Gönderen Konu: İslâm’ın Ana İlkesi, Hakkı Hayâta Hâkim Kılmaktır  (Okunma sayısı 649 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
İslâm’ın Ana İlkesi, Hakkı Hayâta Hâkim Kılmaktır
« : Ağustos 05, 2018, 06:51:05 ÖS »
İslâm’ın Ana İlkesi, Hakkı Hayâta Hâkim Kılmaktır

“Cihâdın en fazîletlisi, haksızlık yapan yöneticiye karşı hakkı söylemektir.”1

 İslâm; sevgi, şefkat, merhamet, hoşgörü, hürmet, adâlet, hürriyet, barış, huzur, kardeşlik, ilim, irfan, güzel ahlâk gibi mânevî değerlerin yüceltildiği; kula kulluk yerine Allâh’a kulluğun, karşılıklı sevgi ve saygının hâkim olduğu nezih bir toplum modelini öngörmektedir.

Eşsiz bir medeniyet projesi sunan İslâm’ın bu üstün Rahmet Toplumu’nu kurmadaki ana gâyesi; insanlığın dünyâ ve âhiret saadetini temin etmek, yeryüzünde hayır ve iyilikleri tavsiye etmek, şer ve kötülüklere engel olmak, hakkı hayâta hâkim kılmaktır.

İslâm Târihi’nde sâdece bu ulvî mesajın verilmesiyle yetinilmemiş, bu amacın gerçekleştirilebilmesi için her konum ve durumda gerçeklerin yaşanması, ifâde edilmesi ve yaşatılması emredilmiş, -henüz insanlık ortaçağın karanlıklarında iken- insanlığa her açıdan örnek olacak müstesnâ bir toplum oluşturulmuş ve eşsiz medeniyet kurulmuştur.

Kur’ân ve Sünnet’te farklı ama kesin ifâdelerle hakkı tavsiye emredilmiş, iyiliği emretmek, kötülüğe engel olmak mü’minlere “farz” kılınmıştır.

Hakkı Tavsiye, En Hayırlı Ümmetin Bâriz Özelliğidir

“En hayırlı ümmet” vasfını taşıyan Muhammed Ümmeti’nin bu üstünlüğe erişmesinin temel sebepleri arasında iyiliği emretme ve kötülüklere engel olma özelliği bulunmaktadır.

“Siz, insanlık için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülüklere engel olursunuz ve Allâh’a îmân edersiniz.”2

 Burada kullanılan iyilik (ma’ruf) kavramı Kur’ân ve Sünnet’in meşrû gördüğü her türlü hayırlı eylem, faydalı söz, davranış ve düşünceleri ifâde etmektedir. Aynı şekilde kötülük (münker) kavramı da Kur’ân ve Sünnet’in meşrû saymadığı her türlü haram, çirkin, iğrenç söz, davranış ve düşünceler ile kişinin kendisini, âilesini, inancını, nâmusunu, aklını, vatanını ve mülkiyetini tehdit eden her türlü zararlı söz, davranış ve düşünceleri ifâde etmektedir.

Hakkı Tavsiye, Her Mü’minin Görevidir

Hakkı tavsiye etmek sâdece din görevlilerinin, âlimlerin ve irşâd erbâbının görevi değildir. İslâmî dâvet ve tebliğ noktasında her Müslüman bilgisi, yetkisi, imkânı ölçüsünde sorumludur. Bu görevin ihmâl edilmesi sosyal dengenin bozulmasına, ahlâkî değerlerin zâyi olmasına ve toplumun çürümesine sebep teşkil edecektir.

Her yönetici, emri altında bulundurduğu kişilerden sorumlu olduğu gibi; her âile reisi de âile ferdlerinden aynı şekilde sorumludur. Öğretmenler öğrencilerinden, âmirler emirleri altında bulunanlardan, işverenler işçilerinden sorumludur.

Hakkı Tavsiye İçin “İhtisas Grupları” Oluşturulmalıdır

Her mü’min iyilikleri emretmek ve kötülükleri engellemekle yükümlü ise de; iyilikleri emredip kötülükleri engelleyecekler ilk planda âlimler, irşad elemanları, eğitimciler ve yöneticilerdir.

