ أَنَّهُ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ وَالْمَلاَئِكَةُ وَأُوْلُواْ الْعِلْمِ قَآئِمَاً بِالْقِسْطِ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ {18}

7. Araf Sûresi'nin 54. ayeti,

سورة الأعراف (7) ص 157

إِنَّ رَبَّكُمُ اللّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِي اللَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَثِيثاً وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِأَمْرِهِ أَلاَ لَهُ الْخَلْقُ وَالأَمْرُ تَبَارَكَ اللّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ {54}

8. Sûre-i Mü'minun'un son üç ayeti

سورة المؤمنون (23) ص 349

فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْكَرِيمِ {116} وَمَن يَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهاً آخَرَ لَا بُرْهَانَ لَهُ بِهِ فَإِنَّمَا حِسَابُهُ عِندَ رَبِّهِ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ {117} وَقُل رَّبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ{118}

9. Saffat 1'den 10'a kadar,

سورة الصافات (37) ص 446

وَالصَّافَّاتِ صَفّاً {1} فَالزَّاجِرَاتِ زَجْراً {2} فَالتَّالِيَاتِ ذِكْراً {3} إِنَّ إِلَهَكُمْ لَوَاحِدٌ {4} رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَرَبُّ الْمَشَارِقِ {5} إِنَّا زَيَّنَّا السَّمَاء الدُّنْيَا بِزِينَةٍ الْكَوَاكِبِ {6} وَحِفْظاً مِّن كُلِّ شَيْطَانٍ مَّارِدٍ {7} لَا يَسَّمَّعُونَ إِلَى الْمَلَإِ الْأَعْلَى وَيُقْذَفُونَ مِن كُلِّ جَانِبٍ {8} دُحُوراً وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌ {9} إِلَّا مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ ثَاقِبٌ {10}

10. Sûre-i Haşr'ın sonu,

سورة الحشر (59) ص 548

لَوْ أَنزَلْنَا هَذَا الْقُرْآنَ عَلَى جَبَلٍ لَّرَأَيْتَهُ خَاشِعاً مُّتَصَدِّعاً مِّنْ خَشْيَةِ اللَّهِ وَتِلْكَ الْأَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ{21} هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ {22} هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ الْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزِيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ{23} هُوَ اللَّهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْأَسْمَاء الْحُسْنَى يُسَبِّحُ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ {24}

11. Sûre-i Çin'in ilk üç ayeti,

سورة الجن (72) ص 572

قُلْ أُوحِيَ إِلَيَّ أَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِّنَ الْجِنِّ فَقَالُوا إِنَّا سَمِعْنَا قُرْآناً عَجَباً {1} يَهْدِي إِلَى الرُّشْدِ فَآمَنَّا بِهِ وَلَن نُّشْرِكَ بِرَبِّنَا أَحَداً {2} وَأَنَّهُ تَعَالَى جَدُّ رَبِّنَا مَا اتَّخَذَ صَاحِبَةً وَلَا وَلَداً {3}

12. İhlas, Felak ve Nas Sûreleri okuyup, hastanın sağ kulağına üflenir.

سورة الإخلاص (112) ص 604

قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ {1} اللَّهُ الصَّمَدُ {2} لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ {3} وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُواً أَحَدٌ {4}

سورة الفلق (113) ص 604

قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ {1} مِن شَرِّ مَا خَلَقَ {2} وَمِن شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ {3} وَمِن شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي

الْعُقَدِ {4} وَمِن شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ {5}

سورة الناس (114) ص 604

قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ {1} مَلِكِ النَّاسِ {2} إِلَهِ النَّاسِ {3} مِن شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ {4} الَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِ {5} مِنَ الْجِنَّةِ وَ النَّاسِ {6}

Ahmed b. Salih (r. aleyh) şöyle buyurdular: Bir cariye satın aldım. Cinler tarafından rahatsız edildi. Hastalandı. Ben de onu azad ettim. Sonra başka bir cariye satın aldım. O da evvelki gibi rahatsızlandı. Bir gün seccademin üzerinde otururken birden bir ses işittim başımı kaldırdım baktım bir kuş hayali bana selam verdi. Selamını aldım ve ona sen kimsin Allah, senden merhametini esirgemesin dedim. O da cevaben; "Ben cinlerdenim, ismim Ebu Zekeriyya. Senin cariyelerine isabet eden hastalıkların şifa bulması için dua öğretmeye geldim. O duayı okursan Allah (c.c.) şifa verir ve cariyelerin iyileşir." Kalemi aradım bulamadım. Cin bana hitaben "kalem Serîr'in altında" dedi. Ben de kalemi ve kağıdı aldım söylediklerini yazdım. Sonra cariyelerime okudum ertesi hafta iyileştiler. Hangi hastaya bu duayı okudumsa Allah'ın izni ile iyileştiler."

الحَمْدُ للهِ الذي رَفَعَ السَّماَءَ وَوَضَعَ الأرْضَ  وَنَصَبَ الجِباَلَ وَأرْسَلَ الرِياَحَ وَأظْلَمَ اللَيلَ وأضَاءَ النَّهَارَ وَخَلَقَ مَا يُرىَ وَمَا لاَ يُرَى وَلَمْ يَحْتَج فيهِ إلى عَوْنِ أحَدَ مِنْ خَلْقِهِ سُبْحَانَكَ مَا أعْظَمَ شَأنَكَ لِمَن تُفَكِّرُ في قُدْرَتِكَ عَلَوْتَ بِعُلُوِّكَ وَدَنَوْتَ بِدُنُوِّكَ وَقَهَرْتَ خَلْقَكَ بِسُلْطاَنِكَ فالمَعَادى لَكَ مِنْهُمْ النّاَرِ وَالمُذِلُّ لَكَ نَفْسَهَ فِي الجَنَّةِ أمَرْتَ بالدُعَاءِ وَتَكَفَّلْتَ بالإجَابَةِ رَدَّ قَضَائِكَ دُعَاءَنَا اِسْتَجِبْ لَنَا أنتَ القَوِىُّ فَلَيسَ أحدٌ أقْوىَ مِنكَ أنتَ الرَحيمُ فَلَيسَ أرْحَم مِنكَ رَحِمْتَ يَعْقُوبَ فَرَدَدْتَ عَلَيهِ بَصَرَهُ وَرَحِمْتَ يُوسُفَ فَنَجَّيتَهُ عَنِ الجُبِّ وَرَحِمتَ أيُّوبَ فَكَشَفْتَ عَنهُ البَلاَءَ اللهُمَّ إنِي أَسأَلُكَ وَأرْغَبُ إلَيكَ فإنَّكَ خَيرُ مَسئوُلٍ بِهِ كَمَنْ سَألَهُ مِنْكَ ياَ قاَصِم الجَبَابِرَةِ ياَ دَيَّانَ يَوْمَ الدِينُ يَا مَنْ يُحْيِي الْعِظَامَ وَهِيَ رَمِيمٌ {يس78} نَصَبْتَ لخَلْقِكَ أن يَمُرُّوا على أحَدْ من السَّيفِ وَأَدَقٍّ مِنَ الشَّعْرِ على جِسْرِ جَهَنَّمِ أنتَ اَبْتَلَيْتَ {فُلانً أو فُلانَة ابن أو بنت فُلانٍ أو فُلانَة} بِهَذِهِ الأوْجَاعِ وهذهِ الرِيَاحِ وهذهِ الأمْرَاضِ والأسْقَامِ وأنتَ القَدِيرُ على الذِّهاَبِ بِهاَ يَا أرحَمَ الرَحِمينَ {وَمَثَلُ الَّذِينَ كَفَرُواْ كَمَثَلِ الَّذِي يَنْعِقُ بِمَا لاَ يَسْمَعُ إِلاَّ دُعَاء وَنِدَاء صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لاَ يَعْقِلُونَ{171البقرة}   

- İmam-ı Gazali (R. Aleyeh) Havassul Kuran isimli kitabında bazı salihlerden nakl ederek buyuruyor ki; bir gece bir cariye kalkar ve bevl edilmeyecek bir yere bevl eder sonra onu sara tutar. Ve ona şu duayı okurlar. Sonra o cariye o hastalıktan kurtulur, bir daha hasta olmaz.

