Gönderen Konu: ÇOCUK TERBİYESİ  (Okunma sayısı 423 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
ÇOCUK TERBİYESİ
« : Eylül 23, 2018, 10:02:50 ÖS »
ÇOCUK TERBİYESİ

Terbıye Çocuğun iyi yetenek (kâbiliyet, istidad) ve eğilimlerini geliştirme ve kötülerini silme işine denmektedir. Terbiye, sistemli olarak çocuğu etkileme ve iyi alışkanlıklar vermekle mümkündür. Etkileme ve iyi alışkanlıkların verilmesine ne kadar erken başlanırsa sonuç o kadar mükemmel olur.

Ferdin fıtratında, doğuştan getirdiklerine tabiat, sonradan kazandıklarına kültür diyecek olursak terbiyeyi daha vecîz bir ifâdeyle; “Terakkî eden, ilerleyen insanlık kültürünü yeni nesillere aktarma ve doğuştan getirdiği kapasitelerini geliştirme, inkişâf ettirme faaliyetidir.” diyebiliriz.

Terbiye, konuşmakla değil icrâatla, yâni fiiliyâtla olmalıdır. Diğer taraftan yetenek ve eğilimleri geliştirirken, yâni çocuğa şahıs terbiyesi verilirken, aynı zamanda çocuğun sosyal eğilimlerini de geliştirmek gerekir ki terbiye sosyal bir yönde kazanılmış olsun. Böylece çocuk bencil olmaktan kurtulur. Kazandığı niteliklerle cemiyete faydalı bir fert olur. Sosyal olarak yetiştirilmeyen çocukların nitelikleri ne olursa olsun, kendilerini cemiyete ve cemiyet kurallarına uyduramazlar. Her zaman her yerde şahsî çıkarlarına bakarlar. Hattâ bâzan o kadar ileri giderler ki, menfaatleri için her şeyi yapabilirler. Topluma karşı gelirler. Örf, âdet, kânun tanımazlar.

Demek ki, terbiyenin gâyesi, iyi bir insan yetiştirmek ve bu insanı cemiyete faydalı hâle getirmektir.

Bilindiği gibi insanı insan yapan dört özellik vardır:

1-Zekâ ve fikir,

2-Ruh,

3-İrâde,

4-Konuşma.

Bu özelliklerin de sosyal yönde ayrıca geliştirilmesi ve terbiyesi gerekir. Çocuk terbiyesinin esâsını, insandaki bu dört unsurun terbiyesi teşkil eder.

Büyüklerine karşı saygıyı, hitâb etmesini ve edebini gözetmesini belletmelidir.

Çocuk terbiyesinde, en başta anne ve baba olmak üzere, bütün âile efrâdının, mürebbiyenin, öğretmeninin rolü inkâr edilemez. Ancak annenin yerini hiçbir kimse tutamaz. Fakat anne sevgi ve şefkati dolayısıyle, çocuğun yalnız iyi taraflarını değil, noksan ve kötü taraflarını da görmesini bilmelidir. Öyle yetiştirmeli ki kendine olan güven duygusunun tek başına hareket etme ve karar verme yeteneğinin gelişmesine yardımı olsun.

Anne ve baba, çocuk için tam bir örnek olmalıdır. Çocuğun yanında büyükler çok titiz davranmalı, konuşma ve hareketlerine son derece dikkat etmelidir. Hele konuşmaları ile hareketleri aslâ çelişmemelidir. Çocuk büyüdükçe evdeki büyüklerin birbirlerine saygı ve sevgi ile davrandıklarını görerek kendisi de aynı şeyi yapacak, söylemesi istenen nezâket sözlerini ise, ancak âilesinden duya duya öğrenecektir.

Diğer taraftan anne baba tam bir fikir ve görüş birliğinde olmalıdır. Yâni anne ve babadan biri sert davrandığı zaman diğeri şefkat göstermemeli, biri tarafından verilen cezâ, diğeri tarafından affolunmamalıdır. Bilinmelidir ki, yerinde ve haklı olarak verilen cezâ, çocuğun sevgisini hiçbir zaman azaltmaz. Bilakis ciddî ve yerinde cezâ veren anne baba, körü körüne sevgi gösteren, her şeye göz yuman anne ve babadan daha çok sevilir, sayılır. Demek ki çocuk terbiyesinde sevgi, şefkat ve bağlılık mühim olmakla berâber, ciddiyet ve geçici sertlik de çok önemli birer faktördür.

Çocuğa iyi bir terbiye verebilmek için, anne baba ve diğer âile fertlerinin bütün terbiye prensiplerini tam uygulamasıyla berâber, âile hayâtının düzenli olmasının yanında anne babanın da iyi geçimli olması şarttır. Anne baba geçimsizliği, hele ayrılığı kadar çocuk rûhunda fırtınalar koparan bir hâdise yok gibidir.

Unutulmamalıdır ki, çocuklar anne babayı ideâl birer insan olarak görürler. Onlar gibi olmak ve onlar gibi hareket etmek isterler. Huy ve alışkanlıklarını çabuk kaparlar. Onun için çocuk dünyâya geldikten sonra, anne ve baba bütün yönleriyle, olduklarından daha iyi olmak mecbûriyetindedirler.

Kardeşi olmayan çocukların terbiyesi daha zor ve hattâ bir problem olabilir. Halbuki birkaç çocuğun terbiyesi daha kolaydır.Her çocuk kendiliğinden itaat etmesini ve uysallığı öğrenir. Kardeşlerinin de istekleri olabileceğini ve onların da anne baba sevgisine en az kendisi kadar ihtiyâcı olduğunu anlar. Daha doğrusu her şeyini kardeşleriyle paylaşmasını bilir. Böylece karşılıklı sevgi ve hürmeti erkenden öğrenen çocuklar, cemiyete kendini hazırlayarak yetişir. Ancak anne ve babanın her çocuğa aynı sevgi ve bağlılığı göstermesi şarttır.

İyi bir terbiye verebilmek ve cemiyete faydalı bir fert yetiştirmek için para ve servete ihtiyaç yoktur. Hattâ zenginlik ve lüks hayat, ekseriyâ çocuğun fenâ yetişmesine sebeb olabilir. Çünkü acı da olsa, varlık içindeki bâzı anne babaların kendi zevk ve eğlencesini düşünerek, çocuklarını ihmâl ettikleri bir gerçektir. Hâlbuki anne babanın bu ihmalleri çocuk rûhunda fırtınalar koparabilir ve bu fırtınaların, çocuğu nereye sürükleyeceği belli olmaz. Diğer taraftan, zenginlik ve hudutsuz imkânlar, çocuğu kötü yollara saptırabilir.

