Gönderen Konu: BİDAT VE HURAFELER 1  (Okunma sayısı 968 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
BİDAT VE HURAFELER 1
« : Ocak 08, 2017, 01:04:32 ÖS »
BİDAT VE HURAFELER  1

İnsanlık tarih incelendiğinde görülüyor ki, insanlar mensub oldukları peygamberlerinden zaman bakımından uzaklaştıkça eski dinlerinden kalma bazı inanç ve âdetleri yeniden canlandırmışlardır. Tevhid inancından saparak eski batıl inançlarına dönmüşlerdir. İnsanlığı TEVHİD inancına davet için gönderilen peygamberler de sürekli karşılarında bu tür insanları bulmuşlardır. Peygamberlerin  izinden gelen gerçek din âlimleri yanlış inanç ve hurafelerle mücadeleye devam etmişlerdir.

Hurâfe; mantıkî temeli olmayan telakki ve uygulamaları, din adına ileri sürülüp benimsenen batıl inanç ve davranışları ifade eden bir  kavramdır. Masal, efsane ve genel olarak gerçek dışı olduğu kabul edildiği halde hoşa giden nakil ve rivayetlere de hurafe denir. Genellikle sihir, büyü ve bunların ürünü olan objelerle alakalı inançlar da hurafe terimiyle ifade edilir.[1]

Din dışı olanları da kapsamakla birlikte dinî konularda daha yaygın olan hurafe, hemen hemen bütün dinlerde vardır. Hurafelerin genellikle otantik dinî metinlerin zamanla yok olması ve geçmiş kavimlere ait batıl inançların yen dine taşınması yoluyla oluştuğu kabul edilir. Mesela, türbelerde kandil yakmak adeti Fenikelilerden geçmiş bir adettir.

Fenikeliler Sur şehrinin hâmisi, servet, ticaret ve denizciliğin ilahı olan Melkares’in heykeli önünde sürekli kandil yakarlardı.[2]

Diğer taraftan bazı nesnelerde uğur ve uğursuzluk olduğuna inanma âdeti de Romalılarla putperest Arapların miraslarındandır. Bugün uğursuz kabul edilen baykuş, Romalılar tarafından aynı şekilde kabul edilirdi.

Eski Şamanist kavimlerin bazı ağaçları kutsal sayma âdeti hristiyanlara geçerek “Noel Ağacı” olmuştur. Ne yazık ki bu âdet yılbaşlarında Hristiyanlarınkine benzer şekilde, şimdi de bizim bazı müslüman evlerine ve vitrinlerine girmiştir.

Oysa Hristiyanlar bu ağacı kutsal sayma âdetini Hz. İsa’nın doğumu hakkındaki bir efsaneye dayandırarak kitaplarına uydurmuş ve ona dinî bir kimlik kazandırmışlardır.[3]

İslam dini eski “cahiliyye” inanç ve âdetlerini bırakmayı kesinlikle emretmesine rağmen, birçok âdet hala varlığını devam ettirmektedir. Hala , kutsal sayılan bazı yerlerdeki ağaçlara, çalılara, türbe pencerelerine, mezar taşlarına vb. şu , bu niyetle medet umarak bez bağlayan, mum yakan, para atan, orada kurban kesen müslümanlar az değildir. Peki bütün bunların sebebi nedir? Kur’an bizzat yazıya geçmesine ve ezberlenmesine rağmen yüce dinimize bu hurafeler niçin sokulmuştur? Bunun üç ana sebebi vardır:

1-   Önceki Dinlere Ait Bazı İnanç ve Âdetlerin İslama Taşınması:Mesela, yahudilikten geçen tılsımlar, hristiyanlıktan geçen türbeleri kutsallaştırma hurafeleri bu konudaki bazı örneklerdir.

2-   Cehalet :   En önemli sebep budur. Her şeyde önce halkımız dinine yabancıdır. İslamı ana kaynaklarından öğrenip halkı aydınlatacak yeterli sayıda alimin yetiştirilmesiyle orantılı olarak müslüman halk arasında hurafeler yayılmıştır.                                     

       İslam insanı düşünmeye davet eder. Düşünmek suretiyle inançlarını temellendirmeye davet eder. Cenab-ı Hak buyuruyor:

  “De ki: İşte benim yolum budur. Allah’a basiretle davet ederim...”  (Yusuf 12/ 108)     

“...de ki: hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”  (Zümer 39/ 9)

Hurafeleri bertaraf etmenin en önemli yolu tatmin edici bir din eğitimi ve öğretiminin olmasıdır. Yüce dinimiz İslam,  onun ana kaynağı olan Kur’an ve Sünnet’ten öğrenilmelidir. Zira Kur’an kendine uyanları doğru yola götürür.   
   
 “ Şüphesiz Kur’an (insanları) öyle bir yola doğrultup götürür ki, o en adil ve en doğru bir yoldur...”  (İsra 17/ 9)

     Hz. Peygamber sav.’in sünneti de dinimizin ikinci önemli kaynağıdır. Sünnetsiz bir İslam olamaz. Sünnet Kur’an’ın  açıklayıcısı, bizzat hayata geçirilişidir. Müslümana düşen Kur’an’a ve Sünnet’e birlikte sarılmaktır. Nitekim Kur’an’da Hz. Peygambere itaat emredilmiş, müslümanların aralarındaki anlaşmazlıkları da Allah’a ve Rasulü’ne götürmeleri emir buyrulmuştur:

        “Ey iman edenler!

