Gönderen Konu: ÖLÜMÜ HATIRLAMAK  (Okunma sayısı 513 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
ÖLÜMÜ HATIRLAMAK
« : Mayıs 21, 2018, 08:51:10 ÖS »
ÖLÜMÜ HATIRLAMAK

    - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselâm ile birlikte idim. Ensardan bir zat gelerek Aleyhissalâtu vesselâm'a selam verdi. Sonra da: "Ey Allah'ın Resülü! Mü'minlerin hangisi en faziletlidir?" diye sordu.

    Aleyhissalâtu vesselâm: "Huyca en iyisidir!" buyurdular. Adam: "Mü'minlerin hangisi en akıllıdır?" diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm: "Ölümü en çok hatırlayandır ve ölümden sonra en iyi hazırlığı yapandır. İşte bunlar en akıllı kimselerdir" buyurdular."

    - Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: "Birinizin eceli bir yerde olduğu zaman ihtiyaç onu oraya sıçratır. Sonra kalan ömrünün sonuna varınca aziz ve celil olan Allah onun ruhunu orada alır. Kıyamet günü, o yer: "Ey Rabbim! İşte bu, bana emanet ettiğin (cesed)dir!" der."

    - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: "Ölü kabre konulur. Salih kişi, kabrinde korkusuz ve endişesiz oturtulur. Sonra kendisine: "Hangi dinde idin?" denilir. "İslâm dinindeydim" der. "Şu adam nedir?" denilir. "O, Allah'ın Resülü Muhammed'dir, bize Allah indinden açık deliller getirdi, biz de onu tasdik ettik" der. Ona: "Allah'ı gördün mü?" denilir. O: "Allah'ı görmek hiç kimseye mümkün ve muvafık değildir" der. Bu safhadan sonra cehenneme doğru bir delik açılır. Oraya bakar, ateş alevlerinin birbirini kırıp yok etmeye çalıştığını görür. Kendisine: "Allah'ın seni koruduğu ateşe bak!" denilir. Sonra ona cennet cihetinden bir delik açılır ve onun güzelliklerine ve içinde bulunan (nimet)lere bakar. Kendisine: "İşte senin makamın!" denilir ve yine ona: "Sen bunlar hususunda yakîn (kesin iman) sahibi idin. Bu iman üzere öldün, bu iman üzere yeniden diriltileceksin inşaallah!" denilir.

    Kötü adam da kabrinde korku ve endişe ile oturtulur. Kendisine: "Hangi dinde idin?" diye sorulur. "Bilmiyorum" diye cevap verir. Kendisine: "Bu adam kimdir?" denilir. Halkı dinledim, bir şeyler söylüyorlardı, onu ben de söyledim" der. Ona cennet cihetinden bir delik açılır. Cennetin güzelliklerine, içinde bulunan nimetlerine bakar. Ona: "Allah'ın senden uzaklaştırdığı şu cennete bak!" denilir. Sonra ona cehenneme doğru bir delik açılır. Oraya bakar. Alevlerin birbirini yeyip yoketmekte olduğunu görür. Ona: "İşte makamın burasıdır. Sen cehennemin varlığı hususunda şekk (ve inkâr) içerisinde idin, bu şekk üzere öldün ve bu şekk üzere diriltileceksin inşaallah!" denilir."

    - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "(Mü'min) ölü, kabre girdimi, güneş batışındaki haliyle ona temsil edilir. Bunun üzerine ölü oturup ellerini gözlerine sürer ve: "Beni bırakınız namaz kılayım" der."

    - Ebu Sa'îd radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Sûrun iki sahibinin ellerinde iki boynuz bulunur. Ne zaman (üflemekle) emrolunacaklarını dikkatle gözleyip düşünürler."

    - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Yahudilerden bir adam Medine çarşısında: "Hz. Musa'yı insanlar üzerine seçen Zât'a yemin olsun!"demişti. Ensardan bir zât elini kaldırıp herife bir tokat indirdi.

