Gönderen Konu: TOPLUM GEMİSİ DELİNMEDEN  (Okunma sayısı 594 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
TOPLUM GEMİSİ DELİNMEDEN
« : Aralık 03, 2017, 09:09:41 ÖÖ »
TOPLUM GEMİSİ DELİNMEDEN

En Numân İbn Beşir (r.a)'ın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurur:

            "Allah'ın (çizdiği haram) sınırlarının kenarlarında duran ile içerisine giren kimselerin misali şu topluluğa benzer:

            Onlar, bir gemi üzerine kura attılar, neticede bazıları geminin aşağı katında diğer bazıları da geminin yüksek katında oldular. Geminin alt katındakiler, suya üst katındakilerin üzerinden geçiyorlardı. Üsttekiler, onların bu gidiş gelişleriyle eziyet duyuyorlardı. Derken su getirenlerden biri, bir balta aldı da geminin aşağısını delmeye başladı. Gemidekiler, onun yanına gelip:

Sen, ne yapıyorsun? dediler.

O da:

             Sizler, benim yüzümden eziyetlendiniz. Benim için de sudan ayrı kalmak mümkün değil, dedi.

            İşte bu durumda, eğer o gemidekiler bu kişinin elleri üzerinden yakalarda onu men ederlerse, hem onu kurtarmış olurlar hem de kendilerini kurtarırlar. Eğer onu serbest bıraksalardı hem onu helak etmiş, hem de kendilerini helak etmiş olurlar." (1)

            Yegane önderimiz Rasulullah (s.a.s)'in misal olarak beyan buyurduğu bu gemi, aile gemisidir… Ailelerin bir araya gelmesiyle oluşan bir toplum gemisidir…Toplum içinde yaşayan ve çeşitli iş konularında çalışan insan kitleleridir… Ailede, toplumda ve çeşitli iş sahalarında bir araya gelmiş, aynı zamanı ve aynı mekanı paylaşan topluluklardır… Denizde seyreden bir gemideki insanlar gibi bir arada yaşamaya mecbur olan insanlardır… Aile ve toplum gemisinde bir arada yaşayan insanların iyilik üzere anlaşıp yardımlaşmaları gerekirken, birbirlerine herhangi bir kötülük yapmaktan alıkoymaları onların vazgeçilmez vazifesidir… Aile ve toplumun huzurunu bozacak, birliğini ve beraberliğini sarsacak herhangi bir yanlışlığın hemen düzeltilmesi gerekir… Aile ve toplum gemisinin sağlam olmasına dikkat edilmeli, onu delmeye niyetlenen kişiler kim olursa olsun engellenmeli ve ona gelecek bütün zararlar engellenmelidir…

            Alemlerin Rabbi Allah Teâlâ, insan kullarını, şirk koşmadan yalnızca kendisine ibadet etsinler diye yaratmıştır…(2) İbadet etmek, emirlerine ve hükümlerine itiraz etmeden boyun bükerek itaat etmek demektir… Yaratmak, yalnız ve yalnız Allah'a mahsusu olduğu gibi, yarattığı kulların hayatı üzerinde egemen olup emir vererek sevk ve idare etmekte yalnız Allah'a mahsustur… Allah, altı günde gökleri ve yeri yaratmış, sonra arşa istiva etmiş, gündüzü durmadan kendisini kovalayan geceyle örtmüş, güneşe, aya ve yıldızlara buyruğuyla baş eğdirmiştir…

            Yücelik kendisine mahsus olan Âlemlerin Rabbi Allah:

"Haberiniz olsun, yaratmak da, emir de (yanlıca) O'nun dur."(3) diye buyurmaktadır…

            Allah Teâlâ, hikmeti gereği yeryüzünde imtihan etmek için, kendisine itaat etsinler ve hükümlerine göre yarattığı insan kulları, yeryüzü gemisinde veya kendilerine has ülke gemisinde, gemiye zarar vermeden yaşamalıdırlar… Gemiye zarar vermeden yaşamak ise kendilerini yaratan ve hayatın emirlerine göre tanzim edilmesini buyuran Allah'a tam itaat ile teslimiyet göstermekle gerçekleşir…

            Yegâne Rabbimiz Allah Teâlâ, insan kulları için hükümler koymuş ve hükümlerine itaat edilmesini emretmiştir… Bu hükümler, insanların fıtratlarına uygun, yaratılışlarıyla örtüşen hükümlerdir… (4). Yegâne yaratıcı Allah, yarattığı insan kullarını en iyi bilendir… Onları yaratan Allah, onların bütün ihtiyaçlarını bildiği için, dünya hayatlarında nasıl mutlu ve huzurlu yaşayacaklarının ilkelerini, kendilerine vahy ettiği Rasul ve Nebileri vasıtasıyla bildirmiştir… İnsanlara, bütün hayatlarını kuşatıcı ve her meşru ihtiyaçlarına cevap verip, giderici bir din göndermiştir, İslam!..(5).