        Allah’a itaat edin, Peygambere  ve sizden olan buyruk sahibine de itaat edin. Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; - Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız – onu Allah’a ve Peygambere götürün...”   (Nisa 4/ 59)

 3) Mevzu Hadisler : Hurafelerin dinimize girme sebeplerinden üçüncüsü de uydurma hadislerdir. Daha önce ifade etmiştik , hadisler İslam’ın ikinci kaynağıdır. Ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hayatında yazılı hale getirilmemiştir. Yazma işi ancak hicrî II. Asır (M.8)dan itibaren başlamıştır. Bu durum , çeşitli konularda hadis uydurulmasına veya pek çok İsrailiyatın İslamî kaynaklara girmesine fırsat vermiş, bu yolla bazı hurafelerin İslam’a sokulması mümkün olmuştur.

Recep Şahan.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: BİDAT VE HURAFELER 2
« Yanıtla #1 : Ocak 08, 2017, 01:21:35 ÖS »
BİDAT VE HURAFELER  2 

Hurafelerle ilgili bir önceki yazımızda bidat ve hurafelerin kaynağı ile Müslüman toplumlara geçme sebepleri üzerinde durmuştuk.Bu yazımızda da hurafe çeşitleri ile İslam’ın hurafelere bakışını ele alacağız.

Hurafelerin Pek Çok Çeşidi Vardır. En Yaygın Olanlar Şunlardır:

        1) Gayb Bilgisi : Kur’an’da gaybî bilgileri yalnız  Allah’ın bileceği  vurgulanır. Bununla birlikte bazı insanlar bu gaybi bilgilere vakıf olduklarını iddia ederler. Bu doğru değildir. Zira Kur’an’da buyurulur ki;       

        “Gaybın anahtarları O’nun yanındadır, onları ondan başkası bilmez. O karada ve denizde olan her şeyi bilir.”  Enam 6/59)

       “De ki: göklerde ve yerde Allah’tan başka hiç kimse gaybı bilmez...”   (Neml 27/65)

Ay ve güneşin doğuş ve batış zamanları ile bunların tutulmalarını önceden bilip haber vermek gaybı bilmek değil midir? diye bir soru sorulabilir.

Evet, bunlar gaybi bilgiler değildir. Çünkü Kur’an’da şöyle beyan edilir:

       “ Güneş ve ay bir hesaba göre hareket etmektedir.”  (Rahman 55/5)

İnsanlar güneş ve ayın hareketleri ile ilgili hesabı iyi yaparlarsa, onları izleyebilirler. Bu gün ise bu yapılmaktadır. Yani Allah Güneş ve ayı belli bir hesaba göre yörüngelerinde döndürmektedir.Yasin suresinde “Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir” (Yasin 36/40) İnsanlar aklını kullanarak,bilimsel gelişmelerle birlikte Ay ve Güneşin hareketlerini,ne zaman doğup ne zaman batacağını ve ne zaman tutulacağını çok ince hesaplarla önceden kestirebilirler.Ancak bu güneş veya ay tutulması  biz bildiğimiz için tutulmaz.Aksine Tutulacağı için bilim adamlarınca bilinmiştir.

Bütün bunlar dışında, kişinin ne zaman öleceği, gelecekte başına neler geleceği vb. hususlar gaybî konulardır ve böyle şeyleri de yalnız Allah bilir. Allah bildirmedikçe peygamberler dahi bilemez. Bunlar Allah’ın kendilerine bildirdiği kadarını bilirler.

       “De ki; ben size, Allah’ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gaybı da bilmem, size ben meleğim de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum...” (Enam 6/50)

2) Uğur ve Uğursuzluk: Bazı hayvanları görmenin, veya sesini duymanın, belirli günlerde ve zamanlarda iş yapmanın, mavi boncuk vb. şeyleri takmanın İslami bir dayanağı yoktur.Mesela yöremizde baykuş ötmesi uğursuzluk kabul edilir.

Nitekim Hz. Peygamber sav. şöyle buyurmuştur:

        “Baykuş ötmesinde şer yoktur. Herhangi bir şeyde uğursuzluk da yoktur. [1] Yine akşamleyin tırnak kesmek iyi görülmez.

3- Ölülerden Meded Ummak: Dileklerin gerçekleşmesi için veya hastalıklardan kurtulmak maksadıyla din alimlerine ve şeyhlere ait türbeleri ziyaret edip mum yakmak, bez bağlamak ve adak adamak suretiyle ölülerin ruhaniyetinden meded ummak bu konudaki belli başlı hurafeleri teşkil eder. Ağaca bez bağlamak da buna benzer hurafelerdendir. Bugün bu çok yaygındır.daha bu sabah -06.05.2008- TV’de bu konuda bir haber vardı.Güya Hıdırellez kutlanıyor bir ilimizde.İnsanlar toplanmış.Bir eski eser veya türbe duvarlarına insanlar yüz sürüyor,bez bağlıyor,hatta daha traji-komik olanı bir genç kızımız eline kağıt kalem almış ev resmi çizmiş altına da dileğini yazıyor.Bir başkası beşik yapmış çocuk istiyor taştan-kayadan.yani cehalet diz boyu.Geçenlerde buna benzer bir manzara İstanbul’da bir kilisede yaşandı.İşin garibi ve bizi derinden yaralayan tarafı ise bu kiliseye akın aedenlerin çoğunun Müslüman olması.Tamam Müslümanın bir kiliseyi ziyareti günah değil,ziyaret edebilir ama bu ziyaretten de öte ,şeytanı bile hayretler içinde bırakacak bir durumdu…

İslam’da dilek ve istekler sadece Allah’a arz edilir. Allah’tan başkasına sığınmak, O’ndan gayrisinden mağfiret dilemek – Allah korusun- şirktir. Her gün günde en az kırk defa okuduğumuz Fatiha Suresi’nde ne diyoruz.

