Gönderen Konu: ŞEHADET MEKTEBİ  (Okunma sayısı 512 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
ŞEHADET MEKTEBİ
« : Nisan 16, 2018, 09:09:19 ÖS »
ŞEHADET MEKTEBİ

Şehid sözcüğü Arapça bir kelimedir. Dilbilgisinde, mübalağalı ismi fail olan feilün vezninden gelen bir siygadır. Sözlük manası; bir şeye iyice tanıklık etmek, bir gerçeği iyice kavrayıp bellemek demektir. Bu itibarla Araplar, hayatının tüm alanlarında bir şeyi uygulayarak ona şahitlik eden kişiye Şehid derler.

Şehid sözcüğü Arapça bir kelimedir. Dilbilgisinde, mübalağalı ismi fail olan feilün vezninden gelen bir siygadır. Sözlük manası; bir şeye iyice tanıklık etmek, bir gerçeği iyice kavrayıp bellemek demektir. Bu itibarla Araplar, hayatının tüm alanlarında bir şeyi uygulayarak ona şahitlik eden kişiye Şehid derler.

Şer’i manası ise; Allah’ın kelimesinin en yüce olması için savaşır veya tebliğ ederken Allah yolunda öldürülenler için kullanılan bir tabirdir. Çünkü Şehit, sırf Allah rızasını elde etmek için isteyerek ölümü tercih eder. Onun doğruluğuna inandığı hakikat uğruna hayatını feda etmesi, kabul ettiği esasa şahitlik yapacak kadar kesin inanmasının ve imanındaki ihlâsın bir göstergesidir.

Her şehid, dünya hayatında geriye kalanlara kutsal bir mesaj bırakarak gider. Hiçbir ölüm şekli, şehadet kadar derin muhtevaya sahip değildir. Belki birkaç damla gözyaşı veya dramatik bir sessizlik... Ancak şehadet, katiller cephesinde bedenin varlığına karşı girişilen bir yok etme olayından ibaret değildir. Bilakis hak ve hakikatin, adalet ve doğruluğun yok edilmek istenmesine dayanır. Dolayısıyla ortadan kaldırılmak istenen, şehidin bedeninde sembolleşen hak, hakikat ve tevhid gerçeğidir. Dökülen her şehid kanı, aynı zamanda İlahi davanın ebediyen payidar kalması için önden gidenlerin geride kalanlara sorumluluklarını hatırlatma sadedinde bir mesajdır.

Şehadet bir çağrıdır. Bu çağrıya lebbeyk diyenler ancak ona icabet ederler. Allah yolunda canlarını ve mallarını cennet karşılığında satanlar, ancak ona kavuşabilirler. Kendileri için hazırlanmış olan cennet köşklerinin kokusunu alanlar ancak ona kucak açabilirler.

Şehadet bir mekteptir. Buna kayıt yapanlar, bu mektebi okuyanlar ancak şehadeti anlayabilirler. Şehidin kanı, hak ve batılı, adalet ve zulmü birbirinden ayırt eden bir mihenk taşıdır. Şehid, halk yığınlarına batılın sırıtan yüzünü gösteren, zulmünün maskesini yırtan bir direniştir. Şehitler, başarısızlığın % 99 olduğunda bile batılla tokalaşıp uzlaşmazlar. Ezilir, ama sebat ederler; düşerler, ama dosdoğru çizgiden ayrılmazlar.

Şehid Hasan el-Benna, şehadet ehli müminlerin dünya görüşlerini ve hayata bakışlarını ne güzel tarif etmiştir: “Gayemiz Allah, önderimiz Resulullah, Anayasamız Kur’an, yolumuz cihad ve en yüce temennimiz Allah yolunda şehid olmaktır.” Bir başka şehidin de şu sözleri şehitlerin ruh dünyasını tasvir ediyor: “Biz gönül ehliyiz, akıl ehli değil. Akıl ehli, hayatta kalmanın bin bir yolunu hesap ederken; gönül ehli, şehadet için bir yol bulma sevdasındadır. Sırf akıl ehli olanlar, davaları için tedbir peşinde koşarlar. Gönül ehli olanlar ise, davaları için önce kendilerini feda etmeyi göze alırlar.”

Güzel bir şekilde ölmenin yolu, güzel yaşamaktan geçer. İnsan nasıl bir yol üzere bulunuyorsa çoğunlukla sonuç öyle tecelli eder. Şehadet, bir yenilgi değil; bir seçimdir. İslam düşmanları, Şehadete susamış insanları korkutacak bir silah icat edemediler, edemeyeceklerdir. Ne zaman Müslümanların kurtuluş gemisi karaya oturmaya yüz tutsa, kanlarını altına pompalayarak onu yüzdüren ve yüzdürecek olan şehitlerin kanı olmuştur. Şehadet konusunda söylenmedik söz kalmamış olabilir; ama bu konuda yapılmadık henüz pek çok faaliyet, icracısını bekliyor.

