Gönderen Konu: DOSDOĞRU OLABİLMEK  (Okunma sayısı 802 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
DOSDOĞRU OLABİLMEK
« : Haziran 02, 2017, 02:26:03 ÖÖ »
DOSDOĞRU OLABİLMEK

SADIK: Doğru sözlü, samimi, dürüst, yalanı ve ihaneti bulunmayan, sözünü yerine getiren, iş ve işlemlerinde güvenilir ve dürüst olan. Yalan en büyük günahlardan.

İSTİKAMET: Doğru ve mutedil olmak, eğriliğin zıddı. Dosdoğru olmak.

SIDK: Allah’ın sıfatı, Resullerinin sıfatları, meleklerin, müminlerin de sıfatı olarak Kur’an’da geçmektedir.
“Allah’a ve Resulüne yardım eden” (Haşr, 8), “Allah yolunda malı ve canıyla cihat eden (Hucurat, 15)”
 
“İnsanın imanında (Ankebut, 2-3), niyetinde (Muhammed,20-21) sözlerinde (Ahzab,70), sözleşmelerinde, adak ve yeminlerinde (Ahzab, 23),ticaretinde (Rahman, 9) amellerinde, bütün iş ve işlemlerinde doğru olması...” Sadık olması zikredilmektedir.         
Kur’an, sözlerin en doğrusu ve adil olanıdır.(En’am,115).
 
“Ey müminler! Allah’tan ittika edin ve sadıklarla beraber olun...” (Tevbe, 119).
 
Hem doğru olmak, hem de doğrularla beraber olmak, doğru yolun eğri (yamuk) yolcularından olmamak gerekiyor.
İstikamete Fatiha’da, Nisa / 69’da, Yasin /4’te vurgu var.
 
“Onun için sen durma davet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların hevalarına (arzularına) uyma...” (Şura 15).
 
“Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür.” (Hud, 112).
 
“Doğruluk (sıdk) insanı hayra, hayır insanı cennete götürür. Yalan insanı fıska, o da ateşe götürür.” Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.).
 
Elmalılı tefsirinde (Hud 112): Emrolunduğun gibi doğruluk et: sen ve beraberinde tevbe edenler de aşırı gitmeyin...
Kur’an’da emrolunduğun umumi ve hususi bütün görevlerini emrolunduğun gibi tam bir istikametle yapman, Kur’an’daki ahkâm ve ahlaka örnek istikamette olman gerekir ki hiçbir şüpheye yer kalmasın. Hem akaid ve amellerle ilgili görevlerinde, hem de nübüvvetle ilgili sana teveccüh eden görevleri emrolunduğun gibi dosdoğru yap.
 
İbni Abbas demiştir ki: Kur’an’da Resulullaha bu ayetten daha dehşet bir ayet nazil olmamıştır. Bu nedenle Peygamberimiz (S.A.V.), “Hud suresi beni kocalttı” buyurmuştur. İstikamet en zor emirdir. En kısa yol, istikameti tayin etmek zor, sarsılmadan yürümek, hiç eğilmeden devam etmek ve sebat etmek daha zor. Seninle beraber tevbe edenler de Allah’ın tayin ettiği sınırlardan çıkmayın, ifrat ve tefrite sapmayın, aşırı gitmeyin (zulüm) zalimlere meyil bile etmeyin...
 
M. Toptaş da tefsirinde, “Herhangi bir yol değil, AllahuTeala’nın emrettiği dosdoğru yol üzerinde olmak. O’nun doğruluk ölçüsüne tam uymak, başkalarının doğrularına itibar etmemek” şeklinde açıklamıştır.

Efendimiz (S.A.V), “Vücutta bir et parçası vardır: Kalp. O doğru olursa, tüm organlar doğru olur (itaatte).Bozulursa organlar da bozulur” buyurmuştur. Dil doğrulmadan kalp doğrulur mu? Yalan büyük günahlardan. Nifak alametlerinden... Yalan olmasa her işimiz, tüm toplum düzelir, düzene kavuşur. İhtilaflar, çatışmalar en aza iner... Kalpler arınmadan nasıl doğrulabilir?!
 
