Gönderen Konu: İslamda Kadın ve Erkeğin Yeri  (Okunma sayısı 144 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
İslamda Kadın ve Erkeğin Yeri
« : Mayıs 25, 2020, 09:35:23 ÖS »
İslamda Kadın ve Erkeğin Yeri

İslam dini, canlı türleri içinde insanı, ilk önce kadın-erkek ayırımı yapmadan, bir bütün olarak ele alır. Yüce yaratıcıya inanmada, sorumluluğu (emanet) yüklenme ve bu sorumluluk icabı yapılması, ya da yapılmaması gereken hususların sorgulanması gibi konularda kadın-erkek ayırımı yapmaz.(1)

Yine İslam’da, insanın diğer canlı türleri içindeki seçkin yeri dile gelirken, yasaklardan sakınmadaki duyarlılığı ölçü alınırken, amelin ve emeğinin karşılığını eksiksiz göreceği va’dedilirken, kadın-erkek ayırımına girilmez.’(2)

Ancak insanların canlı türü olarak çoğalmaları, iyi ilişkiler kurarak medeni bir şekilde yaşamaları, bütün bunların sonucu olarak da, hem dünya nimetlerinden yararlanmada, hem de ebedi mutluluğu elde etmede birbirlerine yardımcı olmaları gibi maksatlarla, kendi hür seçenekleri dışında, Yüce Yaratıcı tarafından kadın erkek türünde iki ayrı cins olarak yaratıldıkları beyan edilir. (3)

İslam’dan önceki dönemde asıl maksat olan bu ebedi mutluluk gözardı edilip, nefsin arzu ve istekleri daima ön planda yer aldığından, erkeğin fizikî güç üstünlüğü karşısında, kadınların daima haksız muameleye maruz kaldıkları görülmektedir. Konuya ışık tutması bakımından, kadının İslam’dan önceki durumuna kısaca değinmek yararlı olacaktır.

İSLAM’DAN ÖNCE KADININ DURUMU

Bu dönemde hiçbir toplumda kadınlara gereken değer verilmediği gibi, İslam’ın ortaya çıktığı Arap toplumunda da, aynı durum söz konusuydu. İşin daha da kötüsü, kadınlar, horlanmaya ve hakir görülmeye âdeta mahkum edilmişlerdi. Nitekim Hz. Ömer (r.a.): “Vallahi cahiliye döneminde bizim yanımızda kadınlar, hiçbir kıymet ifade etmezlerdi. Ne zaman ki, yüce Allah (c.c.) kadınlar hakkında indireceğini indirdi ve Allah Rasûlü (s.a.s.) de bu konuda gerekli açıklamaları yaptı, işte o zaman kadınlar, gerekli hak ve paylaşımlara kavuşmuş oldular. (4) demiştir.

İşin bir başka acı yönü de bu dönemde kız çocuğuna sahip olmak, nefislerine ağır geliyor, hatta bir kız çocuğunun doğumu kendilerine müjdelenenler, belli bir zaman kavminin yanına çıkamıyorlar, bazıları da, o masum yavruları diri diri toprağa gömüyorlardı. Kur’an onların bu ilkel davranışlarını, şu şekilde haber vermektedir: “Onlar, kızların Allah’a ait olduğunu iddia ediyorlar. Haşa! Allah bundan münezzehtir. Beğendikleri de (erkek çocuklar) kendilerinin oluyor. Onlardan birine kız müjdelendiği zaman, öfkelenmiş olarak yüzü kapkara kesilir. Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı, kavminden gizlenir. Onu, aşağılık duygusu içinde yanında mı tutsun, yoksa toprağa mı gömsün! Bakın ki, verdikleri hüküm ne kadar kötüdür.” (5) buyuruluyor.

Cahiliye devri Arap toplumunda kadının durumu böyle iken, Yahûdi ve Hristiyan toplumlarında da, durum bundan pek farklı değildi. Zira kadınların bu iki toplum yanında da ihtiyaç gidermek için kullanılan herhangi bir meta’dan farkları yoktu. Bu nedenle Yahudiler, her sabah dualarında: “Ezeli İlâhımız, kâinatın kralı, beni kadın yaratmadığın için hamdolsun” diye ilahlarına övgüde bulunurlarken, Hristiyanlar da: “Erkek kadın için değil, fakat kadın, erkek için yaratıldı.” gibi sakat bir anlayış içindeydiler. (6)

Daha fazla detaya girmeden meseleyi kısaca arzedecek olursak, bu örneklerin dışındaki toplumlarda da, kadının durumu, örnek olarak sunulan tablodan pek farklı değildi.

