Gönderen Konu: Zem Zem Suyu  (Okunma sayısı 346 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2139
Zem Zem Suyu
« : Eylül 26, 2019, 08:32:33 ÖÖ »
Zem Zem Suyu

Hz. İbrahim (a.s.), eşi Hacer’i ve kundaktaki çocuğu Hz. İsmail’i, Mekke’nin ıssız ve hiç kimsenin yaşamadığı bir vadisinde terk etti. Onları orada bıraktığında, yanlarındaki su ve yiyecek tükendi ve susuzluktan muzdarip olan Hacer, çocuğuna su bulmak için analık şefkati ile sağa sola koşuşturdu. İşte o zaman, Hz. İsmail’in ayak topuğunun bulunduğu yerden Allah’ın izniyle Zemzem suyu fışkırdı.

Hac ibadetinin vecibeleri, her biri ayrı bir sembol ve kendi içlerinde birçok mâna ve hikmeti barındırır. Haccı anlamak için mutlak sûrette, soyut anlamda hakikatleri anlamaya çalışmalıdır. Maddî bir anlayış, haccı kavramaktan çok uzak kalır. Çünkü gören göz, sadece zahirî planda gördüklerini, malzeme olarak beyne gönderir. Esas, meseleyi tüm boyutlarıyla ele alan akıldır. Müslümanın aklı, vahiy terbiyesiyle birçok hakikate vakıf olmaktadır.

Bundan dolayıdır ki, hacılar hac görevini bu şuur ve anlayışla yerine getirmelidir. Bu Zemzem müslüman için sıradan bir su değildir, müslüman Zemzem’i, analık muhabbetini ta’zim ve Allah’a hamd ve senalık nişanesi olarak, Hz. Hacer’in yaptığı gibi, aynı hareketleri, aynı yerlerde tekrar eder.[1] Hacılar, Kâbe’yi tavaf ederler, Makam-ı İbrahim’de iki rekat namaz kılarlar, namazdan sonra da Zemzem’e vararak su içerler. Tavaftan sonra ise, Zemzem suyunun içilmesi sünnettir.

Zemzem’in kaynağı, Hz. İsmail’in ayak topuğunun şereflendirdiği yerde meydana çıkmıştır. Takriben 2,70 metre genişlikte ve 45 metre derinliğinde bir kuyudan görülmemiş bir cömertlikte kaynayan bu ilâhî su, keyfiyeti noktasından, meydana gelmiştir.

Zemzem suyu; sussuz sahada, dünyanın en gür kaynaş şekliyle nimetini saçıcı, sabahları bir nevi kaymak bağlayıcı ve renk değiştirici, konulduğu her kaptaki, her suyun üstüne çıkıcı ve asla başka bir suya katılmayıcı, ebediyet kadar berrak ve ruh kadar latif bir sudur.

Zemzem suyu, aynı mâna etrafında, öbür mübarek unsurlardan biridir, hiçbir su, onun gibi ne doyurucu ve ne de susuzluğu gidericidir.

Unutmamalıyız ki, bu Zemzem suyu sıradan bir su değildir; bu âlemde bir yerlerden Zemzem gibi alınarak, dünyanın dört tarafına bereket umulup, götürülen kaç tane su vardır? Şifalı olduğu rivâyet edilen başka bir su var mı? Peygamber övgüsüne layık olmuş kaç tane su vardır?

Zemzem kuyusu, ilâhî bereketi yansıtan kaynaklardan biridir. Resûlullah (s.a.s.) Efendimiz bu suyu kutsal saydığı için, kıyamete kadar kutsaldır ve mübarektir.[2]

Bazıları bu su için, hacdaki meşairler (semboller) için, ahlâkî edep kuralları dışında bir üslupla, Peygamberin Zemzemle ilgili sünnetini hiçe sayarak, birtakım şeyleri ortaya atıp, müslümanların zihinlerini bulandırırlar. Bunların başında da bu suyla diğer sular arasında hiçbir farkın olmadığı şeklinde açıklamalar yapılmıştır.

Peki Zemzem suyu ile diğer sular arasında ne gibi farklar vardır? Bu su on binlerce km. uzaklara neden taşınır?

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki, birçok yönüyle Zemzem suyu, diğer sulardan farklılık arzeder. Hiçbir suyun tarihi, Zemzem kadar eski değil, hiçbir suyun ismi Zemzem değil, hiçbir su Zemzem gibi, Hz. İsmail’in topuğunun dibinde çıkmamıştır, hiçbir su Hz. Peygamber tarafından mübarek kılınmamış ve hakkında şifa olduğu zikredilmemiştir. Hiçbir su, Zemzem kadar doyurucu ve susuzluğu giderici değildir.