 “Ey rabbimiz, ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola ilet. Nimet verdiğin kimselerin yoluna, kendilerine gazab edilmiş olanların ve sapmışların yoluna değil...”   (Fatiha 1/ 4-7)

Dua etmek için kabir başına, yatır taşına, türbelere gitmeye gerek yoktur. Allah’a dua her yerde edilir. Allah her zaman, her yerde işitendir. Ayrıca kabirde yatan ölüler insanların dileklerini yerine getirmezler. Dua eden kişi ile Allah arasında vasıta olamazlar. Zira İslam’da Allah’a sığınmak, O’na dua etmek için bir aracıya ihtiyaç yoktur.

Peki kabirlere niçin gidilir? Kabirler, ölümü düşünmek, ahireti hatırlamak , ibret almak için ziyaret edilir. Nitekim Allah Rasûlü:           

        “Ben size kabir ziyaretini yasaklamıştım, şimdi onları ziyaret edin. Çünkü bu, dünya bağını kırar, ahireti hatırlatır”    buyurmuştur.   (Kütübü Sitte, terc.İ. Canan, c.17, s.138)

        Dua hususunda Kur’an’da bakınız ne buyruluyor:

        “Bana dua edin, duanızı kabul edeyim” (Mü’min 40/60)

        “Kullarım sana beni sorarlarsa (onlara söyle), ben onlara yakınım. Dua edenin bana dua ettiği zaman duasına karşılık veririm. O halde onlar da bana karşılık versin (benim çağrıma kulak versin)ler, bana inansınlar ki doğru yolu bulsunlar.” (Bakara 2/186)

Allah’tan başkası adına KURBAN da kesilemez. Türbelere , yatıra, kabre, tekkeye veya bir devlet adamına kurban adamak, kurban kesmek caiz değildir. Çünkü kurban, yalnız Allah rızası için, Allah adıyla kesilir. Bir müslüman kurban adarken dileğinin olmasını, Allah’tan değil de bir kabirden veya türbeden beklerse küfre girer. Adak, evde de kesilir.

Kabre veya türbeye gitmeye gerek yoktur. Ancak , normal olarak kesilen bir kurbanın sevabı ölülere bağışlanabilir.

4) Cinlerle İlgili Hurafeler : Kur’an’da cinler aleminin varlığından haber verilir. Hatta Kur’an’da “Cinn Sûresi” de vardır.

Ancak onların mahiyeti , faaliyetleri ve insanlarla ilişkileri konusunda ayrıntılı bilgi verilmemiştir. Buna rağmen halk arasında bu konu merak konusudur. Cinlerin özellikle kadınları etkilediği, insanları çarptığı ve ruh hastalıklarına sebep olduğu inancı yaygındır. Cinlerin tasallutundan korunmak için cinlere başvurup muska yazdırmanın ve bunu taşımanın gerektiğini kabul etmek de bu inancın bir devamıdır. Bu telakkinin eski Mısır ve Roma inançlarına dayandığı bilinmektedir. [2]

Günümüzde  muska, tılsım ve sihir yapma işleriyle uğraşan bazı inanç sömürüsü yapan kişilerin ellerinde bulunan kitaplar, eski Babil, Asur, Mısır müşriklerinin, eski budist ve şamanist Türklerin kullandıkları kitaplardan yararlanılarak yazılmıştır. Bu kitaplara inandırıcılığı kuvvetlendirmek için Kur’an’dan ayetler ve bazı dualar ilave edilmiştir.[3]

Kehanet ve falcılık da İslamiyetin mücadele ettiği hurafelerdendir. Kehanet gaybdan haber verme işidir. Gaybla ilgili İslam’ın anlayışın daha önce zikretmiştik. Bu arada şunu da belirtelim ki hadislerde de, falcılık ve kahinlik yapmak Allah’a eş koşup Hz. Peygamber ve onun getirdiği vahyleri inkar etmek manasına geldiği belirtilmektedir. Hz. Aişe ra.’den rivayet edilen bir hadisde şöyle anlatılır: Hz. Aişe validemiz soruyor:

Ya Rasulellah, kahinler bir konuda haber veriyor, biz de onu doğru buluyoruz. Ne dersin? Rasul-i  Ekrem sav. şöyle cevap veriyor:

               “ Bu doğru bir kelimedir. Cinler bu bilgiyi alırlar ve ona yüz yalan katarak dostlarının kulağına fısıldarlar.”[4]

                “Kim bir kahine gelir, bir şeyler sorar ve söylediklerine de inanıp onu tasdik ederse, kırk gün namazı kabul edilmez.”[5]

        İslam’da uğursuzluk telakkisi yoktur. Bu telakki kişiyi şirke götürebilir. İlginç görülen şeylerin hayra yorulması tavsiye edilmiştir

        Sevgili Peygamberimiz sav. SİHİR’in de şirk olduğunu bildirmiştir.

     “Kim sihir yaparsa şirke düşer.”[6]

       Sihir vardır, fakat tevhid inancına zarar verdiği, kontrolü mümkün olmadığı ve genellikle kötüye kullanıldığı için yasaklanmıştır. Kur’an’da  sihirbazın felah bulamayacağı belirtilmiştir.

        “Büyücü, nereye varsa iflah olmaz.”[7]

        Allah’a sığındıktan ve Allah’tan korktuktan sonra hiçbir sihirbazın sihri etkili olamaz. Çünkü Kur’an’da şöyle buyruluyor:

“ Sihirbazlar, büyücüler Allah’ın izni olmadan büyü ile hiç kimseye zarar veremezler.”[8]

Şimdi, halkımız arasında yaygın olan bazı hurafelerden bahsedeceğim. Halkımızdan bazıları, İslam Dini ile hiç alakası olmayan bir takım hurafeleri devam ettirmektedirler. Türbe penceresine, mezar taşına mum yakmayı, bazı ağaçlara çaput / bez  bağlamayı, bazı yerlerdeki havuzlara para atmayı, evliya mezarına kurban adamayı, sanki dini bir vecibeymiş gibi telakki edenler toplumumuzda mevcuttur.

