Gönderen Konu: Peygamberimizin Sonsuz Hayası  (Okunma sayısı 349 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2129
Peygamberimizin Sonsuz Hayası
« : Mayıs 25, 2018, 07:46:07 ÖÖ »
Peygamberimizin Sonsuz Hayası

 "Her dinin (kendine mahsus) bir ahlakı vardır, İslam'ın ahlakı da hayâdır." (Malik)

Bütün peygamberlerin tebliğdeki asıl hedefi, tevhid inancını yeryüzüne hâkim kılmak ve ahlaklı bir cemiyet tesis etmektir. İnsanlığa güzel ahlakı talim etmek ve onun en müessir örneklerini göstermek için görevlendirilen Efendimiz, hiç şüphesiz insanlar arasında hayâ duygusuna en fazla sahip olan şahsiyettir. O, peygamberliğinden önce, ahlaksızlığın bütün insanlığı sardığı bir devirde dahi bu ulvî haslet ile temayüz etmiştir. Bunun en güzel örneklerinden birisini nakledecek olursak:

Kâbe yeniden inşa edilirken Fahr-i Kâinat Efendimiz, amcası Abbas ile birlikte taş taşıyordu.

Abbas (ra), taşların çıplak omzunu incitmemesi için Efendimize: İzârını (alt elbiseni) omzuna koy, dedi.

Efendimiz izârını omzuna koymak istediği sırada yere yığıldı ve gözlerini semaya dikerek amcasına:

“– Bana izârımı göster!” dedi. Hemen onu alıp üzerine örttü. (Buhârî)

Zamanımızda toplumda elbisesiz dolaşmak gayet normal kabul edilmesine rağmen, Allah Rasulü hiçbir zaman hayâ sınırları dışında bir tutum sergilememiştir. Hadiste de kaydedildiği gibi amcasının teşviki ile böyle bir durumla karşı karşıya kaldığında ise hemen Allah Telala tarafından muhafaza edilmiştir.

Hayânın pek çok mertebesi vardır. En yüksek mertebesi, kişinin zahiren ve bâtınen Allah'tan hayâ etmesidir. Yani her an Allah Teâlâ'nın huzurunda bulunduğu hissini taşımasıdır.

Bir gün Peygamber Efendimiz (sav) :

 “Allah'tan hakkıyla hayâ edin!” buyurdu. Biz:

Ey Allah'ın Rasulü! Elhamdülillâh Allah'tan hayâ ediyoruz, dedik. Bunun üzerine Efendimiz şu açıklamayı yaptı:

“ Söylemek istediğim, sizin anladığınız hayâ değildir. Allah'tan hakkıyla hayâ etmek; başı ve üzerindeki azaları, bedeni ve ondaki azaları muhafaza etmeniz, ölümü ve toprakta çürümeyi hatırlamanızdır. Âhireti dileyen, dünyanın zînetini terk edip ahireti bu hayata tercih etmelidir. İşte kim bu söylenenleri yerine getirirse, Allah'tan hakkıyla hayâ etmiş olur.” (Tirmizî, Kıyâmet, 24)

Hayânın iman ile de sıkı bir alâkası mevcuttur. Bu ikisi daima bir arada bulunurlar. Nitekim Peygamber Efendimiz; “Hayâ imandandır.”

buyurmuştur. (Buhârî, Îmân, 3) “Onlardan biri zâil olunca diğeri de gider.” (Hâkim, I, 73) Hayâ ve edep noksanlığı, iman ve din noksanlığından kaynaklanır.

Allah (cc) hayâ sahibi kullarını sevmekte ve Kur'ân-ı Kerim'de onları şöyle methetmektedir;

“ (Zekât ve sadakalarınızı) , kendilerini Allah yoluna adadıkları için yeryüzünde kazanç peşinde dolaşamayan fakirlere verin! Bilmeyen kimseler, iffet ve hayâlarından dolayı onları zengin zannederler. Sen onları sîmâlarından tanırsın. Çünkü yüzsüzlük ederek ısrarla insanlardan bir şey isteyemezler. Hiç şüphesiz ki Allah, yaptığınız her hayrı bilir.” (Bakara/273)

Hayâ sahibi olmayan ve hayâsızlığın şuyû bulmasını (yaygınlaşmasını) isteyenleri ise Cenab-ı Hak şu şekilde ikaz etmektedir;

 “Şüphesiz çirkin söz ve fiillerin inananlar arasında yaygınlaşmasını isteyenler için dünyada da ahirette de pek elem verici ve can yakıcı bir azap vardır.” (Nûr 24/19)

Mucemmi bin Harise amcasından rivayet ediyor.

Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:"Hayâ imandan bir bölümdür, hayâsı olmayanın imanı da yoktur."