Müşâhede ve tecrübelere göre, yokluk içerisinde büyümesine rağmen iyi terbiye alan çocuk, daha fazla insan sevgisiyle yetişmekte ve cemiyete daha faydalı olmaktadır. Fakat bu, “Âilelerin çocuklarının daha iyi yetişmesi için fakirlik şarttır.” mânâsına alınmamalıdır; ama âile varlıklı olsa bile, bu varlık çocukta şuurlaştırılmamalı ve çocuk âile servetine güvenmeden yetiştirilmelidir.

Garb müellifleri çocuk terbiyesinde din, cezâ ve mükâfât, oyun ve oyuncaklar, okul gibi faktörlerin önemli olduğunu bildirirler.

Çocuk terbiyesi eğitimciler kadar dinlerin de belli başlı mevzularındandır. Hayâtı, dünyâ ve âhiret olmak üzere iki büyük safhada, ikincisini birincisinin devâmı olarak takdim eden İslâm dîni; insan ömrünü de doğum öncesinden başlayarak çocukluk, erginlik, yetişkinlik, olgunluk ve yaşlılık olarak safha safha, fakat bir zincirin halkaları şeklinde bütün olarak ele alır. Bu arada çocuk terbiyesinin esaslarını, modern pedagogların uzun araştırmalar sonucu elde ettikleri umdeleri de içine almış bir halde, mükemmel bir sistem şeklinde tesbit etmiştir. Çocuk terbiyesiyle ilgili hükümler incelendiğinde, garp müelliflerinin saydığı faktörlerin asırlardır İslâm dîninde var olduğu görülür.

Altı yaşını dolduran çocuk, harfleri, rakamları, kelimeleri anlayabilecek, okula gidebilecek bir durumdadır. Ayrıca o güne kadar bilmediği çalışma ve sorumluluk duygusu, başarıya ulaşma ve yarışma çabası da belirmiştir. Cemiyet geleneklerine ve kânunlara uymasını bilir veya uymak için gayret sarf eder. Kiminin yetiştiği çevre îcâbı görgü ve terbiyesi az, kiminin zekâsı türlü sebeplerle gelişmemiş, kimisi bütün gün anne babadan uzak kalabilecek serbestliğe ulaşmamış olabilir. Böyle çocuklar, okul düzenine ve ortamına uyamazlar, uysalar bile öğrenimde başarısızlığa uğrarlar.

Çocuğun okul düzenine uyamayışının muhakkak bir sebebi vardır. Bu sebepler fizyolojik, sosyolojik veya psikolojiktir. Yâni çocuk okuldan önce veya okul sıralarında geçirdiği hastalık ve sakatlıklar, rûhî rahatsızlıklar, sosyal çatışmalar yüzünden bu duruma gelmiştir. Okula karşı gösterilen tepkinin ve başarısızlığın sebebi ne olursa olsun, çocuk bütün şahsiyeti ile bunun tesiri altında kalır.

Görülüyor ki, okula ve öğretmene çok sorumluluklar düşmektedir. Çünkü öğretmenlik, yalnız okuyup yazmayı öğretmek, bilgi vermek değildir. Öğretmenin her çocukla ayrı ayrı uğraşması, gelişme mekanizmalarını incelemesi, yetiştiği çevreyi, evdeki hayâtını, sıkıntılarını, korku ve endişelerini bilmesi, hâşin ve dengesiz çocuklara özel ilgi göstermesi gerekir. Fakat bütün bu sorumlulukları öğretmene yüklemek insafsızlıktır. Bu problem âile-öğretmen işbirliği ile berâber çözülmelidir.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: ÇOCUK TERBİYESİ 1
« Yanıtla #1 : Eylül 23, 2018, 10:20:29 ÖS »
ÇOCUK TERBİYESİ  1

Çocuğu nasıl terbiye etmelidir?

CEVAP

Çocuk, ana baba elinde bir emanettir. Çocukların temiz kalpleri kıymetli bir cevher olup, mum gibi, her şekli alabilir. Küçük iken, hiçbir şekle girmemiştir. Temiz bir toprak gibidir. Temiz toprağa hangi tohum ekilirse, onun mahsulü alınır. Onun için Ağaç yaşken eğilir demişlerdir. Bunun gibi çocuk da neye meylettirilirse, oraya yönelir. Eğer hayrı âdet eder, öğrenirse hayır üzerine büyür. Çocuklara iman, Kur'an ve Allahü teâlânın emirleri öğretilir ve yapmaya alıştırılırsa, din ve dünya saadetine ererler. Bu saadete ana-baba ve hocaları da ortak olur. Eğer bunlar öğretilmez ve alıştırılmaz ise, bedbaht olurlar. Yapacakları her kötülüğün günahı, ana-baba ve hocasına da verilir.

Müslüman, emri altında bulunanlardan mesuldür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

Hepiniz, bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi, siz de evinizde ve emriniz altında olanları Cehennemden korumalısınız! Onlara Müslümanlığı öğretmezseniz, mesul olursunuz. [Müslim]

Çocuklarına Kur'an-ı kerim öğretenlere veya Kur'an-ı kerim hocasına gönderenlere, öğretilen Kur'anın her harfi için, on kere Kâbe-i muazzama ziyareti sevabı verilir ve kıyamette, başına devlet tâcı konur. Bütün insanlar görüp imrenir.

(Bir çocuk ibadet edince, kazandığı sevap kadar, babasına da verilir. Bir kimse, çocuğuna fısk, günah öğretirse, bu çocuk ne kadar günah işlerse babasına da, o kadar günah yazılır.) [S.Ebediyye]

(Çok müslüman evladı, babaları yüzünden Veyl ismindeki Cehenneme gidecektir. Çünkü bunların babaları, yalnız para kazanmak ve keyf sürmek hırsına düşüp ve yalnız dünya işleri arkasında koşup, evlatlarına Müslümanlığı ve Kur'an-ı kerimi öğretmediler. Ben böyle babalardan uzağım. Onlar da benden uzaktır. Çocuklarına dinlerini öğretmeyenler Cehenneme gidecektir.) [S.Ebediyye]

Kendinin yapması haram olan şeyi çocuğa yaptıran kimse, haram işlemiş olur. Çocuklarına içki içiren, kumara alıştıran, müstehcen neşriyatı okumasına sebep olan, yalancılık, hırsızlık gibi kötü huylara alıştıran, kıbleye karşı ayak uzatmasına sebep olan kimse, günah işlemiş olur. Dinimizin temeli, imanı, farzları ve haramları öğrenmek ve öğretmektir. Allahü teâlâ, Peygamberleri bunun için göndermiştir. Gençlere bunlar öğretilmediği zaman, İslamiyet yıkılır, yok olur. Allahü teâlâ, Müslümanlara Emr-i maruf yapmayı emrediyor. Yani, benim emirlerimi, bildiriniz, öğretiniz buyuruyor. Nehy-i münker yapmayı da emrederek, yasak ettiğini bildirdiği haramların yapılmasına razı olmamamızı istiyor.

