Gönderen Konu: ALLAH’IN DEDİĞİ Mİ İNSANIN TERCİHİ Mİ  (Okunma sayısı 399 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
ALLAH’IN DEDİĞİ Mİ İNSANIN TERCİHİ Mİ
« : Nisan 20, 2019, 06:02:23 ÖÖ »
ALLAH’IN DEDİĞİ Mİ İNSANIN TERCİHİ Mİ?

İnsan, ölüme karşı koyamadığı gibi gelecekte de dünyada yaptıklarının hesabını vermekten kaçıp kurtulamayacaktır.

Buna mecali de yoktur. Çünkü kendine verilen yetki, onu kurtarmaya müsait değildir. O halde Allah’ın dediği mi, insanın tercihi mi? Bu cümle derin tefekkürü gerektiren bir algıdır. Bu soru kâinatın temel felsefesini ortaya koyan bir sorudur.

Allah Teâlâ ezel ve ebettir, insan, vadesi gelince varlık sahnesine çıkarılan ve vadesi dolunca yine ayni kudret tarafından işi bitirilen muvakkat bir varlıktır. Allah, kâinatı yaratan, yaşatan, yöneten, koruyan, kollayan Kadiri mutlaktır. İnsan ise yaratılan varlıklar arasında tozun tozu mesabesinde hiç hükmünde basit ve gelip geçici bir varlıktır. Onun için Allah Celle Celâluh ile insan denen bir varlık arasında elbette mukayese yapmak mümkün değildir. Ancak Allah Teâlâ, bu tür mukayeseleri, Kur’an-ı Kerim’de yapmaktadır; “Onlar bir Yaratan olmaksızın mı yaratıldılar? Yoksa kendi kendilerini mi yarattılar?” (Tûr:52/35)  O insanı siz mi yaratıyorsunuz? Yoksa biz miyiz yaratan? (Vakıa:56/59) derken yoğun mesaj verir.

Allah Teâlâ bu şekilde mukayese yapar. Tabii bu yöntem, insanların acziyetlerini ortaya koyma, yöntemidir. İnsan, akıllı yaratılmıştır ve sorumlu tutulmuştur. Uyarı almayanlara âhirette çekecekleri cezaları ile inzâr edilmişlerdir. Allah Teâlâ’nın insanları tek bir ümmet yarattığı halde ihtilaf etmeye başlamaları yüzünden onlara hem müjdeleyen hem de inzâr edip çekindiren peygamberler gönderdi. Buna rağmen insanlar her alanda ihtilaflarını sürdürdüler. Bugün dünya müslümanları, içine düşüp çıkamadıkları ihtilafların sıkıntı ve zilletinin acısını yaşamaktadırlar. Ne yaptıklarını ve nelerle oyalandıklarını kestiremiyorlar.

Kavmiyetçiler, mezhepçiler, tarikatçılar, siyaset aktörleri ve benzeri nice ihtilaf ve tefrikacı yapılanmalar, Allah Teâlâ’nın muradına uygun olmayan kendi tercihlerini Allah Teâlâ’nın emirleri yerine koydular hatta çok önemser oldular. İslam tandanslı bütün ülke ve gruplarda kendi tercihlerini önemsemelerinden kaynaklanan zillet hayatına mahkûm oldular. Buna rağmen hemen hemen hiçbir ihtilafçı ve tefrikacı, tanrılaştırdıkları kendi tercihlerinden Allah’ın dediğine dönme bahtiyarlığına yanaşmıyorlar. Başka çareleri olmadığını da anlamakta zorlanıyorlar. Allah’ın kudretinden ve emrinden tereddüttedirler.

Müslümanların kendilerini sorgulayıp, öz eleştiri yapmaları uyanışlarına vesile olacaktır. Evet, müslümanlar mukayese yaparak yeniden toparlanabilecek kalitededirler. Bunu yapacak birikimleri, dayanakları ve yetenekleri de vardır. Belki de kendilerini yapacakları muhakeme ile toparlanma imkânına kavuşacaklardır. Uymaları gereken ilâhî hakikatleri kabullenecekler, tercihlerini şeri’attan yana koyacaklardır. Kendilerini sorgulayacaklar ve başarı sağlayacaklardır. Herkesin itirazını tetikleyip, harekete geçecek dava bütünlüğü ile eylem beraberliğini yeniden gerçekleştireceklerdir. Yeter ki inanıp, bu beklentiyi istesinler.

