Gönderen Konu: Peygamberimizin Talim ve Terbiye Metodu 3  (Okunma sayısı 371 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Peygamberimizin Talim ve Terbiye Metodu 3
« : Kasım 12, 2018, 09:48:37 ÖÖ »
Peygamberimizin Talim ve Terbiye Metodu  3

Bir gün Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem minber üzerinde ayağa kalkarak kıbleye yöneldi, tekbir aldı. Mescidde bulunan insanlar da ayağa kalkıp arkasında namaza durdu. Namazı bitirince insanlara döndü ve:

“Ey insanlar! Bana uymanız ve nasıl namaz kıldığımı öğrenebilmeniz için böyle yaptım.” buyurdu. (Buhârî, Salât, 18; Müslim, Mesâcid, 44)

Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, insanlığa Hak dini ve selamet yolunu öğretmek için gönderildi. Bu vazifesini yaparken de insanların yaratılışına çok uygun olan metotları uyguladı. Bu metodlar İslam davetçisi ve eğitimcileri için en güzel örnek olduğu için öğrenilmesi ve uygulanması gereken metotlardır. Bu metotlardan biri de tatbiki, yani uygulamalı eğitim metodudur.

Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem, Medine’ye hicret ettikten sonra İslam’ı tebliğ ve talim etmek için Mescid-i Nebevi’yi uygulamalı eğitim veren bir medrese haline getirmişti. Orada bir yandan İslam’ın bidayetinde müslüman olmuş sahabeler ibadet edip, ilim öğrenirken bir yandan da yeni müslüman olanlara dini bilgiler veriliyordu. Bazen yeni müslüman olmuş kabilelerden heyetler geliyor, mescidde uzun zaman geçirerek Kur'an-ı Kerim ve ibadetlerin kurallarını öğreniyorlardı.

Kaynaklarımızda buna benzer birçok hadis-i şerife rastlarız. Peygamber aleyhisselatu vesselamın Veda Haccı boyunca hac menasikinin birçoğunu deve üstünde yaptığını okuyoruz. Bunu Müslümanların onu rahatça görüp nasıl haccedileceğini öğrenebilmeleri için yapmıştı.

Arap yarımadasının halkı İslam’dan önce de Kabe’yi ziyaret eder ve hac yapardı. Ama Peygamber aleyhisselatu vesselam cahiliye haccı yerine İslam’ın emri olan haccı öğretmeye çalışıyordu. Bunu da bizzat uygulamalı olarak gösteriyordu. Halka şöyle ilan ediyordu:

“Ey insanlar! Hac amellerinin nasıl yapılacağını benden öğreniniz. Bilmiyorum, belki de bu yılımdan sonra bir daha haccedemem!” (Ahmed, III, 318; Müslim, Hacc, 310)

Bu ve benzeri birçok hadis-i şeriflerden anlıyoruz ki, Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem kendisinden sonra ibadetlerini doğru şekilde yapabilsinler diye dinlerini iyice öğretmeye çalışıyorlardı. Dini ilimlerin çoğu ameller şeklinde olduğu için Peygamber Efendimiz de bizzat uygulamalı olarak öğretiyordu.

Hz. Enes radıyallahu anh’ın bildirdiğine göre:

“Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Muhâcirlerin ve Ensâr’ın, (namaz erkânını) kendisinden yakînen görüp öğrenebilmeleri için, hemen peşinde namaza durmalarını isterdi.” (İbn-i Mâce, Salât, 44)

Ashab-ı kiram hazeratı da Peygamberimizin nasıl ibadet ettiğini öğrenme hususunda çok gayretliydi. Onların dinlerini öğrenmekteki bu gayreti sayesinde Peygamber aleyhisselatu vesselamın sünnetleri bize detaylı bir şekilde ulaşmıştır.

Beden Dili Kalıcı ve Etkilidir

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem amelleri bizzat uygulamalı öğretmesinin bir sebebi de, amellere bir ilave ve bidat karışmamasını sağlamak idi.