Kur'an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(Kendinizi ve aile efradınızı Cehennem ateşinden koruyun!) [Tahrim 6]

Kur'an-ı kerimde, nefslerimizi ve aile efradımızı, yakıtı insan ve taş olan Cehennem ateşinden korumamız emredilmektedir. Elli-yüz senelik kısa bir hayat için evladımızı dünya felaketlerinden korumaya çalıştığımız gibi, ebedi felakete düçâr olmaması için ahiretini de korumamız lazımdır. Bir babanın, evladını Cehennem ateşinden koruması, dünya ateşinden korumasından daha mühimdir. Cehennem ateşinden korumak da, imanı ve farzları ve haramları öğretmekle ve ibadete alıştırmakla ve kötü arkadaşlardan ve zararlı neşriyattan korumakla olur.

Bütün fenalıkların başı, kötü arkadaştır. Kötü arkadaşları, onun, küstah, yalancı, hırsız, ve saygısız olmasına sebep olabilir. Senelerce de bu kötü huylardan kurtulamaz.

Ne zaman çocukta iyi bir hareket görülürse, onu takdir etmeli, mükafatlandırmalıdır! İnsanların yanında bazen onu övmelidir. Amcası benim çocuğum böyle yaptı diyerek iyiye teşvik etmelidir. Bir kabahat işler veya kötü bir söz söylerse birkaç defa görmezlikten gelmeli, (onu yapma) dememeli, azarlamamalıdır. Sık sık azarlanan çocuk, cesaretlenir, gizli yaptıklarını açıktan yapmaya başlar. Yaptığı kötü işlerin zararı, kendisine tatlı dil ile anlatılmalı, ikaz edilmelidir! Yapılan iş, dine aykırı ise işin zararı, fenalığı ve neticesi anlatılarak, o kötü işe mani olmalıdır.

Baba, baba olduğunu, büyük olduğunu hissettirmelidir! Anne, çocuğu babası ile korkutmalıdır!

Her gün bir müddet oynamasına izin vermelidir ki, çocuk sıkılmasın. Sıkılmak ve üzülmekten kötü huy hasıl olur ve kalbi körleşir. Hiç kimseden para istemesine müsaade etmemeli, fazla konuşmamasını, büyüklere saygıyı öğretmelidir. İyi insanların güzel hallerini anlatıp, onlar gibi olmaya, kötü insanların kötülüklerini anlatıp, onlar gibi olmamaya dikkat etmesi öğretilmelidir.

Çocuğa her istediğini almak ve lüks içinde yaşatmak uygun değildir. Büyüyünce de her istediğini ele geçirmeye çalışır; fakat bunda muvaffak olamayınca sükutu hayale uğrar, isyankâr olur. Kendimiz helal yediğimiz gibi çocuklarımıza da helal yedirmeliyiz. Haramla beslenen çocuğun bedeni, necasetle yoğrulmuş çamur gibi olur. Böyle çocuklar da pisliğe, kötülüğe meylederler.

Çocuğa, israf etmemesini, kanaatkâr olmasını öğretmelidir. Bazen de yavan ekmek yemeye alıştırmalıdır. Kötü yerlere gitmesine mani olmalıdır! Çocuk kötülerin yanında ahlaksız, yalancı ve hayasız olur.

Baba, ne devamlı asık suratlı durmalı, ne de çocukla fazla yüz göz olmalı, konuşmasının heybetini korumalıdır. Çocuğa babasının malı ile, rütbesi ile övünmemesi tembih edilmelidir! Tevazu sahibi ve kibar olması öğretilmelidir! Başkalarından bir şey almanın zillet olduğu, veren elin alan elden üstünlüğü bildirilmelidir! Cimriliğin çirkinliği öğretilmelidir!

Başkalarının yanında edepli oturması, ayak ayak üstüne atmaması, lâubâli hareketlerden uzak durması telkin edilmelidir!

Fazla konuşmaktan çocuğu men etmelidir! Fazla konuşmanın hayasızlığa yol açtığı, çenesi düşüklüğün kötülüğü belirtilmelidir! Çocuk nasıl olsa konuşmasını öğrenecektir. Maksat, ona icap edince susmasını ve büyüklerin sözünü dinlemesini öğretmektir.

Doğru da olsa, çokça yemin etmesine izin vermemelidir! Vara yoğa yemin, kötü bir alışkanlıktır. Büyüklere hürmetin, yerini onlara vermenin ve herkesle iyi geçinmenin önemi anlatılmalıdır.

Çocuğu daha küçükken namaza alıştırmalıdır. Büyüyünce namaz kılması zor gelebilir. Başkasının malını çalmayı, haram yemeyi, yalan söylemeyi gözünde çirkin gösterecek şekilde anlatmalıdır! Böyle yetiştirip büluğa erince, bu edeplerin inceliklerini ona söylemelidir.

Her işi âdet olarak yapmaması, niyetle, şuurla yapmasının lüzumu anlatılmalıdır. Mesela, yemekten maksat, kulun Rabbine ibadet etmesi, insanlara, vatanına, milletine faydalı hizmetlerde bulunması, insanların saadeti için çalışması olduğu öğretilmelidir. Dünyadan maksadın, ahiret için azık toplamak olduğu, zira dünyanın kimseye kalmadığı, ölümün çabuk ve ansızın gelebileceği anlatılmalı, (ne mutlu o kimseye ki, dünyada iken ahiret azığı elde eder, Cennete ve Allahü teâlâya kavuşur) demelidir. Küçük yaşında böyle terbiye edilirse, taş üzerine yazılan yazı gibi olur ve kolay kolay silinmez.

Peygamber Efendimiz buyurdu ki:

(Bütün çocuklar, müslümanlığa elverişli olarak dünyaya gelir. Daha sonra bunları, ana-babaları hıristiyan, yahudi ve dinsiz yapar.) [Taberani]

Hadis-i şerifte müslümanlığın yerleştirilmesinde ve yok edilmesinde en mühim işin, çocuklukta ve gençlikte olduğu bildirilmektedir. O halde, her müslümanın birinci vazifesi, evladına İslamiyeti ve Kur'an-ı kerimi öğretmektir. Evlat nimetinin kıymeti bilinmezse, elden gider. Bunun için (Pedagogie), yani çocuk terbiyesi, çok kıymetli bir ilimdir.