سورة يونس (10) ص 215.

قُلْ أَرَأَيْتُم مَّا أَنزَلَ اللّهُ لَكُم مِّن رِّزْقٍ فَجَعَلْتُم مِّنْهُ حَرَاماً وَحَلاَلاً قُلْ آللّهُ أَذِنَ لَكُمْ أَمْ عَلَى اللّهِ تَفْتَرُونَ {59}

- Fakih ve Allah dostlarından olan Ahmed b. Musa b. Aciyl Saralılar'a şu ayeti okurdu ve hasta iyileşirdi bir daha hastalanmazdı.

سورة يونس (10) ص 215.

قُلْ أَرَأَيْتُم مَّا أَنزَلَ اللّهُ لَكُم مِّن رِّزْقٍ فَجَعَلْتُم مِّنْهُ حَرَاماً وَحَلاَلاً قُلْ آللّهُ أَذِنَ لَكُمْ أَمْ عَلَى اللّهِ تَفْتَرُونَ {59}

- İmam-ı Suyuti hazretleri şöyle buyuruyor: Ulemadan bazılarının kitaplarında gördüm ki insan'ın içine girmiş olan cinni yakmak istediğin zaman sağ kulağına 7 defa ezan, 1 Fatiha, Felak ve Nas Surelerini okursan cin ateşte yanıyormuş gibi yanar.

- Cinlenmiş bir hastaya; bir bardak temiz suya Fatiha, Ayet-el Kürsi, 4 Ayet S. Cinn'in evvleinden okunur ve su hastanın yüzüne serpilirse Allah (c.c.)'ın izni ile şifa bulur. Bu su bir mekana serpilir ise oradaki cinler çıkar bir daha gelmez.

4. CİN HAZIRSA NASIL ANLARIZ?

Cin eğer hastanın içinde ise şu şekilde anlarız;

1. Cin bağırmaya başlar, sızlanır, hatta cinin durumuna göre hastanın dilinden konuşur.

2. Bazen cin ismini söyler.

3. Hasta sağa sola sert bir şekilde bakmaya başlar yahut elini gözlerine koyar.

4. Vücudu titremeye başlar, sağa sola döner.

5. Hasta bayılır ve cin hastanın dilinden konuşur.

5. CİNE ŞU SORULAR SORULUR:

1. Adın ne? Hangi dindensin?

2. Hastaya niçin girdin?

3. Senden başka cin var mı? Varsa kaç kişisiniz ve cesedin neresindesiniz?

4. Herhangi bir sihirbazın hadimi misiniz?

6. CİN MÜSLÜMAN İSE NASIL HAREKET EDİLİR?

1. Hastaya musallat oluşunun sebebi aşk ise, o cin Allah (c.c.)'in azabıyla korkutularak, bunun haram olduğuna inandırılır.

2. Zulümden ise yani üzerine bevl edilmiş veya sıcak su dökülmüş ise insanların cinleri göremediği dolayısıyle bunu kasıtlı olarak yapmadığı hatırlatılır.

3. Sebepsiz yere zulmetmek için girmiş ise bu da haramdır.

Eğer çıkarsa Allah (c.c.)'ın fazlına hamd edilir.

7. CESEDDEN ŞU ŞEKİLDE ÇIKARILIR

1. Çıkarken el ve ayak parmaklarından, yahut burun veya ağzından çıkarılır.

2. Çıkmadan evvel "Esselamu Aleyküm" demesini isteriz.

3. Kesinlikle göz, karın gibi yerlerden çıkmamasını tenbih ederiz.

4. Hasta kendine geldiği zaman, tekrar Kur'an-ı Kerim okuyarak hakikaten çıkıp çıkmadığını anlarız.

5. Cin çıktıktan sonra hasta uykudan uyanmış ve bayıldıktan sonra kendisine gelmiş gibi olur. Arkadaşlarımızdan çok kişi bu olaya şahit oldular.

8. CİN GAYRİMÜSLİM İSE NE YAPILIR?

1. Ona müslüman olması telkin edilir, müslüman olursa tevbe etmesini ve hastanın içinden çıkmasını isteriz. Çünkü hastanın içinde durmak hastaya zulümdür, zulüm ise haramdır.

2. İslamı kabul etmezse hastadan çıkması sert bir şeklide istenir. Allah (c.c.)'ın fazlı keremi ile çıkarsa çıkar, çıkmazsa hakaretvari bir şekilde dövülür ve çıkarılır. Eğer dövmek icab etmezse dövülmez.

3. Tedavi edenin dövme usulünü veya hastadan cini çıkarma usulünü iyi bilmesi gerekir, aksi takdirde cin hastaya eziyet eder.

4. Cin çıkmamakta ısrar ederse, hastaya Yasin, Ayet-el Kürsi, Sûre-i Cin, Saffat, Duhan, Sûre-i Haşr'ın sonu, Sûre-i Hümeze, İhlas, Felak ve Nas Sûreleri okunur. Çıkmak isterse (dönmek veya okumak suretiyle) bırakılır. Cin zayıf veya tecrübesiz olduğu için çıkamıyorsa Yasin okunur.

9. HASTAYI TEDAVİ EDERKEN RİAYET EDİLMESİ LAZIM OLAN ŞEYLER

1. Hastanın sağ kulağına Kur'an-ı Kerim okunur. Şifa niyetiyle, cin ile konuşmak niyetiyle değil.

2. Okuma esnasında hastanın başı döner, boğazı sıkılır. Daralır fakat cin konuşmaz. Dualar, birkaç defa okunur, cin hazır olmazsa hastaya şu talimat verilir:

a) Beş vakit namaz kılması, uyumadan önce ab-destli yatması tenbih edilir.

b) Sabah akşam "La havle vela kuvvete illa billah" okunur.

c) Her yaptığı işte besmele okunur.

d) Sabah, akşam, Yasin, Duhan, Cin sûreleri okunur, okuma bilmiyorsa okuyandan dinlenir.

e) Hastada cin varsa iyice zayıflayacaktır. Bir ay sonra zayıf ve zelil olduğu halde sana gelecektir.

f) Hastayı tedavi ederken evde ezan okumanın çok faidesi vardır.

Şu ayetler cine çok eziyet verir;

1 - Ayet-el Kürsi

2- Sûre-i Nisa: 167-173.

3- Sûre-i Maide: 23-24.