İste zikri geçen ilke! ve sakat görüşlerin hüküm sürdüğü bir devirde, İslam güneşi doğmuş, hiçbir cins ve coğrafya ayrımına girmeden bütün cihanın ışık kaynağı olmuştur. Ancak hak hukuk tanımayanlar, bu durumdan rahatsız olurken, zulüm ve baskı altında olanlar da, artık rahat bir nefes almaya başlamışlardır. Varlıklı ve nüfuslu aileler içinde dünyaya göz açamayan dolaysıyla da itilip kakılmaya mahkum olan insanları, bunların en belirgin örneği olarak gösterebiliriz. Çünkü şimdi asırlardan beri büyük bir özlem içinde bekledikleri, “herkese insanca muamele dönemi” başlamıştır. Buna mukabil sadece soylu kimselere ve varlıklı ailelere uygulanan ayrıcalık dönemi de geride kalmıştır.

İSLAM’DA KADIN VE ERKEK HAKLARI

Yukarda zikri geçen, özellikle kadınlara ve güçsüzlere uygulanan zulüm ve haksızlıklar, Mehmet Akif’in de işaret ettiği gibi, İslam’la birlikte sona ermiştir. Her insanın doğuştan sahip olduğu dini, sosyal ve ekonomik haklar, cins ayrımı yapılmadan, herkese tanınmıştır. Örneğin, kendi hür iradelerini serbestçe beyan etmeleri (bia’t olayı], evleneceği eslerini seçme, boşanma ve boşanma talebinde bulunabilme hakları, mülkiyet edinme ve servet paylaşımı, eğitim ve öğretimle insanlara ışık tutma, valeyet [yerine geçme, yürütme sorumluluğu], bu önemli haklardan bir kısmını teşkil etmektedir. Halbuki bu haklardan bazıları, batı ülkelerinde son yarım asırda gündeme gelmiştir. Çünkü yüce dinimizde yer alan her türlü görev ve sorumluluğun, uyulması gereken her hukuk kuralının insanlığın hayır ve yararına olduğu her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır.
İslam’ın getirdiği bu kurallara hakkıyla riayet eden kadın-erkek her mümin, büyük ödüllere namzettir. Bu ödüllerin en büyüğü de, ebedi kurtuluştur. Nitekim Kur’an’da Yüce Allah (c.c.) : “Mümin erkeklerle mümin kadınlar, birbirlerinin velileridir. Onlar iyliği emrederler, kötülükten alıkorlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler, Allah’a ve Rasûlüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Allah azizdir, hikmet sahibidir. Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara, içinde ebedi kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vadetti. Allah’ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte büyük kurtuluş da budur.”(7) buyuruyor.
Binaenaleyh büyük kurtuluş olarak zikredilen “Allah rızası”nı elde edebilmek için kadın-erkek her müslüman özellikle de evli esler, üzerine düsen göreve ve sorumlulukları yerine getirmede, hak ve hukuka riayet etmede, birbirlerinin yardımcıları ve koruyup kollayıcıları olmak durumundadırlar. Çünkü yine Kur’an’da: “Onlar (kadınlar) sizin için birer elbise, siz de (erkekler) onlar için birer elbisesiniz.”8 buyurulmuştur.
Bunun en güzel örneğini, Peygamberimiz (s.a.s.) ile esi Hz. Hatice (r. a.) göstermişlerdir. Nitekim Allah Rasûlü (s.a.s.) Risaletinin ilk yıllarında esi Hz. Hatice’nin kendisine yapmış olduğu maddi-manevi yardımlardan, özellikle de moral desteğinden, sık sık ve de övgü dolu sözlerle bahsetmişlerdir.191

Hadis ilminde kendisinden çokça yararlanılan ve Allah Ra- ’sûlü (s.a.s.)’nün günlük hayatını en iyi izleyenlerin basında yer alan Hz. Âise (r.a.) için de, Peygamber (s.a.s.]: “Dininizin yarısını bu hanımdan alınız.”(10) buyurmuşlardır. Binaenaleyh İslam, kadın ve erkeğe, güç ve kabiliyetlerine göre bir takım sorumluluklar yüklemiş, birini diğerinin arzu ve isteklerine feda ederek âtıl bir yasam içerisine itmemiştir. Herkesi durumuna ve becerisine göre verimli olmaya, iyiliklere ve hayırlı islere öncü olmaya teşvik ederek, Allah rızasının ancak bu yoldan elde edileceğini bildirmiştir.