Çaput Bağlamak: Bu hurafe, kuzey ve Orta Asya uluslarının eski dinleri olan ŞAMANİZM’e mahsus bir unsurdur. Yani Türklerin İslam’dan önceki inanışlarıdır. Türkler müslüman olduktan sonra da bu inançlarını tamamıyla bırakmamışlardır.[9] Ancak buna İslami bir renk vererek devam ettirmişlerdir ki bunun İslami bir dayanağı da yoktur.

Mum Yakmak: Türbe, mezar, tekke vb. yerlere mum yakmak adeti, eski cahiliye çağından kalma adetlerdendir. Türbelerde mum yakmak adeti Fenikelilerden geçmedir. İslam’da Cami duvarına, kabir taşına mum yakılır diye bir kural yoktur. Bu adet, Müslüman Türklere Mecusilerden ve Hıristiyanlardan geçmiştir.[10]´

Kurşun Dökmek: Halkımız arasında, göz değmesi, göze gelme diye adlandırılan bir NAZAR inancı vardır. İşte nazardan korunmak için kurşun dökme yoluna başvurulur. Bazen de nazar boncuğu takılır. Bunların da aslı yoktur.

Nazara, İslam’ın bakışı şudur,  Nazar haktır. Hakikaten vuku bulur. Sevgili Peygamberimiz sav. şöyle buyurmuştur: “ العين حق  ” “Nazar, göz değmesi haktır...”[11]

Nazardan nasıl korunulur? diye sorulacak olursa, bunun cevabını da  Hz. Peygamber sav.’den öğreniyoruz. Şöyle ki: “Nazardan Allah’a sığınırım, çünkü nazar haktır.”[12]

Rasulüllah sav., nazar değmesine karşı, Ayete’l-Kürsi ile İhlas  ve Muavezeteyn /İhlas ve Nâs sürelerini okumuş ve okunmasını tavsiye buyurmuştur.[13]

İslam âlimleri, nazara karşı Kalem Suresi’nin 51 ve 52.ayetlerinin okunmasını da tavsiye etmişlerdir.[14]

Fal Açmak: yaygın hurafelerden biri de fala bakmaktır. Dinimize göre hangi şekilde olursa olsun, fal baktırmak ve falcıların söylediklerine inanmak yasaktır.

               “Ey inananlar, şarap, kumar, fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir. Bunlardan uzak durun ki  felaha erişesiniz.”  (Maide 5/90)

Bu ilahi emirden açıkça anlaşılıyor ki, fal yasak bir davranış olup, haram kılınmıştır. Haram olan bir hükmün şakası olmaz. Bunun için eğlence için dahi olsa, falcıların dediklerine ve fala inanmak  caiz değildir . Onlar (falcılar) gaybı bildiklerini iddia ederler. Bu iddialar yalandır. Gaybın bilgisinin yalnız Allah’a ait olduğunu daha önce delilleriyle anlatmıştık .

Kabirlerde Dua : Bazı bilgisiz müslümanlar, İslam’da meşru olan hatta bir ibadet olan dua şeklini ve adabını da değiştirmişlerdir . Duaya bir sürü batıl hareketler sokmuşlardır. Şurası bir gerçektir ki, dua için mezara , türbeye gitmeye gerek yoktur. Kabirlerde ölüm hatırlanır, Kur’an okunup onların ruhlarına bağışlanır. Türbelerde de böyledir.

Türbeye yüz sürmek, ona doğru secde etmek, öpmek vs.  kesinlikle yasaktır. Allah korusun, şirktir.

Türbelere Kurban Adamak : Değerli Mü’minler, bu da yanlış bir uygulamadır. Kurban yalnız Allah rızası için kesilir. Adak da , Allah’ı tazim için mübah bir fiilin yapılmasını kendisine vacip kılmaktır. Kurban da mübah bir fiildir. Adak yapılabilir.

Ama yalnız Allah rızası için adanır. Falan yatır, falan türbe için değil. Hem adak kurbanı, türbede , yatırda kesilir diye bir kayıt da yoktur. Bu hususta Nebi (s.a.v.) Allah’tan başkası adına kurban kesene lanet etmiştir:

  “Allah’tan başkası adına kesene Allah lanet etsin.”[15]

İslam   Ve  Bid’atlar

Konumuzun diğer ayağı olan BİD’AT konusunu da kısaca izah edip bu sohbetimize son vereceğiz.

BİD’AT kısaca, daha önce mevcut olmayan, sonradan ortaya çıkan amel ve inançlar demektir. Aslında bid’atın dar ve kapsamlı olarak iki tarifi yapılmıştır. Kapsamlı tarife göre Hz. Peygamber (s.a.v.)’den sonra ortaya çıkan herşey bid’attır.  Bu tarifi yapanlar görüşlerini şu hadise dayandırırlar:

        “İslam’da güzel bir çığır (sünnet-i hasene) açana o çığıra uyanlar bulunduğu sürece sevap, kötü bir çığır açana da aynı şekilde günah yazılır.”[16]

Hz. Ömer (r.a.) de  teravih namazını cemaatle kılanları görünce “Bu ne güzel bir bid’attır” [17]demiştir.

Peki bu durumda her devirde günlük hayata girmesi zorunlu olan yenilikleri ne yapacağız? Bunlar da bid’at olur mu? Bu tarifi benimseyenler bu durumda bid’atı iki kısma ayırırlar:

a)    Bid’at-ı Hasene : Mesela, Kur’an’ın cem’i, teravihin toplu kılınması , minare, medrese inşası vs.

b)   Bid’at-ı Seyyie : Kabirler üzerine türbe yapmak, türbelerde mum yakmak vs. bunlardandır.

        Bu durumda hadislerde reddedilen kötü bid’attır.

