Gönderen Konu: Kabir azabının ya da nimetlerinin sebepleri nelerdir?  (Okunma sayısı 1602 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Kabir azabının ya da nimetlerinin sebepleri nelerdir?
« : Aralık 27, 2014, 12:56:10 ÖÖ »
Kabir azabının ya da nimetlerinin sebepleri nelerdir?

Kabir azabı çekmeyecek olanlar – kimlerdir?


Her günahın, her haramın kabir azabına neden olacağını düşünerek terk etmek; her iyiliğin, her ibadetin de kabir nimetine vesile olacağını hesab ederek yerine getirmek gerekir. Bazı rivayetlerde kabir azabına neden olacağı ya da kabir nimetine vesile olacağı açıklanan ameller vardır. Ancak bunlar birer örnektir. İslamın bütün yasaklarının azaba, emirlerinin de nimete neden olacağını söyleyebilriz.

Azap, Allah’ı tanımayan veya emirlerine karşı gelenlere dünyada ve ahirette verilen ilahi cezadır. Azap “terk etmek, vazgeçmek, vazgeçirmek” gibi manalara gelen “azb” kökünden isim olup “işkence, eziyet ve elem” anlamında kullanılır. Kur’an’da türevleriyle birlikte 490 yerde geçen azap, genellikle ilahi emirlere karşı gelenlere verilen cezanın adı olarak kullanılır. Kur’an’da azap manasında geçen başka kelimeler de vardır. Bunlardan en çok tekrarlananlar “ nâr, cehennem, ricz, be’s ve ikab”dır. İlgili ayetlerin incelenmesinden anlaşıldığına göre ilahi azap dünyada, kabir hayatında ve ahirette olmak üzere üç safhada gerçekleşmektedir.1

Kabir azabına sebep olan amelleri hadisi şeriflerden öğrenmekteyiz. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:
1. Kabir azabı nemime ve bevlden sakınmama sebebiyle olmaktadır.

Buhari ve Müslim, Abdullah b. Abbas (r. a)’ın şöyle söylediğini rivayet etmişlerdir: Rasulullah (a. s) iki kabrin yanından geçti ve şöyle buyurdu:
“Bu kabirlerde yatanlar azap görmektedirler. Ama büyük bir şeyden dolayı azap görmüyorlar.” Rasulullah (as) daha sonra sözüne şöyle devam etti: “Evet bunlardan birisi, insanlar arasında söz taşırdı. Diğeri ise bevlinden (idrarını üzerine sıçratmaktan) sakınmazdı." 2
2. Ölen kişinin ardından ağıt yakılması halinde, ölü kabirde bu ağıt sebebiyle azap görmektedir.

Ömer İbni Hattab (r. a) Rasulullah (a. s)’ın şöyle dediğini rivayet etmiştir:
“Ölü kabirde ağıt sebebiyle azap görür. ”3
Bu konudaki hadisler çoktur. Bu hadislerde ölünün üzerine yakılan ağıt sebebiyle azap göreceğine delalet vardır. Ancak bu durumda şu problem ortaya çıkmaktadır: Kişi başkasının yaptığı bir şeyle niye azap görür? Bu soruya verilen cevaplar farklı farklı olup Hz. Âişe (ra) bunu kabul etmemiş ve
“Kimse kimsenin günahını çekmez.”4
ayetiyle delil getirerek, başkasının ağıt yakması sebebiyle ölünün kabirde azap çekmeyeceğini söylemiştir. Ebu Hureyre de bu konuda Hz. Âişe ile aynı görüştedir.5 Bazı âlimler de bu hadisi te’vil etmişler ve “Bu durum ağıt yakılmasını vasiyet etmiş ise öyledir. Vasiyet etmemişse azap görmez” demişlerdir.6