İslâm toplumunda herkes bu görevi elinden geldiği kadar yerine getirmeli, herkes mânevî yangını söndürme konusunda -imkânlar ne olursa olsun- insânî görevini yerine getirmelidir. Mutlakâ bu konuda uzmanlaşmış, gerekli bilgi, deneyim ve donanıma sâhip bir itfâiye teşkîlâtı oluşturulmalıdır. Çünkü ferdî imkânlar büyük yangınları söndürmede yetersiz kalacak ve yangının yayılması engellenemeyecektir.

İyilikleri emretmek ve kötülüklere engel olmak çok önemli bir farzdır. Bu farzı yerine getirmek üzere bu konuda mütehassıs bir ilim, irşâd, dâvet ve tebliğ grubunun oluşturulması farz-ı kifâyedir.

“İçinizden hayra dâvet eden, iyiliği emreden, kötülüklere engel olan bir grup bulunsun. İşte bunlar gerçek kurtuluşa erenlerdir.”3

 İlim erbâbının gerçekleri söylemesi, yaşaması ve uygulaması zâlimlerin zulmünü engeller. Öte yandan âlimlerin etkili ve yetkili mercilere şirin görünmek istemeleri, onların arzularına uygun fetvâlar vermeleri, haksızlığın yaygınlaşması ve zulmün devâm etmesine bir vesîledir.

Müdâhene (yağcılık) etmeseydi zâlimlere âlimler;

Hiç zulmedebilir miydi mazlumlara zâlimler?

Hakkı Tavsiye, Îman ve Nifak Arasındaki Bâriz Farktır

İyilikleri emretmek ve kötülüklere engel olmak mü’minlerle münâfıkları ayıran en önemli özelliklerden biridir.

“Münâfık erkekler ve münâfık kadınlar birbirlerindendir. Kötülüğü emreder, iyiliklere engel olurlar.”4

 Hakkı tavsiye görevindeki tutumumuz bizlere îmânımızın kalitesini ve derecesini ölçme imkânı sağlar. İyilikleri emretmekle yükümlü olanlar, hakka sırt çevirerek kötülükleri emrettikleri takdirde ise Allah nezdinde “münâfık” vasfı ile damgalanırlar.

Hakkı tavsiye etme; îmânımızın selâmeti, neslimizin mânevî emniyeti, dünyâ ve âhiret saadetimizin sigortası niteliğindedir. Bu görevin bilerek ve özürsüz olarak ihmâli şuursuzluk, ruhsuzluk, duygusuzluk ve sorumsuzluk demektir.

Hakkı Tavsiye, Dostluk Ve Kardeşlik Gereğidir

Kendi aralarında iyilikleri emretmek ve kötülükleri engellemek, îman kardeşliğinin ve dostluğunun bir gereğidir.

“Mü’minler birbirlerinin dostudurlar. İyiliği emreder, kötülüklere engel olurlar.”5

Mü’minlerin birbirlerinin dostları olmalarının anlamı; birbirlerini sevmeleri, birbirlerine merhamet ve şefkat göstermeleri, birbirlerine kardeşçe davranmaları, dünyâ ve âhireti kazanma noktasında birbirlerine destek ve yardımcı olmalarıdır. İyilikleri emretmek ve kötülükleri engellemek, bu mânevî desteğin ve insânî yardımın en bâriz göstergelerinden biridir.

Hakkı Tavsiye, En Fazîletli Cihad Şeklidir

Hakkın tebliğ edilmesi ve gerçeklerin anlatılması, nebevî mesajlarda bir “cihad” türü olarak nitelendirilmiştir.

 Haksızlık yapan idâreci, bu samîmî tavsiyelerden faydalanır da gerçeklere yönelirse, hem kendisinin dünyâ ve âhireti hem de mazlumların dünyâ ve âhireti kurtulacaktır.