Müslümanın aklını, imanını, basiretini ve iradesini alabora edip çıkmaza sokan kendi beşeri tercihlerinden dönüp Allah’ın sistemine yöneleceklerdir. Aksi takdirde, bu gidişle müslümanların geleceği çok sıkıntılı olacağı kanaati çok yaygındır. Yapılan her hayırlı ve faydalı işlere ve büyük eserlere bile tahammülü olmayan yabancı zihniyet sahipleri şer güç ve uzantıları memleketin çökmesi için çalışırlarken müslümanların ihtilaf ve tefrikadan medet ummaları kabul edilecek cinsten değildir. Çünkü bütün kâinat mülkünün ve her tür hükmün yegâne sahibi Allah Teâlâ’nın beyanına aykırıdır. Müslümanlar için toparlanma mecburidir.

Kudreti sonsuz Rabbimiz, her derde deva vermiştir. Ülkemizde demokrasi milletimizi kamplara böldü ve birbirlerine düşman taraflar haline getirdi. Laiklik ise İslam cemaatini cahilleştirdi. Öylesine cahilleştirdi ki, kıldıkları namazın neresinde ve ne zaman sehvi secde yapacaklarını bilemeyecek kadar koflaştırdı. İffette, edepte, nezakette ve saygıda günümüz Müslümanının nasibi kesildi. Eğitim çağındaki gençlerimiz “kurt yeniği ekin” haline döndü. Analar babalar hatta eğitimciler ve hatta vaizlerimiz, hocalarımız yetersiz ve çaresiz kaldılar.

Oysa Allah: Ve hangi bir şeyde ihtilâfa düşerseniz, artık onun hükmü Allah’a aittir. “İşte o Allah’tır benim Rabbim. O’na tevekkül ettim ve O’na yöneldim” (Şura:42/10) buyurur.

İlhan Oral.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: ALLAH’IN DEDİĞİ Mİ İNSANIN TERCİHİ Mİ 1
« Yanıtla #1 : Nisan 22, 2019, 09:49:40 ÖS »
ALLAH’IN DEDİĞİ Mİ İNSANIN TERCİHİ Mİ 1

Aslında müslümanların oturup adam gibi düşünmeleri, dertlenmeleri, muhasebe yapmaları ve akıllarını kullanarak, Allah’a giden yolu tıkayan tanrıcıklardan arınmaları gerekmektedir. Bununla davalarına sahiplenip canlanmaları gerekmektedir. Kur’an’ın âmir hükümlerini bilinç düzeyinde kabul edip mücadele etmek için kıyam etmeleri gerekmektedir. Eğer bunları yapmıyorlarsa, din adına boşuna dedikodu yapmaları nafiledir.

Bu ifadeler, ağır ve haddi aşan ithamlar olarak zannedilebilir. Böylesi bir haksızlığı yapmak müminlere yaraşmaz. Ancak “haksızlık karşısında susanın dilsiz şeytan” olduğunu hepimiz biliyoruz. Bunun için doğruyu konuşmalıyız. Rabbimiz buyurur ki; Kitabı açıklamayıp az bir paraya satanlara azap verilmesinin sebebi; Allah’ın hak olarak gönderdiği kitabın hükmünü gizlemeleridir. Kitabın bir kısmını ikrar ve bir kısmını inkâr etmek suretiyle ihtilâfa düşenler, haktan çok uzak bir ayrılık içindedirler. (2/176)

Bugün İslam âlemi inim inim inlemektedir. Bunu tasvip etmemiz veya kanıksayıp es geçmemiz mümkün değildir. Bizi ilgilendirmediğini zannedip bahane üretmemiz şirke yol açar. Çünkü Rabbimiz; Ey Rasûlüm, bu Kur’an’ı sana ancak insanların ihtilafa düştükleri işlerini açıklaman için ve iman edecek kimselere bir hidayet, bir rahmet olsun diye indirdik. (Nahl:16.64) buyurarak ihtilafın, ihmalin ve ihanetin dehşetini gözler önüne sergilemektedir.

