Gönderen Konu: Terazi Bozuk Ounca  (Okunma sayısı 72 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5598
Terazi Bozuk Ounca
« : Eylül 02, 2021, 03:57:00 ÖS »
Terazi Bozuk Ounca

Bozuk terazi doğru ölçmez, tartmaz. “Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay haline!” (Mutaffifin/1).

Söz doğru olmazsa, işler, görüşler nasıl doğru olabilir?

Allah Teala her şeyi hikmetle, ölçülü, düzenli, dengeli yaratmıştır. Gökyüzünde, yeryüzünde ve kendi yaratılışımızda, bu her şeyde gözlemlenebilir. Düzen, denge ilkeleri ve kuralları gerektirir. Rabbimizin kâinata/evrene koyduğu kanunlarla muhteşem bir düzen (kevnî düzen) (Rahman/7) göz kamaştırıyor. Bunun gibi, insanlara ekmel teşrî düzenini teklifle lütufta, ihsanda bulunmuştur. Kevnî düzene koyduğu adalet düzenini, teşrî düzenle (din, İslam) de sunmuş. Dünyada güzel bir keyif sürebilelim için.

Kitapları da peygamberleri de yeryüzünde adaletin sağlanması, korunması, ihtilafların hakkaniyetle çözümü, temel hak ve değerlerin korunması için göndermiş; kitaplarla hem nizam hem de mizan ikram etmiştir (Hadid/25). “Hak olarak kitabı ve mizanı (adalet ve ölçüyü) indiren Allah’tır...” (Şûra/17).

Her şey için bir mizan/ölçüt/terazi, değer ölçüsü belirlenmiş...

Doğru ölçüm için doğru terazi+dürüstlük+ doğru bilgi gerekir (Hucurat/6). “Doğru söz söyleyin. Dosdoğru olun.”

Adaletin sağlanmasında ilme/bilgiye de ahlâka da muhtacız. Adalet araçları gerçek veya mecazi anlamda terazilerdir. Ve ölçümü yapacak insanlar... Hakkın sahiplerine verilmesi, adaletin sağlanması için hem terazinin, hem de ölçen insanın (hâkim, hakem) doğru/dürüst olması gerekir. İkisinden biri doğru olmazsa hak/adalet yerini bulmaz, zulüm olur.

İlkeler, ölçüler, hükümler insan fıtratına uygun olmalı, İslam’daki gibi.

Doğru terazi, temelinde adalet olan ilahi hukuktur.

Çünkü adalet hakkıyla ancak, ilahi hukukun doğru uygulanmasıyla gerçekleşebilir. Beşeri  hukuk vahye dayanmadığı için adaleti tam sağlayamaz.

Çünkü adalet terazisi bozuktur, yanlıştır. Doğru olan adalet terazisinde de yine dürüst uygulayıcıya ihtiyaç vardır. Yoksa rüşvetle, kayırmalarla, taraflı hüküm zulüm doğurur.

Demek ki adalete dolayısıyla barışa, huzura ulaşabilmek için öncelikle ilahi/adil hukuku seçmeliyiz. Yetmez. Ahlâklı, erdemli, dürüst hukukçulara da ihtiyaç var. Öteki seçenekler adalet yerine zulüm doğurur. Adalet hem ahlâkî, hem hukuki bir kavram olarak her şeyin yerine konmasıdır; genel anlamda her şeyin adaleti vardır. Hukukta, siyasette, ekonomide, eğitimde, ticarette, ailede her alanda, her yerde... O zaman adil düzenden söz edilebilir. İlahi iradenin belirlediği hak ve adalet ölçüleriyle, beşerinkiler farklıdır. İnsanlar üzerinde emir ve yasaklar koymak, hükmetmek hak ve yetkisi Yaratan Allah Teala’ya/Melik’e ait bir yetkidir. “Yaratmak ve emretmek sadece,ancak yüce Allah’ındır” (Araf/54).

Değer ölçüleri farklı olunca değer yargıları/hükümleri, tefrika, ihtilaflar, huzursuzluklar çoğalır... İnsanlara ihtiyaçları olan kitabı ve mizanı indiren Allah Teala; iyi ile kötünün, doğru ile yanlışın, yararlı ile zararlının, güzel ile çirkinin, adaletle zulmün, hayır ile şerrin, hak ile batılın ölçülerini de bildirmiştir. Dost-düşman kriterlerini de... Bu ilahi iradeye aykırı, muhalif ölçüler, ilkeler koymak; insanın kulluk sınırını aşması, ilahi sınırları ihlaldir. Haramların helal, helallerin de haram sayılması gibi.

Hak ölçütleri gibi, bizim insan olarak her birimizin kendi inanç, ahlâk ve bilgilerimizden kaynaklanan, etkilenen, sürekli değişebilen kalbimizde “vicdan” terazimiz vardır. Vicdanımız günahlarımızla, dünya tutkunluğumuzla zamanla körelebilir...

Kutsalların istismarı, kötü örnekler, hırs, haset, vehn, kin, cehalet, tefrika (kimlik, particilik) gibi ahlâki hastalıklar da akıl/vicdan terazimizi olumsuz etkileyebilmektedir. Sonuçta bu yüzden yanlış tercihler zinciri oluşabilmekte, bu da telafisi güç zararlara mal olabilmektedir. Haramlara/batıla alışan kalpler tebliği de zorlaştırır.

Kararan vicdanda/kalpte şeytan ve nefsi emmare taht kurmuş, iktidar olmuştur. Tüm bedende zulüm egemendir; fıtratımızdaki vicdan gücü bizi hep zulme yönlendirir. “Göğsümüzdeki kalp de kör olursa” (Hac/46). Mümin kalbi lamba gibidir.

“Mümin Allah’ın nuruyla (basiret, feraset) önünü görür” (S.A.V.). Kilitli, paslı, kararmış kalp neyi görebilir?! İyileri kötü, kötüleri iyi, hakkı batıl, batılı da hak görmeye başlar. Batıl onu çeker, nefret bile ettirebilir. Allah’ın sevdiklerine bile düşman olabilir.

Bahaddin Elçi.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41