Bir gün Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e bir bedevi geldi ve O’na abdestin nasıl alınacağını sordu. Rasûlullah aleyhisselatu vesselam abdestin alınışını, uzuvlarını üçer defâ yıkayarak gösterdi, sonra da şöyle buyurdu:

“Abdest işte böyledir. Kim buna ziyâdede bulunursa kötü bir iş yapmış, haddi aşmış ve de zulmetmiş olur.” (Nesâî, Tahâret, 105)

Peygamber Efendimiz ashabına amelleri söz ile tarif edecek olsa, akılda kalmayabilir veya yanlış hatırlanabilirdi. Ama bizzat göstermek suretiyle beden dilini de harekete geçirmiş oluyordu. Beden dilinin söz dilinden daha fazla duyguları etkilediği ve hafızada daha kalıcı olduğu bildirilmiştir.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem insanlara hitabette bulunurken, beden dilini de kullanarak sözün tesirini güçlendirirdi.

Mesela bir gün Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem:

“Mü’min diğer mü’min için parçaları birbirini perçinleyen binâ gibidir.” buyurmuş, ardında (bunu açıklamak için) parmaklarını birbirine kenetlemişti. (Buhârî, Mezâlim, 5)

Bu manayı ifade etmek için hangi lafzı seçersen seçsin, parmaklarını sımsıkı kenetlemesi kadar etki yapmayacaktır.

Yine bir başka gün, “Yetimi koruyup kollayan kişi ile ben, cennette şu ikisi gibi olacağız” buyurup, birbirine bitişik olan işaret ve orta parmağını göstermişti. (Buhârî, Edeb, 24)

Bu şekilde görsel işaretler ile sözün manasını güçlendirmek, lafızla “…yakın olacağız” demekten daha etkilidir.

Şema Çizerek Anlatırdı

Peygamberimiz bazen bir misal verirken onu gözlerinin önünde daha iyi canlandırmaları için şema çizerek anlatırdı. Şema çizerek anlatmak bugün de eğitimde kullanılan bir metottur.

Abdullah bin Mes’ud radıyallahu anh şöyle haber vermektedir:

Peygamber sallallahu aleyhi vesellem yere bir dörtgen çizdi. Dörtgenin ortasına, onu bir kenarından keserek dışarı çıkan bir çizgi çekti. Ortadaki bu çizginin iki yanından ona doğru birtakım küçük çizgiler daha çizdi. Sonra çizgileri göstererek şöyle buyurdu:

“Şu insan, şu da onu kuşatmış olan ecelidir. Dörtgeni keserek dışarı çıkan, insanın arzularıdır. Ortadaki çizgiye yönelik küçük çizgiler, dert ve ıstıraplardır. İnsan bu dertlerin birinden kurtulsa, öteki gelip çarpar. Şundan kurtulsa, beriki gelip yakalar.” (Buhârî, Rikak, 4)

İşte Peygamber aleyhisselatu vesselam sınırlı bir ömürde, arzu ve emellerimizin hepsine ulaşmamızın mümkün olmadığını, dert ve imtihanların biri bitse birinin başlayacağını böyle bir şema ile anlatmıştı. Bu anlatım, sınırlı ömrü arzu ve endişelerle heba etmeyip asıl hayat olan ahiret hayatına hazırlanmakla geçirmek gerektiğini çok güzel ortaya koyuyor.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem insanlara tebliğ ve irşad yaparken de farklı türde zeka ve kabiliyetleri kullanıyordu. Mesela insanların gördüğü bildiği şeyleri misal vererek görsel zekalarını harekete geçiriyordu.

Sahabeden Ebû Rezin el-Ukaylî radıyallahu anh şöyle anlatır: Bir gün:

“Ey Allah’ın Resulü! Allah, mahlûkatı yeniden nasıl diriltir? Bunun dünyadaki misali nedir?” diye sordum.

Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem:

“Sen, hiç kavminin yaşadığı vâdiden kurak mevsimde geçmedin mi? Sonra bir kere de her tarafın yemyeşil olduğu bahar mevsiminde oraya uğramadın mı?” buyurdular. Ben:

“Elbette!” deyince, Allah Rasûlü (s.a.v):

“İşte bu, Allah’ın yeniden yaratmasına delildir. Allah, ölüleri de böyle diriltecektir!” buyurdular. (Ahmed, IV, 11)

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem Allah'ın ahkamını insanlara tebliğ ederken iyice anlaşılmasına önem verirdi. Bunun için dili fasih olan olmayan, kelimelerin manasını bilip bilmeyen herkesin kesin olarak anlaması için bazı şeyleri lafızla değil, bizzat nesnenin kendisini göstererek anlatmıştır. Mesela altın ve ipeğin erkeklere haram kılındığını ilan ederken böyle hareket etmiştir.

Hz. Ali radıyallahu anh şöyle anlatıyor:

Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem sol eline ipek, sağ eline de altın aldı. Sonra ikisini elleriyle yukarı kaldırdı ve:

“Bu ikisi ümmetimin erkeklerine haramdır, kadınlarına ise helâldir” buyurdu. (İbn-i Mâce, Libâs, 19; Ebû Dâvûd, Libâs, 11)

Sahabe de Uygulamalarla Öğretiyordu

Peygamber efendimizin ashabı da ondan gördükleri bu yöntemi uygulamışlardır. Peygamberimizin yanında namaz kılmayı öğrendikten sonra memleketlerine gidip aynısını uygulamalı bir şekilde öğretmişlerdir. Ebû Mâlik el-Eş’arî radıyallahu anh kavminin yanına gidince onları topladı ve:

“Ey Eş’arîler! Toplanın, kadınlarınızı ve çocuklarınızı da toplayın ki bize Medîne-i Münevvere’de namaz kıldıran Rasûlullah’ın namazını size öğreteyim.” dedi.

Kavminin erkekleri, kadınları ve çocukları onun yanına toplandılar. Ebû Mâlik abdest aldı, abdestin nasıl alınacağını onlara gösterdi ve ovalayarak abdest suyunun âzâlarına ulaşmasını sağladı. Öğle namazı vakti girince kalktı, ezan okudu.

İnsanların nasıl saf tutacağını gösterdi. Erkekleri en önde, arkalarına bülûğa ermemiş erkek çocukları en arkaya da kadınları saf tutturdu. Sonra namaz için kâmet getirdi, öne geçti. Sakince, rüku ve secdelerini tam yaparak namazı kıldırdı. Namazı bitirince kavmine döndü ve şöyle dedi:

“Namazdaki şu tekbirlerimi, ezberleyin, rükû ve secdemi öğrenin. Çünkü bu, gündüzün şu vaktinde bize namaz kıldıran Allah Rasûlü’nün namazıdır… (Ahmed, V, 343)

Peygamberimize yakından uzaktan bir çok kişiler geliyor, bir müddet suffada kalarak dini hükümleri iyice öğreniyorlardı. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem onları daha sonra muallim olarak ya kendi kabilelerine veya uygun olan yerlere görevlendiriyordu.

Bu şekilde Peygamber Efendimizin yanına gelen bir grup genç, aradan zaman geçince ailelerini özlemişlerdi. Allah Resulü onların ailelerini özlediğini anlayınca buyurdu ki:

“−Ehlinizin yanına dönünüz ve aralarında bulununuz. Onlara gerekli bilgileri öğretiniz, söylenecek şeyleri söyleyiniz!”