4- Sûre-i Enfal: 15,

5- Sûre-i Hicr: 16-17,

6- Sûre-i Isra: 110-111,

7- Sûre-i Enbiya: 70,

8- Sûre-i Hac: 19-20,

9- Sûre-i Furkan: 23,

10- Sûre-i Nur: 39,

11-Sûre-i Saffat: 98,

12- Sûre-i Gafir: 78,

13- Sûre-i Fussilet: 44,

14- Sûre-i Duhan: 43-50,

15- Sûre-i Ahkaf: 29-34,

Cin çok kuvvetli ve inatçı ise bu ayetler tekrarlanır. Bağırmaya başlar ve hastanın içine niçin girdiğini haber verir.

Bazen hastaya okumaya başlayınca hasta ağlamaya başlar. O zaman sihri çözmekte olan ayetler yedi defa okunur. Ağlama şiddetlenir ise hastalık sihirdendir. Sihri çözmekte okunacak ayetler şunladır:

1. Araf: 117-122,

2. Yusuf: 81-82,

3. Taha: 69,

Bazen cin "Senin kerametin olarak çıkıyorum. Senin gibi bir insan görmedik" der. O zaman cine "Ben Allah (c.c.)'ın zaif bir kuluyum. Allah (c.c.)'a ve Rasulü (s.a.v.)'e itaat edici olduğun halde çık" denir.

Bazen cin hastayı okuyanı tehdit eder veya ona söver. Tedavi eden nefsi için kızmayacak. Bu hal fazlalaşırsa hastaya birkaç tane vurabilir. Allah (c.c.)'ın izni ile sakinleşir. O zaman şu ayet okunur. "Muhakkak şeytanın hilesi zaiftir." (Nisa: 76)

Bazen cin çıkmak ister, fakat küçük olması ve tecrübesiz olması dolayısıyla çıkamaz. Tedavi edenden Yasin veya başka bir sûre okumasını ister yahut da ezan okumasını isterse istediği yapılır.

Bazen hastanın altın yüzük takmasını, kendisine horoz, tavuk kesilmesini veya buna benzer şeyler isterse kabul edilmez.

Ramazan ayında bir insana cin musallat olursa bu cin Müslüman’dır. "Ramazan ayında rahmet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır." (Müslim)

CİN ÇARPMIŞ OLAN HASTAYI TEDAVİ VE İÇİNDEKİ CİN'Nİ ÇIKARMA HUSUSUNDAKİ TECRÜBELERİM

1- Şu bir gerçektir ki, Cin çarpmış, ona musallat olmuş veya içine girmiş olan hastayı, cinlerin tasalutundan kurtarmakta en te'sirli yol ve dua Ayetel Kürsi'dir. Bu defalarca tecrübe edilmiştir.

سورة البقرة (2) ص 42

"اللّهُ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ {255}"

Ayetel Kürsiyi hangi müslüman samimi olarak okursa muhakkak te'sirini görür. Okuyanın "iman, takva, yakin ve Islamı yaşama seviyesine göre" bazan, insan 1 defa okuyunca hemen te'sir müşahade edilir. Bazan 7, bazan 17 bazan daha fazla, ihlası ve samimiyeti en düşük olan insan, cin musallat olan bir hastaya 313 defa Ayetel Kürsi okusa muhakkak ve muhakkak te'sir eder. Eğer hastada bir değişme olmamış ise Ayetel Kürsi'yi okuyan insan ya yanlış okuyordur yahut o hasta cinli değildir. Aksi takdirde muhakkak te'siri görülecektir.

Acizane tecrübelerimden biri de şudur ki, 1 tane Ayetel Kürsi okunur. Ayetin sonu ise 70 defa tekrarlanır. Bu minval üzere okumaya devam edilir. Te'sir bunda daha süratlidir.

Hastalar üzerinde yapılmış çok tecrübeler var ki burada misal vermeyi uygun görmedim. Önemli olan okuma usulünü ve şeklini bilmektir.

- Cin çarpmış olan hastanın alametlerini vermiştim. Bir hastada cin çarpmasında olan alametlerin tamamı var ise 313 defa Ayetel Kürsi mütaddid defalar da ayetin sonu okundu ise ve buna rağmen hastada değişme yok ise hasta Müslüman bir doktora gösterilir. Nasıl ki bir insanda şeker hastalığındaki belirtilerin tamamı olmasına rağmen hastalığı değişik olabilirse, cin çarpmış olan hastadaki tüm alametler olduğu halde hastalık sebebi başka olabilir. Hazinetül Esrar isimli kitaptan menkuldür ki; Hacı ibrahim Efendi bir kış günü arkadaşları ile beraber sefere çıkarlar. Kar yağar ve şiddetli rüzgar eser, yolu kaybederler ve yürümekten aciz kalırlar, İbrahim Efendi arkadaşlarına 1 Ayetel-Kürsi ve ayetin sonunu 70 defa tekrarlamaları için emir verir. Arkadaşları da bu minval üzere okumaya devam ederler. Her defasında ayetin sonuna gelince 70 defa tekrarlarlar arkadaşlarından birisi hadiseyi şöyle anlatıyor:

"Allah (c.c.)'ın yardımı ile kar ve fırtına olduğu halde güneş açtı etrafımıza yağıyor üzerimize düşmüyor ne zaman ki köye vasıl olduk. Köylü bizi görünce şaşırdı. Karlı ve fırtınalı bir havada uzak mesafeden geldiğimiz halde üzerimizde ıslaklık yok."

Şeyh Efendi (Hz.) şöyle dedi:

Herhangi bir isteğinizin husulü veya herhangi bir şerrin defi hakkında aciz kaldığınız zaman bu minval üzere Ayetel Kürsi okuyun o zaman matlup hasıl olur.

Bu verdiğim sayılar insanın ihlas ve samimiyeti nisbetinde te'siri muhakkaktır.

1 defa çok ihlas sahip olanlara mahsustur. 17 defa, 170 defa sıradan bir mü'min bu ayeti okursa muhakkak te'sirini görür. 313 defa Allah'ın izni ile kesindir bilhassa 3 gün bu sayıya dikat edilerek fazla noksan olmadan devam edilirse yüzde yüz te'sir gözükür...

Ayetel Kürsiyi yazmak ta te'sirlidir. Fakat okumak gibi elbette olmaz. Bir temiz kâğıda temiz mürekkeb ile 50 defa yazılırsa te'siri gözükür.

2- Cin üzerinde te'sirini müşahade ettiğim bir başka nokta sûre başlarındaki kesik harflerdir ki 29 yerde vardır. Sırası ile okunur. Elif, Lam, Mim'den başlanır. Nün da bitirilir. Nun'a gelince tekrar, tekrar okunur. Eğer hastada cin varsa muhakkak tesiri gözükür. Kendini belli edecek bir alamet gösterir.

3- Hastaya musallat olan Çin'in hastanın üzerine gelmesi ve helak olması hususunda Sure-i Cin de de kafi tesir gözükmektedir. Şu sayılara göre okunursa te'sirin gözükmemesi imkansızdır. 41, 82, 103 Bu sayılar mücerrabatımızdandır.

(12)

4- Sure-i Mü'minûn'un son üç ayeti de sar'alının veya cinli herhangi bir hastanın cinninin helaki hususunda çok te'sirlidir. Hastaya bir saat tekrar, tekrar bu ayetler okunur ve biiznillah Cin helak olur. Abdullah b. Mesud (r.a.) saralı bir hastaya bu ayetleri okudu. Hasta kendine geldi. Efendimiz (s.a.v.) ne okudun diye sorunca Sure-i Mü'minûn'un son ayetlerini diye cevap verdi. Efendimiz (s.a.v.), "Bir insan şüphesiz inanarak bu ayetleri bir dağa okusa dağ parçalanır" buyurdu.