    "Demek böyle dersin ha! Üstelik Resülullah aleyhissalatu vesselâm aramızda olduğu halde!" dedi. Durum Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a anlatıldı. Aleyhissalâtu vesselâm: "Aziz ve celil olan Allah buyurmuştur ki: "Süra üfürülür ve Allah'ın dilediklerinden başka göklerde kim var, yerde kim varsa düşüp ölür. Sonra bir daha süra üflenir ve onlar kabirlerinden kalkıp bakışırlar" (Zümer 58). Ben, başını ilk kaldıran olacağım. Ben, arşın ayaklarından birini tutan Hz. Musa aleyhisselâm ile karşılaşırım. Bilemem, o başını benden öncemi kaldırdı, yoksa o, Allah'ın çarpılıp yıkılmaktan istisna tuttuklarından mıdır? Kim de: Ben Yünus İbnu Metta'dan daha hayırlıyım (üstünüm) derse şüphesiz yalan söylemiş olur."

    - Ebu Musa el-Eş'ari radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: "Kıyamet günü, insanlar üç defa AIlah'a arzolunacaklar. İki arza mücadele ve mazeretlerden ibarettir. Üçüncü arzaya (sunuşa) gelince, (insanların işlediği amellerin yazılı olduğu defterler o zaman ellere uçacaklar (yani hızla verilecektir). Artık defteri kimisi sağ eliyle tutacak ve kimisi sol eliyle tutacaktır."

    - Hz. Hafsa radıyallahu anha anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ben Bedir ve Hudeybiye'ye katılanlardan hiç kimsenin cehenneme girmemesini ümid ederim" buyurdular. Ben: "Ey AIlah'ın Resülü! Allah Teala hazretleri: "Sizden cehenneme varmayacak hiç kimse yoktur. Bu senin Rabbin katında kesinleşmiş bir hükümdür" (Meryem 71), buyurmadı mı?" dedim. Bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselâm: "(Ey Hafsa!) Sen Allah'ın: "Sonra biz, Allah'tan korkup (O'na karşı gelmekten) sakınanları kurtarır, zalimleri de toptan orada bırakırız" (Meryem 72) buyurduğunu işitmedin mi?" buyurdu."

    - Rifa'a el-Cühenî radıyallahu anh anlatıyor: "Biz Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'la birlikte bir seferden dönmüştük. Buyurdular ki:

    "Muhammed'in nefsi elinde olan Zât-ı Zülcelâl'e yemin olsun! İman edib, sonra doğru yoldan ayrılmayan hiçbir kul yoktur ki cennete sokulmasın. Siz ve iyi (dindar) nesliniz cennetteki meskenlere yerleşmedikçe (diğer ümmetlerin mü'minleri olan) cennetliklerin cennete girmemelerini de ümit ederim ve Rabbim ümmetimden yetmişbin kişiyi hesapsız olarak cennete dahil etmeyi bana kesin vaadetti"

    - İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: "Biz, ümmetlerin sonuncusuyuz ve hesabı ilk görülecek olanlarız. Orada: "Ümmî ümmet ve peygamberi nerededir?" denilir. Bilesiniz, biz sonuncu olan ilkleriz (yani dünyaya gelişte sonuncuyuz, Kıyamet günü hesabı verip cennete girmede ilkleriz."

    - Ebu Bürde babasından anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kıyamet günü, Aziz ve celil olan Allah, mahlükâtı topladı mı Ümmet-i Muhammed'e secde etmeleri için izin verilir. Onlar Allah'a uzun bir secde yaparlar. Sonra: "Başlarınızı (secdeden) kaldırın. Biz sayınız kadar (kâfirleri) ateşten, kurtuluş için fidyeleriniz yaptık" buyurulacaktır."

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: AHİRET İNANCININ LUZUMU
« Yanıtla #1 : Mayıs 21, 2018, 09:09:08 ÖS »
AHİRET İNANCININ LUZUMU

    Kur’ân-ı Kerîm; tevhid, nübüvvet ve âhiret olmak üzere tebliğinin temelini oluşturan üç esasından biri olan âhirete imanı, Allah’a imanla birlikte zikretmiştir.1

 Onun pek çok âyette bu iki iman esasını birlikte zikretmesi, Allah’a imanın âhiret gününe iman üzerine kurulu olup onunla tamamlandığını göstermektedir.

