Gönderen Konu: Cinlerin ve Şeytanların İnsanlara Nasıl Bir Etkisi Vardır  (Okunma sayısı 197 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5745
Cinlerin ve Şeytanların İnsanlara Nasıl Bir Etkisi Vardır

Hocam, kafama takılan nokta, şeytanların ve cinlerin insan üzerinde nasıl bir etkisinin olduğu. Acaba şeytanlar insanlara doğrudan ve zorlayıcı bir etkide bulunabilirler mi yoksa manevi ve psikolojik bir etkileri mi söz konusu?

Bunu cevaplamak için öncelikle cinler ve insanlar arasında nasıl bir ilişki ve iletişim olduğunun tespitini yapmak ve ardından bu etkinin nasıl olduğu ve nasıl anlaşılması gerektiği üzerinde durmak gerekir. Cinlerle insanların fiziki ve somut ilişkisine dair elimizde bir bilgi yoktur. Kur’an’a baktığımızda cinlerden olan İblis’in, Hz. Âdem ve Hz. Havva’yla olan iletişimi tamamıyla vesvese şeklinde gerçekleşmiştir. Bu husus bir ayette, “İblis o ikisine vesvese verdi.” (Araf, 7/20.) şeklinde geçerken bir başka ayette, “İblis, Âdem’e vesvese verdi.” (Taha, 20/120.) şeklinde geçmektedir. Nas suresinde de “insanların içine vesvese veren” diye bildirilmiştir. Vesvesenin yanında Kur’an’da hemz ve tayf (dürtme ve tahrik etme) ifadeleri de geçmektedir. Bunlar da psikolojik olup vesvesenin türlerinden başka bir şey değildir.

Peki, vesvese nedir?

Din İşleri Yüksek Kurulunun Fetvalar kitabında fısıltı ve kuruntu gibi sözlük anlamları verildikten sonra vesvese şöyle tarif edilmiştir: “kötü bir işin yapılması, iyi bir işin terk edilmesi veya geciktirilmesi ya da eksik yapılması için şeytanın insanı kışkırtması, aklını çelmesi ve akla kötü düşünceleri getirmesi” (Fetvalar, s. 403.) TDK’nin sözlüğünde ise vesveseye kuruntu karşılığı verilmiştir. Bu kuruntular dışarıdan telkinlerle veya içe doğan duygu ve düşüncelerle gerçekleşir. Nitekim halkımızın “şeytan kuruntusu” veya “şeytan dürtmesi” sözleri tam da bunu ifade eder. Çünkü vesvesenin dayandığı bir gerekçe ve gerçeklikten bahsedilemez. İlk insanlar olan Hz. Âdem ve Hz. Havva’ya yapılan vesveseyi örnek alırsak şeytan onların içlerine bir kuruntu atmış ve bunu da gerçekmiş gibi zihinlerine telkin etmişti. Sonuç şeytanın telkini doğrultusunda gerçekleşmediği gibi var olan imkânların ellerinden kaçırılmasına sebep olmuştu. Günümüzde kendisini savcı veya polis diye tanıtan sahtekârların telkinlerinin/vesveselerinin nasıl sonuçlar doğurduğu açıktır. Bu tür telkinler her ne kadar gerçek dışı olsa bile psikolojik etkisi vardır ve hafife alınmamalıdır.

Şeytanın etkisinin kişiye bağlı olduğu söylenebilir mi?

Tabii ki. Kişi, duygularına hâkim olsa ve aklını kullanıp verilen vesvese yönünde iradesini kullanmasa şeytanın tuzağından kurtulur. Nitekim Hz. Âdem ve Havva, İblis’in telkininin bir kandırmaca olduğunu anladıklarında derhâl pişman olmuşlar ve Allah’tan bağışlanma dileyerek düştükleri hata sarmalından kurtulmuşlardır. Ama bedel de ödemişlerdir. Nitekim bir anlık vesveseye veya şeytanın dürtmesine kapılma sonucu büyük kayıpların yaşanması mümkün olabilmektedir. Araba kullanırken telefonla ilgilenmenin yol açtığı kazalar, bir anlık öfkenin doğurduğu zararlar gibi. “Öfkeyle kalkan, zararla oturur.” atasözü, bir tecrübe ürünüdür.