5- Sûre-i Zilzal.

Bu sûrenin bir mahaldeki cinni ve hasta üzerindeki cinni uzaklaştırma ve helak hususunda te'siri azim'dir.

Kafuru buhur yapıp hastaya koklatarak ve bu sure-i suratla okuyarak cin çıkarılır. Bir defa okumakla maksad hasıl olmazsa tekrarlanır.

Bir hastanın içine cin girmiş Hoca Efendi cinnin çıkmasını rica ederse de cin "müslüman bir cinnim beni düşmanlarım kovaladılar, ben onlardan korktuğum için bunun içine girdim" demiş.

Hoca Cinne sormuş.

"Bir insanın içine cin girse o cinni çıkarmak için ne yapmak lazımdır?"

Cin cevap vermiş; kafur buhur yapılır ve Sure-i Zilzal süratle okunur, o zaman cin tehammül edemez ve kaçar."

Hoca kafur buhur ederek bu hasta üzerinde denemiş ve o cin içinden kaçıp gitmiş. Bu da tecrübe ettiklerimizdendir.

6- Yasin-i Şerif okunması, tabağa yazılıp suyunun içilmesi ve yazılarak taşınması da tesirlidir. 41 defa okunursa muhakkak te'sir gözükür.

7- Es-Saffat suresinin de cinnin yanması hususundaki te'siri büyüktür, ilk on ayeti okunur. Ve 70 defa tekrarlanır, ilk gün hasta iyi olmazsa 3 gün devam edilir.

8- Sûre-i Buruc da yine cinnin yanması hususunda tesirlidir. Tamamı 21 defa okunur.

9- Tilkinin ödü, sar'ası tutup yatmakta olan bir kimsenin burnuna üfürülse daimi olarak hastalığı geçer. (Hayat-ül hayvan)

10- Tavuğun kursağından çıkan taş, sar'alı bir kimsenin üzerine asılsa hasta şifa bulur. (Hayat-ül hayvan) Bu ikisi tarafımdan tecrübe edilmedi.

10. HASTAYI TEDAVİ ETTİKTEN SONRA YAPILACAK İŞLER

1. Hastanın içinden cin çıktıktan sonra hastaya elden geldiği kadar dini bilgiler verilir. Allah (c.c.)'dan korkması tavsiye edilir.

2. Cinin bir müddet sonra hastanın üzerine dönmesi muhtemel olduğu için dikkatli olması gerekmektedir.

3. Beş vakit namaz kılması ve Kur'an okuması tavsiye edilir.

4. Yatmadan evvel abdestli olarak, Ayet-el Kürsi, Sûre-i Bakara'nın sonu ve Yasin okuması, okuma bilmiyorsa bilenden dinlemesi istenir.

5. Evinde canlı resmi bulundurmaması ikaz edilir.

6. Sabah namazından sonra, Yasin, Duhan ve Mearic sûrelerini okuması istenir.

7. Hasta kadın ise şer'i bir şekilde örtünmeye çok dikkat etmesi, giyebilirse çarşaf giymesi tavsiye edilir, çünkü çarşaf örtülerin en güzelidir.

8. Her işte besmele çekmelidir.

9. Sahih haberlerde gelen duaları da ihmal etmemelidir.

10. Kötü meclislerden ve kötü arkadaşlardan uzak durmalı.

11. Tek başına evde yatmamalıdır.

12. Sabah namazından sonra

"لا إلهَ إِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ لا شَرِيكَ لَهُ، لَهُ المُلْكُ وَلَهُ الحَمْدُ وَهُوَ على كُلّ شَيْءٍ قَدِيرٌ"

(100 defa) okuması istenir.

Hastanın tam bir şekilde Allah (c.c.)'a yönelmesi ve verilen tavsiyeleri yerine getirmesi lazımdır.

Önemli bir husus ise, cinli olan hastaya düşmanı olan cine karşı bir silah bir de o tetiği çekecek el lazımdır. Bunlar ise bir tanesi olmazsa maksat hasıl olmaz. Silah Rasulüllah (s.a.v.)den gelen dualardır. El, hastayı tedavi eden şahsın vasıflarını geride saydığımız insan olması lazımdır.

5.5- İnsanın cinlerden kendini koruması

1. Her zaman Allah (c.c.)'a sığınıp, Allah'a yönelmek, özellikle helaya, hamama ve benzeri yerlere girince "besmele" çekmek (cinlerin hasedinden korunmada geçecek)

2. Yılan, akrep, siyah köpek ve siyah kediye zarar vermemek. (Yılan, akrep, siyah köpek öldürülebilir, yaralı bırakmamak lazımdır.)

3. Kırlarda deliklere işememek.

4, Herde gelecek olan şer'i okuma usulleri ile insanın manevi kalenin içine girmesi.

Şeyhim Mahmud Efendi hazretlerinin bu fakire, hasta okumakta izin verirken söylemiş olduğu söz de, cinlerden korunmak, onların hile ve çarpmalarından emin olmak için temel esastır ki, o söz de şudur: "Sen İslam’ı muhafaza edersen İslam’da seni muhafaza eder."

Layık olmadığım halde efendimin yardımı ve bereketi ile Allah'u Teâlâ muhafaza etti ve ediyor. Allah (c.c.)'a sonsuz hamd'ü senalar olsun. Ayağımı ve bütün Müslümanların ayağını İslam yolunda sabit kılsın. (Amin)

5.6. HASTA TEDAVİ EDEN İLE ALAKALI MESELELER

1- Hasta tedavi eden insan İslam’ı bilir ve yaşar ise cin ona zarar veremez. Cinlere tazim ederek arkadaşlık kurmuş olup kendisine tedavi için gelen hastaların cinini öldürtüp veya cinlere hapsettirip eziyet edince, o cin veya annesi veya babası veya akrabası muhakkak ondan intikam almak isteyeceklerdir.

İslam’ı bilip o çizgide hareket edenlere gelince onların maksadı ne cin öldürmek ne de onlara eziyet verip zulmetmektir. Onların maksadı hastayı tedavidir. Hastayı tedavi ise Rasulüllah (s.a.v.)'ın sünnetlerindendir. Bu sebepledir ki, cinler bu tür insanlara zarar veremezler. Onlar bilir ki o insan adildir. Yahut da o insana zarar vermekten acizdirler.

İslâmî ölçülerde olmayıp, hastayı tedavi edene cinlerin verdikleri zarar, bazen anlaşılmaz. Gören ona cinlerin zarar vermediğini zanneder. Çünkü onda bir delilik yoktur, cin çarpmış insana da benzemez.Cinlerin onların dinine verdiği zarar aklına verdiği zarardan daha mühimdir. Cinler bu tür insanların ekserisini küfre, bir takımını da günah bataklığına sürüklemişlerdir. Onlardaki para ve şöhret sevgisi bu bataklıktan çıkmalarına mani olmaktadır. Cinler ifritlerden olup karşısındaki zayıf olunca ona eziyet edebilirler. O zaman tam bir tevazu ile Allah (c.c.)'a yönelip günahlardan tevbe ederek, Ayet-el Kürsi, İhlas, Felak ve Nas Sûreleri okuyarak Allah (c.c.)'a dua edip, Allah (c.c.)'dan yardım istenir. Bu da bir cihaddır. Hatta büyük bir cihad. Çünkü kardeşini Allah (c.c.)'ın düşmanlarının zulmünden kurtarıyorsun. Uğraşman sonucu yine de başarı sağlanamıyorsa Allah (c.c.) kimseye gücünün yetmeyeceği yükü yüklemez.