            İnsanlar, Rableri Allah'ın gönderdiği ve fıtratlarına uygun olan hayat düzenine tabi olurlarsa, dünya hayatlarında huzur, barış, kardeşlik ve mutluluk içinde yaşarlar. (6). Aralarından birileri çıkıp bu huzuru, barışı, kardeşlik ve mutluluğu bozacak herhangi bir fikirde, yada harekette bulunacak olurlarsa, diğerlerinin onları bu kötü isteklerinden, bu toplumsal düzeni bozucu hareketlerinden alıkoymalı ve engellemelidirler. Eğer bu kötü istekli ve fesat hareketli kişiler durdurulamayacak olunursa, onlar toplum gemisini delecek ve batmasına sebep olacaklardır… Bu toplum gemisini delme, top yekün bütün kurum ve kuruluşlara karşı girişilen bir hareket olacağı gibi, herhangi bir kurum ve kuruluşa karşıda olabilir… Ekonomi de olabilir, siyaset de olabilir, hukuk ve eğitim de olabilir…

            Rabbimiz Allah, İslam Milleti olan vasat ümmeti, hiçbir aşırılığı olmayan, istenilen kıvamda yaratmıştır… Bu ideal güzellikte ve hayır üzere olmakta, insanlar için örnek edinilmiştir… İnsanlık âlemi, insan olmanın gereği olan bütün iyilik, güzellik ve hayırları, Rasulullah Muhammed (s.a.s)'in ümmetinde görüp şahit olmuş ve kendilerine örnek etmişlerdir…

            "Böylece biz sizi insanlara şahit (ve örnek) olmanız için orta (vasat) bir ümmet kıldık, Peygamber de üzerinizde bir şahit olsun." (7) diye buyurur Rabbimiz Allah Teâlâ, yarattığı ve insanlar için örnek kıldığı vasat ümmetin özelliklerini şöyle beyan buyurur:

            "Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz. Ma'ruf (iyi ve İslam'a uygun) olanı emreder, münker olandan sakındırır ve Allah'a iman edersiniz." (8)

            Hayırlı olmak, yani hayatını ve hayatı Allah'ın kitabı Kur'anı Kerim'e ve Rasulullah(s.a.s)'in sünnetine göre düzenlemek, Allah'a katıksız iman etmenin gereğidir… Yine bu imanın gereği olan ma'rufu yani İslam'a uygun olanı emretmek ve münkerden, yani bütün kötülüklerden alıkoymak muvahhid mü'minlerin Rableri Allah'a karşı ibadet vazifelerinden farz olan bir vazifedir… Vasat ve hayırlı ümmetin genel özelliği bu iken, her ferdî bu vazife ile vazifeli iken, ayrıca Rableri Allah Teâla'nın emri gereği aralarında sadece bu vazife ile yükümlü bir gurubun bulunması ve bulundurulması yine onların kulluk görevidir…

"Sizden, hayra çağıran, iyiliği (ma'rufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir top luluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır." (9)

            Vasat ümmet yani adil ümmet içinden seçilmiş ve hayra çağırmak, iyiliği emretmek, kötülükten nehy etmek için yetiştirilip vazifeli kılınmış hayırlı ve izzetli şahsiyetler… Muvahhid mü'minler… Muttaki müslümanlar… Mücahit ihya erleri…