İslam dinine karşı olanlar, bu mühim noktayı anladıkları içindir ki, (Gençliğin ele alınması birinci hedefimizdir. Çocukları dinsiz olarak yetiştirmeliyiz) diyorlar. İslamiyeti yok etmek ve Allah’ın emirlerinin öğretilmesini ve yaptırılmasını engellemek için, (Gençlerin kafalarını yormamalıdır. Din bilgilerini büyüyünce kendileri öğrenirler) diyorlar.

Bugün, bütün hıristiyan ülkelerinde, bir çocuk dünyaya gelince, buna bozuk dinlerinin icaplarını yapıyorlar. Her yaştaki insanlara, hıristiyanlığı titizlikle aşılıyorlar. Müslümanların imanlarını, dinlerini çalmak ve yok etmek ve onları da, hıristiyan yapmak için, İslam ülkelerine paket paket kitap, broşür ve kaset gönderiyorlar.

O halde, müslümanlar din cahillerinin hilelerine, yalanlarına aldanmamalı, çocuklarımıza sahip olmalıyız. Onlara sahip olmak da, dinimizin emirlerine uygun olarak yetiştirmekle olur. Ahlakı değiştirmek mümkün olduğu için Peygamber efendimiz, (Ahlakınızı güzelleştirin) buyurmuştur. Zaten din, güzel ahlak demektir. Şu halde dinin emrine uyup yasak ettiğinden kaçan, huyunu değiştirip güzel ahlaklı olur. Güzel ahlaklı olan da iki cihanda rahat olur.

En vahşi hayvan bile terbiye ile ehlileştiriliyor. Hiçbir zaman elma çekirdeğinden portakal olmaz. Fakat elma fidanını büyüterek, lüzumlu aşı ve kültürel tedbirlerle kaliteli elma veren bir ağaç olarak yetiştirmek mümkündür. Bunun gibi insan tabiatında bulunan bazı arzular yok edilemez, fakat terbiye edilebilir.

Terbiyede dayak atılmaz

1- Çocuğu dövmek ahlakının bozulmasına, hırçınlaşmasına sebep olur.

2- Dayakla büyüyen çocuk esnek olmaz.

3- Dövülmek, çocukta ana-babaya karşı kızgınlığa yol açar. Çocuk kendi yaptığının kötü bir şey olduğunu düşünmez, kendini suçlu görmez, kendini döveni suçlar.

4- Dövülen çocuk, kızdığı zaman, o da şiddete baş vurur, bir başkasını döver. Böylece dayak, saldırganlığa sebep olur.

5- Sözden anlayacak yaştaki çocuğa dayak atılmaz. Sözden anlamayan çocuğuna hafifçe vurmak yeter. Başa, yüze tokat atmak, sopa ile dövmek çok zararlıdır. Bu ancak işkenceciye yaraşır.
 
Çoluk çocuğu terbiye etmek için dövmek doğru değildir. Ancak yanlış bir iş yapınca, cezalanabileceği hissini vermek gerekir. Peygamberimiz, ev halkının dövülmemesini emrettiği halde, terbiye edilmeleri için cezalanacakları, dövülecekleri hissini taşımaları gerektiğini bildirmiştir. Bu husustaki hadis-i şeriflerden biri şöyle:

(Ev halkınızı terbiye için bastonunuzu onların göreceği yere asın!) [Taberani]

Çocuklara şefkat

Bir göreve tayin edilen bir zat, Hz. Ömer’in çocuğunu öptüğünü görünce der ki:

- Benim birkaç çocuğum var, ama hiçbirini öpmem.

Hz. Ömer ise buyurur ki:

- Senin küçüklere şefkatin yokmuş, büyüklere nasıl merhamet edersin? Sana verdiğim görevi geri alıyorum.

Ebu Seleme anlatır:

Çocukken sofradaki yemeği herkesten önce yemeye çalışırdım. Yine aynı şeyi yapınca, Resulullah nazikçe, Besmele çekilmesini, sağ eli ile önünden yenilmesini söyledi.

Ahnef bin Kays’ın bir babaya nasihati şöyle:

(Çocuklar gönlümüzün meyvesi, sırtımızın dayanağıdır. Bizler, onların ayağı altında yumuşak yer, başları üstünde gölge olur ve onlar için her zorluğa katlanırız.

Ne isterlerse verir, öfkelenirlerse hiddetlerini teskine çalışırız.

Sana olan sevgileri, seni memnun etsin. Sıkıntı verme ki, senden uzaklaşmasınlar veya senden usanıp ölümünü istemesinler!)

Çocuğun da hakkı var

Bir adam, Hz. Ömer’e oğlunu şikayet eder. Hz. Ömer, bu kimsenin oğluna der ki:

- İmandan sonra birinci vazifemiz ana babanın kalbini kırmamaktır. Onlar ne kadar kötü olsalar da, yine her şeyin üstünde hakları vardır. Onların kalbini kıranın ibadeti kabul olmaz. Müslüman doğmamıza ve Müslüman yetişmemize sebep olan ana babamızın kalbini kırarsak Cennete nasıl gireriz? Onlar bize hakaret etse de, yalvararak gönüllerini almamız lazımdır. Müslüman ana babamız, bizden razı olmadıkça, Allahü teâlânın sevdiği kulu olmak çok zordur.

Çocuk Hz. Ömer’e der ki:

- Ya Emir-el-müminin, söylediklerini aynen kabul ediyorum. Fakat çocuğun ana babası üzerinde hiç mi hakkı yoktur?

Hz. Ömer buyurdu ki:

- Evet çocuğun da hakkı vardır. Evlenirken çocuklarına anne olacak kızı veya kadını iyi aileden seçmesi, çocuğa güzel bir isim koyması ve dinini öğretmesi gerekir.

Çocuk, Hz. Ömer’e şöyle cevap verdi:

- Babam, bana terbiye nedir öğretmedi. Anam ise, zenci bir Mecusinin kızı idi. İsmimi “Karaböcek” koymuş ve Allah’ın kitabından bana bir harf bile öğretmedi. Maalesef dinim hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
Hz. Ömer, çocuğun babasına dedi ki:

- Gelmiş, bir de bana oğlunu şikâyet ediyorsun; halbuki sen onun hakkını çiğnemiş ve o sana kötülük etmeden, sen ona kötülük etmişsin.

Terbiyede esas olanlar

Çocuklarımızı nasıl terbiye etmeli, terbiyede esas olanlar nedir?