3. Kabir azabı ganimet mallarından gizlemek sebebiyledir.

Ömer İbni Hattab (r. a) şöyle dedi: “Hayber gazvesi günü idi. Nebi (s. a. v. )’in ashabından bir grup geldi ve “falanca şehittir. Falanca şehittir” dediler. Sonra bir adamın yanından geçtiler: “falanca kimse de şehittir” dediler. Nebi (s. a. v. ):
“Hayır, ben onu ganimetten çaldığı bir hırka -veya aba- içinde cehennemde gördüm.” buyurdu.7
Görüldüğü üzere kişi şehit olsa bile cehenneme gidebilmektedir. Bunun sebebi de her ne kadar şehitlik, kişinin birçok günahına kefaret olsa da ammenin malına hıyaneti ve kul haklarını ortadan kaldırmaz. Bu sebeple, Peygamber Efendimiz (s. a. v) şehit olduğu haber verilen bir kişinin ganimetten çaldığı bir hırkadan dolayı cehennemde olduğunu bildirmiş, amme malına ihanetin ve kul hakkının affedilmeyeceğini ümmete öğretmiştir. 8

4. Kabir azabı borç sebebiyledir. Kişi ödemediği borçları ödeninceye kadar azap görür. Bu konuda Ebû Hüreyre’den Rasulullah (s. a. v)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Müminin borcu ödeninceye kadar ruhu borcuna takılıdır.”9
Ölen kimsenin dünya ile alakası kesilir. Ancak bu hadisi şerif, bu ilginin bir konuda devam ettiğini bildirmektedir: Borç. Borçlu olarak ölen mü’minin ruhu kavuşacağı ikram ve iyiliklere borcu ödeninceye kadar ulaşamaz. Bir başka anlayışa göre, borçlu ölmüş mü’min hakkında, ilk iş olarak borcunun ödenip ödenmediğine bakılır. Her iki yoruma göre de borçlu ölen mü’min için borcu, bir çeşit ayak bağıdır, onu yerinden kıpırdatmaz.10 Borç Beyhaki’nin belirttiğine göre kabir azabına sebep olan şeylerden birisidir. 11

5. Allah Teala’ya isyan olan her davranış da kabirde azaba sebeptir. Çünkü kabirdeki azabın kâfir ve münafıklarla, Allah’a asi olan mü’min kullara olacağı belirtilmektedir.12

6. Hadesten temizlenmeyi terk etmenin de kabirde azaba sebep olacağı söylenmiştir.13

7. Yardım etme gücü ve imkânı varken mazluma yardım etmeyi terk etmek de kabir azabına sebep olan ameller arasında zikredilmiştir.14

8. Allah’ın zikrinden yüz çevirmek de kabir azabına sebep olan davranışlardandır. Cenab-ı Hak K. Kerim’de:
“Benim kitabımdan yüz çeviren bilsin ki onun dar bir geçimi olur ve kıyamet günü de onu kör olarak haşrederiz.”15
buyurarak, Allah’ın zikrinden yüz çevirmenin kabir azabına sebep olacağını belirtmiştir. Ayette geçen "dar geçimi" Peygamberimiz (s. a. v) bizzat kendisi kabir azabı olarak açıklamıştır. 16

Kabirde azaba sebep olan amellerin yanında bir takım ameller de vardır ki onlar da kişiyi kabirdeki azaptan muhafaza ederler. Bu amelleri şu şekilde sıralamak mümkündür:

1. Allah’a itaat edip onun emirlerine karşı gelmekten sakınmanın kabir azabından koruyacağı söylenmiştir.17 Nitekim Cenab-ı Hak:
“Kim inkâr ederse inkarı kendi aleyhine olur. Yararlı iş işleyen kimseler kendileri için rahat bir yer hazırlamış olurlar. Çünkü Allah inanıp yararlı iş işleyenlere lütfundan karşılık verecektir. Doğrusu o inkârcıları sevmez.”18
buyurmaktadır. Mücahid ayette geçen, “kendileri için rahat bir yerin” kabir olduğunu haber vermektedir.19