            Katıksız iman edenler, Allah'tan gereği gibi korkan, yani muttaki olanlar, İslam üzere yaşayıp, İslam üzere ölenler, yani müslüman olmaktan başka bir din ve tutum üzerinde olmayanlar, Allah'ın ipi olan Kur'an-ı Kerim'e sımsıkı ve hep beraber sarılanlar, dağılıp parçalanmayanlar kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra parçalanıp ayrılığa ve anlaşmazlığa düşenler gibi olmayanlardır… İmanlarının katıksız ve gölgesiz oluşları ve amellerinin emr olunduğu kıvamda işlenişleriyle Allah'ın kendilerini sevdiği, kendilerinin de Allah'ı sevdiği mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı güçlü ve onurlu, Allah yolunda cihat eden ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir cemaat...(11) Yalnız ve yalnız Rahman olan Allah'a kul olmuş yeryüzünde alçak gönüllü olarak yürüyüp cahillerden yüz çeviren, geceleri, Rableri Allah'a secde etmek ve kıyama durmakla geçen, cehennem azabından kurtulmak için dua eden, israf etmeyen ve cimri olmayan, Allah'tan başka bir ilaha asla tapmayan ve Rab edinmeyen, haksız yere cana kıymayan ve zina etmeyen, her zaman şartlarına riayet ederek tevbe edenler, yalan şahitlikte bulunmayan, boş ve faydasız sözlerle karşılaştıkları zaman izzetli olarak geçip giden ve:

            Rabbimiz, bize eşlerimizden soyumuzdan, gözün aydınlığı olacak (çocuklar) armağan et ve bizi, takva sahiplerine önder kıl! diyenler… (12)

            İşte hayra davet edenlerin vasıflarından bazıları bunlardır!..

            "Allah'a çağıran salih amellerde bulunan ve: 'Gerçekten ben müslümanlardanım' diyenden daha güzel sözlü kimdir?" (13)

            Hayra çağıran, Allah'a çağırandır… İmana, takvaya, adalete davet edendir… Kendi nefsini ıslah etmiş, iman ve takva konusunda olgunlaşmış, Tevhid akîdesinde ve salih amellerde asla taviz vermemiş hayra çağıran muvahhid mü'minler, bütün imkanlarını sarf ederek elleri ve dilleri ile iyiliği emreder, kötülükten nehyederler…Hayra çağırmak, iman ve takva ile beraber sıhhatli bir ilim ister, fakat ma'rufu emredip, münkerden nehyetmek güç ve kuvvet ister… Bunlardan dolayı muvahhid mü' minler mutlaka bir araya gelmeli, güçlerini birleştirmeli ve bu beraberlikten doğan güç ve kuvvet ile 'emri bil ma'ruf ve nehyi anil münkeri' gerçekleştirmelidirler.

            Fert fert her muvahhid mü'minin vazifesi olan "Bir kötülüğü gördükleri zaman" eliyle, diliyle ve kalbiyle gidermek, onu önleyip yok etmek hareketi, hep beraber olup yapıldığı takdirde daha etkili olmaktadır…

            Rabbimiz Allah Teâlâ, iman eden muvahhid muttaki kullarına şöyle buyurmaktadır:

            "Allah'a ve Rasulüne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir." (14)

            Rabbimiz Allah'ın müjdelediği mü'min müslümanlar, hayır üzere bulunan ve hayırda beraber hareket edenlerdir:

            "Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, (İslam uğrunda) seyahat edenler, rukû edenler, secde edenler, iyiliği emreden, kötülükten sakındıranlar ve Allah'ın sınırlarını (İndirdiği emir ve hükümlerine) koruyanlar. Sen bütün mü' minleri müjdele." (15)

            İyilik ve takva üzere yardımlaşan muvahhid mü'minler, (16) ma'rufu emretmek ve münkerden nehy etmenin iyilik ve takvanın gereği olduğuna bilip inanırlar… Rableri Allah Teâlâ'nın kendilerine emrettiği bu kulluk vazifelerini hakkıyla yerine getirirken önderleri ve hayat örnekleri Rasulullah (s.a.s)'in gösterdiği gibi davranırlar…

            Ebu Said (r.a)'ın rivayetiyle şöyle buyuruyor Rasulullah (s.a.s):

            "Sizden herhangi biriniz bir kötülük görürse, onu hemen eliyle değiştirsin. Eğer buna gücü yetmiyorsa, diliyle değiştirsin. Ona da gücü yetmiyorsa kalbiyle değiştirsin (buğz etsin). İmanın en zayıfı da budur." (17)

            Kötülüklerden herhangi birisini gören mü'min müslüman bir şahsiyet, ondan nefret edip, tiksinerek kalbiyle buğz edecektir… Kötülüğe karşı olan bu buğzunu devam ettirirken, imkanı varsa eliyle müdahele edip, o kötülüğü gidermeye çalışacak, buna imkanı yoksa diliyle bu kötülüğün önünü almaya gayret edecektir… O kötülüğü işleyenleri uyaracak, onlara gerek nasihat ederek, gerekse kızarak karşı koyup, onları vaz geçirmeye çaba harcayacaktır… Eğer bunda başarılı olamazsa, diğer insanları bu konuda bilgilendirip uyararak, bu kötülüğü elbirliğiyle ortadan kaldırmaya imkanlarını sarfedeceklerdir.