 Ebû Umame rivayet ediyor. Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:

"Hayâ ve sükût imandandır. Bunlar insanı cennete yaklaştırır ve cehennemden uzaklaştırır. Hayâsızlık ve fuhuş ise şeytandandır. Bunlar da cehenneme yaklaştırır ve cennetten uzaklaştırır."

Hayâsızlığı toplumda yaygınlaştırıp, ahlaksızlığı normal bir şey gibi göstermeye çalışanlar, büyük bir vebal altına girip, o topluma karşı en büyük saygısızlığı yapmış olurlar. Böyle davrananlar, kendileri de zararların en büyüğüne uğrarlar.

Çünkü hayâsızlık, Peygamber Efendimizin bildirdiğine göre bir helâk sebebidir:

“Hiç şüphesiz Aziz ve Celil olan Allah, bir kulu helak etmek istediği zaman ondan hayâyı çekip alır.

Hayâyı alınca, o kul ancak gazaba uğrayan biri olur.

Gazaba uğradığı zaman kendisinden emanet (güvenilirlik) kaldırılır. Emanet kaldırılınca o ancak hain olur. Hain olduğu zaman kendisinden rahmet kaldırılır. Rahmet kaldırılınca o ancak lanete uğrar, mel’un olur. Lanete uğradığı ve mel’un olduğu zaman da kendisinin İslam ile olan bağı koparılır!” (İbni Mâce)

Hak Teâlâ, Habîb-i Ekrem Efendimizin hayâ abidesi olduğunu ayet-i kerimesinde şöyle beyan eder:

“Ey iman edenler! Peygamber'in evlerine rastgele girmeyin. Ancak yemek için size izin verilir de girecek olursanız, (erkenden gelip) yemeğin hazırlanmasını beklemeyin. Davet edildiğiniz zaman girin, yemeği yer yemez dağılın da lafa dalmayın. Çünkü bu hareketiniz Peygamber'e sıkıntı veriyor, fakat O size bunu söylemekten hayâ ediyor. Halbuki Allah hakkı söylemekten asla çekinmez. ” (Ahzâb 33/53)

Hz. Enes, bu ayetin nüzul sebebini şöyle anlatıyor:

Rasulullah Efendimiz Zeyneb (ra) ile evlendikleri zaman annem Ümmü Süleym Bana, “Rasulullah’a bir hediye takdim etsek”, dedi. Ben, “Bir şeyler hazırla götüreyim”, dedim. Bunun üzerine hurma, yağ ve keş getirdi. Bir tencereye koyarak bunlarla yemek yaptı ve Benimle gönderdi. Rasulullah (sav) 'a götürdüğümde;  “Yemeği bırak.” buyurduktan sonra; “Bana falancaları çağır.” diyerek teker teker isimlerini söyledi. Ayrıca; “Kime rastlarsan çağır. ” diye emretti. Emri yerine getirdim, sonra döndüm.

Ev insanlarla dolmuştu. Efendimiz elini yemeğin üzerine koydu ve Allah'tan başka kimsenin bilmediği (yani duyulmayacak şekilde) bir şeyler söyledi. Sonra cemaati onar onar çağırdı. Herkes o yemekten yiyordu. Allah Rasulü yiyenlere: “

Yemeğe Allah’ın ismini zikrederek başlayın ve önünüzden yiyin!” buyurdu. Bu hal herkesin yemeğini yiyip dağılmasına kadar devam etti. Sonunda bir kısmı çıktı, bazıları da kalıp sohbete devam etti. Efendimiz aslında onların çıkmalarını bekliyordu. Biraz daha bekledikten sonra çıkıp diğer bir hücre-i saadetine doğru yürümeye başladı. Az sonra sohbete dalanlar da gitti. Hemen çıktım ve Efendimize; davetliler gitti artık, dedim. Rasul-ü Ekrem evine geri döndü… Bundan sonra bu ayet nazil oldu. (Buharî, Tefsir, 33; Müslim, Nikâh, 89)

Düşüncesizlik ederek evinde oturup gereksiz yere sözü uzatan kimselere, Peygamber Efendimiz, yeni evlendiği bir zamanda dahi hayâsından dolayı bir şey söyleyememiş ve kendiliğinden gitmelerini bekleyip sabretmiştir. Ancak Cenab-ı Hak, Sevgili Rasulü'ne sıkıntı verilmesinden hoşlanmadığı için hemen o anda, bütün müminlere de hitap eden bir ikaz inzal buyurmuş ve kullarından, Habibi’ni hiçbir surette rahatsız etmemelerini istemiştir.

