Gönderen Konu: Kul Haklarının Önemi  (Okunma sayısı 151 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5750
Kul Haklarının Önemi
« : Eylül 20, 2021, 08:22:50 ÖÖ »
Kul Haklarının Önemi

Kul hakkı veya kul borcu demek, insanların bizdeki maddî ve mânevî alacaklarıdır. Maddî olanları ödemek veya helâlleşmek şarttır.

 Mukaddes dînimizde, kul haklarının önemi çok büyüktür. Üzerinde kul hakkı bulunduğu hâlde ölen kimse, Cennet’e giremez. Tabîî ki bir kimse, üzerine kul hakkı geçirmişse, bundan dolayı kâfir olmaz; ama muhakkak kul haklarını ödemesi lâzımdır. Bu dünyâda ödemezse, “Âdil-i mutlak” olan Allahü teâlâ, âhırette ondan, hak sâhiplerinin haklarını alıverir. Sevâplarından bir kısmı alınıp onlara verilir. Böylece (sevâplarından bir kısmını vererek) kul hakkını öderse, Cehennem’e girmez.

Hiç sevâpları yoksa, yahut hak sâhiplerine verildiği için bitmişse, kul hakkı olanın günâhlarının bir kısmı ona yüklenir. Şehîd olan kimselerin kul borçlarını, Allahü teâlâ öder.

Resûlullah Efendimiz (aleyhis-salâtü ves-selâm) buyurdu ki:

“Üzerinde kul hakkı olan, ölmeden önce ödeyip helâlleşsin! Çünkü âhırette altının, mâlın [paranın, pulun] değeri olmaz. O gün, hak ödeninceye kadar, kendi sevâplarından alınır, sevâpları olmazsa, hak sâhibinin günâhları buna yüklenir.” [Buhârî]

Yine Sevgili Peygamberimiz buyurmuştur ki:

“Müflis, şu kimsedir ki, kıyâmette, amel defterinde pek çok namaz, oruç ve zekât sevâbı bulunur.

Fakat, bazılarına çeşitli yönlerden zararı dokunmuştur. [Meselâ kimini dövmüştür, kimine sövmüştür; kimini gıybet etmiştir, kimine iftirâ atmıştır.] Sevâpları, bu hak sâhiplerine verilir. Hak sâhiplerinin hakları ödenmeden önce, bu kişinin sevâpları biterse, onların günâhları, bunun üzerine yükletilip Cehennem’e atılır.” [Müslim]

“Kibri, hıyâneti ve kul borcu olmayan mümin, Cennete girer.” [Nesâî]

“Kul hakkı, müminin aybı, kusûrudur.” [Ebû Nuaym]

Hadîs-i şerîflerde zikredildiği gibi, üzerine hak geçen kimselerin, verecek sevâpları kalmazsa, borçlarını ödemek için Cehennem’e girerler; ancak cezâlarını çektikten sonra Cennet’e gidebilirler.

Bilindiği üzere, dünyâda da, borçlu kimseler, haczedilecek bir şeyleri kalmamışsa hapsediliyorlar. Müslümân, ne kadar çok günâhkâr olursa olsun, günâhlarının cezâsını çektikten sonra, muhakkak Cennet’e girer. Fakat Cehennem’de cezâ çekmek de öyle kolay değildir.

Yalnız kâfirler, Cennet’e giremezler.

Üzerinde kul hakkı bulunanların rûhları Cennete girmez. Salihlerin rûhları kabirlerine gelerek, cesetlerini ziyâret ederler. Vefât eden müminlerin rûhları gelip, dünyâda tanıdıklarını sorarlar. (Ferâidül-fevâid)

Netîce olarak, kul hakkı veya kul borcu demek, insanların bizdeki maddî ve mânevî alacaklarıdır.

Maddî olanları ödemek veya helâlleşmek şarttır.

Haklarını kendilerine vermek mümkün olmazsa, o kadar para, mâl, Müslümân fakîrlere verilir ve hak sâhibine duâ edilir. Mânevî hakkı olanlarla, meselâ kalbini kırdığımız kimselerle de helâlleşmeli, mümkün olmazsa duâ etmeli ve yaptığımız ibâdetlerin sevâblarını onlara da göndermelidir.

[Aslında, Kur'ân-ı kerîmde, hadîs-i şerîflerde ve İslâm âlimlerinin kıymetli kitaplarında, kul haklarıyla ilgili pekçok ma'lûmât vardır.]

