Gönderen Konu: Peygamberimiz s.a.v.'in Âlemlere Örnek Tevekkülü  (Okunma sayısı 365 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2139
Peygamberimiz s.a.v.'in Âlemlere Örnek Tevekkülü
« : Mayıs 25, 2018, 08:19:23 ÖÖ »
Peygamberimiz  s.a.v.'in Âlemlere Örnek Tevekkülü

            “Allah’a tevekkül edene, Allah kâfidir!” (et-Talâk 65/3)

Tevekkül, hedefe ulaşmak için gerekli olan maddi ve manevi sebeplerin hepsine başvurduktan ve yapacak başka bir şey kalmadıktan sonra Allah’a dayanıp güvenmek ve ondan ötesini Allah'a bırakmak demektir.

Peygamberimiz (sav) hangi koşulda olursa olsun, daima Allah'a teslim olmuş, O'nun yarattığı her şeyde bir hayır ve güzellik olduğunu bilmiştir.

Kur’an'da Peygamberimiz (sav)'in, kavmine söylemesi bildirilen şu sözler de bu tevekkülün bir göstergesidir:

“Sana iyilik dokunursa, bu onları fenalaştırır, bir musibet isabet edince ise: "Biz önceden tedbirimizi almıştık" derler ve sevinç içinde dönüp giderler. De ki: "Allah'ın Bizim için yazdıkları dışında, Bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O Bizim Mevla’mızdır. Ve müminler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler." (Tevbe Suresi, 50–51)

Her bakımdan olduğu gibi takva bakımından da en yüksek dereceye sahip olan Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav), çok büyük zorluklar çekmiş ve şiddetli sıkıntılara maruz kalmış, ancak bunların her biri karşısında göstermiş olduğu tevekkülü ile tüm Müslümanlara örnek olmuştur.

Peygamberimiz (sav), kavmindeki inkârcılar ile münafıkların tehdit ve saldırı dolu tavırlarına karşı daima sabretmiş, büyük bir kararlılıkla Allah (cc)'ın dinini tebliğ etmiş ve Müslümanları tehlikelerden koruyarak onları Kur’an ile eğitmiştir. O’nun bu azminin, başarısının ve cesaretinin temelinde Allah (cc)'a karşı fütursuz imanı, sarsılmaz tevekkülü ve teslimiyeti yatmaktadır.

 Peygamberimiz (sav)'in şu hadis-i şerifi Efendimiz (sav)’in her şeyde hayır gören tevekkülüne bir örnektir:

"Mümin kişinin durumu ne kadar şaşırtıcıdır. Zira her işi onun için bir hayırdır. Bu durum sadece mümine hastır, başkasına değil: Ona memnun olacağı bir şey gelse şükreder, bu ise hayırdır. Bir zarar gelse sabreder, bu da hayırdır."( Ramuz El-Hadis s.204) Peygamber Efendimiz bu inancı ile olaylar karşısında elinden gelen tüm çabayı göstermiş ancak sonucun Allah'a ait olduğunu her zaman bilerek, O'na dayanıp güvenmiştir. Allah (cc), Efendimiz (sav)’in bu güzel tevekkülü karşısında daima O’nu güçlü ve başarılı kılmıştır.

Hz. Musa Firavun'un zulüm ve baskılarına dayanamayacak hale gelince, kendisine inananlarla birlikte Mısır'dan ayrılmasına Allah-ü Teâlâ izin vermiş, alacağı tedbir konusunda da kendisine şöyle emretmiştir.

“Kullarımı geceleyin yürüt, çünkü Siz takip edileceksiniz." (Duhan, 23.)

Peygamber olan Hz. Musa, Allah'ın emri ile Mısır'ı terk ettiği halde alacağı tedbir konusunda da Allah tarafından uyarılmıştır.

Peygamberimizin de Mekke'den Medine'ye hicret için kendisine Allah tarafından izin verildiği halde benzer tedbire başvurduğunu görüyoruz. Medine'ye gidecektir. Medine ise Mekke'nin kuzeyindedir. Ama Peygamberimiz (sav) tedbir olarak Medine'ye ters yönde bulunan Sevr Dağı’na geliyor ve burada saklanıyor. Çünkü müşrikler O’nun Medine'ye gideceğini düşünerek Efendimizi o yönde aramaya koyulacaklardır. Nitekim Mekke müşrikleri Peygamberimizi aramaya koyulmuş ve izini mağaranın başına kadar izlemişlerdi. O kadar yaklaşmışlardı ki, ayaklarının dibine baksalar O’nu göreceklerdi. Bundan endişeye kapılan Hz. Ebu Bekir:

—Bizi görecekler, Ey Allah'ın Rasulü, dedi. Peygamberimiz (sav), Allah'a karşı güvenini ifade eden bir sesle:

"Hüzne kapılma! Elbette Allah Bizimle beraberdir.'' (Tevbe/40)

Kur'an-ı Kerim, mağaradaki bu heyecanlı anlardan söz ederken, Allah'ın Onlara nasıl yardım ettiğini anlatır. Ayette şöyle bildirilmektedir:

“Siz O'na (Peygambere) yardım etmezseniz, Allah O'na yardım etmiştir. Hani kâfirler ikiden biri olarak O'nu (Mekke'den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu:

"Hüzne kapılma, elbette Allah Bizimle beraberdir."