2- Cini hastadan uzaklaştırmak ve o rahatsızlıktan kurtarmak için hastaya vurmak caizdir. Hadisi şerifte de anlatıldığı gibi Rasulüllah (s.a.v.) efendimiz bir hastaya şiddetli şekilde üç defa vurmuştur. Bu vuruşun cinler üzerinde çok tesiri görülmektedir. Hatta bazı alimler cin çıkmazsa ayaklarına üçyüz, dörtyüz defa vurulur demişlerdir. Vuranın vurma usulünü iyi bilmesi lazımdır. Hatta cin içinde mi, cine mi vuruyor, yoksa insana mı eziyet ediyor, onu iyi bilmesi lazım. Aksi takdirde insana eziyet etmiş olur. Cin insanın içinden çıktığında bu hastalar hiçbir ağrı ve sancı duymazlar.

Hasköy'den yaşlı bir kadın geldi, içinde cin vardı, içinden çıkmasını istediğim halde çıkmadı. Onu dövdüm, hasta kendine geldiğinde ağrı ve sancı gibi bir şey hatırlamıyordu.

3- Cinlerden ölenler de olsa, kendisini cinler çarpmış olan adamı cinlerin o zararından kurtarmak caizdir. Cinler hastanın içinden tehdit ile veya nasihat ile çıkarsa çıkarlar, çıkmazlarsa o hastaya zulmetmiş olurlar, insanın o mazlumu cinlerin zulmünden kurtarması müstehabtır. Allah (c.c.)'ın ve Rasulünün gösterdiği ölçüler dahilinde okumak veya tabağa yazarak suyunu içirmek sonucu cinler ölseler de bu yapılır. Sebepsiz yere cinler vasıtasıyla cinleri öldürtmek caiz değildir. Cinlere tazim gösterenlerin yaptığı gibi. Bu cin ister Müslüman ister kafir olsun, kişinin cinlerin öleceğini bilse bile kendini müdafaa edip meşru okumayı ya kendisi yapıp yada başkasına yaptırması lazımdır. Efendimiz (s.a.v.) "Kim malı, canı veya dini için öldürülürse, o şehittir" buyurmuştur. Malı uğruna ölen şehid olursa, aklı ve dini uğrunda o cin ile uğraşmak bunun gibidir, insan elinden geldiği kadarıyla bu konuda gayret gösterecektir.

4- Cin çarpmış olan insanı o tasalluttan kurtarmak, farz'ı kifayedir. insanın gücü yettiği kadarıyla nasıl "bu meşru mudur" denilebilir? Hatta bazıları "meşayıh böyle işlerle uğraşmaz" diyorlar. Bu söz hatadır. Hem de cahilane bir hata. Hiç ilim sahibi olan bir insan bu sözü söyler mi? insan Müslüman kardeşini aklı gitmiş mecnun olduğu halde nasıl yalnız bırakabilir? Hem de Allah (c.c.)'ın düşmanı olan şeytanın eline.

Efendimiz (s.a.v.) sahih bir hadiste, "Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Onu düşmanına teslim etmez, ona zulüm de etmez" buyurmuştur. Eğer bu işten aciz ise veya yapamıyorsa ehil olan başka bir insana gönderir veya götürür. Eğer onu tedavi etmeye gücü yetiyorsa, onun için ondan daha mühim bir iş yoktur. Bu iş meşru mudur? Bu amellerin en faziletlisidir, hatta enbiyanın ve evliyaullah'ın işidir. Îsa (a.s.) ve Efendimiz (s.a.v.)'in hastaları tedavi ettiği gibi.

5.7- KUR'AN-I KERİM İLE İLAÇ (Allah (c.c.) şöyle buyuruyor.

De ki: "O, (Kur'an) inananlar için doğru yolu gösteren bir kılavuz ve

(göğüslerdeki hastalıklara) şifadır." (Fussilet: 44)

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

"Biz Kur'an'dan müminlere şifa ve rahmet olan şeyler indiriyoruz."

(İsra: 82)

Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur;

"ilaçların en hayırlısı Kur'an'dır." (İbni Mace).

Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur;

"Sizin için iki şeyde şifa vardır. Onlar da Kur'an ve baldır." (İbni Mace).)

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor, "Biz Kur'an'dan mü'minlere şifa ve rahmet olan şeyler indiriyoruz." Kur'an-ı Kerim bütün dertlere ve hastalıklara devadır, ilaçtır. Bu hastalık ister kalbî, ister bedenî olsun bütün dünya ve ahiret hastalıklarının ve dertlerin devası ve ilacıdır. Hasta olan insan tedaviye niyet ettiği zaman tam bir kabul, sıdk-u sadakat ve Kur'an'ın kendisine şifa vereceğine ve tesirli olacağına inanarak tedaviye başlayacaktır.

Allah-u Teâlâ (c.c.), Kur'an-ı Kerim'inde: "Biz Kur'an-ı bir dağa indirseydik, onu baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün" buyurmaktadır. Kimin maddî ve manevî bir hastalığı varsa, o hastalıktan kurtulması, şifası veya hasta olmaması için Kur'an ona yol göstermiş, onu doğruya delalet etmiştir. "Kime Kur'an şifa olmadıysa (!) onun için şifa yoktur.

Hastanın tam itikad ile Kur'an ve Rasulüllah (s.a.v.)'den gelen duaların Allah (c.c.)'ın izni ile kendisine faide sağlayacağına ve şifa göreceğine inanması lazımdır. Okuyan ve okunan şunu iyi bilecek ki, okunan Kur'an ve dualar birer sebeptir. Şafie şifayı yaratan Allah'dır. Kur'an nurdur, kalplere şifadır, mü'minlerin hayatta ve kabirde olanlarına rahmettir. Allah (c.c.) manalarını hakkı ile anlamayı, emirlerine sımsıkı sarılmayı ve yasaklarından kaçmayı hepimize nasib etsin.

Kur'an'ın şifa olduğunu hemen hemen bütün Müslümanlar biliyor. Çoğu da Kur'an'ın şifasına şahid olmuşlardır.

5.8- cinin insanı çarpması ve içine girmesinin sebepleri

1- Cin insanlardan herhangi bir erkek veya kadına aşık olmuştur.

2- İnsan cine eziyet etmiştir. Ya bilmeyerek onların üzerine işemiştir, yahut sıcak su ile bir şekilde eziyet etmiştir.

3- Cinlerin zalimliğindendir. Hiç sebepsiz yere insanda şu zayıf halleri görünce musallat olurlar.

a) Çok şiddetli bir şekilde kızmak.

b) Çok şiddetli bir şekilde korkmak.

c) Çok şiddetli bir şeklide Allah (c.c.)'dan gafil olmak.

d) Çok şehvetli olmak.