CEVAP

Terbiyede, bunu yap, şunu yapma demek yerine, örnek olmak gerekir. Bunun için, Lisan-ı hal, lisan-ı kalden entaktır denmiştir. Yani insanın hal ve hareketi, sözünden daha etkilidir.

Bir örnek:

Bir ticaret kervanı gelip, gece Medine’nin dışına kondu. Yorgunluktan uyudular. Halife Hz. Ömer, bunları görünce, Abdurrahman bin Avfa, (Bu gece bir kervan gelmiş. Hepsi kâfirdir. Ama bize sığınmıştır. Eşyaları çok ve kıymetlidir. Yabancılar, yolcular bunları soyabilir. Gel, bunları koruyalım) dedi. Sabaha kadar bekleyip, sabah namazında camiye gittiler. Kervandaki bir genç uyumayıp, bunları takip etti. Soruşturdu, bu iki kişiden birinin Halife olduğunu öğrenince, gelip, arkadaşlarına anlattı. Halifenin bu hareketinden, İslamiyetin hak din olduğunu anlayıp, hepsi müslüman oldu.

Baba, sigara içiyor, kumar oynuyorsa, çocuğuna bunları yapma demesi o kadar etkili olmaz. Bunlar kötü olsa babam yapmaz der. İyi şeyler, fedakârlıklar yapılırsa, örnek teşkil eder. Çocuğa iyilik yapmanın faydası anlatılmalı. Böylece çocuk bencil olmaktan kurtulur. Bencil yetişenler kendilerini topluma uyduramaz, hatta örf, âdet ve kanun tanımaz olur.

Terbiyede esas olanlar:

Zeka: Çocuk, ilk gördüğü eşyayı tetkik etme, kurcalama ve sorup öğrenmeye heveslidir. Onun için çocuklara hep iyi ve güzel şeyler gösterilmeli ve soruları doğru cevaplandırılmalı. Böyle çocuğun düşünme kabiliyeti gelişmiş olur. [3-6 yaş arası buna çok dikkat etmeli. Bu zaman dilimi, beyin ve zeka gelişmesi için en önemli devredir.]

Ruh: Hassas ve alıngan çocuklara acı da olsa gerçekleri görmesi ve tahammül edebilmesi öğretilmelidir. Katı ruhlu çocuklar ise onu duygulandıracak, örnekler vererek, hassas olmasına çalışılmalı.

İrade: Güçlü iradeye sahip olmasına çalışılmalı. Zayıf iradeli çocukları biraz serbest bırakıp kendine olan güvenini arttırmalı. İradesi kuvvetli çocuklarda ise terbiye daha sert olmalı. Ancak yine sevgi ve anlayış göstermek şarttır.

Terbiyede şunlar önemlidir:

Din: Allah’ın iyi, çalışkan ve dürüstleri sevdiğini, onları Cennete koyacağını, kötüleri sevmediğini ve bunları da Cehennemde cezalandıracağını öğretmeli.

Sevgi: Terbiyede sevgi gibi, ciddiyet de çok önemlidir. Ana babanın geçimsizliği, hele ayrılığı çocuk ruhunda fırtınalar koparır.

Ceza ve mükafat: Bunu yaparsan, şunu vermeyiz, sokağa çıkarmayız gibi bazı cezalar uygun ise de, kesinlikle dayak atılmamalı. Ceza kalp kırıcı olmamalı, kimsenin önünde de yapılmamalı. Yerinde yaşına göre oyuncak veya bisiklet almak gibi mükafat verilmeli. “Bu bisikleti Kuran-ı kerimi hatmettiğim için babam bana aldı” diyebilmeli.

Oyunlar: Yaşına uygun olarak, çeşitli sporlar bedenin ve zekanın gelişimini sağlar.

Çevre: Hadis-i şerifte, (Kişinin dini, arkadaşının dini gibidir) buyuruldu. İyi çevre ve iyi arkadaş edinmelidir.

En değerli yatırım

Çocuklar evde tutturdular ki bize her hafta dergi alın. Biz de bir bakalım dedik, araştırmak için. Çünkü korkuyoruz, yanlış bir şey okuturuz diye, çünkü onlar bizim her şeyimizdir. Bize tavsiye edeceğiniz bir yayın var mı?

CEVAP

Gayretiniz için sizi tebrik ederiz. Çünkü bugün insanların en çok konuştuğu konulardan biri ekonomidir. Birçok sohbetin konusu, arsa, borsa, euro, dolar, altın, hisse senedi, devlet tahvilleri vs. İnsanlar; en değerli yatırım aracı hangisi ise, haklı olarak ona yönelmek istiyor. Bu normaldir, yadırganacak tarafı yoktur.

Unutmamalı ki bu yatırımlardan çok daha önemli bir yatırım daha var. O da çocuğa yapılan yatırım, insana yapılan yatırımdır. Dünyanın en zor işi insan yetiştirmektir. Bir insanın yetişmesinde birçok unsur rol alır. Bunlar içinde en önemlileri; aile, çevre, okul ve medyadır.

Dünyadaki bütün ülkeler, kendi çocuklarının ve gençlerinin dürüst, çalışkan, güzel ahlaklı, başarılı, kültürlü, topluma faydalı, vatansever, eğitimli, ve kendi öz değerlerine saygılı insanlar olarak yetiştirmek ister. Bunun için çaba harcar. Bunu başaran ülkelerin, diğer sıkıntıları daha kolay ve daha çabuk çözülür. Çünkü, her şeyin başı insandır. İnsanın iyi yetişmesi için hiçbir masraftan ve güçlükten kaçınmayanlar, başarının ve medeniyetin zirvesine yükseldiler. Osmanlı böyle yaptı. Amerika ve Avrupa şimdi [Osmanlıyı taklit ederek] böyle yapıyor.

Ülkemiz, yukarıda bahsedilen bir insanın yetişmesinde en önemli rolü üstlenen kurumlar konusunda yetersizdir. Çocuklarımız, hâlâ kalabalık sınıflarda, laboratuarsız, bilgisayarsız ortamlarda ders görüyor.

Büyük şehirler başta olmak üzere, çevremiz de pek tekin değil. Yani, dışarısı tehlikelerle dolu.

Görüntülü ve yazılı medyanın büyük bir bölümü şiddet ve cinsel konulara ağırlık veriyor...İnsanın edep duygularını zedelediği ve çeşitli kötülükleri cazip hale getirdiği için izlenmesi, okunması sakıncalı bir sürü yayın var.

Geriye ne kaldı... Bir tek aile...

Bütün ebeveynlerin biricik derdi, çocukların iyi bir şekilde yetiştirmektir. Bu konuda kendi gayretleri yeterli değil. Çocukları, kötü arkadaşların, görüntülü ve yazılı medyanın zararlarından korumak lazım.