    Âhirete iman, Allah’a imanla birlikte tevhid inanç sisteminin temelini oluşturmaktadır. Şöyle ki, bu iki inanç unsuru birlikte olduklarında bir değer ifade etmektedir; âhiret inancı devre dışı bırakıldığında Allah’a iman da mânâsını yitirmektedir. Bu itibarla Kur’ân’da âhireti inkâr etme, Allah’ı inkâr olarak değerlendirilmiştir.2

    Kur’ân-ı Hakîm’de neredeyse her sûrede âhiretten söz edilmekte ve çeşitli vesilelerle bu hayata atıfta bulunulmaktadır. Ölüm ötesi hayata bu denli önem atfedilmesinin sebebi, onun Kur’ân’ın temel ilke ve ana hedeflerini pekiştirmeye yönelik en güçlü âmil olmasıdır. Zîrâ insan hayatına farklı bir boyut kazandıran diriliş düşüncesi, ona hiçbir şeyin veremeyeceği bir mânâ ve ciddiyet vermektedir.

    Denebilir ki insanı insan kılan ve onun ahlâkî bir varlık oluşunu pekiştiren, onun ölüm ötesiyle ilgili böyle bir metafizik gerilim içinde olmasıdır.

    Bu inanç kadar insan ruhunu yücelten, hayatı tanzim eden, beşeri lâyık olduğu mertebeye yükselten başka bir inanç yoktur.

    Getirdiği âhiret inancıyla helâl-haram, güzel-çirkin bilumum dünya hayatının her sahasını değerlendirmiş olan dinimiz, olumlu-olumsuz insan davranışlarının arkasında âhiret inancının rolünü işler.

    Âhiret akidesinin beşerin huzur ve saadetini temin bakımından ifade ettiği önem her türlü izahın üstünde bir değere sahiptir. Bunları birkaç madde hâlinde şöyle özetleyebiliriz:

    1. Âhiret gününe inanan insanın ümidi daima tazedir; asla ümitsizliğe düşmez. Bu iman, onu maruz kaldığı her türlü musibet ve hastalığa karşı tahammül etmeye muktedir kılar. Çünkü böyle birisi, bunların hepsinin Allah’tan olduğunu ve dünyada bunlara rıza ile katlandığı takdirde bunların hepsinin karşılığını, Allah’ın âhirette vereceğini bilir ve rahatlar.

    2. Yakınlarının bir bir ölüp gidişi karşısındaki bir insanı ancak, öldükten sonra dirilmeye inanmak teselli edebilir. Ve yine adım adım ölüme yaklaştıklarını gören hastaları ve ihtiyarları ancak bu inanç rahatlatabilir.

    3. Bir insanın, gerçek mânâda vazife ve sorumluluk şuurunun gelişmesi de küçük-büyük bütün amellerinin hesabının görülebileceği bir âhiret yurduna inanmasına bağlıdır. Ancak bu inanca sahip insanlara ‘istediğini yap’ denebilir. Zîrâ bu anlayıştaki bir insanın, ötede kendisini mahcup edip yere baktırmayacak işler yapma lüzumunu duyacağı muhakkaktır.3

Yine bu inanca sahip bir kişi ‘Kıyamet gününde bütün yaptıklarımı önüme çıkaracak bir kitap hazırlanmaktadır’4

Diyerek adımını hesaplı ve dikkatle atacaktır. Sözgelimi, konuştuğu her bir sözün teybe alınıp sonra üst makam tarafından dinleneceğini bilen bir memurun dikkati ile böyle olmayanın hassasiyeti bir olmaz. Sözün özü, âhiret günü akidesi, vazife ve mesuliyet fikrinin en büyük kefilidir.

    4. Dinde bu rükne önem atfedilmesinin bir diğer hikmeti de bu akidenin, toplumun ıslahında lüzumlu bir ilke olmasıdır. Metafizik gerçeklere inanmayan Wolter dahi bunu itiraf etmek mecburiyetinde kalarak şöyle demiştir: “Ahlâkî prensipleri tesis eden iki esas olması bakımından ilâh ve âhiret düşüncesi, hakikaten büyük bir ehemmiyet taşır.”5

Görüldüğü gibi Wolter’in nazarında da bu akide, cemiyet içinde tek başına en üstün ahlâkî çerçeveyi kuracak güç ve kudrettedir. Şayet bu akide ortadan kalkacak olursa, güzel iş ve faaliyetler için teşvik edici herhangi bir faktör bulunamayacaktır.