5.3. CİN İNSANIN BEDENİNE NASIL GİRER VE NERESİNDE DURUR?

İbni Abbas (r.a.) "Cinler ateşin duman tarafından yaratılmışlardır" buyuruyor. Duman da insanın vücuduna rahatlıkla girebilmektedir. Sigara dumanının girdiği gibi. Ekseriyetle beyinde karar kılarlar ve oradan diğer uzuvlara kolay etki edebilir. Hastanın dilinden konuşan bazı cinler de beyinde olduklarını haber verirler. Beyne girip yerleştiği gibi, vücudun herhangi bir yerine de girip yerleşebilirler. Ağrı ve sancı yapabilirler. Bu ağrı ve sancı tıbbî de olabilir, cinnî de.

5.10- SİHRİN TEDAVİSİ

Öncelikle belirtmek gerekir ki, sihrin tedavisi caiz, hatta sevaptır. Sahih-i Buhari'de Katade (r.a.) buyuruyor ki: Said b. Museyyib'e "adamın birine sihir yapılmış, hanımı ile birlikte olamıyor, buna ilaç caiz midir?" diye sordum. "Bunda bir sakınca yok, siz iyi bir iş yapmak istiyorsunuz" dedi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'e sihir yapıldığında, Felak ve Nas sûrelerinin nazil olması ve Cebrail'in (a.s.) Rasulullah'a okuması da, sihrin okunarak tedavi edrileceğinin delilidir.

Okumanın da mutlaka Kur'an-ı Kerim'den veya Rasulullah (s.a.v.)'den mervi dualarla olması gerekir. Ayrıca, bu duaların temiz bir mürekkep ile tabağa yazılıp suyunun içilmesi de caizdir. Nitekim, Said b. Cübeyr, Ibni Abbas'dan rivayet ediyor; "Bir kadın doğumda zorluk çekiyorsa, şu duayı yazarak içirilmelidir.

"بِسْمِ اللهِ الحَلِيمُ الكَرِيمُ سُبْحانَ اللَّهِ رَبِّ العَرْشِ العَظِيمِ، الحَمْدُ لِلَّهِ رَبّ العالَمِين"

سورة النازعات (79) ص 584.

كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا عَشِيَّةً أَوْ ضُحَاهَا {46}

سورة الأحقاف (46) ص 506.

فَاصْبِرْ كَمَا صَبَرَ أُوْلُوا الْعَزْمِ مِنَ الرُّسُلِ وَلَا تَسْتَعْجِل لَّهُمْ كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَ مَا يُوعَدُونَ لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا سَاعَةً مِّن نَّهَارٍ بَلَاغٌ فَهَلْ يُهْلَكُ إِلَّا الْقَوْمُ الْفَاسِقُونَ {35}

Sihrin tedavisi için okunacak 19 tertip aşağıya alınmıştır. Bunların herhangi biri ile tedavi, biiznillah mümkündür.

1) Hastaya 21 Yasin okunur. Her "mübin"de Yunus sûresinin 81. ayeti okunur nefes edilir.

2) Fatiha, Ayet-el Kürsi, Ihlas Felak ve Nas Sûreleri 70 adet okunur. Gerekirse buna üç gün devam olunur.

3) Tarık Sûresi tabağa yazılıp suyu içirilir.

4) Bir bardak suya 7 Fatiha, 7 Ayet-el Kürsi, 11 Ihlas sûresi, 11 Felak, 11 Nas okunur. Hastaya içirilir.

5) Hasta üzerine 7 Fatiha, 7 Ayet-el Kürsi, 7 kere Tevbe Sûresinin 126 ve 129. ayetleri, 7 kere Yunus Sûresi'nin 81. ayeti, 7 kere Kureyş Sûresi okunur.

6) Yunus Sûresinin 81. Ayeti 70 kere hasta üzerine okunur. Defne yaprağı buhur edilir. Gerekirse birkaç defa tekrarlanır.

7) Ihlas, Felak, Nas Sûreleri bir tabağa yazılır. Bu yazı yağmur suyu ile silinip hastaya içirilir.

8) Defne yaprağı birkaç gün tütsü olarak kullanılır. Bu şekilde de sihrin çözüldüğü vakidir.

9) 41 karabiber alınır, her biri üzerine 7 Ihlas sûresi okunur. Bu biberler hastaya tütsülenir.

10) Çözülmesinden aciz kalınmış sihirler için, büyük bir sahana Yasin-i Şerif temiz bir mürekkep ile yazılır. Şöyle ki;

a) Mübin'den sonra Fatiha

b) Mübin'den sonra Ayet-el Kürsi

c) Mübin'den sonra Hüvellahüllezi la ilahe illa hû, alimül gaybi veş-şehadeti

d) Mübin'den sonra Kâfirun Sûresi

e) Mübin'den sonra Ihlas Sûresi

f) Mübin'den sonra Felak Sûresi

g) Mübin'den sonra Nas sûresi, eklenecektir. Bu yazı bol miktarda su ile silinir. Hasta üç yudum içip gerisi ile banyo yapar. Sihir yedi yıllık olsa da bozulur.

11) Beyyine Sûresi tabağa yazılıp, suyu içilir.

12) Hasta üzerine 33 defa Fetih Sûresi okunur.

13) 7 Adet defne yaprağı alınıp, her birinin üzerine 1 Yasin okunur. Bu yapraklar bir bardak suda bir gün bekletilip hastaya içirilir.

14) Bir adet Yasin okunur. Her mübin'den sonra başa dönülerek ikmal edilir. Bu işlem 9 defa yapılıp hastaya nefes edilir.

15) Bir avuç üzerlik tohumu alınıp, suda iyice kaynatılır. Su süzülür. Bir tabağa Ayet-el Kürsi ile Felak ve Nas Sûreleri yazılır. Yazı bu su ile silinip hastaya içirilir.

16) Bir avuç nohut suya konularak 24 saat bekletilir. Büyük bir tabağa 25 Fatiha ve 25 Kadir Sûresi yazılır. Yazılar bu su ile silinir, hastaya içirilir.

17) Bakara Sûresinin tamamı hastaya 1 veya 3 defa okunur.

18) Ayet-el Kürsi ile Ihlas, Felak ve Nas Sûreleri bir tabağa yazılır. Bu yazı sedef otunun yeşilinin suyu ile silinir ve hastaya içirilir.

19) Bunların hiçbirinden fayda bulmayan hasta için, 10 tane Kur'an-ı kerim'i iyi okuyan çocuk bulunur. Şu ayetleri ve sûreleri aralarında paylaşarak hasta üzerine ve bir miktar suya okurlar. Bu hastaya içirilirse, sür biiznillah çözülür, cin de helak olur.

789 kere Besmele,

70 kere Fatiha,

41 kere Yasin,

2200-kere Felak ve Nas,

41 kere Cin Sûresi,

1 kere Fetih Sûresi,

1 kere Taha Sûresi.

HASED VE NAZAR

Haset bir insanın elindeki nimetin gitmesini temenni etmektir ki, bu şekilde düşünüp o insanın hakkında bazı hilelere teşebbüs etmektir. Bu şekli ile haramdır. Bu hali hased edenin hem kendisi için zararlı hem de olunan için zararlıdır. Bir hased daha vardır ki bu mubahtır. O da bir insan'ın elindeki nimetin gitmesini temenni etmeden aynı nimetin kendisinde de olmasını istemektir ki bu haram değil mubahtır. Buna gıbta da denir.