Bu konuda kadın-erkek ayrı ayrı zikredilerek, her birinin amellerinin ve hayırlı islerinin, karşılığı eksiksiz olarak verileceği, kesinlikle de zulüm ve haksızlığa uğramayacakları, özellikle vurgulanmıştır.11

KADIN VE ERKEĞİN DİNİ VE BEŞERİ SORUMLULUKLARI

İslam, insanın doğal olan her türlü haklarına sahip çıkarken, ona bir takım görev ve sorumluluklar da yüklemiştir. Bunlardan biri dini, diğeri de beşeri görev ve sorumluluklardır. Dini olan Allah’a karsı kulluk görevidir ki, bu önemli görevi, her inanan özgür bir şekilde yapma hakkına sahiptir. Binaenaleyh hiçbir kimsenin buna mâni olması da söz konusu değildir.

Ancak bu görevi doğru yapabilmek için de, bir takım dinî bilgiler edinmek zorunludur. Bu itibarla herkes yeterli dinî bilgileri öğrenmekle yükümlüdür. Bu bilgileri edinmenin belli bir yas sınırı olmamakla birlikte, en doğru ve isabetli olanı erken yaslarda öğrenmektir.

Beşerî görevler de, kişinin kendi şahsına, ailesine, çevresine ve topluma karsı yapmakla yükümlü olduğu islerdir. Bu islerin düzenli yürümesi için en uygun ortam ailedir. Binaenaleyh İslam, evlenip bir yuvaya sahip olmaya yani aile müessesesine büyük önem vermiştir.

Evlenerek bir yuva kuran esler, sevinç ve üzüntüde, darlık ve genişlik günlerinde birbirlerine yardımcı olmakla yükümlüdürler. Çocukları bir ana şefkatiyle yetiştirip terbiye etmede, kurulan yuvaya sahip çıkıp düzenli yürütmede kadınlar, erkeklere nisbetle daha becerikli ve daha duyarlı oldukları malumdur. Binaenaleyh kadınlar bu hususta gerekli özveriyi göstermeli, erkekler de, evine ve ailesine sahip çıkıp, huzuru kaçıran davranışlardan sakınmalıdırlar. Nitekim Allah Rasûlü (s.a.s.): “Sizin en hayırlınız, kadınlarına karşı en iyi davrananınızdır.”(12) buyurmuştur.

Kadınlar için de, “Esi kendisinden razı olduğu halde ölen mümine kadın, cennete girer."(13) buyururken, diğer rivayette ise, “Dünyanın övgüye layık en üstün nimeti, sâliha bir kadındır.”14 buyurulması, dindar ve sâliha kadınların, beseri münasebetlerinde de duyarlı olduklarını içeren önemli bir mesajdır.

Kur’an’da ise bu konu söyle örneklenmektedir: “Doğrusu, erkek ve kadın müslümanlar, erkek ve kadın müminler, tâa’ta devam eden erkek ve tâa’ta devam eden kadınlar, doğru (söz ve davranışlı) erkekler ve doğru (söz ve davranışlı) kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazi erkekler ve mütevazi kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve namuslarını koruyan kadınlar, Allah’ı çokça zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; iste Allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükafat hazırlamıştır.”(15) buyurulmustur.

İslam’da yer alan kadın-erkek meseleleriyle ilgili değinemediğimiz diğer bazı konulara, yazımızın hacim sınırını zorlamamak için girmiyorum. Ancak örnek olarak sunduğumuz son ayette yer alan ırz ve namus konusu, hem yüce dinimizin mensuplarının, hem de başka inanç sahiplerinin, üzerinde titizlik gösterdikleri hassas bir mesele olduğundan, bu konuya da birkaç cümleyle değinerek yazımızı noktalamış olalım. Yüce Allah (c.c.) dünyada mutluluğa, ahirette ebedi kurtuluşa namzet olan müminlerin vasıflarını Kur’an’da sıralarken, “Ve onlar ki, iffetlerini korurlar.”16 buyurmuştur.