Bid’atı dar kapsamlı anlamak da mümkündür. Bu durumda bid’at “Hz. Peygamberden sonra ortaya çıkan ve dinle ilgili olup, ilave ve eksiltme özelliği taşıyan herşey” diye tarif edilebilir. Buna göre dinle ilgisi olmayan şeyler bid’at sayılmaz.

Değerli Mü’minler!

Yukarıdaki ihtilaf lafzidir aslında. Çünkü iki taraf da dinden olmadığı halde sonradan ortaya çıkan dini inanç ve uygulamaların reddedilmesi gerektiği hususunda ittifak etmişlerdir.[18]

Özetleyecek olursak, her çağa  hitap eden yüce dinimiz her türlü hurafeye ve din adına uydurulan bid’atlere karşıdır. O halde müslüman dinini ana kaynağından, KUR’AN ve SÜNNET’ten öğrenmelidir.Sağlam dini bilgiye sahip olmayanlar inandığının DİN olduğunu dini olduğunu sanır.Müslüman hayatının koordinatlarını KUR’AN’a göre belirlemelidir.Kamil mümin  KİTAB’a uyandır yoksa kitabına uyduran değildir.

------------------------------------------------------------------------------

[1] Buhari, Selam, 102,107,110; Müslim, Selam, 102, 109

[2] Yavuz, a.g.e., c.18. s.383

[3]  Erdil, age., s.22

[4]  Müslim, Selam, 122

[5]  Müslim, Selam, 125

[6] Nesai, Tahrim, 19

[7] Taha 20/69

[8] Bakara 2/102

[9] Erdil, age., s.54

[10] Erdil, age., s.57

[11] Müslim, Selam,42

[12] İbn Mace, Tıp 32, h.no: 3508

[13] İbrahim Canan, K. Sitte Terc. Ve Şerhi, Akçağ yayınları, c.11, s. 371

[14] Erdil, age., s.61

[15] Müslim, Edâhi 43; Nesai, Dahaya 34

[16] Müsned, 4/357. 359, 360, 361; Nesai, Zekat, 64; İbn Mace, Mukaddime, 14

[17] Buhari, Teravih 1

[18] Rahmi YARAN, T.D.V.İ.A. “bid’at” md. C.6, s.129-130

Recep Şahan.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: BİDAT VE HURAFELER 2
« Yanıtla #2 : Nisan 21, 2019, 09:07:55 ÖS »
BİDAT VE HURAFELER  2

Hurafelerle ilgili bir önceki yazımızda bidat ve hurafelerin kaynağı ile Müslüman toplumlara geçme sebepleri üzerinde durmuştuk.Bu yazımızda da hurafe çeşitleri ile İslam’ın hurafelere bakışını ele alacağız.

Hurafelerin Pek Çok Çeşidi Vardır. En Yaygın Olanlar Şunlardır:

        1) Gayb Bilgisi : Kur’an’da gaybî bilgileri yalnız  Allah’ın bileceği  vurgulanır. Bununla birlikte bazı insanlar bu gaybi bilgilere vakıf olduklarını iddia ederler. Bu doğru değildir. Zira Kur’an’da buyurulur ki;       

       “Gaybın anahtarları O’nun yanındadır, onları ondan başkası bilmez. O karada ve denizde olan her şeyi bilir.” (  Enam 6/59)
        “De ki: göklerde ve yerde Allah’tan başka hiç kimse gaybı bilmez...”   (Neml 27/65)

Ay ve güneşin doğuş ve batış zamanları ile bunların tutulmalarını önceden bilip haber vermek gaybı bilmek değil midir? diye bir soru sorulabilir.

Evet, bunlar gaybi bilgiler değildir. Çünkü Kur’an’da şöyle beyan edilir:

        “ Güneş ve ay bir hesaba göre hareket etmektedir.”  (Rahman 55/5)

İnsanlar güneş ve ayın hareketleri ile ilgili hesabı iyi yaparlarsa, onları izleyebilirler. Bu gün ise bu yapılmaktadır. Yani Allah Güneş ve ayı belli bir hesaba göre yörüngelerinde döndürmektedir.Yasin suresinde “Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir” (Yasin 36/40) İnsanlar aklını kullanarak,bilimsel gelişmelerle birlikte Ay ve Güneşin hareketlerini,ne zaman doğup ne zaman batacağını ve ne zaman tutulacağını çok ince hesaplarla önceden kestirebilirler.Ancak bu güneş veya ay tutulması  biz bildiğimiz için tutulmaz.Aksine Tutulacağı için bilim adamlarınca bilinmiştir.

Bütün bunlar dışında, kişinin ne zaman öleceği, gelecekte başına neler geleceği vb. hususlar gaybî konulardır ve böyle şeyleri de yalnız Allah bilir. Allah bildirmedikçe peygamberler dahi bilemez. Bunlar Allah’ın kendilerine bildirdiği kadarını bilirler.

        “De ki; ben size, Allah’ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gaybı da bilmem, size ben meleğim de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum...” (Enam 6/50)

2) Uğur ve Uğursuzluk: Bazı hayvanları görmenin, veya sesini duymanın, belirli günlerde ve zamanlarda iş yapmanın, mavi boncuk vb. şeyleri takmanın İslami bir dayanağı yoktur.Mesela yöremizde baykuş ötmesi uğursuzluk kabul edilir. Nitekim Hz. Peygamber sav. şöyle buyurmuştur:

        “Baykuş ötmesinde şer yoktur. Herhangi bir şeyde uğursuzluk da yoktur. [1] Yine akşamleyin tırnak kesmek iyi görülmez.