Efendimiz (S.A.V.) sahih bir hadis-i şerifte ancak iki şey hased edilir:

ALLAH (CC) bir insana mal vermiştir, o insan o malı gece gündüz infak eder. (fakir ve ihtiyaç sahiplerine dağıtır)

Bir insana da ALLAH (CC) ilim vermiştir. O insan da ilmi ile amel eder ve insanlara öğretir.

Bir hased daha vardır ki bu insan'ın iradesinden değildir. Bir kardeşini malından veya ilminden veya rütbesinden sebeb kıskanır. Fakat buna mani olamaz ve o kardeşinden o nimetin gitmesini de istemez. Bu düşüncenin kendinden gitmesi için de çok zorlanır. Hatta bu düşünce galebe çalınca o kardeşi için hayır dua'da bulunur. Bu da haram değildir. Belki de bu düşüncenin kendisinden gitmesi için nefsi ile mücadele etmesinden sebep sevab kazanır.

Hased ekseriyetle düşmanlık ve buğuz etmekten ve kendini büyük görmekten ve kendini beğenmekten doğar ki, bu kötü ahlak bir de rütbe sevgisindendir ki bir insan fazla methu sena edilince onun reis olmasını makam sahibi olmasını istemez veya olmuşsa elinden gitmesini ister.

Bir hased vardır ki insan kendisinden fazla sevildiği hürmet ve saygı gösterildiği için karşısındakini kıskanır.

Bir şeyh'in müridleri arasında olduğu gibi ki şeyh bir mürid'e fazla itibar eder ve onu severse onu kıskanırlar.

Yusuf (a.s.)'un kardeşleri arasında olduğu gibi.

Hased ayet ve hadis ile sabittir ve inkarın da yolu yoktur.

Kur'an'dan Deliller;

سورة البقرة (2) ص 17.

وَدَّ كَثِيرٌ مِّنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَوْ يَرُدُّونَكُم مِّن بَعْدِ إِيمَانِكُمْ كُفَّاراً حَسَداً مِّنْ عِندِ أَنفُسِهِم مِّن بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْحَقُّ فَاعْفُواْ وَاصْفَحُواْ حَتَّى يَأْتِيَ اللّهُ بِأَمْرِهِ إِنَّ اللّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ{109}

1)- "Ehli kitaptan bir çokları, nefislerinden kaynaklanan hasedden dolayı sizi imanınızdan sonra, kafirler haline çevirmek isterler."

سورة النساء (4) ص 87.

أَمْ يَحْسُدُونَ النَّاسَ عَلَى مَا آتَاهُمُ اللّهُ مِن فَضْلِهِ فَقَدْ آتَيْنَا آلَ إِبْرَاهِيمَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَآتَيْنَاهُم مُّلْكاً عَظِيماً {54}

2)- "Yoksa onlar, ALLAH (c.c.)'ın lütfundan verdiği şeyler için insanları çekemiyorlar mı?"

سورة القلم (68) ص 566.

وَإِن يَكَادُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِأَبْصَارِهِمْ

لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ وَيَقُولُونَ إِنَّهُ لَمَجْنُونٌ {51} وَمَا هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِّلْعَالَمِينَ {52}

3)- "Onlar: "Bizi çekemiyorsunuz" diyecekler. Hayır, onlar pek az anlayan kimselerdir."

سورة القلم (68) ص 566.

وَإِن يَكَادُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِأَبْصَارِهِمْ

لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ وَيَقُولُونَ إِنَّهُ لَمَجْنُونٌ {51} وَمَا هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِّلْعَالَمِينَ {52}

4) "Hased ettiğinde hased edenlerin şerrinden" Kur'an-ı Kerim'de açık olarak dört yerde hased'den bahs edilmektedir.

Hased'in Sünnetten Delilleri:

1) Zübeyr Ibn-Avvam (r.a.)dan Efendimiz (S.A.V.) şöyle buyurdu: "Sizden önceki ümmetlerin hastalığı hased ve buğuzdur. Buğuz ise traş edicidir. Saçı traş değil dini traşdır. (Nasıl ki insan traş olunca saçları ondan gidiyor buğuz edince de dine imana söverek dinden çıkar.

"Canım kabza-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, inanmadıkça cennet'e giremezsiniz. Sevişmedikçe inanamazsınız. Size bir şey haber vereyim mi ki onu yaptığınız zaman sevişesiniz. Selamı aranızda yayın." (Tirmizi, Ebu Davut, Ahmet)

2) Enes İbn-i Malik (R.A.)dan: Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu; "Buğnzlaşmayın (kızmayın) hase-îleşrneyin, birbirinize sırt çevirmeyen ve kardeş olarak ALLAH'ın kuliarı olun. Bir müslüman'a (DİN) kardeşini üç günden fazla terketmesi (onunla dargın durması) Helal olmaz." (BUHARI, MÜSLİM, TlRMlZl, EBU DAVUT)

3) Abdullah ibn-i Busr'den: Resulullah (S.A.V.) şöyle buyurdu; "Hased dedikodu ve kahinlik edenler benden değildir, ben de onlardan değilim." (KENZÜL-UMMAL)

4) Ebu Hureyre (r.a.)dan: Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu; "Hased'den sakının, çünkü ateş odunu yediği gibi haset de sevapları yer. (EBU DAVUT, İBN-MACE)

Nazarın da hased ile alakası vardır, ve hased'ten doğar, insan hased ettiği zaman o içindeki kötü düşünceler gözleri vasıtasıyla hased olunan üzerinde etki eder. Bu da gözden çıkan zararlı ışınlardır ki tah-ribkardır. Canlı ve cansız eşyada tesirini gösterip tesir eder.

Nazar da ayet ve hadis ile sabittir ki inkarın yolu yoktur.

NAZAR'IN VARLIĞININ AYETTEN DELİLLERİ

سورة القلم (68) ص 566.

وَإِن يَكَادُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِأَبْصَارِهِمْ

لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ وَيَقُولُونَ إِنَّهُ لَمَجْنُونٌ {51} وَمَا هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِّلْعَالَمِينَ {52}

l) "Doğrusu o kafirler Kur'an'ı işittikleri vakit az kaisın gözleri ile seni devireceklerdi." (Kalem 51)

Fahreddin Razi ve Hazin'in beyanlarına göre Beni Esved kabilesinden gözünün değmesi ile meşhur kişileri müşrikler Resulullah'a baktırırlardı. Bu ayet bu hususta nazil olmuştur.

سورة يوسف (12) ص 243.

وَقَالَ يَا بَنِيَّ لاَ تَدْخُلُواْ مِن بَابٍ وَاحِدٍ وَادْخُلُواْ مِنْ أَبْوَابٍ مُّتَفَرِّقَةٍ وَمَا أُغْنِي عَنكُم مِّنَ اللّهِ مِن شَيْءٍ إِنِ الْحُكْمُ إِلاَّ لِلّهِ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَعَلَيْهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُونَ {67}

2) "Ve (Yakup (a.s.)) dedi ki oğullarım (Mısır'a) bir kapıdan girmeyin ayrı ayrı kapılardan girin ama ben (ne yapsam) ALLAH'ın takdir ettiği hiçbir şeyi sizden geri çeviremem. Hüküm yalnız ALLAH'ındır. Ben ona dayandım. Dayananlar da yalnız ona dayansınlar."