Zemzem suyu bulunduğu yer itibariyle, insanlık tarihinde çok büyük bir öneme sahip olan kentlerin anası hükmünde, Mekke şehrinin kurulması bu suyun vesilesiyle olmuştur.

Zemzem suyunun taşınmasıyla ilgili olarak, Hz. Aişe (r.a.)’dan yapılan bir rivâyete göre, “Adı geçen (Mekke’den ayrılınca) beraberinde Zemzem suyu taşır ve Resûlullah (s.a.s.) Efendimizin de taşıdığını söylerdi.”[3]

İbn Abbas’ın rivâyet ettiği bir hadis-i şerifte, Allah Resûlü şöyle buyurmuştur: “Yeryüzünün en hayırlı suyu Zemzem-dir. Çünkü onda tadın tadı (açlığı doyuran özelliği), hastanın şifası vardır...”[4]

Bu hadisten de anlaşıldığı üzere diğer sularda olmayan birtakım özellikler, Zemzem suyunda vardır, hasta için şifa, açlığı giderme yani hem doyurucu ve hem de susuzluğu giderici bir özelliği mevcuttur.

İbn Abbas (r.a.) dedi ki: “Biz ona (Zemzem) şefaat derdik. Onu biz çoluk çocuk için en güzel yardım olarak bulurduk.”[5]

Bu suda:

Hz. İbrahim’in bereketi,

Hz. Hacer’in gayreti, sa’yı,

Hz. İsmail’in çığlığı ve gözyaşı,

Hz. Muhammed Mustafa’nın duası vardır.

Bu su Zemzem’dir.

Korkma, şifa niyetiyle,

bereket niyetiyle,

tüm günahlardan arınma niyetiyle,

tüm dertlere karşı, bir antibiyotik olması niyetiyle iç.

Hem de kana kana iç, Havz-ı Kevser’den içme niyetiyle,

Allah’ın gölgesinden başka bir gölgenin olmadığı bir günde, kızgın güneşin etkisinden, o günün azametinden ve dehşetinden kurtulmak niyetiyle,

aşırı susuzluğunun giderilmesi niyetiyle iç.

Peygamberin şefaatına nail olmuş, cennete girmek için sırasını bekleyen şerefli müminlerden olma niyetiyle iç.

Cehennemden azad olma, müjdesini alma niyetiyle iç.

Gereği gibi davranınca, sa’yını gayretini Allah için sarf edince, teslimiyet ve tevekkülde kusur etmeyince, gör ki Allah sana da nice Zemzemler verir.

İbn Abbas’tan rivâyet edilen bir hadis-i şerifte, Allah Resûlü şöyle buyurdu: “Münafıklarla aramızdaki alamet (fark) onlar, Zemzem’den kana kana içemezler.“[6] Münafık zahiren o sudan içse bile, susuzluğu asla bitmez, çünkü kalbinde hastalık olana, Zemzem şifa vermez. Zemzem’i içerken gönül dünyamızı hoş, kin ve nefretten ise boş tutmalıyız.

Niyetlerimiz halis olmalı, Allah için olmalı ki, Zemzem’i içtiğimizde ne için içtiğimizin gayesine erişelim, dualarımız makbul, günahlarımız mağfur, kalplerimiz nurlarla dolsun.

Hz. Cabir’den merfu bir hadiste: “Zemzem ne için içilirse, onun içindir (yani ne niyetle içilirse ona iyi gelir).”[7] denilmiştir.

Hacer, Mekke çevresindeki kuru ve yanık dağlar arasında, su bulabilmek için tek başına koşuşturmaya başladı. Tam bir arayışla, hareketle, gayretle, himmetle, kararlılıkla, kendine güvenle, kendi ayakları üzerinde durmakla, kendi iradesiyle kendi düşüncesiyle... Bir kadın bir anne ve yapayalnız bir telaş ve büyük bir arayışla...

Hacer, perişan ve sancılı, korumasız, sığınmasız, evsiz, toplumsuz, sınıfsız, ırksız, kabilesiz ve ailesiz ama ümitli... Umutlu bir esir, bir garip, bir cariye, kimsesizlerin kimsesine sığınarak, her şeyin O’na döneceğine ilmî, aynî ve yakinî imanla gayretini sürdürdü.

Yüksek tepelerde bağırıp çağırmadan, saçını başını yolmadan, umutlarını yitirmeden, büyük bir tevekkülün ardında, yapılması gereken gayretini konuşturmaya ve koşuşturmaya başladı. Bebeği, cancağızı için bir yudum su arıyor...