3- Ölülerden Meded Ummak: Dileklerin gerçekleşmesi için veya hastalıklardan kurtulmak maksadıyla din alimlerine ve şeyhlere ait türbeleri ziyaret edip mum yakmak, bez bağlamak ve adak adamak suretiyle ölülerin ruhaniyetinden meded ummak bu konudaki belli başlı hurafeleri teşkil eder. Ağaca bez bağlamak da buna benzer hurafelerdendir. Bugün bu çok yaygındır.daha bu sabah -06.05.2008- TV’de bu konuda bir haber vardı.Güya Hıdırellez kutlanıyor bir ilimizde.İnsanlar toplanmış.Bir eski eser veya türbe duvarlarına insanlar yüz sürüyor,bez bağlıyor,hatta daha traji-komik olanı bir genç kızımız eline kağıt kalem almış ev resmi çizmiş altına da dileğini yazıyor.Bir başkası beşik yapmış çocuk istiyor taştan-kayadan.yani cehalet diz boyu.Geçenlerde buna benzer bir manzara İstanbul’da bir kilisede yaşandı.İşin garibi ve bizi derinden yaralayan tarafı ise bu kiliseye akın aedenlerin çoğunun Müslüman olması.Tamam Müslümanın bir kiliseyi ziyareti günah değil,ziyaret edebilir ama bu ziyaretten de öte ,şeytanı bile hayretler içinde bırakacak bir durumdu…

İslam’da dilek ve istekler sadece Allah’a arz edilir. Allah’tan başkasına sığınmak, O’ndan gayrisinden mağfiret dilemek – Allah korusun- şirktir. Her gün günde en az kırk defa okuduğumuz Fatiha Suresi’nde ne diyoruz.

 “Ey rabbimiz, ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola ilet. Nimet verdiğin kimselerin yoluna, kendilerine gazab edilmiş olanların ve sapmışların yoluna değil...”   (Fatiha 1/ 4-7)

Dua etmek için kabir başına, yatır taşına, türbelere gitmeye gerek yoktur. Allah’a dua her yerde edilir. Allah her zaman, her yerde işitendir. Ayrıca kabirde yatan ölüler insanların dileklerini yerine getirmezler. Dua eden kişi ile Allah arasında vasıta olamazlar. Zira İslam’da Allah’a sığınmak, O’na dua etmek için bir aracıya ihtiyaç yoktur.

Peki kabirlere niçin gidilir? Kabirler, ölümü düşünmek, ahireti hatırlamak , ibret almak için ziyaret edilir. Nitekim Allah Rasûlü:           

        “Ben size kabir ziyaretini yasaklamıştım, şimdi onları ziyaret edin. Çünkü bu, dünya bağını kırar, ahireti hatırlatır”    buyurmuştur.   (Kütübü Sitte, terc.İ. Canan, c.17, s.138)

           Dua hususunda Kur’an’da bakınız ne buyruluyor   

           “Bana dua edin, duanızı kabul edeyim” (Mü’min 40/60) 

        “Kullarım sana beni sorarlarsa (onlara söyle), ben onlara yakınım. Dua edenin bana dua ettiği zaman duasına karşılık veririm. O halde onlar da bana karşılık versin (benim çağrıma kulak versin)ler, bana inansınlar ki doğru yolu bulsunlar.” (Bakara 2/186)

Allah’tan başkası adına KURBAN da kesilemez. Türbelere , yatıra, kabre, tekkeye veya bir devlet adamına kurban adamak, kurban kesmek caiz değildir. Çünkü kurban, yalnız Allah rızası için, Allah adıyla kesilir. Bir müslüman kurban adarken dileğinin olmasını, Allah’tan değil de bir kabirden veya türbeden beklerse küfre girer. Adak, evde de kesilir. Kabre veya türbeye gitmeye gerek yoktur. Ancak , normal olarak kesilen bir kurbanın sevabı ölülere bağışlanabilir.

4) Cinlerle İlgili Hurafeler : Kur’an’da cinler aleminin varlığından haber verilir. Hatta Kur’an’da “Cinn Sûresi” de vardır. Ancak onların mahiyeti , faaliyetleri ve insanlarla ilişkileri konusunda ayrıntılı bilgi verilmemiştir. Buna rağmen halk arasında bu konu merak konusudur. Cinlerin özellikle kadınları etkilediği, insanları çarptığı ve ruh hastalıklarına sebep olduğu inancı yaygındır. Cinlerin tasallutundan korunmak için cinlere başvurup muska yazdırmanın ve bunu taşımanın gerektiğini kabul etmek de bu inancın bir devamıdır. Bu telakkinin eski Mısır ve Roma inançlarına dayandığı bilinmektedir. [2]

Günümüzde  muska, tılsım ve sihir yapma işleriyle uğraşan bazı inanç sömürüsü yapan kişilerin ellerinde bulunan kitaplar, eski Babil, Asur, Mısır müşriklerinin, eski budist ve şamanist Türklerin kullandıkları kitaplardan yararlanılarak yazılmıştır. Bu kitaplara inandırıcılığı kuvvetlendirmek için Kur’an’dan ayetler ve bazı dualar ilave edilmiştir.[3]

Kehanet ve falcılık da İslamiyetin mücadele ettiği hurafelerdendir. Kehanet gaybdan haber verme işidir. Gaybla ilgili İslam’ın anlayışın daha önce zikretmiştik. Bu arada şunu da belirtelim ki hadislerde de, falcılık ve kahinlik yapmak Allah’a eş koşup Hz. Peygamber ve onun getirdiği vahyleri inkar etmek manasına geldiği belirtilmektedir. Hz. Aişe ra.’den rivayet edilen bir hadisde şöyle anlatılır: Hz. Aişe validemiz soruyor:

Ya Rasulellah, kahinler bir konuda haber veriyor, biz de onu doğru buluyoruz. Ne dersin? Rasul-i  Ekrem sav. şöyle cevap veriyor:

               “ Bu doğru bir kelimedir. Cinler bu bilgiyi alırlar ve ona yüz yalan katarak dostlarının kulağına fısıldarlar.”[4]

                “Kim bir kahine gelir, bir şeyler sorar ve söylediklerine de inanıp onu tasdik ederse, kırk gün namazı kabul edilmez.”[5]

        İslam’da uğursuzluk telakkisi yoktur. Bu telakki kişiyi şirke götürebilir. İlginç görülen şeylerin hayra yorulması tavsiye edilmiştir

        Sevgili Peygamberimiz sav. SİHİR’in de şirk olduğunu bildirmiştir.