Günde beş vakit namazda kırk kez sırat-ı müstakime hidayet duasına muhtacız. Fatiha’sız namaz olmuyor. Fatiha da Kur’an’ı Kerim’in anası, özü... En büyük nimet, keramet istikamette olabilmektir. Doğru yol, AllahuTeala’nın yolu İslam’dır. Tek geçerli din İslam’dır. İstikamet üzere bulunabilmek, sebat etmek çok zor. Hidayet ve tevfik ancak Allah’tandır. İslam’ın dışındaki yollara/dinlere sapmaktan da O’na sığınıyoruz. Gadaba uğrayanlar Yahudiler, sapanlar da Hıristiyanlar olduğu Efendimiz (s.a.v) tarafından beyan buyrulmuştur. Yahudilerin, Hıristiyanların yolundan kaçınmamız gerektiği gibi, fırkalardan da fırka-i naciye itikadında olmamız gerekiyor. Ötekiler de ateşte buyrulmuş. Sapık fırkaların en zararlısının da “helali haram, haramı helal sayan” fırka olduğu bildirilmiş.

İtikadımız, düşüncelerimiz, amellerimiz doğru olmalı.(Tüm organların itaatte olması.)
 
Zemin çok kaygan. Müminin her an kendisini murakabe etmesi öğütleniyor. “Din, duvarın yıkılması gibi sesli yıkılmaz.” (Hacı Şaban Efendi K.S.). Bir söz mümini iman dairesinden çıkarabilir, maazallah... İlim bunun için farz...

Bunun için Efendimiz bizleri uyarmış ve “Ey kalpleri çekip, çeviren Allah’ım. Benim kalbimi senin dinin üzere sabit kıl, ayaklarımızı kaydırma” duasını öğretmiştir.
 
Ayaklarımızı istikametten kaydıran şeyler: Cehaletimiz, dünyayı ahirete tercihimiz, şeytan, nefis ve hevadır.

Şeytan ve nefis düşmanımız olarak bizi sürekli istikametten ayırmaya çalışırlar. Süslenmiş dünyalıklar (mal, makam, şöhret, vb.) bizi istikametten ayırmaya, ayaklarımızın kaymasına neden olabilmektedir. Nefsimize ve şeytanımıza uyduğumuzda tehlikedeyiz...

Hiç kimsenin istikamette daim olmak garantisi yoktur. Onun için “itibar, son nefesedir” denilir. Kimsenin imanla gitme teminatı yoktur... İmanla gitmemekten korkmak, ona göre hazırlıklı olmak gerekiyor. Adalet ve doğruluk üzere hayat sürmek gerekiyor. Doğru, AllahuTeala’nın doğrusudur; kullarınki değil. Doğruyu, hakkı seçebilmek de hidayettendir; yürümek, koşabilmek, sebat edebilmek de. Hidayet ve tevfikledir...
 
Seçemeden yola giremeyiz ki. Seçebilmek, ayırt edebilmek için de “ittika” gerekiyor.
Ayaklarımızın istikamette sebatı için de Allah’ın dinine yardımcı olmaya çalışmak (cihat) gerekiyor. Ve de ihlâslı olmak gerekiyor. Şeytan, muhlisleri saptıramaz. Dinimizi doğru ve tam olarak öğrenmek, ihlâslı olmak, salihlere, sadıklara yakın olup, onları sevmek, ahiretimizi dünyaya tercih etmek, Allah için sevip, buğzetmek, Allah yolunda cihat etmek istikamet sağlayabiliyor.
 
Rabbimiz, dini üzerinde ayaklarımızı sabit eyleye, akıbetimizi hayır eyleye, sevdikleriyle, salihlerle, sadıklarla haşreyleye dualarımızla...
Ramazan, arınmamıza vesile olsun. İzmir’den bir okuyucumuzun haklı eleştirisine, hassasiyetine teşekkür ediyorum. Uyarılardan, eleştirilerden yararlanacağımızın bilinmesini arz ederim. Birkaç hafta önceki makalemizde bir ayetin mealini eksik yazmışız; tamamını yazıyoruz: “Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmıştır. Andolsun ki, onlara resullerimiz apaçık deliller (mucize ve ayetler) getirdiler. Ama onlardan birçoğu bundan sonra da (hâlâ) yeryüzünde aşırı gitmektedir.”

Bahaddin Elçi.