Peki, burası susuz bir vadi, kupkuru bir yer değil mi? Suyun olmadığını Hacer bilmiyor mu veya unuttu mu? Unutmadıysa, bu ne koşuşturma! Yerine otursa ve beklese ya...

Hayır hayır.. O bu şekilde oturmaz ve oturamaz. Oturursa iradesi, sa’yı ve gayreti ne olacak?

İsmail, biricik yavrusu, su su diye ağlamıyor mu? Yoksa suyu gökten mi bekliyor, yerden çıkan bir su yok ki, yoksa tevekkülünden bir şey mi eksildi?

O bu şekilde emr olunmuştu, yani ilk önce gayret, sonra tevekkül, asla kolaycılığı seçemezdi, kesinlikle tembelliğe baş vuramazdı, kaderciler gibi davranamazdı.

Bir şeyler yapmalı ve en  azından su aramalıydı, Allah’ın yardımı için bir şeyleri yaptığını ortaya koymalı idi. Çünkü Allah bizden sa’y istiyor, ibadet istiyor, dünyayı ve âhireti mamur etmemizi istiyor.

Bu da ancak Hacer gibi koşuşturmakla mümkündür, yani biz bir adım atmalıyız ki, Allah da bize doğru on adım atsın, biz O’na koşacağız ki, O da bizi rahmetine gark etsin, biz O’nu sevmeliyiz ki O da bizi, cennetiyle kuşatsın.

Hacer gökten değil, yerden kaynayan bir suyu, manevî değil, maddî bir suyu yani içme suyunu bulmak için koşuşturuyordu.

Herkesin bildiği ve onsuz yapamadığı, yeryüzünde bulu-nan akıcı bir madde su. Maddî hayatın yanı başında olduğu hâlde susuzluğunu çektiği şey… Bedenin maddî ihtiyacı ve kana kana içtiğimiz su... annede süte dönüşen, bebeğin ağzındaki temel gıda olan su...

Su arama çabası; su mücadelesi, maddî hayatın ve yeryüzündeki yaşamın sembolüdür. Somut bir ihtiyaçtır. Âdemoğlunun toprakla, dünyayla olan bağıdır! Bu dünyanın cennetidir. Yeryüzünün ziyafetidir![8]

Hacer’i susamış bir bebek, bir yavru bekliyor! Bu çölde bir pınar bularak dönmelisin ey Hacer! Ve bu suyu İsmail’e bebeğine ve yavrucuğuna armağan etmelisin...

Ey hacı! Zemzem kuyusuna in, önce sen kana kana iç, şifa diye iç, sonra da abdest al, veda tavafından sonra da, en büyük hediye diye Zemzem’i, dünyanın dört tarafına taşırcasına, memleketine Zemzem’den bir boru hattı döşercesine, Zemzem’i yüklen, boş dönme, götür. En büyük hediyeni ve en büyük ikramını, seni dört gözle bekleyen, dostlarına, kardeşlerine, candan canlarına götür, onlar da bundan kana kana içsinler, kendilerini bunda bulsunlar, gönül dünyalarının asla susuzluk çekmemesi için içsinler.

Ebû Zer (r.a.) Allah Resûlü’nün şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: “Ben Mekke’deydim. Üst tarafım (göğsüm) yarıldı ve Cebrail (nazil olup) geldi, göğsümü yardı, sonra altından (yapılı) bir leğen, hikmet ve imanla doluydu, (bununla) göğsümü doldurdu, sonra da kapattı. Sonra da elimden tutarak, dünya semasına yükseldi. Cebrail dünya semasının  görevlisine: “Aç!” (kapıyı) dedi. Dünya semasının  görevlisi ise: “Bu kimdir?” dedi. Dedi ki: “Muhammed”dir.”[9]   

Abdest alıp dışımızı Zemzemle yıkadığımız gibi, içimizi de Zemzemle yıkamalıyız, günah kirlerinden arındırmalıyız. Zemzem; göğsümüze, kalbimize şifa olmalıdır, onunla niyetlerimiz halisane bir duruma gelmelidir.

“İbn Abbas (r.a.)’a bir adam geldi ve ona nereden geldiğini sordu: Adam dedi ki: “Zemzem suyunu içmekten geliyorum.” İbn Abbas (r.a.) ise ona dedi ki: “Gerektiği şekilde (âdâbına riâyet ederek) ondan içtin mi?” Adam dedi ki: “Bu nasıl olur? Ey İbn Abbas!” İbn Abbas ise şöyle cevapladı: “İçmeden önce kıbleye dön, sonra besmele çek, üç nefeste ve kanarak iç, bitirdiğinde ise Allah’a hamd et.” Böylelikle Zemzem’i içeni uyarmıştır.[10]

Yine İbn Abbas’ın Zemzem’i içerken şöyle dua ettiği rivâyet edilmiştir: “Allah’ım senden faydalı ilim, geniş ve bol bir rızık, bütün dertlere deva isterim.”