Öte yandan zâlim yöneticiler; sevgi, şefkat ve merhametten mahrûm oldukları için kendilerine hakkı tavsiye eden kişileri görevinden, mesleğinden veya toplumdan tecrit edebilir ya da onları hapis, sürgün, işkence ve ölüm cezâlarıyla cezâlandırabilirler. Sâdece Allah rızâsı düşünülerek bu riski göze alabilmek, haksızlık karşısında susmamak, gerçekleri en güzel şekilde ifâdelerle hatırlatmak bir mü’min için fazîlettir.

Peygamberimiz (sav), Uhud Savaşı için Medîne’den yola çıkarken tam devesine bineceği sırada bir sahabî:

-Yâ Rasûlallah! Cihâdın hangisi daha fazîletlidir? diye sordu. Efendimiz (sav):

–“Cihâdın en fazîletlisi, haksızlık yapan idâreciye karşı hakkı söylemektir.”7

 Peygamberimiz (sav)’in bizzat cihâda giderken bu ifâdeyi kullanması, “Zâlim idâreciye karşı hakkı söylemek” eylemini Allah yolunda malla ve canla yapılan bedenî cihaddan daha fazîletli ve daha değerli kabûl etmesi bizce çok anlamlıdır. Bu hadîsimiz, İslâm siyâsetinin temel yapıtaşlarından birisidir.

 Hakkı Tavsiye; Elimiz, Dilimiz ve Kalbimizle Yapılır

İyilikleri emretme ve kötülüklere engel olma husûsunda üç ayrı merhale söz konusudur. Bu farz yerine getirilirken mü’minlere asıl emredilen husus, iyiliklerin yaşatılması ve kötülüklerin bizzat ve bilfiil engellenmesidir.

“Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin.”

Tebliğ yapan kişinin bir kötülüğe eliyle bizzat engel olması onun öldürülmesine, işkenceye uğramasına veya daha büyük bir fitnenin meydana gelmesine sebep olacaksa; kötülüğe diliyle engel olma yoluna başvurmalı ve “nasîhat” yolunu tercih etmelidir. Bunun için de hikmetli sözler, güzel ifâdeler seçilmeli, en isâbetli üslûp kullanılmalıdır.

“Eliyle değiştirmeye gücü yetmezse diliyle değiştirsin.”

 Çeşitli sebeplerden dolayı, bir kimse dille tebliğ yapma imkânı bulamazsa o kötülüğe karşı memnûniyetsizlik ve hoşnutsuzluğunu kalben belirtmelidir. Kötülükleri ve haramları kalple engellemenin anlamı o kötülüğü çirkin görmek, onun işlenmesine râzı olmamak, kalben o kötülüğe buğz etmek demektir. Ancak haramların kalple engellenmesi başvurulabilecek en son tercihtir. Bu durum îmânın en zayıf derecesidir.

“Diliyle engellemeye gücü yetmezse kalbiyle değiştirsin. Ancak bu sonuncusu, îmânın en zayıf derecesidir.”8

 Hakkı Tavsiye Etmeme, Bedeli Ağır Bir Günahtır

İyilikleri emretmek ve kötülükleri engellemek farzını gerçerli bir mâzeret olmaksızın, bilerek, tamâmen terk etmek, şer ve çirkinliklere seyirci kalmak, haram ve münkerlere karşı tepki vermemek, toplumda yaşanan kötülükler karşısında duyarsız olmak ilâhî cezâya ve duâların reddedilmesine sebep olur.

“Nefsimi elinde tutan Allâh’a yemin olsun ki, ya iyiliği emreder, kötülüklere engel olursunuz ya da Allah, pek yakında Kendi katından sizin üzerinize bir azap gönderir. Sonra O’na duâ edersiniz ama duânız kabûl olmaz.”9

 Hakkı Tavsiye Ederken İslâmî Prensiplere Uyulmalıdır

Değerli hadis âlimi İbn Receb el-Hanbelî, “el-Fark-Beyne’n-Nasîha ve’t-Ta’yîr” isimli risâlesinde nasîhat ve ayıplama (yapıcı tenkit ile yıkıcı tenkit) arasındaki farkları gâyet güzel bir şekilde açıklamıştır.

