Gönderen Konu: İtaatte Ölçü 1  (Okunma sayısı 91 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5759
İtaatte Ölçü 1
« : Mart 24, 2022, 07:25:54 ÖÖ »
İtaatte Ölçü  1

Dünya gezegenindeki zorunlu ve sıkıntılı yolculuğumuzun güvenli ve huzurlu geçmesi için, âlemlerin Rabbi Allah Teala, bize; birisi kitap (Kur’an), diğeri de Peygamber (S.A.V.) olmak üzere iki hidayetçi rehber (Taha/123) ikram ve ihsan buyurmuştur. Bunlara ve Rabbimizle yaptığımız “kulluk” sözleşmemize uyduğumuzda (Araf/172) hem dünyada, hem de ahirette güzel, mutlu bir hayat vaat etmiştir.

Yeter ki biz; tağutlara (Nahl/36), şeytanlara (Yasin/60-61) kulluktan ve şirkten (Tevbe/31, Lokman/13, Nisa/116) kaçınarak sadece O’na (C.C.) kulluk yapabilelim (Fatiha/5). 

Sözünde durmak, sözleşmelere vefa Rabbimizin emirlerinden. “Doğru söylememek, sözünde durmamak nifaktandır” (S.A.V). Ahit, akit, anlaşma, antlaşma, misak, biat, intisap kelime ve kavramları söz ve sözleşmelerle ilgilidir. Sözleşmeler; hem Rabbimizle ruhlar âleminde yaptığımız “kulluk sözleşmesi”ni, hem de kişilerin, toplumların ve devletlerin yaptığı her türden anlaşmaları kapsar genişliktedir. Toplum da düzen de ancak kurallara ve taraflar arasında yapılan “meşru” sözleşmelere uymakla mümkün olabilir.

İtaat; yasaklardan (haramlardan) kaçınmak ve emirleri (farzları) eda etmekle, sünnete uymakla olur. ...”Ancak sana kulluk ederiz...”

“...Bizi, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaplanan ve dalalette olanların yoluna değil...” (Fatiha/5-7).

“Allah’a, Resulüne itaat edenler, kendilerine nimet verilen peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraberdirler...” (Nisa/69).

Allah Teala bizi ancak ve sadece kendisine kulluk edelim, başkalarını reddedelim diye dünyaya sınav için gönderdi (Zariyat/56). “Lâ ilahe, rabbe, mabude, taate, illallah...”

Maide/1. ayette yapılan akitlere uymamız emrediliyor. 7. ayette de gerek Rabbimizin üzerimizdeki nimetini (İslâm, iman), gerekse “işittik, itaat ettik” dediğimizde O’na (C.C.) verdiğimiz andımızı hatırlamamızı buyuruyor.

“Maide/7. ayetteki sözden maksat, ruhlar âlemindeki söz (Araf/172) olabileceği gibi; Resulullah’a iman ederken, Akabe ve Hudeybiye’de verilen sözler de olabilir. Bu sözlerin yerine getirilmesi emrediliyor. Ayrıca kelime-i tevhit/şehadet de Allah’a verilen sözün ikrarıdır, yenilenmesidir. Fatiha’daki “...iyyakenabudu...” da aynı anlamdadır.

Müminlerin, elest bezminde ruhların “kalû bela!” (evet Rabbimizsin) demeleri ile söylediği şehadet kelimesi ve “Ya Rabbi! İşittik, itaat ettik” ifadeleriyle O’nun hâkimiyetine/egemenliğine girmeye söz vermeleri demektir. Allah Teâlâ bu ahdi hatırlatmaktadır. (Feyzül Furkan).

Araf/172’de Rabbimizle ruhlar âleminde/”kalü bela”da yaptığımız “kulluk sözleşmemiz”, şehadetimiz zikrediliyor.

Fatiha/5. ayette “iyyakenabudu...” beyanıyla ezeldeki ahdimizi hatırlıyor, yeniliyoruz.

Yine kelime-i şehadetle, tahiyyatta, ezanda aynı sözümüzü tekrarlıyoruz... Sözümüzdeyiz, diyoruz.

Fetih/10.ayette: Resulullah’la yapılan biatin, Allah Teala’yla yapılmış olduğu bildiriliyor.

Biat/beyat Allah adına yapılan itaat sözleşmesidir. Siyasi/hukuki de olsa (yöneticilere), ahlaki/manevi de olsa (mürşitlere) intisap, Allah adına olduğundan marufta (meşru) olmak şartıyla yöneticilere de mürşitlere de itaat edilir.

Çünkü onlara itaat gerçekte onların şahsında Allah Teala’ya itaattir. “El ele el de Hakk’a bağlıdır. Baş başa, baş da şeriata/hukuka bağlıdır.” Aykırılıktaysa tağutluk, dalalet ve rububiyet ihlalleri ortaya çıkar. Bu nedenlerle itaat kayıtlı ve şartlıdır (Kur’an ve sünnetle).