Prof. Dr. Ramazan Ayvallı.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5750
Ynt: Kul Haklarının Önemi ve Üzerinde Kul Hakkı 0lanlar
« Yanıtla #1 : Eylül 21, 2021, 08:37:21 ÖÖ »
Üzerinde Kul Hakkı 0lanlar

Kul hakkını, Allahın hakkından önce ödemek gerekir. Kul hakkı olan günâhların affı güç ve azapları daha şiddetlidir.
 
İnsanların ve diğer mahlûkların hakları da bulunan günâhlardan kaçınmak, Allahü teâlânın hakkı olan günâhlardan kaçınmaktan daha önemlidir.

Bir kimseden haksız olarak alınan bir kuruşu, sâhibine geri vermek, yüzlerle lira sadakadan kat kat daha sevâbdır. Bir kimse, Peygamberlerin yaptıkları ibâdetleri yapsa, fakat, üzerinde başkasının bir kuruş hakkı bulunsa, bu bir kuruşu ödemedikçe, Cennete giremez. (Mektûbât-ı Rabbâniyye c. 2, m. 66, 87]

Allahü teâlâ, tevbe edilince, bütün günâhları affediyor da, kul haklarını affetmiyor. Kul haklarını, Allahü teâlânın haklarından önce ödemek gerekir. Kul hakkı olan günâhların affı güç ve azâbları daha şiddetlidir. Başkalarının haklarını yiyenler, hak sâhibleri ile helâlleşmedikçe affa uğramazlar. Yanî üzerlerinde kul veya hayvân hakkı bulunanları, Allahü teâlâ affetmez ve bunlar Cehennem’e girip, cezâlarını çekeceklerdir. Onun için herkese karşı iyi davranmalıyız. [Abdülğanî Nablusî, el-Hadîkatü’n-Nediyye]

Kul hakkı olmayan günâhlarda, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına riâyet edilmemiş olur.

Şartlarına uygun tevbe edilince, muhakkak affedilir. Kul hakkı olan günâhlarda ise, hem Allahü teâlânın emrine isyân vardır. Hem de, o kimsenin hakkı geçmiş olur. Tevbe edilirse, Allahü teâlâ yine günâhı, yani kendi hakkını affeder. Fakat kul hakkı için, maddî bir hak ise, sâhibine geri vermek, diğer haklar için ise, hak sâhibi ile helâlleşmek gerekir. Kul hakkının önemi böyle büyüktür.

Üzerinde kul hakkı olanın, buna tevbe için, kul hakkını hemen ödemesi, onunla helâlleşmesi, ona iyilik ve duâ etmesi de gerekir. Mâl sâhibi, hakkı olan ölmüş ise, ona duâ, istiğfar edip vârislerine verip ödemeli, bunlara iyilik yapmalıdır. Çocukları, vârisleri bilinmiyorsa, o miktar parayı fakîrlere sadaka verip, sevâbını hak sâhibine bağışlamalıdır. (Sefer-i Âhıret)

Kul hakkını, Allahın hakkından önce ödemek gerekir. Kul hakkı olan günâhların affı güç ve azapları daha şiddetlidir. Başkasının hakkını yiyen, onunla helâlleşmedikçe affa uğramaz. Yani üzerinde kul hakkı bulunanı, Allahü teâlâ affetmez ve bunlar Cehennemde cezâlarını çekerler. (Hadîka)

Kıyâmet günü, hak sâhibi, hakkından vazgeçmezse, bir dank [yarım gram gümüş] hak için, cemâat ile kılınmış, kabûl olmuş yediyüz namazı alınıp, hak sâhibine verilecektir. (ed-Dürrül-muhtâr)

Ama Allahü teâlâ isterse, kul haklarını da, affedebilir. Nitekim şehîd olan kimselerin kul borçlarını Allahü teâlâ öder. Bir hadîs-i şerîf meali şöyledir:

“Denizde şehîd olanların, bütün günâhları, hattâ kul hakları da affolur.” [İbn-i Mâce]

Peki karada ölen şehîdlerin veya sâlihlerin kul haklarını affetmez mi?  Elbette affedebilir.

Allahü teâlâ, hak sâhibine, “Bu şehîdde, bu gâzîde, bu sâlih kimsede, ne kadar alacağın var” diye sorar. Alacak sâhibinin, o alacak kadar günâhını affeder, günâhı yoksa, o kadar sevâb verebilir. Ama bu dereceye yükselmek de zordur. Onun için kul hakkı ile ölmemeye gayret etmelidir!