     “Kim sihir yaparsa şirke düşer.”[6]

      Sihir vardır, fakat tevhid inancına zarar verdiği, kontrolü mümkün olmadığı ve genellikle kötüye kullanıldığı için yasaklanmıştır. Kur’an’da  sihirbazın felah bulamayacağı belirtilmiştir.

        “Büyücü, nereye varsa iflah olmaz.”[7]

        Allah’a sığındıktan ve Allah’tan korktuktan sonra hiçbir sihirbazın sihri etkili olamaz. Çünkü Kur’an’da şöyle buyruluyor:

“ Sihirbazlar, büyücüler Allah’ın izni olmadan büyü ile hiç kimseye zarar veremezler.”[8]

Şimdi, halkımız arasında yaygın olan bazı hurafelerden bahsedeceğim. Halkımızdan bazıları, İslam Dini ile hiç alakası olmayan bir takım hurafeleri devam ettirmektedirler. Türbe penceresine, mezar taşına mum yakmayı, bazı ağaçlara çaput / bez  bağlamayı, bazı yerlerdeki havuzlara para atmayı, evliya mezarına kurban adamayı, sanki dini bir vecibeymiş gibi telakki edenler toplumumuzda mevcuttur.

Çaput Bağlamak: Bu hurafe, kuzey ve Orta Asya uluslarının eski dinleri olan ŞAMANİZM’e mahsus bir unsurdur. Yani Türklerin İslam’dan önceki inanışlarıdır. Türkler müslüman olduktan sonra da bu inançlarını tamamıyla bırakmamışlardır.[9] Ancak buna İslami bir renk vererek devam ettirmişlerdir ki bunun İslami bir dayanağı da yoktur.

Mum Yakmak: Türbe, mezar, tekke vb. yerlere mum yakmak adeti, eski cahiliye çağından kalma adetlerdendir. Türbelerde mum yakmak adeti Fenikelilerden geçmedir. İslam’da Cami duvarına, kabir taşına mum yakılır diye bir kural yoktur. Bu adet, Müslüman Türklere Mecusilerden ve Hıristiyanlardan geçmiştir.[10]´

Kurşun Dökmek: Halkımız arasında, göz değmesi, göze gelme diye adlandırılan bir NAZAR inancı vardır. İşte nazardan korunmak için kurşun dökme yoluna başvurulur. Bazen de nazar boncuğu takılır. Bunların da aslı yoktur.

Nazara, İslam’ın bakışı şudur,  Nazar haktır. Hakikaten vuku bulur. Sevgili Peygamberimiz sav. şöyle buyurmuştur: “ العين حق  ” “Nazar, göz değmesi haktır...”[11]

Nazardan nasıl korunulur? diye sorulacak olursa, bunun cevabını da  Hz. Peygamber sav.’den öğreniyoruz. Şöyle ki: “Nazardan Allah’a sığınırım, çünkü nazar haktır.”[12]

Rasulüllah sav., nazar değmesine karşı, Ayete’l-Kürsi ile İhlas  ve Muavezeteyn /İhlas ve Nâs sürelerini okumuş ve okunmasını tavsiye buyurmuştur.[13]

İslam âlimleri, nazara karşı Kalem Suresi’nin 51 ve 52.ayetlerinin okunmasını da tavsiye etmişlerdir.[14]

Fal Açmak: yaygın hurafelerden biri de fala bakmaktır. Dinimize göre hangi şekilde olursa olsun, fal baktırmak ve falcıların söylediklerine inanmak yasaktır.

                “Ey inananlar, şarap, kumar, fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir. Bunlardan uzak durun ki  felaha erişesiniz.”  (Maide 5/90)

Bu ilahi emirden açıkça anlaşılıyor ki, fal yasak bir davranış olup, haram kılınmıştır. Haram olan bir hükmün şakası olmaz. Bunun için eğlence için dahi olsa, falcıların dediklerine ve fala inanmak  caiz değildir . Onlar (falcılar) gaybı bildiklerini iddia ederler. Bu iddialar yalandır. Gaybın bilgisinin yalnız Allah’a ait olduğunu daha önce delilleriyle anlatmıştık .

Kabirlerde Dua : Bazı bilgisiz müslümanlar, İslam’da meşru olan hatta bir ibadet olan dua şeklini ve adabını da değiştirmişlerdir . Duaya bir sürü batıl hareketler sokmuşlardır. Şurası bir gerçektir ki, dua için mezara , türbeye gitmeye gerek yoktur. Kabirlerde ölüm hatırlanır, Kur’an okunup onların ruhlarına bağışlanır. Türbelerde de böyledir. Türbeye yüz sürmek, ona doğru secde etmek, öpmek vs.  kesinlikle yasaktır. Allah korusun, şirktir.

Türbelere Kurban Adamak : Değerli Mü’minler, bu da yanlış bir uygulamadır. Kurban yalnız Allah rızası için kesilir. Adak da , Allah’ı tazim için mübah bir fiilin yapılmasını kendisine vacip kılmaktır. Kurban da mübah bir fiildir. Adak yapılabilir. Ama yalnız Allah rızası için adanır. Falan yatır, falan türbe için değil. Hem adak kurbanı, türbede , yatırda kesilir diye bir kayıt da yoktur. Bu hususta Nebi (s.a.v.) Allah’tan başkası adına kurban kesene lanet etmiştir:

  “Allah’tan başkası adına kesene Allah lanet etsin.”[15]

İslam   Ve  Bid’atlar

Konumuzun diğer ayağı olan BİD’AT konusunu da kısaca izah edip bu sohbetimize son vereceğiz.

