Mucizeleşen Hayatlar
Kur’an’ın ilk suresi Fatiha, Allah’a “Hamd” ile başlar, “doğru yola hidayet talebi ve gazaba uğrayanların, sapıtmışların yoluna düşmekten sığınma” ile de biter. Onu müteakip, Bakara suresi ise Kur’an’ın özeti niteliğindeki bu sureyi tefsir eder şekilde başlar.
Özellikle Ramazanda Kur’an’ı açıp Fatiha’dan sonra Bakara suresinin kapısından içeri adımızı atar atmaz Rabbimizin bizler için hidayet kaynağı olan gizli hazineleriyle karşılaşıyoruz.
Misal, ilk beş ayette deniliyor ki:
“Elif, lâm, mîm!
İşte kendisinde şüphe olmayan bu kitap, muttakiler için yol göstericidir.
Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar.
Ve onlar sana indirilene de, senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahirete de kesin olarak inanırlar.
İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler ancak onlardır.
Rabbimizin bu ölçüsüne göre, “Gaybe iman”dan hemen sonra zikredilen “namaz” olmadan mümin olunmaz!
Allah’ın bize öğretisiyle bir günde farz, sünnet ve vacip olarak beş vakit namazlarımızda 40 defa Fatiha suresini okuyor ve Rabbimizden bizi doğru yola hidayet etmesini talep ediyoruz.
Ve bu öğretiyle, “nimet verdiği kullarının yoluna” iletmesini istiyoruz.
Kur’an’ın iç kısımlarına doğru ilerledikçe nimet verilenlerin kimler olduğunu da buluyoruz.
“Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sadıklarla, şehidlerle ve Salihlerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır.” (4-Nisâ 69)
İsrâ suresi 9 ve 10. Ayetlerde Kur’an’ın kimlere ve nasıl bir hidayet kaynağı olduğu şöyle ifade edilir: “Gerçekten bu Kur’an, en doğru olan yola götürür ve iyi işler yapan mü’minler için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler. Ahirete inanmayanlar için de acıklı bir azap hazırladığımızı (bildirir).”
Elimizden düşürmememiz gereken Allah’ın kelamı Kur’an, bizlere, Rabbimizin gerek dünya ve ahirette nimetle ödüllendirdiği iyi kullarından ve gerekse de hakkı yalanlayan ve O’na karşı tutum sergileyenlerden bir bir haber verir.
Kur’an’da, Bakara suresinde bahsi en çok anlatılan Yahudilerin menfi davranışları, Hz. Musa ile nasıl çekiştikleri anlatılırken, verilen onca nimetlere rağmen o ihanet dolu davranışlar karşısında insanın hayret etmemesi mümkün değil.
Gökten yiyecek dolu bir sofra istekleri geri çevrilmemiş…
Susuz kalınan çölde her kabilenin rahatlıkla kendilerinin olduğunu bileceği 12 çeşme kayadan akıtılmış…
Yıllarca esaret hayatı yaşadıkları Firavun’un zulmünden kurtarılmış, düşmanları Firavun ve ordusu Kızıldenizde boğulup helak olmuş… Ama yine de bu Yahudiler, nankörlük etmekten kaçınmamışlar.
Tüm bunlar, elbette ki biz ümmeti Muhammed’in de (s.a.s.) aynı hataya düşmemesi için bizlere anlatılmaktadır.
Ve buna dikkat çekmek için de Fatiha’da “Gazaba uğrayanların, sapkın ve sapıtmışların yoluna değil…” diye uyarı yapılıyor.
Sadece Musa’nın kavmi de değil isyan ve nankörlük edenler…
İbrahim, Nuh, Hud, Lud, Salih (a.s) peygamberlerin kavimleri de isyan bayrağını açan ve bu yüzden helak olanlardan olmuşlar.
Tüm bu olaylara Kur’an’dan, Kur’an’ca bakınca, ibret almamak ve Kur’an’ın gösterdiği doğru yolu bulmamak mümkün değil!
Bugün Ramazan ayının yirmisi. Ve son on güne, Kadir Gecesi’nin özellikle aranmasının tavsiye edildiği günlere kavuştuk.
Tüm hayatımızda elimizden düşürmememiz gereken bu “Hâdî” sıfatlı Kur’an’ı Ramazanda malum daha bir aşkla okuyoruz!
Keşke demeyelim, temenni edelim ki bu kelâmullahı Kur’an’ın gözüyle bakmak suretiyle hayatımızın bir parçası yapalım. Ki, o zaman hayatımızın Allah’ın izniyle nasıl Kur’an’laştığını göreceğiz.
Ben size, siz bana ve hepimiz birbirimize dua edelim ki, hayatımız Kur’an’laşsın, “O’nun ahlâkı Kur’an’dı” tanımlamasının yapıldığı Allah Resulünün yoluna girebilelim, ahlâkını kuşanabilelim.
Meryem suresini okuduğumuzda karşımıza “Meryem’in iffetli duruşu” çıkmıştı. Ve Rabbimizin O’nu bulunduğu mekânında nasıl rızıklandırdığı…
İmkânsızı imkâna çevirdiği; babasız doğacak bir peygambere, İsa’ya (a.s.) anne kıldığını gördük...
Meryem’in bakımını üstlenen Zekeriya’yı, yaşlı haline ve kısır eşine rağmen Yahya peygamberle müjdelediğini de gördük…
Rabbimiz Meryem, Enbiya ve diğer surelerde birbiri ardınca zikredip, “o salihlerdendi, sadık kullarımızdandı, hepsi de muhlis kullarımızdandı…” diye övdüğü peygamberleri okuduk. Ve sonra!
“Onlardan sonra, namazı zayi eden, şehvet ve dünyevî tutkularının peşine düşen bir nesil geldi. Ki, onlar bu tutumlarından ötürü büyük bir azaba çarptırılacaklardır.” (19-Meryem 59)
Kehf suresinde “Mağara Ashabı”nın mucizeleşen hayatlarını, Yusuf suresinde “İffet timsali Yusuf…” ve Yakup’un (a.s.) sabırlarını ve sonunda nasıl mükâfatlandırıldıklarını gördük.
Hakeza Eyüp peygamberin sabrını müşahede ettik…
Neml suresinde çoban mesleğinden gelen Davut peygamberi ve oğlu Süleyman’ın peygamberliklerini ve eşsiz nimetlere gark olduklarını okuduk… Aleyhim selam ecmaîn…
Nur suresinin bireye, aileye ve topluma nasıl talim/terbiye aşıladığını ve yön verdiğini de bir defa daha fark ettik. Kur’an böyle devam edip gidiyor…
Gelin Kur’an’ı bir de Kur’an bakışıyla ve sürekli okuyalım, olmaz mı?
FANİ DUNYA RADYO FORUM