Çevrimdışı melek

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2141
Ynt: Sözünde Durmak
« Yanıtla #1 : Temmuz 28, 2017, 08:41:24 ÖÖ »
Sözünde Durmak

“Çarşıda buluşmak üzere arkadaşınız size saat 09:00’a randevu verdi. Saat 09:45’e kadar beklemenize rağmen gelmedi ve kendisini aradığınızda telefonlarınıza cevap vermedi.”

Değerli Arkadaşlar! Arkadaşınızın verdiği sözde durmaması üzerine ne hissederdiniz?

    “sözünde durmak” ne demektir?

Söz vermek: Kişinin bir işi yapacağını ya da yapmayacağını ifade etmesidir.

Sözünde durmak: Kişinin söylediği söz ile yaptığı işin icabını yerine getirmesidir.

İnsanlara, söyledikleri sözlere ve bu sözleri yerine getirip getirmediklerine göre değer verilir. Verdiği sözü yerine getiren insan, doğru, dürüst, güvenilir, dini hassasiyeti bulunan ahlâk sahibi ve sözünün eri bir insandır. Sözünde durmayan ise yukarıda saydığımız ahlâki hasletlerden mahrum, doğruluktan uzak, kendisine itimat edilmeyen, her davranışında insanları kandırmaya yönelik davranışlar sergileyen, kişilik özellikleri oturmamış, şahsiyet zafiyeti olan kimsedir. Söz, karşı tarafa verilen bir güvence ve bir teminattır.

       Kime ve neden verildiğinden ziyade bizzat sözün kendisi önemli ve değerlidir. Dolayısıyla sadece hukuki antlaşmalar ya da resmi sözleşmeler değil, büyük küçük, kadın erkek toplumun her ferdini ilgilendiren günlük hayata dair sözler de bağlayıcıdır. Bu nedenle kişi küçük çocuklara verdiği sözü bile küçük görüp, basite alıp geçiştirmemelidir.

Öğrencilik, ev, okul ve sosyal hayatla irtibatlandırmak gerekirse:

Peki, kıymetli kardeşlerim; Öğrencilik, ev, okul ve sosyal hayatta sözünde durma konusunda en çok ihlal edilen durumlar hangileridir? Çevrenizdeki olaylardan düşünerek örnekler bulabilirsiniz.

Talebelerden gelen cevaplarla birlikte hoca efendiler kendi gözlemlerini de paylaşır.

Sözünde durmak konusunun ehemmiyetini ayeti kerimelerde de açıkça görüyoruz. Mesela, Mü’minun süresinin 8. Ayetinde sözünde durma fiilinin bir müminin alameti olarak belirtildiğini görüyoruz.

وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ

“Yine (o müminler) ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riayet ederler (sahip çıkarlar)”. (Mü’minun Suresi – 8

Verilen sözlerin tutulması kişinin kurtuluşuna vesile olacağı gibi topluma da eman ve huzur getirecektir. Allahın sevgisini ve insanların güvenini kazandıracak, mükâfatı da Allah tarafından verilecektir. Tutulmayan söz aşağıdaki hadisi şerifte de belirtildiği üzere bir nifak alametidir.

 “Münafığın alameti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiğinde sözünde durmaz, kendisine bir şey emanet edildiğinde de hıyanet eder. Oruç tutsa, namaz kılsa, Müslüman olduğunu söylese de.” (Buhari, Camiu-s Sagir)

Günlük hayatımızda bu hususu hatırlayıp yerine getiremeyeceğimiz sözler vermemeliyiz. Mesela ev izni ve çarşı izin dönüş saatine riayet edilmesi, yurttaki kardeşlerimizden alınan bir emanetin süresi içinde geri verilmesi, okulda bir arkadaşınızdan aldığınız kitabın söz verilen zamanında iade edilmesi gibi.

Peygamberimiz (s.a.v) en sıkışık ve en zor şartlar altında bulunsa dahi, verilen sözde durmayı, netice kendisinin aleyhine de olsa hiçbir surette vefasızlık göstermemeyi tavsiye etmiştir. Bu konuda aşağıdaki kıssa ibret vericidir.

Bedir Savaşı için hazırlıklar yapılıp İslâm ordusu Medine’den ayrıldığı sırada Huzeyfe el-Yemâni ile babası Huzeyl, Peygamberimizle (s.a.v) birlikte çarpışmak üzere yola çıkmışlardı. Müşrikler, baba ile oğlunu yolda görerek sorguya çektiler:

    Siz herhalde Muhammed’in yanına gitmek istiyorsunuz.