İyi de biz cin şeytanlarını görmüyoruz. Görmediğimiz bir düşmanla nasıl mücadele edebiliriz?

Bu soru bin yıl öncesinde İmam Matüridi’ye de sorulmuş. Demek ki her dönemin insanının kafasına takılan bir soru. Onun verdiği cevap bugün için de geçerlidir. (Matüridi, Te’vilât, Araf 27. ayet)

Doğrusu, cevabı merak ettim.

Matüridi’ye göre insanın şeytanı etkisiz hâle getirmek gibi bir yükümlülüğü de gücü de yoktur. Ama onun bizim bedenimize, yiyecek içeceğimize ve diğer eşyalarımıza zarar verecek gücü de bulunmamaktadır. Eğer onun böyle bir gücü olsaydı bizi bir kaşık suda boğar, bütün yiyeceklerimizi ifsat eder ve eşyalarımıza zarar verirdi. Onun bize tek etkisi vesvese şeklinde içimize attığı kötü telkinden ibarettir. Onun bu vesvesesinin üstesinden gelecek imkânı Yüce Allah bize fazlasıyla vermiştir, üstelik peygamberler ve kitaplar yoluyla da bizi uyarmıştır. Bize düşen Allah’ın verdiği aklı kullanmak, düşünce kabiliyetimizi işletmek ve Yüce Allah’a sığınmaktır. Bunları yaptığımız takdirde irademizi şeytanın telkini doğrultusunda değil, meleklerin ilhamları doğrultusunda kullanmış oluruz; hakkın yanında yer alır, hakikati yakalarız. Nitekim Yüce Allah Kur’an’da “Şeytan seni kötülüğe tahrik ederse hemen Allah’a sığın.” (Araf, 7/200.), “Ey Rabbim, şeytanın dürtmelerinden sana sığınırım.” (Müminun, 23/97.) ayetleriyle şeytanın vesvesesi karşısında nasıl davranmamız gerektiğini bildirir. Zaten “Kötülükler ve yasakları çiğnemede dikkatli davranan kişiler (muttakiler), şeytanın bir vesvesesi kendilerine geldiğinde uyanık davranırlar ve hakikati hemen görürler.” (Araf, 7/201.)

İçimizde oluşan kötü duyguların ve telkinlerin şeytandan olduğunu nereden biliyoruz?

İster inansın ister inanmasın her insanın içinden güzel duygular kadar kötü duyguların da geçtiği bir gerçektir. Bu kötü duyguların nereden geldiğini doğrudan ve somut olarak tespit etmek mümkün değildir. Bunlar var olduğuna ve psikolojik etkileri de gerçek olduğuna göre bir kaynağının olması gerekir. Kimisi bunu nefsin arzularına kimisi ise başka şeylere bağlar. İslam’a göre kötü arzuların veya duyguların kaynağı şeytandır. Zira arzunun veya duygunun kendisi kötü değildir, kötü olan onun kötülük doğuracak şekilde ve kural dışı (gayrimeşru) kullanılmasıdır. İşte şeytan vesveseleriyle insanı bu kötülüğe ve kural dışılığa yönlendirmektedir.

Bunu biraz açabilir miyiz?

Arzu ve duygu insanın yaşaması için son derece gerekli şeylerdir. Bir insanın bütünüyle arzu ve duygudan yoksun olduğu düşünülemez. Önemli olan bunların doğru, iyi ve kurala uygun kullanılmasıdır. Söz gelimi bir yiyeceğe arzu duymak bedenin ihtiyacını gidermek ve güçlendirmek için bir gerekliliktir. Ancak söz konusu yiyeceğin öncelikle bedene zarar vermemesi ardından da yasak kapsamında olmaması gerekir. Zarar veren bir yiyeceğe arzu duymak sağlığı tehlikeye sokmak, yasak olana yönelmek ise kuralı çiğnemektir. Demek ki arzular ve duygular meşru sınırlar içinde kullanılırsa aslında insanın yaşamasını sağlar hatta yaşam kalitesini artırır. İşte şeytan tam da bu noktada devreye girer, insanın zararlı ve yasak şeylere yönelmesi için tahrik ve dürtmelerde bulunur. Eğer insan aklını kullanır ve Rabbine sığınırsa bütün bu dürtmelerden ve tahriklerden korunur.

