Gönderen Konu: Müslümanım Diyebilmek, Müslümanca Yaşayabilmek  (Okunma sayısı 165 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı melek

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2120
Müslümanım Diyebilmek, Müslümanca Yaşayabilmek
« : Nisan 08, 2020, 03:25:47 ÖS »
Müslümanım Diyebilmek, Müslümanca Yaşayabilmek

Müslümanlığa davet edebilmek ne büyük şeref. Bu payeyi veren Allah Teâlâ şöyle buyuruyor

“Allah’a çağıran yararlı iş işleyen ve Ben ancak müslümanlardanım diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır.” (Fussilet 33)

“Rabbin ona müslüman ol demiş; o da: Âlemlerin Rabbine boyun eğdim, demişti.” (Bakara 131)

“Ey iman edenler! Hep birlikte İslam’a girin. Şeytanın adımları ardınca gitmeyin. Muhakkak ki o sizin apaçık düşmanınızdır.” (Bakara 208)

Allah Teâlâ, O’nun elçileri ve salih kullar, insanları sürekli Allah Teâlâ’ya itaate, boyun eğmeye ve selamete davet ederken şeytan ve taraftarları ise dalalet ve felakete çağırmaktadır.

Müslüman, Allah’ın hükümlerine sürekli itaat edendir. O, yaratıcısını tanır, O’nu mutlak hâkim olarak kabul eder. Kanun ve emirlerine samimiyetle boyun eğer, ferdî ve sosyal hayatı ile ilgili prensiplere tam uyar.

Müslüman, Rabbiyle, nefsiyle, ailesiyle ve toplumla barışık insandır. İslam’ın ve müslümanların hâkim olduğu tüm mekânlar ve zamanlar bu barışa, huzur ve sükûnete şahit olmuştur. Tıpkı kâinatta şahit olduğumuz huzur ve sükûn gibi. Herkes şahittir ki kâinatı oluşturan tüm varlıklar arasında bir kanun ve düzen vardır. Her şey mükemmel şekilde hayatiyetini ve işleyişini devam ettirmektedir.

Yeryüzü ve gökyüzü mükemmel bir şekilde işleyişini devam ettirmekte, güneş, ay, yıldızlar ve tüm gök cisimleri düzenli bir şekilde vazifelerini yerine getirmekte, gece ve gündüz düzenli bir şekilde birbirini takip etmektedir.

Bütün varlık âlemi de Allah’a itaat etmiş ve boyun eğmiştir.

Kur’an bu gerçeği şu şekilde ifade eder:

“Sonra duman halindeki göğe yöneldi de ona ve arza ‘isteyerek veya istemeyerek gelin’ dedi; “isteyerek geldik” dediler.” (Fussilet 11)

“Göklerde ve yerde olanlar O’na teslim olmuşlardır.” (Âl-i İmran 83)

İşte Allah’ın vahyi doğrultusunda hareket eden kâinattaki varlıklar da Allah’a teslim olmuş durumdadırlar; yani İslam üzereler. Hatta yaratılalı beri Allah’ın dilediği dışında, düzenlerinde hiçbir sapma olmamıştır.

Hâlbuki en güzel kıvamda yaratılmış insanoğlu için aynı şeyleri söyleyemiyoruz. Çünkü o yaratılışından itibaren zikzaklar çizmiş kimi zaman müslim, kimi zaman münkir olmuş, kimi zaman itaati, kimi zaman isyanı seçmiş, kimi zaman uyanmış, kimi zaman gaflet çukurlarına yuvarlanmıştır.

Yoğun bir manevî hasat mevsimini geride bıraktığımız şu günlerde, “Hesaba çekilmeden önce nefislerinizi hesaba çekiniz” Nebevî fermanı gereği kulluğumuzu şöyle bir gözden geçirelim.

Allah Teâlâ bazı zamanları, bazı zamanlardan; bazı mekânları da, bazı mekânlardan üstün kılarak, kulların af ve mağfiretine vesile kıldığı manevî fırsat günleri yapmıştır. Bu manevî fırsat günleri en iyi şekilde değerlendirilmelidir.

Kulluk, itaat ve ibadetler sadece bu günlere özel hale getirilmemeli, böyle bir durum kulluk ve ibadet anlayışımızın tahrifi olmuş olur. İman ve İslam’ın mahiyetini tam olarak öğrenip idrak etmeden kulluk ve ibadetin mahiyeti tam olarak anlaşılamaz. İbadetler sadece belli zaman ve mekânlarda ifa edilen adetlere dönüştürülmemelidir.

Allah Teâlâ’ya kulluk için yaratılan insan, bu kulluğu en güzel şekilde öğrenip hayatında gerçekleştirmelidir.

Kulluğun en ileri seviyede gerçekleşebilmesi için şu sürecin takibi şarttır. Şüphenin asla sızamadığı bir iman. Bu imanı doğrulayan salih ameller.

Hucurat suresinin 15. ayetine kulak verelim:

“Müminler ancak Allah’a ve Rasulüne iman eden, O’ndan asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad edenlerdir. İşte doğrular ancak onlardır.”