Evet, size de tavsiye edeceğimiz, bu konuda yıllardır yüzümüzü ağartan bir yayın var. Biz ona "En iyi arkadaş" diyoruz. İyi ki var. Çocuklarımızı, birer hanımefendi birer beyefendi olarak yetiştirmek için gayret sarf ediyor. Onlara vatan-millet-bayrak sevgisini, ecdada saygıyı, kendi kültürüne ve değerlerine sahip çıkmayı öğretiyor.

Onlara çalışkan, sabırlı, kibar ve zarif olmayı, başarılı olmanın yollarını öğretiyor, anne babaya saygıyı öğretiyor. Okuma alışkanlığı kazandırıyor. Onları eğlendirirken, çok değerli bilgiler veriyor. Zekalarının gelişmesi için özel bulmacalar, zeka oyunları hazırlıyor. Sözün kısası, ebeveynlerin özledikleri çocuk modelini Türkiye Çocuk dergisi yetiştirmeye çalışıyor. Bu konuda anne babaların yükünü oldukça hafifletiyor. Çocuğunun iyi yetişmesini isteyen; onu mutlaka Türkiye Çocuk dergisi ile tanıştırmalıdır.

Tek başına bir çocuğu yetiştirmek de mümkün değildir. İyi bir çevreye gitmeli, iyi insanlarla komşuluk etmelidir. Türkiye Gazetesi yayınları, Türkiye Çocuk gibi faydalı eserler okumalı ve okutmalıdır.

Her şeyi, zıddı kırar. Kötü huyları, iyi huylar yok eder. Bu bakımdan kendini zorla da olsa iyi işler yapmaya alıştırmalı, onları âdet haline getirmelidir. Çocuk, işleri ve ahlakı iyi olan insanlarla arkadaşlık ettirilirse, güzel huylar kendiliğinden onun tabiatı olur. Bu esaslar dahilinde çocuklar yetiştirilirse dünya ve ahiret saadeti elde edilir.

Kıyamet günü, ana baba, çocuğuna öğretmesi gereken ilimlerden mesul olacak, vazifesini yapmamış ise, yahut kusur etmiş ise cezaya çaptırılacaktır. Çocuklarını İslam terbiyesi üzerine yetiştirmeyenler, dünya ve ahiret felaketine maruz kalacaklardır. Ne mutlu çocuğunu İslam ahlakı ile yetiştirenlere...

Evladın günahları

Bir evladın işlediği sevapları ana-babasına da yazılıyormuş. Günahları da yazılır mı? Kabil'in işlediği günahlardan babası Âdem aleyhisselama da yazılır mı?

CEVAP

Evet evladın işlediği sevaplar, müslüman ana-babaya da yazılır. Günah işlemeyi öğreten ana-babaya evladının günahı da yazılır. İbadet öğretirse, onun sevabı da ana-babasına yazılır. Hadis-i şerifte, (Bir müslümanın evladı, ibadet edince, kazandığı sevap kadar, babasına da verilir. Bir kimse, çocuğuna günah öğretirse, bu çocuk ne kadar günah işlerse, o günahı öğreten babasına da o kadar günah yazılır) buyuruldu.

Günah öğretmeyen Hz. Âdem'e, kardeşini öldüren Kabil'in günahı yazılmaz. Peygamberler günah işlemez. Birinin günahı, başkasına yazılmaz. Hadis-i şerifte, (Hiç kimse diğerinin günahını çekmez) buyuruldu. (Hakim)

Kur'an-ı kerimde aynı manâdaki âyet-i kerimelerden birinin meâli şöyle:

(Hiçbir günahkâr, diğerinin günahını çekmez.) [Enam 164]

Halkı sapıtanlar, sapıklıkta önder olanlar, kendi günahlarını yüklendikleri gibi o kimselerin günahlarını da yüklenirler. (Nahl 25-Beydavi)

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Dinimizde iyi bir çığır açana, bunun sevabı ile bununla amel edenlerin sevabı verilir, o çığırda [o yolda] gidenlerin sevabından da hiç bir şey eksilmez. Dinimizde kötü bir çığır açana da, bunun günahı ile, bununla amel edenlerin günahı verilir, o kötü yolda gidenlerin günahından da hiçbir şey eksilmez.) [Müslim]

Bir kimse, bir iyiliği yapmaya gücü yetmiyorsa, o iyiliğin yapılmasına sebep olursa, o iyiliği yapmış gibi sevap kazanır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Hayra delalet eden [yol gösteren, sebep olan] o hayrı yapan gibi sevaba kavuşur.) [Beyheki]

Müminlerin ihlasla yaptıkları iyi işlerin sevapları kıyamete kadar onların amel defterlerine yazılır.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Mümin öldükten sonra, 7 amelinin sevabı kabrinde de kendisine yazılır. Bunlar:

1- İlim öğretmek,

2- Çeşme yapmak,

3- Su kuyusu kazmak,

 4- Hurma ağacı dikmek,

 5- Cami yaptırmak,

6- Mushaf bırakmak,

7- Ölümden sonra kendine istiğfar edecek salih evlat bırakmak.) [Ebu Davud]

Bir mümin vefat edince, bütün amelleri kesilir. Ancak sadaka-i cariye, faydalı ilim [kitab, kaset, talebe v.s.] ve istiğfar eden bir nesil bırakanın amel defterine sevap yazılmaya devam eder. [Ebuşşeyh]

[Sadaka-i cariye, cami, çeşme, yol, ağaç dikmek gibi insanlara faydası dokunan her çeşit iyi işlerdir. İstiğfar, günahların affına sebep olan her çeşit hayır ve hasenattır. Günahların affı için Allahü teâlâdan mağfiret dilemeye de istiğfar denir. Estağfirullah, (günahlarımı affet ya Rabbi demektir.]

Hiç kimse, işlediği kötülüğün günahını başkalarına veremez. Fakat bir mümin işlediği iyiliğin, ibadetin sevabını başkasına hediye edebilir. Kendi sevabından da hiç eksilme olmaz. (Hidaye, Tatarhaniyye)

Günah bağışlamak

Bir kimse, ana-babasının veya başkasının günahını üzerine alabilir mi? Kimi, "Vebalim senin boynuna" diyor. Böyle söylemekle, birinin günahı başkasına yazılır mı, kimi de "Sen şunu işle günahı bana" diyor. Biz onu işleyince günahı ona mı olur?

