www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ

FANİDUNYA NET TARİH, KÜLTÜR, SANAT, EDEBİYAT => KÖŞE YAZARLARI - KARMA => İlhan Oral => Konuyu başlatan: fanidunya - Şubat 14, 2020, 01:44:45 ÖS

Başlık: Kadının ve Ailenin Asli Yapısı
Gönderen: fanidunya - Şubat 14, 2020, 01:44:45 ÖS
Kadının ve Ailenin Asli Yapısı
   
Kur’an medeniyetinde kadın, çok üstün bir değerdir. Kadın, “Cennet; ayakları altında gösterilecek” kadar olgun, onurlu, saygın ve dokunulmaz şahsiyettir. Kadın dünyalık hakları açısından hemen her kadının hayallerini süsleyip imrendirecek düzeydedir. Kadın ninedir, anadır, kardeştir, sır dostu eştir. Hayalleri süsleyen yürek paresi evlattır ve evladına kalıcı değerler yükleyen muhteşem öğretmendir. Hele Müslüman ana, şehit fabrikasıdır.

Kadın öylesine değerdir ki, ecdadımızın kendilerine yurt edinmek için fethettikleri Rumelinin adına “Anadolu” demelerine sebep olan hatırı yüksek sevgi hazinesidir. Kadın, Kur’an’ı Kerim’de ekonomik alanda bile hayal üstü değerlerle donatılmış güçlü bir bireydir. Kadın ailede ve toplum statüsünde “kız gibi” deyimi ile iffet, namus abidesi ve güven duyulan ahlâk harikasıdır. Karı koca bütünleşip aile olunca Rabbimizin beyanı çerçevesinde “karılarınız, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz” tasviri aile mahremiyet sarayının mimarıdırlar. Karı da, koca da birbirinin hiçbir mahremiyetini ve sırrını hiç kimseye ifşa etmez, birbirlerinin kusurlarını başkalarına servis yapmazlar. Haysiyet kırıcı davranışta bulunmazlar. Kültürel değerlerle donattıkları aile kurumunu, aşağılık hevesleri ile yıkmazlar.

Kur’an’ı Kerim, cahiliye devrinde mevcut olan toplum içinde virüs gibi yaygın hastalıkları bir bir temizlemiştir. O günkü âdete göre, bir erkek, akrabasından ölen birinin malına varis olduğu gibi, onun karısına da varis olurdu. Bunu isterse mehir vermeksizin kendine nikâhlar ve dilerse mehrini almak suretiyle başkasına nikâhlar âdeta satardı.

Nisa suresi 19’uncu ayette Allah Teâlâ, kadınlara zorla varis olmayı, erkeklerin verdikleri mehirden bazılarını zorlayıp almalarını ve mal karşılığında boşamak isteğini yasakladı. Kadınların, arayı açacak bir fuhuş yapmış olmaları bu yasak dışında tutulmuştur. Fakat her şeye rağmen Cenab-ı Hakk kadınlarla iyi geçinmeleri için kocalara kesin emir vermektedir. Ayetin sonunda da ilginç bir uyarı yapılır ve kadınlar koruma altına alınırlar. “Eğer onlardan hoşlanmaz boşamak isterseniz, olabilir ki bir şey sizin hoşunuza gitmez de Allah onda birçok hayır takdir etmiş olur. 20’inci ayette de: “Eğer bir zevceyi bırakıp da yerine başka bir zevce almak isterseniz, boşayacağınız eşinize kantarlar ağırlığınca mehir vermiş de olsanız, o verdiğinizden bir şey almayınız. O malı bir iftira ve açık bir günah isnadı yaparak geri mi alacaksınız?” (Nisâ:4/20) denilir. Kadının hakkını, kocasının geri alması yasaklanır.

“Kadınları daha kendilerine temas etmediğiniz halde veya onlara bir mehir va’at etmemiş olduğunuz halde boşamış olursanız size bir vebal yoktur, boşayabilirsiniz. Ancak onları maddeten faydalandırınız. Zengin, durumuna göre, fâkir de gücüne göre ve onu onure edecek nisbette destek vermek icabeder. Bu, muhsin olup iyilik yapanlar üzerine gereken bir haktır.” (Bakara: 2/2369) Bu ve benzeri haklar yanı sıra kadına, anadan ve babadan kalan mirastan pay vardır. Kendinden önce kardeşi veya çocuğu ölürse onlardan miras hakkı vardır.

Dahası her tür ihtiyacı kocasına görev olarak verilmiş ve müşterek çocukları bakma ve besleme sorumluluğu da babaya aittir. Yani, İslam şeri’atında kadına bu kadar hak tanınmış olduğu halde, totemik kalıntıların temsilcilerinin gelip içimize girip, “kadına şiddeti önleme” iddiasında bulunup aileyi temelinden dinamitleme çalışmaları iğrenç ve çirkef müdahaleden başka bir çırpınış değildir. Onların bu iğrenç ve çirkef müdahalelerinden daha acısı, bizde hoppalığa özenen bayanların kendi geleceklerini karartan iffet dışı çırpınışlarıdır. Kendileri çirkefliğe gömülmüş bir batının bize, kokuşmuş ve pislikle mülevves elbiselerini giydirme girişimlerine fit olan kadınlardan daha çok sorumluların duyarsızlıkları acı vermektedir.

Rabbimizin beyanı ile “karılarınız, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz.” Böylesi aile mahremiyetini ifşa edip kokuşturmaya yeltenenlere KUR’AN seddini ve restini çekerek silip atacak gücümüz vardır. Ne ilginçtir ki, bu gücün gövdesi hazırdır fakat başının kan dolaşımı sağlanamamaktadır.

Kadının ve ailenin asli yapısına kavuşması, hiç de zor değildir. Ancak bunun için kalbiyle kalıbı ile mümin olan kadrolara ihtiyacımız vardır.

Esselamu aleykum.

İlhan Oral.