İyi de Yüce Allah neden şeytanı engellemiyor?

Biz şeytanın sadece cinlerden olduğunu zannediyoruz. Hâlbuki Yüce Allah Kur’an’da şeytanın hem cinlerden hem de insanlardan olduğu bilgisini veriyor. Çünkü şeytan kötülük telkin eden ve kötülüğe yönlendiren her tür tahrikçidir. İblis ve zürriyeti bunların bir kısmıdır. Şeytanlar olmasın desek kötülüğe meyilli insanlar var, onlar olmasın desek bizim çift yönlü duygularımız ve arzularımız var. Onlar da olmasın desek insan olmasın demek gibi bir şey olur. Hâlbuki bunların varlığı değil bizim bunlara karşı direnç göstermemiz önemlidir. Yüce Allah insanın hem iyi hem de güçlü olmasını ister. Güçlü olmak sadece iyi şeyleri elde etmek değil, gerçeğin ve doğrunun yanında durup kötü, zararlı ve yanlışa karşı direnç gösterebilmektir. Zaten iyi insan sadece iyilik yapan değil, kötülüklere bulaşmayan ve onlarla meşru çerçevede mücadele edendir. Hayat bir yarıştır. Yarışı kazanmak bir bakıma zorluklara karşı dirençli olmaya ve onları aşmaya bağlıdır. Söz gelimi bir futbol maçında gol atmak ne kadar önemliyse gol yememek de aynıdır. Öyleyse mesele şeytanların varlığı değil, bizim onlarla baş edip edemeyişimizdir. Yüce Allah şeytanları alt edecek azmi, gücü ve imkânları bize fazlasıyla vermiştir. Onların vesvesesine kapılma veya bir yanlışa düşme durumunda da bizi umutsuz bırakmamış pişmanlık duymak ve tövbe etmek gibi kurtuluş ve çıkış yolları göstermiştir.

RADYO DİNEME LİNKİMİZ.

Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Saadet Asrı Adanmış Hayatlar Gönderen: türkiyem
[Bugün, 08:10:20 ÖÖ]


İhsan ve Tefekkür Gönderen: türkiyem
[Bugün, 08:03:23 ÖÖ]


Takva ve Muttaki Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:58:21 ÖÖ]


Tam bir teslimiyet Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:53:57 ÖÖ]


İman ve Mü’min Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:43:37 ÖÖ]


Evlilikte Amaç Ne Olmalı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:39 ÖÖ]


En Şiddetli Düşman Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:02:48 ÖÖ]


Komşu Komşunun Külüne Muhtaç Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:53:30 ÖÖ]


Yaratılış Gâyemiz İbâdettir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:45:12 ÖÖ]


Rıfat Kaynak - Single Eserleri 320 + Flac Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:32:12 ÖS]


Diyetisyen Gözüyle Hamileliğe Hazır Mısınız Gönderen: anadolu
[Dün, 06:18:47 ÖS]


Peygamber’le Birlikte Yaşamak İçin Gönderen: anadolu
[Dün, 06:10:25 ÖS]


Yetimin Duyguları Gönderen: anadolu
[Dün, 05:46:08 ÖS]


Ölüm Var Ölümden Ölüme Fark Var Gönderen: anadolu
[Dün, 05:41:21 ÖS]


Nefis Mücadelesi Gönderen: anadolu
[Dün, 05:36:00 ÖS]


Alkolsüz Bir Hayat Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:03:57 ÖÖ]


Ümmetimin Zayıf mü’minleri Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:48:51 ÖÖ]


Yüksek Tansiyonda Psikolojik Faktörler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:27:08 ÖÖ]


Uyku Bozuklukları Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:20:53 ÖÖ]


Bu Dünya Bir İmtihân Yeridir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:06:47 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41