2. Allah yolunda sınırda nöbet tutmak, kabir azabından kişiyi koruyacağı umulan ameller arasındadır. Selman (r. a) Rasulullah (s. a. v. )’i şöyle buyururken işittim demiştir:
“Bir gün ve bir gece hudut nöbeti tutmak, gündüzü oruçlu gecesi ibadetli geçirilen bir aydan daha hayırlıdır. Şayet kişi bu nöbet esnasında vazife başında iken ölürse, yapmakta olduğu işin ecri ve sevabı kıyamete kadar devam eder, şehit olarak rızkı da devam eder ve kabirdeki sorgu meleklerinden güven içinde olur.”20
Bir kimse askerlik görevi yaparken vazife başında ölürse, o şehit olarak Rabbine kavuşur. Şehidin amel defteri kapanmaz ve dünyada işlediği güzel ve hayırlı işlerin sevabı da kıyamete kadar devam eder. Şehit kabirde meleklerin sorgulamalarından ve kabir azabından muaf tutulur. Sağlıklı bir imana ve cihad ruhuna sahip olmak bunun yegâne şartıdır.21

3. Allah yolunda şehit olmak da kabir azabından koruyan amellerdendir. Cenab-ı Mevla,
“Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyiniz. Bilakis onlar diridirler. Lakin siz anlamazsınız.”22
buyurmaktadır. Bir başka ayet bu konuda biraz daha bilgi vermektedir:
“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler. Allah’ın lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında bol bol nimetler içindedirler.”23
Görüldüğü üzere şehitler bizim fark etmediğimiz bir hayatı yaşamakta ve Allah’ın nimetleriyle nimetlenmektedirler.

4. Mülk Suresini okumak da kişiyi kabir azabından koruyan amellerdendir.

Ebû Hüreyre (r. a)’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (s. a. v. ) şöyle buyurdu:
“Kur’an’da otuz ayetten ibaret bir sure bir adama şefaat etti. Neticede o kişi bağışlandı. O sure; تبارك الذى بيده الملك’’ tür.” 24
Mülk suresi Kur’an’ın 67. suresi olup 30 ayetten ibarettir. Bu sure Mülk suresi diye anılır ve Kur’an’daki adı böyledir. Ancak ona Mânia, Münciye, Vakiye gibi isimler de verilmiştir. Bu surenin bir adama şefaat etmesi ve bu vesileyle onun mağfirete nail olup bağışlanması, onu sürekli okuması ve kadrini kıymetini bilmesi sebebiyledir. Bu şekilde davrananları Cenab-ı Hak kabir azabından koruyacak veya kıyamet gününde kendilerini bağışlayıp affedecektir. Hatta sureye “Mânia” ve “Münciye” adlarının verilmesinin sebebi, onun mana ve mahiyetini kavrayarak ve inanarak okuyanın kabir azabı görmesine engel olacağı ve kurtuluşuna da vesile teşkil edeceği içindir. 25

5. İshal hastalığından ölenin de kabir azabından korunacağı söylenmiştir.

Nesai, Abdullah b. Dinar (r. a)’ın şöyle söylediğini rivayet etmiştir; “Ben, Süleyman b Surad ve Halid b. Arfata birlikte oturuyorduk. Bu sırada bir adamın ishalden öldüğünü söylediler. Baktım, benimle beraber olan (adı geçen) iki kişi öldüğü bildirilen adamın cenazesinde bulunmayı arzu ediyorlar. Bunlardan birisi diğerine: Rasulullah (s. a. v): “Kim ishalden ölürse, kabrinde azap görmez.” diye buyurmadı mı? diye sordu. Öteki de: “Evet öyle buyurdu.” diye cevap verdi. 26

Ebu Hüreyre (r. a)’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (s. a. v. ) ; “Siz kimleri şehit sayıyorsunuz?" diye sordu. Sahabiler “Ya Rasulallah! Kim Allah yolunda öldürülürse o şehittir.” dediler. Peygamber Efendimiz (s. a. v): “Öyleyse ümmetimin şehitleri oldukça azdır.” buyurdu. Ashab: “O halde kimler şehittir Ya Rasulallah?” dediler. Rasulü Ekrem (s. a. v):
“Allah yolunda öldürülen şehittir. Bulaşıcı hastalıktan ölen şehittir. İshalden ölen şehittir. Boğularak ölen şehittir.” buyurdu.27
Görüldüğü üzere Peygamberimiz (s. a. v) ishalden ölenleri de şehit saymıştır. Biz bunlara bilindiği üzere "Hükmî Şehit" diyoruz. Diğer hükmî şehitleri de ishalden ölene kıyas edersek onların da kabir azabından korunacağı ortaya çıkar.