Aslında şehadet makamı, sözden ziyade, hareketin, eylemin meyvesidir. Son sözü hep şehid söyler. Çünkü o kanıyla konuşur. Fakat onun sözü, bir bakıma ilk sözdür. Her Müslüman mücahidin ölmeden önce ölüp, şehid olmadan önce şehid olması gerekir. Canlı şehid olamayana, canını şehid vermek nasip olmaz. Yenmek başkadır, kazanmak başka! Yenilmek başkadır, kaybetmek başka! Allah’ın askerleri savaşı kaybetse de, zaferi kazanırlar.

Günümüzde İslâm`a düşmanlıklarıyla tanınan ideolojiler ve mensupları, şehid kavramını yozlaştırma gayreti içinde ve materyalist, ateist, laikçi kimseleri şehid ilan etme yarışındalar. Ancak Allah`ın yolunda öldürülenler şehid olabilirler. İslam`ın dışında bir şeye itikat eden ve Allah`ın davasının dışında bir dava için ölenler, sadece ölüdürler. “İman edenler Allah yolunda savaşırlar, kâfirler de tağut (bâtıl davalar ve şeytan) yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarına karşı savaşın; şüphe yok ki şeytanın hilesi zayıftır.” (Nisâ, 76).

Şu halde şehid olmak isteyen kimse, önce kimin yolunda olduğuna bir baksın. Şeytanın dostu olduğu halde şehitlik beklemek, şaşkınlıktır. O makam ve mertebeyi gözleyen ve özleyenlerin, önce Kur’an’ın istediği şekilde Müslüman olmaları ve sadece Allah yolunda olmaları, Allah’ın davasını savunmaları ve O`nun rızası için cihad etmeleri gerekir.

İslam’ı temel referans kabul etmeyen Allah yolunda olamaz. Allah yolunda olmayan Allah için savaşmış olamaz, Allah için savaşmayan da şehid olamazlar. Allah dininin hâkimiyeti dışında başka ideolojiler için ölenler şehid olamazlar. Beşeri ideolojiler uğruna birbirleriyle savaşırken ölenlerin hiç birisi şehid değildir. Tağuti güçlerin emri ile savaşan kimseler Müslüman olsalar dahi, şehid olamazlar. "Kim Allah kelimesi yüce olsun diye (Allah`ın hükmünü yüceltip her şeyin üstüne çıkarmak için) savaşırsa, işte o, Aziz ve Celil olan Allah yolundadır." (Buhari, Müslim)

Tarih boyunca şehadet kültüründen beslenmiş, davalarını kanlarıyla sulamış olanlar daima yücelmiş ve başarmışlardır. İki güzel şeyden birine talip olanlar çoğaldıkça, canını, malını Allah yolunda feda etmeyi ve Allah ile yaptığı antlaşmayla cennet karşılığında canını satmayı gaye edinmiş Allah erleri çoğaldıkça; davanın hâkimiyeti yakın olmuştur. Şehadete, zorluklara, sıkıntılara talip olmak, Allah`ın dinini hâkim kılmak için çalışmak; gerçek imanın alametidir. Ve bu iman sahipleri için neticede iki güzellikten biri mutlaka vardır: Ya şehadet, ya da zafer…

"Kim Allah`a ve peygambere itaat ederse işte onlar, Allah`ın nimet verdiği peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraberdirler. Onlar ne güzel arkadaştır!" (Nisa: 69)

Şehadetin, mutlaka kan ile sonuçlanması şart değildir. Bazen şehid, yatağında da ölebilir. Nice insan vardır, cephede öldüğü, şehid zannedildiği halde Allah katında şehid değildir. Ve yine nice insan vardır ki, kendisine şehid denilmediği, dünya ahkâmı yönünden şehid muamelesi yapılmadığı ve yatağında öldüğü halde, Allah katında şehittir. Önemli olan kişinin şehadet yolunda olması ve şehid gibi yaşamasıdır. “Allah’u Teâlâ’dan bütün kalbiyle şehitlik dileyen bir kimse, yatağında ölse da Allah onu şehitlik mertebesine ulaştırır.” (Müslim, İbn Mace)

“Şehitliği gönülden arzu eden bir kimse, şehid olmasa bile sevabına nail olur.” (Müslim)

Şu halde bir müminin ölüm şekli kadar, yaşayış şekli de önemlidir. Nasıl öldüğümüz kadar, nasıl yaşadığımız önemlidir. şehid gibi yaşadığımız zaman, yatağımızda ölsek bile ölümümüz en az hayatımız kadar bu dine hizmet edecektir. Şehidin, sadece savaşta öldürülen olmadığından dolayı, Allah`ın ahkâmı için, Kur’an-ı Hekîm`in hâkimiyetini sağlama yolunda cihad eden, bu yolda ciddî çabalar harcayan Müslümanlar, Müslümanca bir mücadele ile geçen hayatları nerede sona ererse ersin şehid sevabını alacaklardır.