            Gerek İslam'ın bütün kurum ve kuruluşlara egemen olduğu "Darul İslam" da olsun, gerekse İslam'ın toplumsal hayattan uzaklaştırıldığı, küfrün ve şirkin topluma egemen olduğu "Darul Harb" de olsun, her muvahhid mü'min "iyiliğin emri, kötülüğün nehyi" konusunda çok duyarlı olmalı ve hassas davranmalıdır… Çünkü muvahhid mü'minler, yeryüzünde Allah'ın seçtiği izzet sahibi şahsiyetlerdir…

            "O (Allah), sizi yeryüzünün halifesi kıldı ve size verdikleriyle sizi denemek için kiminizi kiminize göre derecelerle yükseltti".(18)

            ElHasen (r.a)'ın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurur:

            "Her kim iyiliği emreder, kötülükten alıkoyarsa O, Allah'ın yeryüzündeki halifesidir, Rasulü'nün halifesidir, Kitabı'nın halifesidir".(19)

            İbni Abdil'Berr (r.a)'ın naklettiğine göre:

            Müslümanlar, gücü yeten her kişinin, eğer münkeri değiştirdiğinden dolayı kınamaktan başka bir şeyle karşılaşmayacak ve bu ona eziyet etmek noktasına varmayacak olursa, gücü yeten her kimsenin o münkeri değiştirmesinin vacip olduğu üzerine icmâ etmişlerdir. Şayet kınamadan başka bir şeyle karşılaşmayacak olursa, bu kınamanın onu, münkeri değiştirmekten alıkoymaması gerekir. Eğer eliyle değiştirmeye güç yetiremiyorsa, diliyle değiştirir. Buna da güç yetiremiyorsa, kalbiyle değiştirir ve bundan fazlasını yapmakla mükellef değildir. Şayet kalbiyle değiştirerek red edecek olup başkasına güç yetiremiyor ise, o zaman üzerindeki sorumluluğu yerine getirmiş olur.

            Peygamber (s.a.s)'den iyiliği emredip, kötülükten alıkoymayı vurgulayan hadisi şerifler oldukça çoktur. Fakat bu hadisler 'güç yetirmek' kaydı ile mukayyetdir.

            El-Hasan (r.a) der ki:

            Bu konuda kendisi ile konuşulacak kimse, ancak düzelmesi umulan bir mü'min yahut da kendisine bir şey öğretilecek bir cahil olabilir. Kılıcını yahut kamçısını eline alıp da: Benden kork! Benden kork! diyene gelince, böylesiyle senin bir ilgin yoktur.

            İbni Mesud (r.a) der ki:

            Değiştirme gücü bulunmayan bir münkeri gören bir kimse için, kalbinden o münkerden tiksinmesi ve Allah'ın da bunu bilmesi, onun için yeterlidir. (20)

            Münkerin en korkuncu ve en büyüğü Allah'a şirk koşmak ve Allah'ın hükümleriyle hükmetmemektir…

            "Kim Allah'a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur." (21)

            "Kim Allah'a şirk koşarda, elbette o, uzak bir sapıklıkla sapmıştır." (22)

            "Ve Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyenler kafirlerin, zalimlerin ve fasıkların ta kendisidir." (23)

            Müşrikler, kafirler ve fasıklar yeryüzünü ifsat edenler ve yaptıkları kötülüklerle bozanlardır… Şirk ise, büyük bir zulümdür. Şirkin giderilmesi, zulmün önlenmesidir. Zulüm her türlü münkerin anasıdır.

            "Hani Lokman (a.s) oğluna öğüt vererek demişti ki: 'Ey Oğlum Allah'a şirk koşma. Gerçekten şirk büyük bir zulümdür." (24)

            Şirk denilen büyük zulümden dolayı yeryüzüne kötülükler yayılmış insan, insanın rabbi olmuş, insan, insanın kulu haline gelmiştir… Şirk denilen büyük zulüm, toplumlara hakim olduğu ve Allah'ın hükümleri ile hüküm olunmadığı zaman da, o toplumun gemisi delinmiştir… İnsan, tağutlaşıp insanlara egemen olan ilah ve rab haline gelince, firavunluk, nemrutluk ve ebu cehillik devri başlar… Firavunların, nemrutların ve ebu cehillerin egemen olduğu toplumlarda her türlü kötülük serbest olur ve insanlar kötülük işlemekte birbirleriyle yarışır hale gelirler… Çünkü o cahiliye şirk toplumlarında kötülüğün anası olan şirk egemen olmuştur… Oğluna, 'Allah'a şirk koşma' diye nasihat eden, kendisine 'Allah'a şükr et' diye hikmet verilen Lokman (a.s) oğluna şu nasihatı da vermektedir:

            "Ey Oğlum, namazını dosdoğru kıl, marufu emret, münkerden sakındır ve sana isabet eden (musibetler)'e karşı sabret. Çünkü bunlar azmedilmesi gereken işlerdendir." (25)

            Her muvahhid  anne ve babanın çocuklarına vasiyeti budur!.. Katıksız iman ile beraber namazı dosdoğru kılmak, iyiliği emir ve kötülükten sakındırmak!.. Bütün bunları işlerken de sabretmek!..

            "Ey İman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir." (26)

            Muvahhid mü'min şahsiyetin, ancak üç şey lehinedir… Allah'ın izni ve yardımıyla gerçekleştireceği bu üç şeyden başka şeyler, hem onun hem de toplumun aleyhine olur… Konuştuğu ve yaptığı şeyler, ya Allah'ın zikri ile ilgili ya iyiliği emretmek veya kötülükten nehy etmek olmalıdır…

            Rasulullah (s.a.s)'in zevcesi Ümmü Habibe (r.anha)' nin rivayetiyle Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurur:

            "İyiliği emretmek, kötülükten men etmek ve Allah'ı zikretmek dışında kalan ademoğlunun konuştuğu sözler, onun aleyhinde olup lehinde değildir." (27)

            İşgal edilmiş İslam topraklarındaki egemen tağutlar, ma'ruf olanı yasaklamış, münker olanları serbest bırakmıştır… Münkerlerin, haramların ve günahların çoğu egemen tağutlar tarafından işlenmekte ve işlettirilmektedir…

            Bu durumda, esaret  altında da olsa vasat ümmetin her ferdine, "emri bi'l-ma'ruf ve nehyi ani'l-münker" vazgeçilmez ve ertelenmez bir kulluk vazifesidir… Ferd ferd ya da hep beraber, kötülüğe ve kötülük işleyenlere karşı tavır alınmalıdır… Kötülüklerin toplum içinde yayılmaması, şirkin, küfrün, tuğyanın, zulmün ve sömürünün ortadan kaldırılması için bütün imkanların seferber edilmesi gerekir. Her kimin elinde kötülüğü önlemek konusunda ne geliyorsa, onu yapmalıdır. Zulm edenlere asla meyletmemeli ve onları durdurmanın yollarını araştırıp, en kısa zamanda engellenmelidir…

            "Hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten nehyeden" muvahhid mü'minler, iyilik ve takva üzere yardımlaşmak için bir araya gelip bu vazifelerini hakkıyla yerine getirmeli, iyiliği hakim kılıp kötülüğü ortadan kaldırmalıdırlar. Böylece gönüllerde, beyinlerde ve ruhlarda gerçek değişimi yapmalı, imanı egemen kılıp, küfür ve şirki yok ederek, toplumun ıslahını gerçekleştirmelidirler… Böyle oldukları takdirde toplum ve aile gemisini delinmekten kurtarıp selâmet sahiline ulaştırırlar…

            "Halkı ıslah eden kimseler iken, senin Rabbin o ülkeleri  zulm ile helak edecek  değildi." (28)

--------------------------------------------------------------------

1) Sahih-i Buhâri, Kitabu’ş-Şehadet, B. 31, Hds 48, Kitabu’ş-Şerike, B. 6, Hds.11. Sahih-i Tirmizi, Kitabul Fiten, B.11, Hds. 2264. Taberâni, Mucemu’s-Sağir, Tercüme ve Şerhi Çev. İsmail Mutlu ist. 1997, C. 2, Sh. 270-71, Hds. 581. Abdullah İbnü’l Mübarek, Kitabü’z-Zühd, Çev. m. Adil Teyumi, İst.1992, Sh. 303, Hds.1349.

   Not: İmam Abdullah İbni Mubarek (r.a)'ın rivayetinde şu ziyade yer alır: "Helak olmazdan evvel, ahmaklarınıza mani olun!"

            Abdullah İbni Mubarek, Müsned, Çev.Tevhid Ajans İst.1998, Sh. 26, Hds. 85. İbni Kesir, Hadislerde Kur'anı Kerim Tefsiri Çev. Dr. Bekir Kârlığa, Dr Bedrettin Çetiner, İst. 1985 c.7, Sh. 3275, Ahmet B.Hanbel'den.

