Gönderen Konu: MANIMIZ HAYATIMIZA NE KADAR ETKİ EDİYOR  (Okunma sayısı 272 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
MANIMIZ HAYATIMIZA NE KADAR ETKİ EDİYOR
« : Kasım 19, 2019, 01:24:14 ÖS »
İMANIMIZ HAYATIMIZA NE KADAR ETKİ EDİYOR

Bugün Müslümanlar için en büyük sorunlardan birisi, imanın kalplere, camilere kapatılması ve sadece bir takım ibadetlere has kılınması tehlikesidir. Oysa iman, ancak salih amellerle hayata geçirilince ve hayatın tamamını kuşatınca hakiki karşılığını bulur, bereketini gösterir ve tüm insanlığa mutluluk ve saadet getirir.

Bu anlamda iman, hayatın içinde ahlaktır, takvadır, hilmdir. Çünkü Efendimiz (s.a.s.) buyuruyor ki: “İman, seni dünyada mesut yaşatacak bir ahlâk, Allah’ın haram kıldıklarından vazgeçirecek bir takva ve cahillerin cehaletinden uzak tutacak bir hilmdir.” (Taberanî)

İman, sevdiğini Allah için sevmek, nefret ettiğinden de Allah için nefret etmektir. Çünkü Efendimiz (s.a.s.) buyuruyor ki: “Kim Allah için sever, Allah için buğz eder, Allah için verir ve Allah için mani olursa imanını tamamlamış olur.” (Ebu Davud)

İman, eminliktir, güvenilirliktir. İnsanların, akrabalarımızın, komşularımızın elimizden ve dilimizden güven içinde olmaları demektir. Çünkü Efendimiz (s.a.s.) buyuruyor ki: “Vallahi iman etmiş olmaz. Vallahi iman etmiş olmaz. Vallahi iman etmiş olmaz” sahabeler, kim ya Rasulallah diye sorduklarında, “Yapacağı fenalıklardan komşusu güven içinde olmayan” diye buyurdu (Buhari). Yine buyurdu ki: “Müslüman yani iman eden kimse, elinden ve dilinden diğer Müslümanların zarar görmediği kimsedir.” (Buhari)

İman, Müslüman’ın gıybetini etmemektir, onun ayıp ve kusurlarını araştırmamaktır, onu tahkir etmemektir. Çünkü efendimiz (s.a.s.) buyuruyor ki: “Ey diliyle iman edip de kalplerine iman tam olarak yerleşmeyen kimseler! Müslümanları gıybet etmeyiniz, onların kusurlarını da araştırmayınız! Kim Müslümanların kusurlarını araştırırsa Allah da onun kusurlarını araştırır. Allah kimin kusurlarını araştırırsa onu evinin içinde bile olsa rezil eder.” (Ebu Davud)

İman, hayır söylemektir, komşuya ikram etmek misafire hürmet etmektir. Çünkü Efendimiz (s.a.s.) buyuruyor ki: “Allah’a ve ahiret gününe iman eden, ya hayır söylesin yahut sussun. Allah’a ve ahiret gününe iman eden komşusuna ikram etsin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden misafire ikram eylesin.” (Müslim)

İman, Müslüman kardeşini Allah için sevmek ve bu sevginin bir göstergesi olarak selamı yaymaktır. Çünkü Efendimiz (s.a.s.) buyuruyor ki: “İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız. İşlediğiniz takdirde birbirinizi seveceğiniz bir iş söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız!” (Müslim)

İman, etrafından olup bitenlere duyarlı olmaktır. Çevresindeki kötülüklere engel olmak, iyilikleri teşvik etmektir. Çünkü Efendimiz (s.a.s.) buyuruyor ki: “Sizden her kim bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin. Eğer eliyle değiştirmeye gücü yetmezse diliyle, ona da gücü yetmiyorsa kalbiyle. Ve işte bu, imanın en düşük mertebesidir.” (Müslim)

İman, kendisi için istediği hayırları Müslüman kardeşi için de istemek, kendi adına korktuğu şeylerden Müslüman kardeşi adına da korkmaktır. Çünkü Efendimiz (s.a.s.) buyuruyor ki: “Nefsimi elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, bir kişi kendisi için istediğini, Müslüman kardeşi için de istemedikçe mükemmel bir şekilde iman etmiş olmaz.” (Ahmed b. Hanbel)

İman, utanmaktır, hayâdır, nezakettir. Çünkü Efendimiz (s.a.s.) buyuruyor ki: “Hayâ, utanma duygusu imandandır.” (Buhari)

İman, Müslümanlara gelebilecek zararları önlemektir ve hatta yoldan bir Müslüman’a tehlike oluşturabilecek bir taşı kaldırmaktır. Çünkü Efendimiz (s.a.s.) buyuruyor ki: “İman yetmiş küsur şubedir. En yükseği, ‘Allah’tan başka ilâh yoktur’ demek; en aşağısı ise, Müslümanlara eziyet veren şeyleri yoldan kaldırmaktır.” (Müslim)