    Evet, bizim bundan başka bir niyetimiz yoktur dediler.

Bunun üzerine müşrikler, onlardan Medine’ye dönmek, Peygamberimiz (sav)’le birlikte savaşta bulunmamak üzere söz aldılar. Bir müddet sonra Huzeyfe ile babası Bedir‘de Peygamberimiz (sav)’in huzuruna gelerek mücahitlerle birlikte savaşmak istediklerini söylediler, müşriklerle aralarında geçen hadiseyi de anlattılar. Peygamberimiz (sav), onların müşriklere verdikleri sözü öğrenince, insan gücüne o anda çok fazla ihtiyacı olmasına rağmen onlara şöyle dedi:

“Hayır, siz Medine’ye dönün. Onlara verdiğiniz sözü yerine getirin. Biz de müşriklere karşı Allah’tan yardım isteriz. Onun yardımı bize kâfidir.“

Osmanlı Sözü (Kıssa)

Yemen’de Arap lisanı öğrenmeye giden bir öğrencimiz anlatıyor. Gittiğimin dördüncü ayı idi. Bazı ihtiyaçlarımı temin için alışverişe çıktım.

Komşuluk ilişkilerimizi geliştirdiğim bir dükkâna uğradım. Alış veriş sürecinde cebimdeki paranın yeterli olmadığını fark edince aldıklarımdan bazılarını bıraktım. Bunu gören dükkân sahibi;  sen hele alacaklarını al, ücretini sonra getirirsin dedi. Ben de mahcubiyetle “o zaman defterine yaz da unutmayalım dedim.

Dükkân sahibi bana dönerek, biz aramızdaki alışverişlerde sizin atalarınız Osmanlı’dan kalan bir alışveriş usulünü kullanırız. Karşımızdaki “Osmanlı sözü” derse senet, deftere ihtiyaç duymaz, aramızda anlaşırız, taraflarda buna uyar. Bu usul siz de yok mu diyerek hayretle sordu.

Utancımdan kıpkırmızı bir şekilde paranın geri kalanını getirmek üzere dükkândan ayrıldığımı hatırlıyorum.

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ” آيَةُ الْمُنَافِقِ ثَلَاثٌ: إِذَا حَدَّثَ كَذَبَ، وَإِذَا وَعَدَ أَخْلَفَ، وَإِذَا اؤْتُمِنَ خَانَ

    “Münafığın alameti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiğinde sözünde durmaz, kendisine bir şey emanet edildiğinde de hıyanet eder.” (Buhari, Camiu-s Sagir)

 


* BENZER KONULAR

Cemal Kuru - Ağlayu Ağlayu 320 kbps + Flac Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:09:34 ÖÖ]


Kendimize Gelelim! Özümüze Dönelim sabır ve Şükrü Hayatımıza Yerleştirelim Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:02:09 ÖÖ]


İman İbadet ve Güzel ahlaka Önem Vermeli Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:53:44 ÖÖ]


Zekât İslam’ın 5 Şartından Biridir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:42:49 ÖÖ]


Sosyal Medya Kirliliğine Dikkat Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:05 ÖÖ]


Ben Duygusundan Sıyrılmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:21:59 ÖÖ]


Allah'tan Korkan İnsan İffetsiz - Ahlaksız – Olamaz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:15:54 ÖÖ]


Abdest Gusül ve Teyemmümün Faydaları Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:03:14 ÖÖ]


Kutlu Bir Dava Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:41:38 ÖS]


Huzurun Kaynağı Olan Evliliği Geciktirmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:36:37 ÖS]


Şükür Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:22:20 ÖS]


Allahü Teâlâya Hakîkî Kul Olmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:16:26 ÖS]


Mümin İmansız Ölmekten Çok Korkmalıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:09:10 ÖS]


Şükür imtihanı Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 06:20:00 ÖS]


Namaz Yoksa Her Şey Eksik Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 06:15:19 ÖS]


Hadîs-i Şerîflerle – Namaz İbadeti Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 06:10:57 ÖS]


Nefis Cihadı Nasıl Kazanılır Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 06:04:37 ÖS]


İşte Bu Cennete Giden Yol Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 05:53:35 ÖS]


Asr’ı Saadette Yaşamak Demek Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 17, 2024, 05:33:19 ÖS]


Diri ve Ölü Arasındaki Fark - Zikir Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 17, 2024, 05:24:49 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41