Yakup (AS) oğullarını Bünyamin ile beraber Mısır'a doğru yola çıkarmak için hazırladığında onlara hepsinin bîr kapıdan girmemelerini başka kapılardan girmelerini emretti. Çünkü Yakup (a.s.) onlara göz değmesinden korkmuştur. Muhakkak ki göz değmesi haktır. Biniciyi atından düşürür.

Ama ben (ne yapsam) ALLAH'ın takdir ettiği hiçbir şeyi sizden geri çeviremem.

Yani bu sakındırma ALLAH'ın kader ve kazasını elbette geri çevirmez. Çünkü ALLAH bir şey dilerse ona karşı gelinmez ve engel olunmaz.

"HÜKÜM ALLAH'ındır. Ben ona dayandım, dayananlar da O'na dayansınlar."

SÜNNETTEN DELİLLER

1) Ebu Hüreyre (r.a.)dan: Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu; "Nazar haktır." (Buhari. Müslim)

2) İbn-i Abbas (r.a.)dan: Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu;

"Eğer kaderi geçecek bir şey olsaydı nazar olurdu. Eğer nazar olduğunuzu anlarsanız gusl ediniz." (Müslim)

3) Aişe (R. anha)dan: Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu;

"Nazardan ALLAH'a sığının muhakkak nazar haktır." (Müslim)

4) Ebu Ümame ibn-i Sehl ibn-i Huneyf buyurdu ki; Amr b. Rabia, Sehl ibn-i Huneyf'i yıkanırken gördü vücudu çok hoşuna gitti. (Vücudu çok beyaz ve güzel cildi vardı.) Ve ona gözü değdi. Sehl oracıkta rahatsızlandı. Resulullah'a haber gönderildi ve denildi ki Sehl başını kaldıramıyor, Sehl'e yarayacak bir şey var mı? Resuiullah ona nazar değmiştir, kimden şüphe ediyorsunuz diye sordu. Amr b. Rabia'dan dediler. Onu çağırın buyurdu. Amr gelince ona çıkışarak sizden biriniz kardeşini öldürür. Gördüğünde niçin ALLAH mübarek etsin demedin buyurdu. Bunun üzerine amr yüzünü, ellerini, dirseklerini, topuklarını yanlarını ve izarının içini bir kapta yıkadı. Ve bu suyu Sehl'in üzerine döktü. Sehl kendine geldi. (Ahmed, İbn-i Mace, Nesei)

5) Ürnmü Seleme (r. anha) anlatıyor; Resulullah evinde yüzü sararmış bir cariye gördü. "Ve bunu çarpmışlar bunda göz değmesi var" buyurdu (Buhari)

6) Esma binti Umeys (R. anha) şöyle buyurdu;

"Ya Resulullah Cafer oğullarına nazar isabet ediyor. Onlara okuyayım mı?"

Efendimiz (s.a.v.); "Evet, ALLAH'ın takdirini geçecek bir şey oisaydı nazar olurdu" buyurdular. (Ahmet, Tirmizi, Nesei)

7) Cabir (r.a.)dan: Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu;

"Nazar insanı kabre sokar. Deveyi de kazan'a sokar (EbuNaim)

8} Cabir (r.a.)dan: Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu; "ALLAH'ın kaza ve kaderinden sonra ümmetimden ölenlerin ekserisi nazardandır." (Buhari)

9) Enes (r.a.)dan: Resulullah (s.a.v.) nazar, yılan, akrep gibi hayvanların sokmasında ve yan tarafta çıkan yaralardan dolayı hastayı okumaya izin verir-di. (Buhari, Müslim, Ebu Davud)

10) Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur;

"insan kardeşinde, kendi nefsinde ve mahnda bir acaiplik gördüğü zaman dua etsin çünkü nazar haktır." (İbn-i kesir)

11) "Efendimiz (s.a.v.) (HZ) Hasan ile Hüseyin'i okur ve ibrahim (a.s.) ismail (a.s.) ile İshak (a.s.)'ı böyle okurdu" buyurdu. (Ibn-i Kesir)

Bu delillerden anlaşılıyor ki;

a) Hased Kur'an ve sünnet ile sabit bilinen bir gerçektir.

b) Hased insandan olduğu gibi cinlerden de olabilir.

c) Hased etme bakımından gören iîe görmeyen müsavidir.

d) insan kendi nefsini malını ve evladını nazar eder.

e) Hasedin şerrinden ALLAH'a sığınmak lazımdır.

f) Hasedin şerrinden korunmak için ön tedbirler almak lazımdır.

HASEDİN SEBEPLERİ:

1)- DÜŞMANLIK VE BUĞUZ: ALLAH (CC) bu hususta Kur'an-ı Mecid'inde açık olarak beyan ediyor.

"Onlar sizinle karşılaştıkları zaman; inandık derler. Kendi başlarına kaldıklarında size karşı öfkeden parmaklarını ısırırlar. De ki; öfkenizden ölün, şüphesiz ALLAH göğüslerin özünü bilir."

2)- BÜYÜKLÜK:

 İlim, mal ve rütbe bakımından kendisinden üstün kimsenin olmasını istemez. Olursa hased eder, tahammül edemez. Belki kendisi kadar olmasına tahammül edebilir. Fakat kendisinden üstün olmasına tahammül

 


* BENZER KONULAR

Birbirimizin Hem Cenneti Hem de Cehennemi Olabiliriz Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:48:55 ÖÖ]


Kulluk Şuuru Nasıl Oluşur Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:44:55 ÖÖ]


Şeytanın Büyücülüğü Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:41:01 ÖÖ]


Birliğe Çağrı Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:35:09 ÖÖ]


Ahirete İmanın Mü’mine Kazandırdıkları Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:29:15 ÖÖ]


Sen Değerlisin Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:19:59 ÖÖ]


Evlilik İnsanı Mükemmelliğe Ulaştıran Hızlı Yollardan Birisidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:58:11 ÖÖ]


Müslümanım Diyen Ey Hanımlar Kızlar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:51:18 ÖÖ]


Birçok Kadın Kocasını Birçok Rrkekte Karısını Cennetlik Etmiştir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:45:05 ÖÖ]


Hesap Günü İyice Yaklaştı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:33:16 ÖÖ]


Kırık Kalple Yapılan Dualar Makbuldür Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:20:47 ÖÖ]


Ertuğrul Erkişi - Safahat`tan Şarkılar 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:41:49 ÖS]


İslâm Kadına En Büyük Değeri Vermiş Şerefli Yaşamasını Sağlamış Gönderen: anadolu
[Dün, 08:16:41 ÖÖ]


Çocukla İletişim Kurarken Ona Saygı Duymak Değer Vermek Gerekir Gönderen: anadolu
[Dün, 08:08:13 ÖÖ]


Mümin Bir Erkek, Mümin Kadına Kızıp Darılmasın. Gönderen: anadolu
[Dün, 08:03:19 ÖÖ]


Çocukların Namaz Eğitimi Gönderen: anadolu
[Dün, 07:57:19 ÖÖ]


Namazını Sapasağlam Koruyanalr Gönderen: anadolu
[Dün, 07:50:26 ÖÖ]


Bu Din Sadece Camilerin Dini Değil Hayatın Dinidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:38:19 ÖÖ]


İslam Gariplerin Dinidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:29:34 ÖÖ]


Komşunuzu İhmal Etmeyin Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:21:38 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41