2) Bkz.Zariyat 51/56,Kehf  18/ 110. 3) Âraf 7/54

4) Bkz. Rum 30/30. 5) Bkz. Mâide 5/3. 6) Bkz. Âli İmran 3/102-103. 7)Bakara 2/143. 8)Âl-i İmran 3/110. 9)Âl-i İmran 3/104. 10)Bkz. Âl-i İmran 3/102-103,105. 11)Bkz. Mâide 5/54. 12)Bkz. Furkan 25/63-64. 13) Fussilet 41/30-33. 14)  Enfâl 8/46. 15) Tevbe 9/112. 16)Mâide 5/2. 17)  Sahih-i Müslim, Kitabu’l-İman, B. 20 Hds.78. Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’s-Salat, B. 239, 242, Hds.1140. Kitabu’l-Melâhim, B.17, Hds. 43,40. Sünen-i İbn-i Mace, Kitabu’İ-kametu’s-Salat, B.155, Hds. 1275. Kitabu’l-Fiten, B.20, Hds. 4013. Sünen-i Nese-i, Kitabu’l-İman, B.17, Hds. 4975. Sünen-i Tirmizi, Kitabu’l-Fiten, B. 10, Hds. 2263. Ayrıca bkz. Ahmed B. Hanbel, Müsned, C.1, Sh. 2, 5, C. 3, Sh. 10,19, 20, 53. 18)En'âm 6/165, Fatır 35/39. 19)İmam Kurtubi, El-Cami’u- Li Ahkam’il-Ku'an, Çev. M.Beşir Eryarsoy. İst. 1997 C. 4, Sh. 149. İmam Suyuti, El-Camiu’l-Kebir, C. 4, Sh.171'de Sevban (r.a)'dan rivayet edilmektedir. 20) İmam Kurtubi, a.g.e. C. 4, Sh. 151. 21) Nisa 4/48. 22) Nisa 4/116. 23) Bkz. Mâide 5/ 44,45,47. 24) Lokman 31/ 13. 25) Lokman 31/ 17. 26) Bakara 2/ 153. 27) Sünen-i İbni Mace, Kitabu’l-Fiten, B.12, Hds. 3974. Sünen-i Tirmizi, Kitabu’z-Zühd, B.47 Hds. 2525. 28) Hud 11/117..         

 


* BENZER KONULAR

Dinimizin Bizden İstediği Hayat Gönderen: melek
[Bugün, 09:02:39 ÖÖ]


Hidâyetten Sonra Kalblerin Kayması Gönderen: melek
[Bugün, 08:54:05 ÖÖ]


Kalbin Temizliği Gönderen: melek
[Bugün, 08:45:49 ÖÖ]


Peygamberimizin Kadınlara Karşı Muamelesi Gönderen: melek
[Bugün, 08:36:03 ÖÖ]


Allah Rasülü’ne Muhabbetimiz Gönderen: melek
[Bugün, 08:33:38 ÖÖ]


Kendimize ve Ailemize Sahip Çıkalım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:12:49 ÖÖ]


Müslümanlar Kazanımlarını Ne Zaman Kaybederler Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:05:29 ÖÖ]


Savrulsak Da Beraberiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:41 ÖÖ]


Egemenlik Kimde Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:50:29 ÖÖ]


Yolumuzun Esası Zaruri Olan İle Yetinmektir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:57 ÖÖ]


Vakit İnsanın Sahip Olduğu En Değerli Varlığıdır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:35 ÖÖ]


Engin Titiz - Single Eserleri Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:55:37 ÖS]


Hakan Bayraktar - Albümdışı Ve Single Eserler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:46:16 ÖS]


Salih Kul Olmanın Yolu Kur’ân ve Sünnet’tir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:42:10 ÖÖ]


Ahd ve Ahdin Gereği Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:37:16 ÖÖ]


İman Amel ve Salih Amel Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:29:54 ÖÖ]


Peygamberimizin Ticari Muamelelerle İlgili Tavsiyeleri Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:20:53 ÖÖ]


Sağlık ve Afiyet Nimeti Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:04:27 ÖÖ]


Saadet Asrı Adanmış Hayatlar Gönderen: türkiyem
[Nisan 23, 2024, 08:10:20 ÖÖ]


İhsan ve Tefekkür Gönderen: türkiyem
[Nisan 23, 2024, 08:03:23 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41