www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ

FANİDUNYA NET TARİH, KÜLTÜR, SANAT, EDEBİYAT => KÖŞE YAZARLARI - KARMA => Abdülaziz Kıranşal => Konuyu başlatan: fanidunya - Nisan 15, 2019, 08:34:16 ÖÖ

Başlık: ŞEYTANIN EVLERİMİLE VE AİLELERİMİZLE İLGİLİ PROJELERİ
Gönderen: fanidunya - Nisan 15, 2019, 08:34:16 ÖÖ
ŞEYTANIN EVLERİMİLE VE AİLELERİMİZLE İLGİLİ PROJELERİ

Şeytan, Hz. Adem’den bu yana 100 milyarın üzerinde insanla uğraşmış, 124 bin peygambere karşı mücadele etmiş, Nemrut, Firavun, Haman, Karun, Ebu Cehil ve Ebu Leheb gibi azılı kâfirler yetiştirmiş, 120 bin sahabeye farklı farklı tuzaklar kurmuş,  alanında uzman ve son derece profesyonel bir düşmandır...

Şeytan, “Ey Rabbim beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde kullarına günahları süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım. Ancak ihlâslı kulların hariç!” (Hicr: 15/39-40) diyerek, başlattığı savaşın en önemli harp meydanı evlerimizdir.

Şeytan bir Müslüman’ı önce evinde ve ailesinde yenilgiye uğratmak ister. Çünkü şeytana karşı evlerimizde kaybettiğimiz her savaş, sokaklarımıza, şehirlerimize ve hayatımıza büyük işgaller ve yenilgiler olarak yansıyacaktır.

Kur’an’ımıza baktığımız zaman şeytanın peygamberlerle olan mücadelesinde de evi ve aileyi en büyük hedef olarak seçtiğini görürüz.

Şeytan, Hz. Âdem’in ailesini hedefe alarak iki evladından birinin ilk kanı dökerek kardeş katili olması için çalışmış, Hz. Nuh’un evini hedef alarak hanımının ve evladının kâfir olarak can vermesi için gayret etmiş, Hz. Lut’un yuvasını hedef alarak eşinin helak olması için projeler hazırlamış, Hz. Yakup’un evini hedef seçerek çocuklarının kendi öz kardeşleri Hz. Yusuf’u kuyuya atmaları için ustaca tuzaklar kurmuş melun bir düşmandır…

Şeytanın evlerimizle ilgili başlıca projesi eşler arası geçimsizliktir. Rasûlullah (s.a.s) buyuruyor ki; “Şeytan insanlar üzerine bölük bölük askerlerini gönderir. Askerlerinden en kıymetli olanları, en büyük fitneleri çıkaranlardır. Bunlardan biri gelir, ben bugün şöyle şöyle yaptım der. Şeytan sen hiçbir şey yapmamışsın der. Sonra başka biri gelir, ben bir karı kocaya musallat oldum ve onları birbirinden ayırıncaya kadar bırakmadım der.

Şeytan bundan çok memnun olur ve o askerini yanına yaklaştırarak “sen ne kadar iyisin” diyerek takdir eder.” (Müslim) Yıkılan, çöken, huzuru kaçan her yuva, şeytan için teslim alınmış bir kale demektir.

Şeytanın evlerimizle ilgili en önemli projelerinden birisi de Allah’ın unutulduğu besmelesiz evlerdir.

Rasûlullah (s.a.s) buyuruyor ki; “Kişi evine geldiğinde içeri girerken ve yemek yerken Allah’ın adını zikrederse, şeytan (adamlarına):

Size burada gecelemek de yok, akşam yemeği de yok! der. Ama kişi, eve girerken Allah’ı zikreder fakat akşam yemeğini yerken zikretmezse, şeytan (dostlarına):

Akşam yemeğine kavuştunuz ama burada gecelemeniz mümkün değil! der. Adam eve girerken ve yemeğe başlarken “Bismillah!” diyerek Allah’ı zikretmezse, şeytan (dostlarına): Yemeğe de yetiştiniz, yatmaya da der. (Müslim)

Yuvalarımızı yıkıp ocaklarımızı söndürmek isteyen şeytanın bir diğer hedefi de namazsız ve Kur’an’sız ev projesidir. “İçerisinde Kur’an okunan evin hayrı, bereketi artar; bu ev içinde yaşayanları sıkmaz. Böyle evlere melekler toplanır, şeytanlar uzaklaşır.

İçinde Kur’an okunmayan ev ise oturanlara dar gelir; böyle evlerin hayır ve bereketi az olur; melekler uzaklaşır; şeytanlar üşüşür. İçerisinde Kur’an okunan, anlam ve yorumuyla meşgul olunan ev, yıldızların yeryüzünü aydınlattığı gibi sema ehli için aydınlatılır.” (Darimî)

Şeytanın en sevdiği evler, uykunun galebe çaldığı, Allah’ın zikrinin ve namazın terk edildiği evlerdir.

Rasûlullah (s.a.s) buyuruyor ki; “Biriniz uyuyunca şeytan ensesine üç düğüm atar. Her düğümü atarken, düğüm yerine eliyle vurarak “üzerine uzun bir gece olsun, yat” dilediğinde bulunur.

Adam uyanır ve Allah`ı zikrederse bir düğüm çözülür, abdest alacak olursa, bir düğüm daha çözülür, namaz kılarsa bütün düğümler çözülür ve böylece canlı ve hoş bir halet-i ruhiye ile sabaha erer. Aksi halde habis ruhlu (içi kararmış, stresli) ve uyuşuk bir halde sabaha erer.” (Buhari)

Abdülaziz Kıranşal.