Bu ayet-i celilede imandaki samimiyet, mal ve canların Allah yolunda feda edilmesi şartına bağlanmıştır. Bu fedakârlıkların ise Allah rızası için gerçekleştirilmesi şarttır.

“İnsanlardan öyleleri de vardır ki, Allah’ın rızasını almak için kendini ve malını feda eder. Allah da kullarına şefkatlidir.” (Bakara 207)

Kimi gafiller de Allah tarafından denendiğini unutur da Allah’a olan imanını denemeye kalkar.

“İnsanlar içinde Allah’a bir yar kenarındaymış gibi kulluk edenler vardır. Ona bir iyilik gelince rahatlar, bir kötülük gelirse tam tersine döner; dünyasını da ahiretini de kaybeder, işte apaçık hüsran budur.” (Hac 11)

Bu kulluk ve itaat bir ömrü kapsadığı zaman anlamlıdır. Sadece Ramazanlara, Kadir gecelerine, bayramlara, cumalara ve belli merasim ve toplantılara sığdırılmaya çalışılan kulluk, kulluk değildir. Gerçek kulluk bir ömür devam eden ve insanın tüm davranışlarını içine alan İslam programının hayata uygulanması ile mümkün olan kulluktur.

Bu kullukta gaflet yoktur.

“Gafillerden olma.” (Araf 205)

Bu kullukta başıboşluk yoktur.

“İnsan başıboş bırakılacağını mı zannediyor.”

Bu kullukta tembellik ve atalet yoktur.

“Ecelin gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” (Hicr 99)

Bu kullukta Rabbi her şeyden çok sevmek vardır.

 “İnananlar en çok Allah’ı severler.” (Bakara 165)

Bu kullukta kalpler Allah’la huzur bulur.

“Dikkat! Kalpler Allah’ı anmakla huzur bulur.” (Rad 28)

Bu kullukta müslümanca yaşayıp müslümanca ölmek var.

“...sadece müslümanlar olarak can veriniz.” (Bakara 132)

Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem:

“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz! Nasıl ölürseniz; öyle ba’s olunursunuz” buyurmuştur.

Müslümanca yaşayıp, müslümanca ölmek sadece dilek ve temennilerle gerçekleşmez. Gereğini yapmak lazım.

Kulluğun önündeki engelleri de göz ardı etmemek gerek.

Cehalet:

“Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.” (A’raf 199)

Nefs:

“Onlar ancak zanna ve nefislerinin arzusuna uyarlar.” (Necm 23)

“Nefsî arzularını ilah edineni gördün mü?” (Furkan 43)

Şeytan:

“Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse hemen Allah’a sığın. Çünkü o işitendir bilendir.” (A’raf 200)

Dünya:

“Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlat sahibi olma isteğinden ibarettir... Dünya hayatı ancak bir geçimlikten başka bir şey değildir.” (Hadid 20)

 


* BENZER KONULAR

Birbirimizin Hem Cenneti Hem de Cehennemi Olabiliriz Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:48:55 ÖÖ]


Kulluk Şuuru Nasıl Oluşur Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:44:55 ÖÖ]


Şeytanın Büyücülüğü Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:41:01 ÖÖ]


Birliğe Çağrı Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:35:09 ÖÖ]


Ahirete İmanın Mü’mine Kazandırdıkları Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:29:15 ÖÖ]


Sen Değerlisin Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:19:59 ÖÖ]


Evlilik İnsanı Mükemmelliğe Ulaştıran Hızlı Yollardan Birisidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:58:11 ÖÖ]


Müslümanım Diyen Ey Hanımlar Kızlar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:51:18 ÖÖ]


Birçok Kadın Kocasını Birçok Rrkekte Karısını Cennetlik Etmiştir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:45:05 ÖÖ]


Hesap Günü İyice Yaklaştı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:33:16 ÖÖ]


Kırık Kalple Yapılan Dualar Makbuldür Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:20:47 ÖÖ]


Ertuğrul Erkişi - Safahat`tan Şarkılar 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:41:49 ÖS]


İslâm Kadına En Büyük Değeri Vermiş Şerefli Yaşamasını Sağlamış Gönderen: anadolu
[Dün, 08:16:41 ÖÖ]


Çocukla İletişim Kurarken Ona Saygı Duymak Değer Vermek Gerekir Gönderen: anadolu
[Dün, 08:08:13 ÖÖ]


Mümin Bir Erkek, Mümin Kadına Kızıp Darılmasın. Gönderen: anadolu
[Dün, 08:03:19 ÖÖ]


Çocukların Namaz Eğitimi Gönderen: anadolu
[Dün, 07:57:19 ÖÖ]


Namazını Sapasağlam Koruyanalr Gönderen: anadolu
[Dün, 07:50:26 ÖÖ]


Bu Din Sadece Camilerin Dini Değil Hayatın Dinidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:38:19 ÖÖ]


İslam Gariplerin Dinidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:29:34 ÖÖ]


Komşunuzu İhmal Etmeyin Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:21:38 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41