    Bu çerçevede ‘Ölüm Ötesi Hayat’ adlı eserinde “Gençten ihtiyara, kadından erkeğe, âdilden zâlime herkes için içilen su ve teneffüs edilen hava kadar haşre (hesap gününe) imana ihtiyaç vardır.” diyen M. Fethullah Gülen Hocaefendi şunları dile getirir: Bu ruh ve şuur içinde yaşanan bir hayat müstakîm; bu ruh ve şuur içinde yaşayan fertlerin teşkil ettiği toplum huzur içinde; yine bu ruh ve şuur içindeki aile ocağı da, yaşadıkları aileyi cennet bahçelerinden bir bahçe hâline getirmişlerdir. Evet, beşerin çılgınlıklarını bırakabilmesinin tek yolu vardır; o da öldükten sonra dirilmeye inanmasıdır. Gençliğin çılgınlıklarının önünü alacak, onun hezeyanlarını önleyecek, yavaş yavaş ölüme doğru giderken her adımda ayrı bir inkisâr ve ümit kırıklığına uğrayan ihtiyarlara ümit kaynağı olacak, çocukların mukavemetsiz kalblerinde her an saadet şem’a ve şûlelerini yakıp aydınlatacak da ancak haşre iman ve inançtır… Haşre iman denen bu şerbeti içmek aynı zamanda yudum yudum huzuru yudumlamak demektir. Bu sebepledir ki, beşerin sulh ve salâhı için uğraşan ve ona huzur bahşetmeyi gaye edinen bütün fikir adamlarının; meseleyi bu zaviyeden değerlendirmeleri gerekmektedir. Ferdin, ailenin, cemiyetin ve topyekun bütün insanlığın hakikî refah, saadet ve huzura erebilmesi ancak ve ancak, büyük-küçük bütün amellerin hesabının görülebileceği bir âhiret yurduna inanmaya bağlıdır.6

    5. İnsanın istidat ve isteklerine bir sınır konmadığından meşru sınırları tecavüz edebilir, zulme, başkalrının hak ve hukukuna girebilir. Onu bunlardan ancak hesap korkusu ve ceza endişesi alıkoyabilir. Buna, ‘Kanunların icrası ve elde bulunan nimetlerin gitme endişesi kifayet eder.’ denemez. Çünkü kanunların hükmü bazen infaz edilmeyebiliyor, edilse de nihaî bir çare olamıyor. Ayrıca nimetin elden gitmesi de böyle bir hesap korkusuna denk olamaz. Zîrâ bazen zora düşen kimseler, kurtuluşu kendilerini öldürmekte buluyor ve nimetin elden çıkmasına aldırmıyorlar. Öyleyse, insanı, kendisini bekleyen zararlardan sakındıracak ve alıkoyacak caydırıcı bir kuvvetin olması şarttır. İyilik ve kötülük yolunu sadece tercih etmek kâfî değildir. İnsanı bu noktada iyiye yöneltip, kötülükten uzaklaştırmaya yetecek bir tercih ettirici unsurun bulunması şarttır. Bu tercih ettirici kuvvet ise âhiret inancından başkası olamaz.7

    Âhireti İnkârın İnsan Hayatındaki Olumsuz Yansımaları

    Bu hususu da maddeler hâlinde sıralayacak olursak;

    1. Âhireti inkârın, insan üzerindeki olumsuz tesiri son derece büyüktür. Ölümü bir ‘yok olma’ kabul eden bir insanın, zihninde kat’iyen bir güven ve sükûnet oluşmaz. Ebedî bir hayat düşüncesine sahip olmayan bir kimsenin, her gün hayat takviminden bir yaprağın kaybolması karşısında içinde beliren ‘unutulma ve mahvolma’ düşüncesi, onun kalbine bir ok gibi saplanır ve onu tarifi mümkün olmayan bir ıstıraba sokar.

    2. Âhiret inancı olmayan birisi için, -her ne yol ve usûlle olursa olsun- dünyada en güzel ve tek doğru şey çıkar teminidir. Çünkü onun önünde artık, özlemini duyacağı başka bir şey yoktur. Bu anlayışının neticesi olarak da o hep başkalarının hakkını yiyecek, hukukunu çiğneyecek ve fesat çıkaracaktır. Kısaca, hilelerin her türlüsüne ve en kötüsüne başvurmaktan çekinmeyecektir.

    3. Âhireti inkâr edenlerin kendilerini gösteriş ve riyakârlıktan uzak tutmaları da mümkün değildir. Çünkü onlar, dünyevî menfaatlere ulaşmak için her bir zillete katlanmaya çoktan razıdırlar.