Böylece Allah, O'na huzur ve güvenlik duygusunu indirmişti. O'nu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş, inkâr edenlerinde kelimesini (inkâr çağrılarını) alçaltmıştı. Oysa Allah'ın kelimesi yüce olandır. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe Suresi, 40)

Şüphesiz ki mağarada Onları Allah korumuştur.

Yoksa her tarafı didik didik arayan Mekke müşriklerinin, dağın tepesinde bulunan mağaraya kadar gelmişken içeri girip bakmamaları ne ile açıklanır?

İşte Peygamberimiz bu tavrı ile bize, tedbir almadan Allah'a tevekkül etmenin, Allah'ın emrettiği tevekkül olmayacağını öğretmiştir.

Bir insan her işinde Allah'a güvenirse, Allah ona yardım eder ve onu başarıya ulaştırır. Bunun en güzel örneği Peygamberimiz (sav)’dir. O, insanları Allah'ı tanımaya ve yalnız Allah’a ibadet etmeye çağırdığı zaman yalnızdı. İçinde doğup büyüdüğü toplumun ileri gelenleri, söz sahipleri O’na karşı idiler. Sadece amcası Ebu Talip O’nu koruyordu.

Fakat Efendimiz (sav), amcası Ebu Talip'e değil, Allah'a güveniyordu. Nitekim Ebu Talip, Mekke müşriklerinin Peygamberimizi himaye etmekten vazgeçmesi hususunda kendisine yaptıkları baskıya dayanamaz hale gelmişti. Bunun üzerine Peygamberimizin bu davadan vazgeçmesini isteyen sözler söylemesi üzerine Peygamberimiz:

"Amca, Vallahi bu işi bırakmam için, bir elime güneşi diğer elime ayı koysalar, Ben yine bu davadan vazgeçmem. Ya, Allah O’nu bütün cihana yayar, görevim biter, ya da bu yolda ölür giderim", diyerek Allah'a olan sonsuz güvenini gösterdi. (İbn-i Kesir, eI-Bidâye ve'n-Nihâye, c. III, s. 48, Beyrut, 1978.)

Peygamberimiz (sav), Allah'a öyle güvenmişti ki kendisine ilk iman eden arkadaşlarına bu güvenini şöyle ifade etmişti:

"Allah'a yemin ederim ki, bu din her halde ve muhakkak surette kemale erecektir."      ( Buhari, Menakıb-ı Ensar, 29.)

Rasulullah (sav), Cenab-ı Hakk'ın tevekkül eden kimseleri dünyada ve âhirette koruyacağını, onları hesapsız ve azapsız cennete koyacağını şu hadis-i şerifiyle açıkça bildirmiştir:

“Geçmiş ümmetler Bana gösterildi. Peygamber gördüm, yanında üç beş kişilik küçük bir grup vardı. Peygamber gördüm, yanında bir iki kişi bulunuyordu. Ve peygamber gördüm, yanında kimsecikler yoktu. Bu arada önüme büyük bir kalabalık çıktı. Kendi ümmetim sandım. Bana; ‘Bunlar Musa’nın ümmetidir, Sen ufka bak!’ dediler. Baktım, çok büyük bir karaltı (sevâd-ı azîm) gördüm; ‘İşte bunlar Senin ümmetindir. İçlerinden hesapsız ve azapsız cennete girecek yetmiş bin kişi vardır.’ dediler.”

İbn-i Abbas (ra) diyor ki; söz buraya gelince Peygamber Efendimiz (sav) kalkıp evine gitti.

Oradaki sahabeler bu yetmiş bin kişinin kimler olabileceği hakkında konuşmaya başladı. Kimileri; “Bunlar peygamberin sohbetinde bulunanlar olmalı.” derken, kimileri; “Bunlar İslam geldikten sonra doğup, şirki tanımamış olanlardır.” dediler. Daha başka görüşler de ileri sürüldü. Onlar bu meseleyi tartışırken Rasul-ü Ekrem (sav)  Efendimiz gelerek:

“Ne hakkında konuşuyorsunuz?” diye sordu.

– Hesapsız ve azapsız cennete gireceklerin kim oldukları hakkında konuşuyoruz, dediler. Bunun üzerine Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-:

“ Onlar büyü yapmayan, yaptırmayan, uğursuzluğa inanmayan ve Rablerine tevekkül edenlerdir.” buyurdu. Ukkâşe bin Mihsan yerinden fırladı ve:

– Beni de onlardan kılması için Allah’a dua et Ya Rasulullah, dedi. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- de:

“ Sen onlardansın!” buyurdu. Sonra bir başka sahabe daha kalktı ve:

– Beni de onlardan kılması için dua buyur Ya Rasulullah, dedi. Efendimiz bu defa:

“Fırsatı değerlendirmekte Ukkaşe Senden önce davrandı.” buyurdu. (Müslim)

Bu hadis-i şerifle, sıkıntılı anlarında meşru olmayan sebeplere tevessül etmeyip doğrudan Allah'a tevekkül edenler tebşir (müjdeleme) olunmuştur.