Prof. Dr. Ramazan Ayvallı.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5750
Ynt: Kul Hakları Kaç Çeşittir
« Yanıtla #2 : Eylül 27, 2021, 04:08:48 ÖS »
Kul Hakları Kaç Çeşittir

Sirkat (hırsızlık), gasb, aldatmak ve yalan söylemekle mâl satmak, kalp akça vermek mâlî olan kul haklarındandır.

 Kul hakları beş türlüdür:

1- Mâlî [Para ile alâkalı olanlar],

2- Nefsî [hayâtî yönden hak],

3- Irzî [Haysiyetle ilgili],

4- Mahremî [Nâmûsla ilgili] ve

5- Dînî olan kul hakları.

1- Sirkat (hırsızlık), gasb, aldatmak ile ve yalan söylemekle mâl satmak, kalp akça vermek, başkasının mâlına ziyân vermek, yalancı şâhidlikle veyâ zâlime haber vermekle veyâ rüşvet vermekle, mâlına zarar vermek, mâlî olan kul haklarıdır.

Bir kuruş, bir habbe mâl için tevbe etmek ve sâhibi ile helâlleşmek lâzımdır. Mâlî haklar için, çocukların da helâlleşmeleri, ödemeleri lâzımdır. Dünyâda helâlleşmezse, âhırette sevâbları ona verilerek helâlleşilecektir. Mâl sâhibi ölmüş ise, vârisine ödenir. Vârisi yoksa veyâ mâl sâhibi bilinmiyorsa, fakîre hediyye olarak verilip, sevâbı sâhibine gönderilir. Sâlih olan Müslümân fakîr yoksa, İslâmiyyete ve Müslümânlara hizmet eden hayır cem’ıyyetlerine, vakıflara verilir. Kendi sâlih akrabâsına, fakîr olan analarına, babalarına, çocuklarına hediyye olarak vermesi de, câiz olur.

Fakîre, hediyye diyerek verilen şey, sadaka olur; sadaka sevâbı hâsıl olur.

Bunları yapma imkânını bulamazsa, mâl sâhibinin ve kendisinin afv olunmaları için duâ eder. Kâfirin hakkı için de, onunla helâlleşmek lâzımdır. Gönlü alınmazsa, âhırette afv olunması, çok güç olacaktır.

2- Nefsî, yani hayâtî günâh, adam öldürmek, bir uzvunu telef etmek, sakat bırakmak gibi şeylerdir.

Önce tevbe etmek, sonra kendini onun Velîsine teslîm etmek lâzımdır. Velîsi isterse afv eder. İsterse mâl karşılığı sulh yapar. İsterse, mahkemeye verip, hâkimden cezâlandırılmasını ister. Kendisinin karşılık yapması, câiz değildir. [İslâmiyyette kan davâsı yoktur.]

3- Irza dokunan kul hakkı, gıybet, dedikodu, iftirâ, alay, sövmek gibi şeylerdir. Tevbe etmek ve helâlleşmek lâzımdır. Bunlarda vârisle helâlleşmek olmaz.

4- Mahremî olan hak, başkasının zevcesine, çoluk-çocuğuna, hıyânet etmektir. Tevbe ve istiğfâr eder.

Fitne çıkma ihtimâli varsa, helâlleşmek yerine, ona duâ eder ve onun için sadaka verir. Yaptığı ibâdetlerin sevaplarını ona bağışlar.

5- Dînî hak, akrabâsına ve emri altında olanlara din bilgisi vermeyi terk etmektir; bunların ve bütün insanların din bilgisi öğrenmelerine ve ibâdet yapmalarına mâni’ olmaktır ve başkasına kâfir, fâsık demektir. Bid’at çıkarıp veya mevcut bid’atleri savunup Müslümânların yanlış inanmalarına ve yanlış ibâdet etmelerine sebep olmak.

Helâlleşirken günâhı bildirmeyip, bendeki haklarını afv et demek, câizdir.

Kitaplarda, “Üzerinde Allahü teâlânın hakkı veya kul hakkı bulunanın, iki şahit yanında vasiyet etmesi veya yazması vacibdir” deniyor. Vasiyet yazmak vâcibdir.

Üzerinde Allah hakkı olan kimsenin, “hakları sayarak devir ve iskâtımı yapın” demesi veya vasiyetine yazması gerekir. Devir ve iskât yapmakla, bu borçlar ödenmiş olmazsa da, Allahü teâlânın affına sebep olacağı umulur.

Prof. Dr. Ramazan Ayvallı.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41