“Resulullah (S.A.V.) maruf üzere beyat almıştır...”

Kendisine itaat/biat; Allah’a itaat/biat olmasına rağmen... (Fetih/10).

Bahaddin Elçi.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5759
Ynt: İtaatte Ölçü 2
« Yanıtla #1 : Mart 31, 2022, 08:10:03 ÖÖ »
İtaatte Ölçü  2

El ele, el Hakk’a bağlıdır.” İntisap, mürşide Allah adına biat/itaat sözleşmesidir.

Nisa/59. ayette: Müminlerin; Allah’a, Resulüne, Kur’an ve sünnetle sınırlı olarak/nasslara aykırı olmamak şartıyla da “ululemre” (âlimler, yöneticiler) itaatleri, ihtilaflarını da Ku’an ve sünnete arz etmeleri emrediliyor.

Bu ayet-i kerimede Allah’a ve Resulüne itaat mutlak/sınırsızdır. Çünkü Resulüne itaat/biat, Allah’a itaat/biattir.

Ululemre itaat ise şeriata uygunlukla sınırlıdır. Aksi takdirde yöneticiler rableşebilir, tağutlaşabilir, ululemir de “Bel’am”laşabilir...

“Gerek Peygambere, gerekse O’nun yolundaki mürşitlere müminlerin Allah adına verdikleri söz de (intisap), zımnen kelime-i şehadet olabilir.” (Celal Yıldırım)

Tevbe/31. ayetin tefsirinde Resulullah (S.A.V.) dini temsilcilerin haramları helal, helalleri de haram yapmasının rububiyet ihlali, bunun da şirk (en büyük zulüm) mahiyetinde olduğunu, buyurmuştur (Lokman/13). Hiçbir makamın kulluk sınırları dışına çıkmak/rububiyet, mabudiyet, ulûhiyet sınırlarını ihlale hak ve yetkisi yoktur. Onlar da birer “kul”durlar. Vahye uyacak, hevalarına uymayacaklar. La mabude/rabbe illallah.

Haramları helal, helalleri de haram yapanlar, rububiyette şirke (en büyük zulüm) düşerler (Tevbe/31, Lokman/13).

Halifeler de maruf üzere beyat alırlar (şeriat kayıt ve şartlı).

“Masiyette kullara itaat yoktur. İtaat ancak maruftadır.” (S.A.V.)

Ahmed er Rufai (K.S.): “Resulullah’tan sonra hilafet her iki anlamıyla da (hem maddi/siyasi, hem de manevi/ahlâkî) Hz. Hüseyin’e (R.A.) kadar ayrılmaksızın/beraber devam etmiştir. Sonra da ikiye ayrılmıştır. Risalet yönüyle siyasi, velayet yönüyle de manevi/ahlaki hilafet olarak.”

Her iki halifeye de itaat kayıtsız şartsız/mutlak değildir. Her iki konumdaki halifeler Resulullah’a (S.A.V.) vekâleten, hem risalet, hem de velayet temsilcilikleriyle Kur’an ve sünnet çerçevesinde hizmet etmek sorumluluğundadırlar. Aksi takdirde emanete riayet etmemiş, makamlara hıyanet etmiş olurlar. Bunun zararları hem kendilerine hem de tüm insanlaradır. Tarih nice tağutlara, Bel’am’lara şahitlik etmiştir.

Hz. Ebubekir (R.A.) de, Hz Ömer (R.A.) de halifeliklerinde kendilerine itaatin “maruf”ta olmasını, münkerdeyse itaat edilmemesini açıkça beyan etmişlerdir. Böylece başlar başa, baş da şeriata/ hukuka bağlıydı. Halifeler de birer “kul”dular. Hz. Ömer (R.A.): “Yanlışımızda bizi uyarmayan/düzeltmeyende hayır yoktur. Düzeltmezsek bizde hayır yoktur.”

Kayıtsız, şartsız kimseye itaat edilmez. İtaat, Kur’an ve sünnetle sınırlıdır. Yanılmaz, şaşırmaz, her şeyi hakkıyla bilen, mutlak adalet ve hikmet sahibi Allah Teâlâ’dır. Kimse masum değildir. Kimse haram ve helal koyma hak ve yetkisine sahip değildir. Kimsenin haramları helal, helalleri de haram kılma yetkisi yoktur.

Aksi rububiyet, ulûhiyet sınırlarının ihlâlidir, şirktir, en büyük affedilmez zulümdür.

Kimse yanılmaz ve masum değildir. Kimseye mutlak itaat edilmez. İtaat meşruiyetle sınırlıdır.

Teala cümlemizi tağutların, şeytanların şerlerinden, şirk zulmünden korusun.

Amin.

Bahaddin Elçi.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41