BİD’AT kısaca, daha önce mevcut olmayan, sonradan ortaya çıkan amel ve inançlar demektir. Aslında bid’atın dar ve kapsamlı olarak iki tarifi yapılmıştır. Kapsamlı tarife göre Hz. Peygamber (s.a.v.)’den sonra ortaya çıkan herşey bid’attır.  Bu tarifi yapanlar görüşlerini şu hadise dayandırırlar:

        “İslam’da güzel bir çığır (sünnet-i hasene) açana o çığıra uyanlar bulunduğu sürece sevap, kötü bir çığır açana da aynı şekilde günah yazılır.”[16]

Hz. Ömer (r.a.) de  teravih namazını cemaatle kılanları görünce “Bu ne güzel bir bid’attır” [17]demiştir.

Peki bu durumda her devirde günlük hayata girmesi zorunlu olan yenilikleri ne yapacağız? Bunlar da bid’at olur mu? Bu tarifi benimseyenler bu durumda bid’atı iki kısma ayırırlar:

a)    Bid’at-ı Hasene : Mesela, Kur’an’ın cem’i, teravihin toplu kılınması , minare, medrese inşası vs.

b)   Bid’at-ı Seyyie : Kabirler üzerine türbe yapmak, türbelerde mum yakmak vs. bunlardandır.

        Bu durumda hadislerde reddedilen kötü bid’attır.

Bid’atı dar kapsamlı anlamak da mümkündür. Bu durumda bid’at “Hz. Peygamberden sonra ortaya çıkan ve dinle ilgili olup, ilave ve eksiltme özelliği taşıyan herşey” diye tarif edilebilir. Buna göre dinle ilgisi olmayan şeyler bid’at sayılmaz.

Değerli Mü’minler!

Yukarıdaki ihtilaf lafzidir aslında. Çünkü iki taraf da dinden olmadığı halde sonradan ortaya çıkan dini inanç ve uygulamaların reddedilmesi gerektiği hususunda ittifak etmişlerdir.[18]

Özetleyecek olursak, her çağa  hitap eden yüce dinimiz her türlü hurafeye ve din adına uydurulan bid’atlere karşıdır. O halde müslüman dinini ana kaynağından, KUR’AN ve SÜNNET’ten öğrenmelidir.Sağlam dini bilgiye sahip olmayanlar inandığının DİN olduğunu dini olduğunu sanır.Müslüman hayatının koordinatlarını KUR’AN’a göre belirlemelidir.Kamil mümin  KİTAB’a uyandır yoksa kitabına uyduran değildir.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------

[1] Buhari, Selam, 102,107,110; Müslim, Selam, 102, 109

[2] Yavuz, a.g.e., c.18. s.383

[3]  Erdil, age., s.22

[4]  Müslim, Selam, 122

[5]  Müslim, Selam, 125

[6] Nesai, Tahrim, 19

[7] Taha 20/69

[8] Bakara 2/102

[9] Erdil, age., s.54

[10] Erdil, age., s.57

[11] Müslim, Selam,42

[12] İbn Mace, Tıp 32, h.no: 3508

[13] İbrahim Canan, K. Sitte Terc. Ve Şerhi, Akçağ yayınları, c.11, s. 371

[14] Erdil, age., s.61

[15] Müslim, Edâhi 43; Nesai, Dahaya 34

[16] Müsned, 4/357. 359, 360, 361; Nesai, Zekat, 64; İbn Mace, Mukaddime, 14

[17] Buhari, Teravih 1

[18] Rahmi YARAN, T.D.V.İ.A. “bid’at” md. C.6, s.129-130

Recep Şahan.

 


* BENZER KONULAR

Allah'ın En Çok Öfkelendiği Kimse Kimdir Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 08:20:23 ÖÖ]


Sana Sığınırız Ya Rabbi Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 08:16:38 ÖÖ]


Cenneti De Cehennemi De Biz Oluştururuz Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 08:05:49 ÖÖ]


Kabirdeki Kişi Tekrar Dünyaya Gelse Sizce Ne İle Uğraşır Ne Yapardı Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 07:58:01 ÖÖ]


Neler oluyor bize Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 07:52:33 ÖÖ]


Fitne Adam Öldürmekten Daha Kötüdür Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:41:48 ÖÖ]


En Hayırlı Miras Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:36:18 ÖÖ]


Kiminle Berabersin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:31:46 ÖÖ]


Emanetine Sahip Çık Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:29 ÖÖ]


Hükümdar Peygamber Davud Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:15:40 ÖÖ]


Muhammed Ali - Gökler Ağlar 320 Kbps + Wav Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:43:34 ÖS]


2024 - Murat Pamukçu - Ravzana Doğru - Sen Gelince 320 Kbps +Wav Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:37:15 ÖS]


Mustafa Büyükaslan - Single Eserleri Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:18:28 ÖS]


Grup Şahid Ümmet - Tekbir Marş Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:04:04 ÖS]


Cemal Kuru - Ağlayu Ağlayu 320 kbps + Flac Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:09:34 ÖÖ]


Kendimize Gelelim! Özümüze Dönelim sabır ve Şükrü Hayatımıza Yerleştirelim Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:02:09 ÖÖ]


İman İbadet ve Güzel ahlaka Önem Vermeli Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:53:44 ÖÖ]


Zekât İslam’ın 5 Şartından Biridir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:42:49 ÖÖ]


Sosyal Medya Kirliliğine Dikkat Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:32:05 ÖÖ]


Ben Duygusundan Sıyrılmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:21:59 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41