Sonra şöyle devâm etti:

“−Benden gördüğünüz gibi namaz kılınız! Namaz vakti geldiğinde içinizden biri ezan okusun, en yaşlınız da imam olsun!” (Buhârî, Ezân, 18)

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem kabiliyetli olan bazı kişilere ise daha fazla ilim öğretiyordu. Onlara da sadece Kur'an-ı Kerim okumayı değil, amellerin bizzat tatbikatını da öğretiyordu. Kurân-ı Kerim tâlim eden bir sahabe şöyle demiştir:

“Biz, Peygamber Efendimiz’den on âyet alır, bunlardaki bilgileri ve amelleri öğrenmeden diğer on âyete geçmezdik. Rasûlullah aleyhisselatu vesselam bize hem ilim hem de ameli (birlikte) öğretirdi.” (Ahmed, V, 410; Heysemî, I, 165)

İnsanlara bir şeyler öğretmenin en etkili yolu, bizzat yaparak örnek olmaktır. Kişi kendi yapmadığı bir şeyi kuru söz olarak söylediği zaman o kadar ikna edici olmaz. Bu sebeple insanlara eğitim verecek kişinin bildikleriyle amel etmesi çok mühim bir esastır. Sahabe-i kiram da bu esasa dikkat ederdi.

Bir adam, sahabeden Urve isimli bir zatı kızdırmıştı. Bunun üzerine Hz. Urve radıyallahu anh kalktı, abdest aldı. Sonra abdestli olarak kendisini ziyarete gelmiş kişilerin yanına geldi. Yaptığı şeyin manasını açıklayıp öğretmek için şöyle nakletti:

Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:

“Öfke şeytandandır. Şeytan ise ateşten yaratılmıştır. Ateş su ile söndürülür. O hâlde biriniz öfkelendiğinde abdest alsın!” (Ebû Dâvûd, Edeb, 3/4784; Ahmed, IV, 226)

Hayrünnisa Yılmaz.

 


* BENZER KONULAR

Engin Titiz - Single Eserleri Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:55:37 ÖS]


Hakan Bayraktar - Albümdışı Ve Single Eserler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:46:16 ÖS]


Salih Kul Olmanın Yolu Kur’ân ve Sünnet’tir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:42:10 ÖÖ]


Ahd ve Ahdin Gereği Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:37:16 ÖÖ]


İman Amel ve Salih Amel Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:29:54 ÖÖ]


Peygamberimizin Ticari Muamelelerle İlgili Tavsiyeleri Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:20:53 ÖÖ]


Sağlık ve Afiyet Nimeti Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:04:27 ÖÖ]


Saadet Asrı Adanmış Hayatlar Gönderen: türkiyem
[Nisan 23, 2024, 08:10:20 ÖÖ]


İhsan ve Tefekkür Gönderen: türkiyem
[Nisan 23, 2024, 08:03:23 ÖÖ]


Takva ve Muttaki Gönderen: türkiyem
[Nisan 23, 2024, 07:58:21 ÖÖ]


Tam bir teslimiyet Gönderen: türkiyem
[Nisan 23, 2024, 07:53:57 ÖÖ]


İman ve Mü’min Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 23, 2024, 07:43:37 ÖÖ]


Evlilikte Amaç Ne Olmalı Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 23, 2024, 07:12:39 ÖÖ]


En Şiddetli Düşman Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 23, 2024, 07:02:48 ÖÖ]


Komşu Komşunun Külüne Muhtaç Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 23, 2024, 06:53:30 ÖÖ]


Yaratılış Gâyemiz İbâdettir Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 23, 2024, 06:45:12 ÖÖ]


Rıfat Kaynak - Single Eserleri 320 + Flac Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 22, 2024, 06:32:12 ÖS]


Diyetisyen Gözüyle Hamileliğe Hazır Mısınız Gönderen: anadolu
[Nisan 22, 2024, 06:18:47 ÖS]


Peygamber’le Birlikte Yaşamak İçin Gönderen: anadolu
[Nisan 22, 2024, 06:10:25 ÖS]


Yetimin Duyguları Gönderen: anadolu
[Nisan 22, 2024, 05:46:08 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41