1 - İhlâs: Uyarı, sâdece Allah rızâsı için olmalı; uyarıda nefsi tatmin etme, kin, intikam, kıskançlık, gösteriş ve gurur bulunmamalıdır.

2 - İlim: Uyarıyı yapacak kişinin ilmî altyapısı sağlam olmalıdır. İslâmî ilimlerde ve tebliğ konusunda yeteri kadar bilgiye sâhip olmayanların yapacakları hatâlı tebliğ ve gereksiz uyarılar fayda yerine zarar getirebilir.

3 - Amel: Uyarı için bilgi de yeterli değildir. Din kardeşine uyarıda bulunan kişi, öncelikle aynı hatâyı kendisi işlememeli, başkalarına nasîhat ederken kendi nefsini ve kendi hatâlarını unutmamalı; yapmadığı, yapmayacağı ve yapamayacağı şeyleri kesinlikle söylememelidir.

4 - Üslûp: Uyarı tatlı bir dille yapılmalı, yapıcı bir üslûp seçilmeli, sert, kaba ve kırıcı ifâdeler kullanılmamalıdır.

5 - Usûl: Uyarı kişiye özel olarak yapılmalı, başkalarının yanında küçük düşürücü ve ayıplayıcı şekilde yapılmamalıdır.

 Hakkı Tavsiye, Sanat Rûhuyla Yapılmalıdır

Çocuklara, hanımlara, yaşlılara, hastalara, gençlere tebliğ yapılırken her grubun psikolojik özellikleri dikkate alınmalıdır. İlim erbâbına, ana-baba ve büyüklere yanlışları hatırlatılırken tatlı bir üslûp kullanılmalı, uyarı samîmî bir ifâdeyle, tatlı bir ses tonuyla, muhâtabın gönlünü incitmeden yapılmalıdır.

Hakkı tavsiye etmeden önce İslâm’ın tebliğ ve dâvetteki metodu, nasîhat ve irşaddaki ana amacı ve ulvî mesajı iyi bilinmelidir. Bu konuda sâdece iyi niyetli olmak ve doğruyu söylemek de yeterli değildir. Doğrunun doğru bir şekilde söylenmesi gerekir.

Tebliğ erbâbı nezâket, nezâhet, letâfet, şefkat, merhamet ve müsâmaha ehli olmalıdır. Bu konuda Allah Rasûlü’nün muazzez hayâtı örnek alınmalı, sünnet-i seniyyesi adım adım izlenmelidir.

Kötülüklere engel olurken Allah rızâsını kazanabilmek, istenen netîceyi alabilmek ve fitneye sebebiyet vermemek için; özellikle zâlim idârecilere, gururlu âmirlere, hakkı takdir edemeyecek durumda olan kıt anlayışlı câhillere, ufku dar seviyesiz kişilere, bid’atçi ve hurâfecilere hitâb edilirken son derece dikkatli, yerine göre yumuşak veya sert ama mutlakâ duruma uygun bir üslûp kullanılmalıdır.

Kur’ân-ı Kerîm’de beyân edildiği gibi; Hz. Mûsâ ve Hz. Hârûn (as)’ın Firavun’a karşı yumuşak söz söylemeleri emredilmiştir. Muhâtabımız Firavun bile olsa üslûbumuz yumuşak olmalıdır. Bu da İslâm Siyâseti ilminin iyi bilinmesiyle mümkündür.

Bugün Acaba Ne Kadar Hakkı Tavsiye Edebiliyoruz?

Günümüzde gençliğimizin îmânı yanarken, ahlâkı dejenere olurken, mânevî değerleri tahrip edilirken bu duruma seyirci kalmak, şikayetle yetinmek, kendi kendimize dertlenmek ya da kendi sorumluluğumuzu unutup sâdece yetkilileri ve ilgilileri sorumlu kabûl edip işin içinden sıyrılmak büyük bir hatâdır.

İslâm ülkeleri haçlı ordularının, emperyalist işgâlci güçlerin yakın tehdîdi altında çâresiz, mazlum ve âciz bir konumda iken îmânımızın sesini en gür sadâ ile haykırmamak, gerçekleri görmezden gelerek zulüm ve haksızlığa tepkisiz kalmak büyük bir günahtır. Zillet içine düşme ve haksızlığa boyun eğme hangi gerekçe ile olursa olsun kabûl edilmeyecek bir durumdur.