Abdülaziz Kıranşal.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: MÜSLÜMAN BİR TOPLUM ALLAH’IN RIZASINDAN NASIL UZAKLAŞIR
« Yanıtla #1 : Kasım 19, 2019, 01:27:42 ÖS »
MÜSLÜMAN BİR TOPLUM ALLAH’IN RIZASINDAN NASIL UZAKLAŞIR

Bir toplumda haksızlık, adaletsizlik, birbirine karşı düşmanlık, iki yüzlülük, kardeşinin ayağını kaydırmak, kul hakkı ve kibir artarsa o toplum Allah’ın rızasından uzaklaşır. Çünkü Efendimiz buyuruyor ki: “Şu sekiz sınıf insan Kıyamet Günü yaratıklar içerisinde Allah’ın en çok buğzettiği kimselerdir: yalancılar, kibirliler, Müslüman kardeşine karşı göğüslerinde kin biriktirenler, onlarla karşılaştıklarında ise içlerinde sakladıklarının tersi bir tavır takınanlar, Allah ve Resulüne itaate çağırıldıklarında ağırdan alıp, şeytan ve emirlerine davet edildiklerinde ise hızla koşanlar, hiçbir şekilde hakları olmadığı halde, en ufak bir dünyalık dahi gözlerine çarpar çarpmaz yeminle ve haksızlıkla ona sahiplenenler, söz götürüp getirenler, dostların arasını ayıranlar, suçsuz kimselerin ayağını kaydırmak isteyenler.” (Camiu’s-sağir)

Bir toplum, yönetimde sadece dünyalık işlere, dünyalık kazançlarının, menfaatlerinin, rahatlarının artıp artmadığına bakar da din ve ahiret işlerinin nasıl gittiğini umursamazlarsa o toplum Allah’ın rızasından uzaklaşır. Çünkü Efendimiz buyuruyor ki: “Bir devlet başkanına sırf dünyalık için biat edip idareciliğini onaylayan ve kendisine istediği dünyalıklar verildiği müddetçe desteğine devam eden, verilmediği takdirde ise sözünden dönen kişilere Allah kıyamet günü rahmet nazarıyla bakmaz, onları temize çıkarmaz ve onlara acıklı bir azap vardır.” (Buhari)

Bir toplumun âlimleri, dünyalık kazanımlar elde etmek için mal ve makam sahiplerine yardakçılık yaparsa o toplum Allah’ın rızasından uzaklaşır. Çünkü Efendimiz buyuruyor ki: “Allah’ın en çok kızdığı kimseler, dinini dünyalığına âlet etmek için devlet başkanının memurlarını ziyaret eden, onlara yakın olmaya çalışan âlimlerdir.” (Camiu’s-sağir)

Bir toplum, günahları alenen işlemeye başlar ve artık işlediği günahlardan vicdan azabı bile duymaz hale gelirse, Kur’an’ın emirlerini okuyup bildikleri halde onlardan hiçbirini uygulamaya yanaşmazlarsa o toplum Allah’ın rızasından uzaklaşır. Çünkü Efendimiz buyuruyor ki: “İnsanların en şerlileri sürekli günah işleyen ve Allah’ın kitabını okuduğu halde hiçbir yasağından sakınmayan cüretkâr kimselerdir.” (Camiu’s-sağir)

Bir toplum, yaşama gayesini unutup dünyaya dalarsa, kibirlenip nimeti kendinden bilirse, heva ve hevesinin peşinden giderse o toplum, Allah’ın rızasından uzaklaşır. Çünkü Efendimiz buyuruyor ki: “Ne kötüdür o kullar ki, Allah’ı unutur da kendinde bir şeref var sanıp kibirlenirler, zulüm ve haksızlık yaparlar. Ne kötüdür o kullar ki, kabir ve orada çürümeyi unutur da bu dünyadaki asıl vazifelerini kulak ardı edip oyalanır, serkeşlik ve azgınlığa dalarlar. Ne kötüdür o kullar ki, dini âlet ederek dünyayı elde etmeye çalışırlar, şüpheli şeylere sarılıp dinîn yasaklarından kurtulmaya çalışırlar. Ne kötüdür o kullar ki, rehberleri tamahkârlıktır, kötü arzuları onları yoldan saptırır, gayri meşru istekleri de ayaklarını kaydırır.” (Taberani)

Bir toplum aşırı derecede lüks ve şatafata dalar, helal haram demeden zenginliğin peşinde koşar, her türlü nimetin içinde olmasına rağmen İslam’ın emir ve yasaklarını uygulamazlarsa o toplum Allah’ın rızasından uzaklaşır. Çünkü Efendimiz buyuruyor ki: “Ümmetimin en kötüleri nimetler içinde gözünü açan, onunla beslenen, türlü türlü yiyecekler yiyen, çeşit çeşit elbiseler giyinen, değişik değişik binitlere binen ve şımarıp, avurtlarını şişire şişire edebiyat parçalayarak konuşan kimselerdir.” (Camiu’s-sağir)

Abdülaziz Kıranşal.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41