Rasulullah -sallallahu aleyhi vesellem- sahip olduğu ulvî hayâ duygusu sebebiyle bir kimsenin yüzüne nazarlarını dikmez, dikkatlice bakmazdı. (Münâvî, V, 224)

  İki Cihan Güneşi Efendimiz, hep güzellikler içinde yaşamıştır. Yalnız bulunduğu anlarda bile kendisinden hayâ sınırlarını aşan herhangi bir hareket sâdır olmamıştır. Ashabının da aynı hal üzere olmasını isteyen Efendimiz, onları hayâya ve bunun bir mütemmimi olan tesettüre davet etmiştir. “Allah, kendisinden hayâ edilmeye insanlardan daha layıktır.” (Ebû Dâvûd, Hammâm, 2) buyurarak açıkta ve gizlilikte devamlı edep üzere bulunmayı tavsiye etmiştir. Diğer bir hadislerinde de Rasulullah (sav):

“Çıplaklıktan sakınınız! Yanınızda sizden hiç ayrılmayan (melekler) vardır. Bunlar ancak ihtiyaç giderirken ve kişi hanımına yaklaştığı anda ayrılırlar. Onlardan utanınız ve onlara iyi davranınız.” buyurmuştur. (Tirmizî, Edeb, 42) Bu rivayetlerde açık bir şekilde görüldüğü gibi daima ihsan duygusu içinde yaşayan Rasul-ü Ekrem Efendimiz, esasında Allah'tan hayâ etmekte ve her anını edep üzere yaşamaktadır.

Müslümanlara da her an hayâ üzere bulunmalarını tavsiye etmektedir. Nitekim Efendimiz bir gün, izârsız olarak açık alanda gusleden bir kimseye rastlamış, bunun üzerine minbere çıkarak: “ Allah -Azze ve Celle- çok hayâlı ve çok gizlidir. Bu nedenle hayâyı ve örtünmeyi sever. O halde biriniz gusledeceği zaman örtünsün.” buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Hammâm, 1)

İslam'ın insanları ulaştırmak istediği ruhi kıvam, onların her an ihsan duygusu ile dolu olmalarıdır. Gizlide ve açıkta Allah'tan hayâ duymak da bu duygunun bir neticesidir. Allah Teâlâ'nın her an kendisini görmekte olduğunu bilen bir kimse, büyük bir edep ve hayâ üzere yaşar. Dikkatli davrandığı için de yanlış bir hareketi görülmez. Bu, hayânın en yüksek noktasıdır.

Utanma duygusu, ilk insandan beri var olagelmiştir. İlk peygamberlerden itibaren bu duygunun önemi üzerinde durulmuş, hayâ hakkındaki ilahi buyruk hiç değişmemiştir. Bu hakikati Rasul-ü Ekrem Efendimiz şöyle ifade etmiştir:

İlk peygamberlerden itibaren halkın hatırında kalan bir söz vardır; “Hayâ etmedikten sonra istediğini yap!” (Buhârî, Enbiyâ, 54; Edeb, 78)

Rasul-ü Ekrem Efendimizin hayâsını yine sahabelerin diliyle tek cümlede özetlememiz gerekirse, Hazret-i Ebu Said-i Hudri buyurdu ki:

“Rasulullah Efendimizin hayâsı, bakire İslam kızlarının hayâlarından daha çoktu.

 


* BENZER KONULAR

Cemal Kuru - Ağlayu Ağlayu 320 kbps + Flac Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:09:34 ÖÖ]


Kendimize Gelelim! Özümüze Dönelim sabır ve Şükrü Hayatımıza Yerleştirelim Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:02:09 ÖÖ]


İman İbadet ve Güzel ahlaka Önem Vermeli Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:53:44 ÖÖ]


Zekât İslam’ın 5 Şartından Biridir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:42:49 ÖÖ]


Sosyal Medya Kirliliğine Dikkat Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:05 ÖÖ]


Ben Duygusundan Sıyrılmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:21:59 ÖÖ]


Allah'tan Korkan İnsan İffetsiz - Ahlaksız – Olamaz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:15:54 ÖÖ]


Abdest Gusül ve Teyemmümün Faydaları Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:03:14 ÖÖ]


Kutlu Bir Dava Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:41:38 ÖS]


Huzurun Kaynağı Olan Evliliği Geciktirmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:36:37 ÖS]


Şükür Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:22:20 ÖS]


Allahü Teâlâya Hakîkî Kul Olmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:16:26 ÖS]


Mümin İmansız Ölmekten Çok Korkmalıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:09:10 ÖS]


Şükür imtihanı Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 06:20:00 ÖS]


Namaz Yoksa Her Şey Eksik Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 06:15:19 ÖS]


Hadîs-i Şerîflerle – Namaz İbadeti Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 06:10:57 ÖS]


Nefis Cihadı Nasıl Kazanılır Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 06:04:37 ÖS]


İşte Bu Cennete Giden Yol Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 05:53:35 ÖS]


Asr’ı Saadette Yaşamak Demek Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 17, 2024, 05:33:19 ÖS]


Diri ve Ölü Arasındaki Fark - Zikir Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 17, 2024, 05:24:49 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41