Îman, ibâdet, ahlâk, mâneviyat noktasında tâviz vermemiz istendiğinde; dînimize, îmânımıza, Peygamberimize, ülkemize, nâmusumuza, ezanımıza, kısacası tevhid inancımıza saldırı olduğunda sessiz ve tepkisiz kalmak, hakkı tavsiye görevini ihmâl etmek ilâhî himâyenin kaldırılmasına, duâların reddedilmesine ve umûmî ilâhî cezâların meydana gelmesine sebep olacaktır.

Gelin, bugün bir kardeşimize hakkı haykıralım. İdârecilerle karşılaştığımızda, görüştüğümüzde hayırlı işlerini takdir edelim ama mutlakâ yanlışlarını da güzellikle hatırlatalım. Hatır-gönül için gerçekleri gizlemeyelim.

 “Benim makbûl bir duâm olsa onu idâreciler için yapardım.” diyen İslâm âlimi gibi; her kademedeki idârecilerimiz için, gelin duâ edelim.

Yâ Rabbi! Yöneticilerimizin hayırlı işler yapmalarını nasîb eyle! Dînimiz ve dünyâmız için isâbetli kararlara imzâ atmalarını nasîb eyle! Onları şerre sürükleyenlere fırsat verme! Günahları sebebiyle Senden korkmayan ve bize merhamet etmeyenleri, bizim başımıza yönetici eyleme!

Amin.

---------------------------------------------------

Dipnotlar:

[1] Tirmizî: Fiten 13, Ebu Davud: Melahım 17; İbn Mace: Fiten 20; bkz. Nesaî: Bey’at 37; Hadis sahihtir.

2 Âl-i İmrân: 3/110

3 Âl-i İmrân: 3/104.

4 Tevbe: 9/67

5 Tevbe: 9/71

6 Tirmizî: Fiten 13, Ebu Davud: Melahım 17; İbn Mace: Fiten 20; bkz. Nesaî: Bey’at 37; Hadis sahihtir.

7 Nesaî: Bey’at 37.

8 Müslim: Îman 78.

9 Tirmizî: Fiten 9.

 


* BENZER KONULAR

Cemal Kuru - Ağlayu Ağlayu 320 kbps + Flac Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:09:34 ÖÖ]


Kendimize Gelelim! Özümüze Dönelim sabır ve Şükrü Hayatımıza Yerleştirelim Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:02:09 ÖÖ]


İman İbadet ve Güzel ahlaka Önem Vermeli Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:53:44 ÖÖ]


Zekât İslam’ın 5 Şartından Biridir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:42:49 ÖÖ]


Sosyal Medya Kirliliğine Dikkat Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:05 ÖÖ]


Ben Duygusundan Sıyrılmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:21:59 ÖÖ]


Allah'tan Korkan İnsan İffetsiz - Ahlaksız – Olamaz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:15:54 ÖÖ]


Abdest Gusül ve Teyemmümün Faydaları Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:03:14 ÖÖ]


Kutlu Bir Dava Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:41:38 ÖS]


Huzurun Kaynağı Olan Evliliği Geciktirmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:36:37 ÖS]


Şükür Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:22:20 ÖS]


Allahü Teâlâya Hakîkî Kul Olmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:16:26 ÖS]


Mümin İmansız Ölmekten Çok Korkmalıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:09:10 ÖS]


Şükür imtihanı Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 06:20:00 ÖS]


Namaz Yoksa Her Şey Eksik Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 06:15:19 ÖS]


Hadîs-i Şerîflerle – Namaz İbadeti Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 06:10:57 ÖS]


Nefis Cihadı Nasıl Kazanılır Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 06:04:37 ÖS]


İşte Bu Cennete Giden Yol Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 05:53:35 ÖS]


Asr’ı Saadette Yaşamak Demek Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 17, 2024, 05:33:19 ÖS]


Diri ve Ölü Arasındaki Fark - Zikir Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 17, 2024, 05:24:49 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41