CEVAP

"Vebalim senin boynuna" demekle, onun günahı başkasına yazılmaz. "Günahı bana" demekle de, günah olan bir şey işlenince, işleyen günahtan kurtulamaz. Günaha teşvik eden de günaha girer. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Hiç kimse başkasının günahını çekmez.) [Hakim]

Kur'an-ı kerimde aynı ifadeler vardır:

(Hiçbir günahkâr, başkasının günahını çekmez.) [Enam 164]

Ancak günah işlemeyi öğreten babaya evladının günahı da yazılır. İbadet öğretirse, onun sevabı da babasına yazılır. Hadis-i şerifte, (Bir müslümanın evladı, ibadet edince, kazandığı sevap kadar, babasına da verilir. Bir kimse, çocuğuna günah öğretirse, bu çocuk ne kadar günah işlerse, babasına da o kadar günah yazılır) buyuruldu. (S. Ebediyye)

İnsanları sapıtanlar, kendi günahlarını yüklendikleri gibi sapıttırdıklarının günahlarını da yüklenirler. (Nahl 25, Beydavi)

Körü körüne batı hayranlığı uygun değildir. Peygamber efendimiz, ahir zamanda köpeklere çok rağbet edileceğini bildirmiştir. Bu hususu bildiren hadis-i şeriflerden biri şöyle:

(Kıyamete yakın, köpek beslemek, evlat yetiştirmekten daha cazip gelir.) [Hakim]

(Bir dağ yerinden ayrılmış denirse, tasdik edin. Fakat, bir kimsenin ahlakı değişmiş denirse inanmayın. Zira fıtri yapı değişmez) mealinde bir hadis bildiriyorlar, bir de, “Can çıkar, huy çıkmaz” deniyor. Kötü huy hiç değişmez mi?

CEVAP

Alışkanlık, bir şeyi tekrarlayarak kolaylıkla yapabilme melekesidir. Huy, kalp ile ruhun melekesi, alışkanlığıdır. Yerleşmiş olan huya meleke denir. Geçici olan huya hal denir. Mesela gülmek, utanmak, birer haldir. Cömertlik, cesaret, birer melekedir. Huy, meleke demektir. Ara sıra hayır işlemek huy değildir. Her zaman hayır işlerse, cömert huylu olur. Fakat kendini zorlayarak yaparsa, yine cömert huylu olmaz. Kolaylıkla, seve seve yaparsa, huy denir. Huy, iyi veya kötü iş yapmaya veya, iyi ve kötü olmayan şeye sebep olur. Bunlar üçe ayrılır. İlkine fazilet veya güzel huy denir. Cömertlik, yiğitlik, böyledir. İkincisine rezalet veya kötü huy denir. Cimrilik böyledir. Üçüncüsüne sanat denilir. Terzilik, çiftçilik gibi.

Huy sonradan elde edilir ve değiştirilebilir. İnsanlar iyiliğe elverişli olarak doğar. Sonra, nefsin kötü arzuları ve güzel ahlakı öğrenmemek ve kötü arkadaşlarla düşüp kalkmak, çevrenin etkisiyle kötü huyları meydana getirir.

Kötü alışkanlık, haram işlemeye alışmak demektir. Haram olmayan şeyi kullanmaya, mesela çay içmeye kötü alışkanlık denmez. İçki, kumar, esrar, zina alışkanlığı [bağımlılığı] birer kötü alışkanlıktır. Kötü alışkanlıklara elini veren kolunu alamaz. Onun için alışmış kudurmuştan beterdir denir.

Kötü alışkanlıklara çevrenin etkisi büyüktür. Çevreyi değiştirmeli, iyi insanlarla beraber olmalı, her haramdan kaçmaya çalışmalı ve bilhassa namazı asla aksatmamalıdır. Çünkü cenab-ı Hak, (Namaz insanı fahşa ve münkerden, [yani her türlü kötülükten] alıkoyar) buyuruyor. (Ankebut 45)

Salih kimselerin kontrolü altında namaza devam eden kimse, her türlü kötü alışkanlıktan kurtulur, tertemiz insan olur.

Oruç ile, insan güçlü bir irade kuvveti kazanır. Alkol, uyuşturucu gibi, kötü alışkanlıklardan oruç vesilesi ile kurtulanlar çok görülmektedir. Allah’ın emri olduğu için, ramazanda bir ay oruç tutan bir Müslüman, Allahü teâlânın emirlerini yapmak itiyadını da kazanır. Böylelikle, Onun başka emirlerini yapmaya da istidat peydâ eder. Tembellikten kurtulmak için, önce bunun kötülüğünü bilmeli, ondan sonra da tedavisine bakmalıdır. (İnsan, ancak çalıştığının faydasını görür) meâlindeki âyet-i kerimeyi düşünmelidir. (Necm 39)

Resulullah tembellikten Allahü teâlâya sığınmış, (Ya Rabbi, beni, tembellikten koru!) diye dua etmiştir. (Şerh-i tergib)

Tembelliğin ilacı, çalışkanlarla konuşmak, tembel, uyuşuk kimselerden kaçınmak, Allahü teâlâdan haya etmek lazım geldiğini ve azâbının şiddetli olduğunu düşünmektir. Dinini iyi bilen salih kimselerle görüşmelidir. Sabah namazına uyanmak için çalar saat gibi bir tedbir almalı.

Birkaç gece kalkınca, artık âdet olur, uyanmak kolaylaşır. Bir insan bir işin kendisi için faydalı olacağına inanmadıkça, yeni bir şeyi kabul etmez, eski alışkanlığından da vazgeçemez.

“Can çıkar, huy çıkmaz” sözü ile bildirilen hadis-i şerif, gazap, şehvet gibi insanın fıtratında olan şeylerin tamamen yok edilemeyeceğini bildirmek için söylenmiştir.

Terbiye etmek başka, yok etmek başkadır. Nasihat ile insan terbiye edilebilir. Onun için Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Nasihat et, nasihat müminlere elbette fayda verir.) [Zariyat 55]

Huyu değiştirmek mümkün olduğu için, çocuk terbiyesi hakkındaki hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Çocuğu güzel terbiye, evladın babasındaki haklarındandır.) [Beyheki]

(Evladınıza ikram edin, onları edepli, terbiyeli yetiştirin!) [İbni Mace]

(Çocuğu terbiye etmek, tonlarla sadakadan daha sevaptır.) [Tirmizi]

(Hepiniz, bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi, siz de evinizde ve emriniz altındakileri Cehennemden korumalısınız! Onlara müslümanlığı öğretmezseniz, mesul olursunuz.) [Müslim]

Rehbere olan ihtiyaç

İmam-ı Gazali hazretleri de buyuruyor ki:

(Her müslüman, terbiye edici bir üstada muhtaçtır. Üstad onu terbiye ederek, kötü huylardan kurtarır. Allahü teâlâ, insanlara doğru yolu göstermek için, Peygamber gönderdi. Peygamberden sonra ona vekil olarak evliyayı yarattı.) [Eyyühel-veled]

Peygamber efendimiz, (Ahlakınızı güzelleştirin) buyurdu. (İbni Lal)

(Din nedir) diye sual edilince de, (Din, güzel ahlaktır) buyurdu. (Deylemi)

Şu halde dinin emirlerine uyup, yasak ettiklerinden kaçan kimse, huyunu değiştirip güzel ahlaka sahip olur. Güzel ahlakın ne olduğu sorulduğu zaman da buyurdu ki:

(Güzel ahlak, gelmeyene gitmek, vermeyene vermek ve zulmedeni affetmektir.) [Hakim]

Akılsız hayvanı bile ehlileştirmek, ona bazı alışkanlıklar kazandırmak mümkündür. Mesela av hayvanına, avını yememesi, tuttuğu avı getirmesi öğretilebiliyor. Akıllı insanın terbiyesi ise daha kolaydır.

Dinimiz de, nefsimizi terbiye etmemizi, nefsini terbiye edenlerin iki cihan saadetine kavuşacağını bildiriyor.

Nefsimizle cihadın önemi büyüktür. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Asıl mücahid, Allah’a itaat uğrunda nefsi ile cihad edendir.) [Tirmizi]

Bir erik çekirdeği, ne elmadır, ne de eriktir. Bu çekirdek, toprağa konur, sulanıp gübrelenirse, erik ağacı olabilir. Bu ağaçtan da erik alınabilir. Bu ağaca ne kadar bakılırsa bakılsın, erik çekirdeğinden elma olmaz. İşte can çıkar huy çıkmaz bu anlamdadır.

İşte bunun gibi, gazap ve şehvet terbiye ile yok edilemez.

Zaten dinimiz de bunların yok edilmesini değil, terbiye edilmesini emrediyor. Terbiye edilince de zararları önleniyor. Mesela gazabın saldırganlık derecesinde olması kötü olduğu gibi, gazabın tamamen yok olması da zararlıdır. Tehlikelere karşı koyamaz.

İsraf da cimrilik de kötü

Terbiye ile itidal sahibi olunabilir. İsraf da, cimrilik de kötüdür. İkisinin ortası cömertliktir. Terbiye ile, dine uymakla insan cömert olabilir.

Dinimiz, aşırılıklardan uzak, orta yolda olmayı emretmektedir. Kur'an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(Sizi vasat bir ümmet kıldık.) [Bekara 143]

Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:

(İşlerin hayırlısı vasat olanıdır.) [Beyheki]

[Vasat, ifrat ve tefritten, her türlü aşırılıklardan uzak olan demektir.]

İyi işleri yapmaya kendini zorlayan, güzel huyları elde edebilir. Mesela hattatlık kabiliyeti olan kimse, hiç hat sanatı ile uğraşmazsa, gizli kabiliyeti meydana çıkmaz. Fakat kendini zorlayarak, bu sanatla uğraşmaya çalışırsa, güzel yazı yazabilir.

Güzel huyları itiyat haline getirmek, güzel huylu olmayı kolaylaştırır. Cimri bir kimse, her hafta hayır kurumlarına, fakirlere yardım etmeyi, tanıdıklarına ziyafet vermeyi âdet haline getirirse, cimrilikten kurtulması mümkündür.

İtiyat haline gelen küçük günah da, büyük günah olabilir. Büyük günah işlemeye alışan da küfre düşebilir.

Her çeşit günahtan uzak durmaya çalışmalı, her iyiliği de yapmaya gayret etmelidir!

Bir şeyi, zıddı kırar. Kötü huyları, iyi huylar yok eder. Bu bakımdan kendini zorla da olsa, iyi işler yapmaya alıştırmalı, onları âdet haline getirmelidir! Çocuk, ahlakı iyi olan insanlarla arkadaşlık ettirilirse, güzel huylar kendiliğinden onun tabiatı olur. Çocuklar böyle yetiştirilirse, dünya ve ahiret saadeti elde edilir.

Çocuğa, akıl baliğ olup evlendikten sonra Peygamber efendimizin bir hadis-i şerifinde bildirildiği gibi, (Evladım, seni terbiye ettim. Okutup evlendirdim. Dünyada bir felakete, ahirette azaba uğramaktan Allah’a sığınırım. Aklını başına topla, buna göre çalış) demelidir.

Çocuk günahsız doğar

Cemiyetimizde, babası bilinmeyen piç denilen çocuklar var. Ana-babalarının günahları bu çocuklara da yazılır mı?

CEVAP

Kâfir çocukları bile günahsız doğar. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:

(Veled-i zina, babasının günahını çekmez. Hiç kimse, diğerinin günahını yüklenmez.) [Hakim

 


* BENZER KONULAR

Cemal Kuru - Ağlayu Ağlayu 320 kbps + Flac Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:09:34 ÖÖ]


Kendimize Gelelim! Özümüze Dönelim sabır ve Şükrü Hayatımıza Yerleştirelim Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:02:09 ÖÖ]


İman İbadet ve Güzel ahlaka Önem Vermeli Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:53:44 ÖÖ]


Zekât İslam’ın 5 Şartından Biridir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:42:49 ÖÖ]


Sosyal Medya Kirliliğine Dikkat Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:05 ÖÖ]


Ben Duygusundan Sıyrılmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:21:59 ÖÖ]


Allah'tan Korkan İnsan İffetsiz - Ahlaksız – Olamaz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:15:54 ÖÖ]


Abdest Gusül ve Teyemmümün Faydaları Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:03:14 ÖÖ]


Kutlu Bir Dava Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:41:38 ÖS]


Huzurun Kaynağı Olan Evliliği Geciktirmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:36:37 ÖS]


Şükür Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:22:20 ÖS]


Allahü Teâlâya Hakîkî Kul Olmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:16:26 ÖS]


Mümin İmansız Ölmekten Çok Korkmalıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:09:10 ÖS]


Şükür imtihanı Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 06:20:00 ÖS]


Namaz Yoksa Her Şey Eksik Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 06:15:19 ÖS]


Hadîs-i Şerîflerle – Namaz İbadeti Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 06:10:57 ÖS]


Nefis Cihadı Nasıl Kazanılır Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 06:04:37 ÖS]


İşte Bu Cennete Giden Yol Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 05:53:35 ÖS]


Asr’ı Saadette Yaşamak Demek Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 17, 2024, 05:33:19 ÖS]


Diri ve Ölü Arasındaki Fark - Zikir Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 17, 2024, 05:24:49 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41