    4. Yine âhirete inanmayanların gözünde suç ve günah kavramlarının da bir değeri yoktur. Bunların değeri ancak, çıkarlarına bir zarar söz konusu olduğu zaman vardır; iyilikler ve hayırlar aptallığın kendisidir, eğer kötülük kendileri için bir tehlike doğurmuyorsa, onlar için bir mahzuru yoktur.8

    Bütün bu sebeplerden ötürüdür ki din, terbiye etmeye çalıştığı insanda ilk planda âhiret endişesi oluşturmaya çalışır. Zira gelişen olaylara dikkatle baktığımızda, âdeta tüm azgınlık, isyan ve başkaldırmaların temelinde ‘âhireti hesaba katmadan yaşama fikrinin’ yattığını görürüz. Nitekim Kur’ân-ı Hakîm de bu noktaya dikkatlerimizi çeker: “Hayır, doğrusu onlar âhiretten korkmuyorlar.”9

   ------------------------------------------------------

    Dipnotlar

    1. Bkz., Âl-i İmran sûresi, 3/113,114; Nisa sûresi, 4/38; Tevbe sûresi, 9/19; Haşir sûresi, 58/22.

    2. Bkz., Ra’d sûresi, 13/5.

    3. Gülen, M. Fethullah, Ölüm Ötesi Hayat, Nil yay., İzmir 2002, s. 3.

    4. Bu noktaya işaretle Kur’ân’da şöyle buyrulur: “Ve o gün kitap ortaya konulmuştur. Suçluların, o kitabın içindekilerden korkarak: ‘Vah bize, ne oluyor bu kitaba! Küçük büyük kapsamadığı hiçbir şey bırakmıyor!’ derler. Ve yaptıklarını önlerinde hazır bulurlar. Rabbin hiç kimseye asla zulmetmez.” (Kehf sûresi, 18/49)

    5. Vahidüddin Han, el-İslâm Yetehaddâ, s. 147 (Wındelbant, History of phılosophy p. 496’dan naklen).

    6. - Gülen, age., s. 2.

    7. Cisrî, Savabu’l-Kelâm fî Akaidi’l-İslâm, s. 264.

    8. Mevdudî, İslâm Medeniyeti, s. 169. Keza bkz., Abdulhamîd, Abdulmun’im, el-Akîdetü’l-İslâmiyye, Daru’l-Kalem, Kuveyt 1980, s. 94.

    9. Müdessir sûresi, 74/53.

 


* BENZER KONULAR

Sadaka ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:31:32 ÖÖ]


Bütün Yıl Oruç Tutmuş Sayılmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:27 ÖÖ]


Nikah ve Evlenmek Gönderen: melek
[Dün, 10:49:27 ÖS]


Boşanma Gönderen: melek
[Dün, 10:44:34 ÖS]


Kaç Nefes Kaldı Ömürden Geriye Gönderen: melek
[Dün, 10:28:51 ÖS]


İslam'da Adalet Gönderen: melek
[Dün, 10:18:14 ÖS]


Sahip Çıkmak Gönderen: melek
[Dün, 10:07:38 ÖS]


Günahlardan Sakınmak Salih Amel İşlemek Gönderen: melek
[Dün, 09:52:02 ÖS]


Hüseyin Arı - Single Eserleri Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:52:30 ÖÖ]


Ne İdik Ne Olduk Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:23:51 ÖÖ]


Sen-Ben Yok Biz Var Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:20:52 ÖÖ]


Gerçek Fatih Kendini Fethedendir Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:17:25 ÖÖ]


Hep Umut Taşımalı İmanlı Yürekler Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:10:25 ÖÖ]


Allah'ın Affı Sonsuzdur Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:05:29 ÖÖ]


Hayatı Kul Olarak Yaşamak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:33:19 ÖÖ]


Ölüm Gününüz Doğum Gününüz Olsun Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:15:40 ÖÖ]


Allah’tan Korkmak Her Şeyin Yerine Geçer Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:05:55 ÖÖ]


Şevvâl Ayında Oruç Tutmanın Önemi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:55:33 ÖÖ]


Ramazan Sonrası Yapmamız Gerekenler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:46:43 ÖÖ]


Çevre ve İnsan Gönderen: anadolu
[Nisan 14, 2024, 08:24:54 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41