Kur'an-ı Kerim, Peygamberimize her zaman Allah'a güvenmesini emrediyor ve şöyle buyuruyor:

“(Ey Muhammed) karar verip azmettiğin zaman Allah'a dayan. Muhakkak ki Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever." (Al-i İmran, 159.)

Ayet-i kerimede önce istişare yapılıp, gerekli tedbirler alındıktan sonra karar verilince, artık Allah'a güvenip dayanılmasını emrediyor.

Tevekkül demek, görevi Allah'a havale etmek manasında değil, kulun kendisine düşeni yaptıktan sonra sonucu yani kararı Allah'a bırakması ve O'na güvenmesidir. Birçokları bu konuyu yanlış anlıyorlar, tevekkülün görevi terk etmek manasına geldiğini sanıyorlar. Yani kulluk görevlerinin yerine getirilmesini Allah'a havale edip, emir ve komuta mercii olarak kendilerini görmek istiyorlar. İsrail oğullarının vaktiyle Hz. Musa’ya:

“Ey Musa! Git, Sen ve Rabb’in ikiniz savaşınız. İşte biz burada oturup duracağız.'' (Mâide, 24)

Dedikleri gibi demek isterler. Bu ise Allah'a tevekkül ve güvenmek değil, O'nun emrine güvensizliktir, tevekkülsüzlüktür.

Tevekküle en güzel örnek çiftçidir. O vaktinde usulüne göre tarlasını eker, sonrasını Allah'a bırakır. Böyle yaptığı yani görevini yerine getirdiği takdirde, Allah o kimseyi rızıklandırır. Peygamberimiz bu konuda kuşları örnek veriyor ve şöyle buyuruyor.

“Sizler Allah'a gereği gibi tevekkül etseydiniz (sabahleyin yuvasından) aç olarak gidip (akşamleyin) tok olarak dönen kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de rızıklandırırdı." (Tirmizi, Zühd, 33.)

Müminler için en güzel örnek Peygamberimiz (sav)'in sözleri ve tavırlarıdır. Bu nedenle; herhangi bir zorlukla, nefsinin hoşlanmadığı bir durumla karşılaşan her mümin; Kur’an ayetlerini ve her şeyi yaratanın Allah (cc) olduğunu düşünerek Peygamber Efendimiz (sav)'in tevekkülünü örnek almalı, her olayda Allah (cc)'ın hayır yarattığını bilmenin sevincini yaşamalıdır.

Tevekkül etmeyip Allah’ı unutan ve her yaptığını kendinden bilen kimseler, netice itibariyle yine kaderleri ile yüz yüze geleceklerdir. Ancak Allah’ın rızasını elde edememiş ve imtihanı kaybetmiş olarak! Tevekkül etmek ise insanı Yüce Rabb’ine daha yakın kılacağı gibi insanın dünya hayatını rahat ve sıkıntısız bir şekilde geçirmesine de yardımcı olacaktır.

 


* BENZER KONULAR

Saadet Asrı Adanmış Hayatlar Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:10:20 ÖÖ]


İhsan ve Tefekkür Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:03:23 ÖÖ]


Takva ve Muttaki Gönderen: türkiyem
[Dün, 07:58:21 ÖÖ]


Tam bir teslimiyet Gönderen: türkiyem
[Dün, 07:53:57 ÖÖ]


İman ve Mü’min Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:43:37 ÖÖ]


Evlilikte Amaç Ne Olmalı Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:12:39 ÖÖ]


En Şiddetli Düşman Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:02:48 ÖÖ]


Komşu Komşunun Külüne Muhtaç Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:53:30 ÖÖ]


Yaratılış Gâyemiz İbâdettir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:45:12 ÖÖ]


Rıfat Kaynak - Single Eserleri 320 + Flac Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 22, 2024, 06:32:12 ÖS]


Diyetisyen Gözüyle Hamileliğe Hazır Mısınız Gönderen: anadolu
[Nisan 22, 2024, 06:18:47 ÖS]


Peygamber’le Birlikte Yaşamak İçin Gönderen: anadolu
[Nisan 22, 2024, 06:10:25 ÖS]


Yetimin Duyguları Gönderen: anadolu
[Nisan 22, 2024, 05:46:08 ÖS]


Ölüm Var Ölümden Ölüme Fark Var Gönderen: anadolu
[Nisan 22, 2024, 05:41:21 ÖS]


Nefis Mücadelesi Gönderen: anadolu
[Nisan 22, 2024, 05:36:00 ÖS]


Alkolsüz Bir Hayat Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 22, 2024, 07:03:57 ÖÖ]


Ümmetimin Zayıf mü’minleri Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 22, 2024, 06:48:51 ÖÖ]


Yüksek Tansiyonda Psikolojik Faktörler Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 22, 2024, 06:27:08 ÖÖ]


Uyku Bozuklukları Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 22, 2024, 06:20:53 ÖÖ]


Bu Dünya Bir İmtihân Yeridir Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 22, 2024, 06:06:47 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41