Rabbimiz bunun âkıbetinin ne olacağını acı bir dil ile bildirir; Onlar, kendilerine Kur’an ilmi geldikten sonra sadece aralarındaki ihtiras yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer Rabbinden belli bir süreye kadar yaşatma sözü geçmiş olmasaydı, aralarında hüküm verilir, işleri bitirilirdi. Ehl-i kitaptan sonra kitaba vâris kılınanlar onun hakkında derin bir şüphe içindedirler. (Şûra:42/14) Bu ayetin ne tür mesajlar verdiğini ve nice uyarılarda bulunduğunu anlamak gerekir. Bu Kur’an’ı, aksesuar olarak değil her alanda bütünü ile anlamaya bağlıdır.

Allah Teâlâ’nın dediklerinden, çok önemli bir olayı dile getirerek birçok meselemiz hakkında ne halde olduğumuzu anlatmaya çalışacağım. Müslümanız, Kur’an’ı öğreneceğiz, öğreteceğiz. Öğreteceğiz de nasıl öğreteceğiz ve niçin öğreteceğiz? Başta bu büyük girişimi Kur’an beyanlarına göre yapmazsak hedefe giden yoldan sapmış oluruz. Yıllardan beridir bunun mücadelesini vermeye çalışıyoruz. Kur’an ayetlerinde gördüğümüz kadarı ile biz müslümanlar olarak daha Kur’an’ın öğretilme olayında tökezliyoruz. “Allah size zorluk değil kolaylık murat eder” beyanı hakkında sıkıntı çekiyoruz. Daha Kur’an öğretimi hakkında Allah Teâlâ’nın “kolaylık” ilkesini değil, kendi tercihimiz olan zor tarafını uygulamayı yeğliyoruz.

Kur’an’ı kolaylaştırdığını bizzat Allah Teâlâ haber veriyor. Ayetlerde; Andolsun ki, biz Kur’an’ı zikir (ibret alıp hayatın her alanını düzenleyip onurlu yaşamaları) için kolaylaştırdık. Düşünüp bundan ibret alan var mı? (Kamer suresi; 54/17, 22, 32, 40) Kamer suresinde bu ayet dört büyük tarihî olaydan sonra zikredilir. Nuh, Âd, Semud ve Lût kavimlerin isyan ve helak edilişlerini anlatan ayetlerden sonra bu ayet, dört defa tekraren zikredilir. Diğer bazı ayetlerde de şöyle ifade edilir; İşte biz, Kur’an’ı senin dilin üzere kolaylaştırdık ki, onunla Allah’dan ittika edenleri müjdeleyesin, inatçı kavmi de onunla inzâr edip korkutasın. (Meryem:19/97) ve Biz Kur’an’ı senin dilin üzere indirip onun okuyuşunu ve anlaşılmasını kolaylaştırdık; olur ki Kur’an’ın kolaylığını tezekkür eder anlarlar ve öğüt alırlar. (Duhan:44/58)

Bu ve benzeri ifadelerle Kur’an’ın kolay olduğu, Onu gönderen Allah tarafından bildirilmektedir. Bu konu hakkında yeterli olmayan nice öğretmen, belki yüz binlerce orta öğrenim gencini Kur’an okuma zevkinden ve nimetinden mahrum etti. Diyanet İşleri Başkanlığında iki defa bu konuyu tanıtmak için sunum yaptım. Takdir ettiler. Takdir etmelerini takdir ve teşekkürlerimle karşılıyorum. Fakat duyarlı davranılmadığı üzücüdür.

Hiçbir “mahkeme, hiçbir kadıya mülk olmamıştır.” Fakat hep insan tercihi yeğlenmektedir!

Özellikle ve öncelikle daha Kur’an öğretiminde, insan tercihi kabulleniyor ve Allah’ın dediği öteleniyorsa, müslümanların oturup başlarını önlerine eğerek adam gibi bir de dertli dertli düşünmeleri, gerekmeyecek mi? Kendilerini sorgulamayacaklar mı?

Bu halde biz, Allah’dan başka kimden yardım dileyeceğiz? Esselamu aleykum.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41