Zemzem suyunu kuyudan içmek şart değildir. Zemzem’i Kâbe’ye dönük olarak içmek daha uygundur.

Zemzem içildikten sonra da Kâbe’ye dönülerek şu dua yapılır:

اَللهُمّ انيّ أسْألُكَ عِلْماً نافِعاً ، وَرِزْقاً واسِعاً ، وَشِفائاً مِنْ كُلّ داءٍ وسَقَمٍ ، وْاسقِني مِنْ حَوْضِ نَبيّكَ مُحَمَدٍ صَلىّ الله عَلَيْهِ وَسَلّم ، بِلُطْفِكَ وَكَرَمِكَ يا أكْرَمَ اْلأكرَمينَ .

“Ey Allah’ım! Ben senden faydalı bir ilim, geniş bir rızık ve her türlü dert ve sıkıntıdan kurtulmayı istiyorum.

Ey  keremi ve mağfireti bol olan Allah’ım! Beni lütfunla ve kereminle, Peygamberin olan Hz. Muhammed’in (s.a.v.) havzından sula.”

--------------------------------------------------------------------------------
 
[1]    Muhammed Hamidullah, İslâm’a Giriş, s. 110

[2]    Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla Ahkam Hadisleri, Konya, 1992, IV/ 331

[3]    Bu hadisi Tirmizî rivâyet etmiştir. C. Yıldırım, Kaynaklarıyla Ahkam Hadisleri, IV/331

[4]    Taberânî, Hadis no: 5712, Nureddin Ali b. Ebi Bekr el-Heysemi, Mecmau’z-Zevaid ve Menbau’l-Fevaid, Beyrut, 1994, III/621; Rudani, Hadis Külliyatı, II/168

[5]    Rudani, II/169; Mecma’, III/286

[6]    İbn Mâce, Menasik, 78,  3061

[7]    İbn Mâce, Hadis no: 3062

[8]    A. Şeriatı, Hac, s. 73

[9]    Buhârî, Kitabu’l-Hac, 76, 1636

[10]   el-Mecdüddin Ebû Berekat b. Teymiyye, el-Münteka min Ahbari’l-Mustafa, Riyad, 1982,
II/289

 


* BENZER KONULAR

Dinimizin Bizden İstediği Hayat Gönderen: melek
[Bugün, 09:02:39 ÖÖ]


Hidâyetten Sonra Kalblerin Kayması Gönderen: melek
[Bugün, 08:54:05 ÖÖ]


Kalbin Temizliği Gönderen: melek
[Bugün, 08:45:49 ÖÖ]


Peygamberimizin Kadınlara Karşı Muamelesi Gönderen: melek
[Bugün, 08:36:03 ÖÖ]


Allah Rasülü’ne Muhabbetimiz Gönderen: melek
[Bugün, 08:33:38 ÖÖ]


Kendimize ve Ailemize Sahip Çıkalım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:12:49 ÖÖ]


Müslümanlar Kazanımlarını Ne Zaman Kaybederler Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:05:29 ÖÖ]


Savrulsak Da Beraberiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:41 ÖÖ]


Egemenlik Kimde Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:50:29 ÖÖ]


Yolumuzun Esası Zaruri Olan İle Yetinmektir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:57 ÖÖ]


Vakit İnsanın Sahip Olduğu En Değerli Varlığıdır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:35 ÖÖ]


Engin Titiz - Single Eserleri Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:55:37 ÖS]


Hakan Bayraktar - Albümdışı Ve Single Eserler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:46:16 ÖS]


Salih Kul Olmanın Yolu Kur’ân ve Sünnet’tir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:42:10 ÖÖ]


Ahd ve Ahdin Gereği Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:37:16 ÖÖ]


İman Amel ve Salih Amel Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:29:54 ÖÖ]


Peygamberimizin Ticari Muamelelerle İlgili Tavsiyeleri Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:20:53 ÖÖ]


Sağlık ve Afiyet Nimeti Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:04:27 ÖÖ]


Saadet Asrı Adanmış Hayatlar Gönderen: türkiyem
[Nisan 23, 2024, 08:10:20 ÖÖ]


İhsan ve Tefekkür Gönderen: türkiyem
[Nisan 23, 2024, 08:03:23 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41