Zira Allah yolunda cihatta asıl gaye, şehid olmak değil, Müslümanca yaşayan bir kul olmak, canlı şehid gibi yaşamak, Allah`ı razı edecek şekilde yaşamaktır. Allah`ın dinini hâkim kılmak için mücadele etmek, kulluk yapmak gayedir. Bir hadis-i şerifte, "İnsanların fesada uğradığı bir zamanda Peygamber`in sünnetine sarılan kişiye de (yüz) şehid sevabı verileceği" bildirilmektedir. Çünkü şehidin gayesi ölmek değil; Kur`an`ın hâkimiyeti için çalışmak, Resulullah’ın sünnetine sarılmaktır. Bunu sağlayınca, savaş alanında ölmese de şehid sevabını alacaktır. "Allah yolunda hicret edip sonra öldürülen yahut ölenleri hiç şüphesiz Allah güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır." (Hac, 58)

Hadis-i şeriflerde ifade edildiği gibi, karıncanın insanı ısırdığında ne kadar bir acı hissediyorsa, şehid de can verirken ancak o kadar bir acı duyar (Tirmizi). Yusuf aleyhisselamın güzelliğine bakarken ellerini kesen kadınların acıyı hissetmedikleri gibi, davalarına sevdalı olan şehitler de ölürken acı hissetmezler. Onun için, biz şehitlerimize değil, kendimize acımalıyız. Onlara rahmet okuyup bıraktıkları mirası yerde bırakmamalı ve onları güzellikle yâd etmeliyiz.

“Muhammed’in canını elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda cihad edip öldürülmeyi, sonra cihad edip yine öldürülmeyi, sonra tekrar cihad edip tekrar öldürülmeyi çok arzu ederdim.” (Müslim, Nesai)

Evet, Resulullah’ın öğrettiği bu arzuya, bu temenniye aynen katılanlardan, altına kanıyla imza atanlardan olmalıyız. Büyük hazineyi elde etmek için harabeyi yıktıranlar gibi, öteki dünyayı (hatta her iki dünyayı) güzelleştirmek için şehadeti severek tercih etmeliyiz. Şehadet eri olarak şehadet yolunda yürürken önümüze engeller dikilebilir. Karşımıza Musa`nın denizi, İbrahim’in ateşi veya Yusuf`un zindanı çıkabilir, hiç önemli değil; ya geçeriz ya da kanımızla sular söndürürüz!

“Rabbimiz! Senin indirdiğine iman ettik ve Peygamber’e tabi olduk. Artık bizi şahitlerden/şehitlerden yaz!” (Âli İmran, 53) Selâm olsun tüm şehitlere! Selam olsun şehid gibi yaşayan ve davasını yaşatan canlı şehitlere! Selam olsun şehadet duası yapan ve hazırlığı içinde olanlara!

Mehmet Şenlik.

 


* BENZER KONULAR

Dinimizin Bizden İstediği Hayat Gönderen: melek
[Bugün, 09:02:39 ÖÖ]


Hidâyetten Sonra Kalblerin Kayması Gönderen: melek
[Bugün, 08:54:05 ÖÖ]


Kalbin Temizliği Gönderen: melek
[Bugün, 08:45:49 ÖÖ]


Peygamberimizin Kadınlara Karşı Muamelesi Gönderen: melek
[Bugün, 08:36:03 ÖÖ]


Allah Rasülü’ne Muhabbetimiz Gönderen: melek
[Bugün, 08:33:38 ÖÖ]


Kendimize ve Ailemize Sahip Çıkalım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:12:49 ÖÖ]


Müslümanlar Kazanımlarını Ne Zaman Kaybederler Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:05:29 ÖÖ]


Savrulsak Da Beraberiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:41 ÖÖ]


Egemenlik Kimde Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:50:29 ÖÖ]


Yolumuzun Esası Zaruri Olan İle Yetinmektir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:57 ÖÖ]


Vakit İnsanın Sahip Olduğu En Değerli Varlığıdır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:35 ÖÖ]


Engin Titiz - Single Eserleri Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:55:37 ÖS]


Hakan Bayraktar - Albümdışı Ve Single Eserler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:46:16 ÖS]


Salih Kul Olmanın Yolu Kur’ân ve Sünnet’tir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:42:10 ÖÖ]


Ahd ve Ahdin Gereği Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:37:16 ÖÖ]


İman Amel ve Salih Amel Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:29:54 ÖÖ]


Peygamberimizin Ticari Muamelelerle İlgili Tavsiyeleri Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:20:53 ÖÖ]


Sağlık ve Afiyet Nimeti Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:04:27 ÖÖ]


Saadet Asrı Adanmış Hayatlar Gönderen: türkiyem
[Nisan 23, 2024, 08:10:20 ÖÖ]


İhsan ve Tefekkür Gönderen: türkiyem
[Nisan 23, 2024, 08:03:23 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41