Yani müminler, ırz ve namus konusunda son derece gayret ve hassasiyet göstererek, başkalarını, özellikle bayanları rahatsız edici söz ve davranışlardan korunurlar. Meşru olmayan ilişkilerden uzaklaşırlar. İslam’ın, insanı helak eden yedi günahtan birisi olarak saydığı, iffetli, namuslu kendi isleriyle meşgul bir kadına zina iftirası yapmaktan17 sakınırlar.

Ancak kadınlar da, tahrik edici davranışlardan sakınırlar. Yine İslam, bu konudaki sorumluluğu sadece kadınlara yüklememiş, her iki cinsi bu konuda duyarlı olmaya çağırmıştır. Nitekim, “Ey Muhammedi Mümin erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır. Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar, namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teshir etmesinler. Bas örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler.”18 buyurmuştur.

Sonuç olarak İslam, kadınla erkek arasındaki fizyolojik yapı farkını, fiziki güç durumunu ve kadınlardaki rûhî incelikleri göz önünde bulundurarak, halledilmesi gereken çeşitli sorunlara en sağlıklı çözümleri getirmiştir. Binaenaleyh insanoğlu ancak İslam’la birlikte İnsanî haklarına kavuşabilmiştir.

-----------------------------------------------------------------------------------------

1 -  İnsan: 76/1-2, Zariyat: 51/56, Ah- zab: 33/72, Nahl: 16/93.

2 -  Isra: 17/2D, Hucurat:49/13, Necm: 53/39-40.

3 -  Nisâ: 4/1, Hucurat: 49/13, Bakara: 2/187

4 -  Buhâri, 7/46, 1st. 1315-Müslim, 2/31 Kahire 1374,

5 -  Nahl, 16/57-58.

6 - Prof. Dr. M. Tayyip OKİÇ, Islamiyette Kadın Öğretimi s. 7.

7 - Tevbe: 9/71-72.

8 -  Bakara: 2/187.

9 -  et- Tac Cam, Usl. 3/378.

10 -  et-Tac Cam, Usl. 3/382.

11 - Âl-i Imrân, 3/195, Nisâ, 4/124.z

12 -  Tirmizi, Rıda 11.

(13) Ibn-i Mâce, Kitabu’n-Nikah, 1854 No. Hadis.

14 -  Ibn-i Mâce, Kitabu’n-Nikah, 1854 No. Hadis,

15 -  Ahzâb: 33/35.

16 -  Mtıminûn: 23/5.

17 -  Müslim, İman 38.

18 -  Nûr: 24/30-31.

 


* BENZER KONULAR

Allah'ın En Çok Öfkelendiği Kimse Kimdir Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 08:20:23 ÖÖ]


Sana Sığınırız Ya Rabbi Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 08:16:38 ÖÖ]


Cenneti De Cehennemi De Biz Oluştururuz Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 08:05:49 ÖÖ]


Kabirdeki Kişi Tekrar Dünyaya Gelse Sizce Ne İle Uğraşır Ne Yapardı Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 07:58:01 ÖÖ]


Neler oluyor bize Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 07:52:33 ÖÖ]


Fitne Adam Öldürmekten Daha Kötüdür Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:41:48 ÖÖ]


En Hayırlı Miras Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:36:18 ÖÖ]


Kiminle Berabersin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:31:46 ÖÖ]


Emanetine Sahip Çık Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:29 ÖÖ]


Hükümdar Peygamber Davud Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:15:40 ÖÖ]


Muhammed Ali - Gökler Ağlar 320 Kbps + Wav Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:43:34 ÖS]


2024 - Murat Pamukçu - Ravzana Doğru - Sen Gelince 320 Kbps +Wav Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:37:15 ÖS]


Mustafa Büyükaslan - Single Eserleri Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:18:28 ÖS]


Grup Şahid Ümmet - Tekbir Marş Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:04:04 ÖS]


Cemal Kuru - Ağlayu Ağlayu 320 kbps + Flac Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:09:34 ÖÖ]


Kendimize Gelelim! Özümüze Dönelim sabır ve Şükrü Hayatımıza Yerleştirelim Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:02:09 ÖÖ]


İman İbadet ve Güzel ahlaka Önem Vermeli Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:53:44 ÖÖ]


Zekât İslam’ın 5 Şartından Biridir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:42:49 ÖÖ]


Sosyal Medya Kirliliğine Dikkat Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:32:05 ÖÖ]


Ben Duygusundan Sıyrılmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:21:59 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41