6. Cuma gecesi ölmenin kabir fitnesinden korunmaya sebep olacağı umulmaktadır. 28

7. Hadesten temizlenmek kabir azabından korur. 29

8. Emri bil ma’ruf nehyi ani’l-münker yapmak da kabir azabından koruyan amellerdendir. Çünkü bunda insanlar için dinleri hususunda çok büyük faydalar vardır. 30

Hadisi şeriflerde kabirlerde olacak azap şekilleri hakkında da bilgiler verilmiştir. Kabirdeki azap gayba ait bilgilerden olduğu için, akılla bilinemez ancak Allah ve Rasulü’nün bildirmesiyle bilinebilir. Orada karşılaşılan azap dünya şartlarında düşündüğümüz azabın tamamen dışındadır. Bizler varlığını kabul ederiz, fakat nasıl olacağını bilemeyiz; Hz. Peygamberin (s. a. v) haber verdiğiyle yetiniriz.

---------------------------------------------------------------------------------------------------
Dipnotlar:

1- Yavuz, Yusuf Şevki, T. D. V. İslam Ansiklopedisi, c. 4, s. 302
2- Buhari, Vudu, 56; Müslim, Taharet, 34; Nesai, Cenaiz, 166; Diğer rivayetler için bkz. Beyhaki, Ebû Bekir Ahmed b. el-Hüseyin, “İsbatü Azabi’l-Kabr ve Suali’l-Melekeyn”, Mektebetü’t-Turas, Kahire trs s. 115
3- Buhari, Cenaiz, 34; Müslim, Cenaiz, 28; Beyhaki, a.g.e., s. 124.
4- İsra, 17/15.
5- es-Sanâni, Muhammed b. İsmail, Sübülü’s-Selam Şerhu Buluğu’l-Meram, c. 2, s. 183.
6- Beyhaki, a.g.e., s. 124; Diğer teviller için bkz. es-Sanani, Muhammed b. İsmail, “Sübülü’s-Selam Şerhu Buluğu’l –Meram min Cemi Edilleti’l-Ahkam” ,(I-IV), Daru’l –Marifet 6. baskı, Beyrut 2000, c. 2, s. 184; Abdulcebbar b. Ahmed, a.g.e., s. 732.
7- Müslim, İman, 182; ayrıca bkz. Buhari, Cihad, 190; Beyhaki, a.g.e., s. 125.
8- Nevevi, Riyazü’s-Salihin Peygamberimizden hayat ölçüleri (Terc. Ve Şerh M. Yaşar Kandemir ve Ark. ) c. 2, s. 163-164, İst. 1997.
9- Tirmizi, Cenaiz, 74; Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 508; ayrıca bkz. Beyhaki, a.g.e., s. 127.
10- Nevevi, Ebu Zekeiyya Muhyiddin b. Şeref, “Şerhu Sahihi Müslim”, baskı yeri yok. 1991. (Terc. Ve Şerh) c. 4, s. 585.
11- Beyhaki, a.g.e., s. 127.
12- Taftazani, Sa’duddin, Şerhu’l-Makasıd, c. 5, s. 113; en-Nesefi, Ebu’l-Muin, Tebsıratü’l-edille fi Usuli’d-din, c. 2, s. 763.
13- el-Hanbeli, Ebû’l-Ferec Zeynuddin Abdurrahman b. Ahmed, “Ehvalü’l-Kubur ve Ahvalü Ehliha ile’n-Nuşur”, Daru’l-Kitabi’l-Arabi, 3. Baskı, Beyrut 1995, s. 90.
14- el-Hanbeli, İbn Recep, a.g.e., s. 90.
15- Taha, 20/124.
16- Bkz. Beyhaki, a.g.e., s. 71.
17- Beyhaki, a.g.e., s. 130.
18- Rum, 30/44-45.
19- Beyhaki, a.g.e., s. 130.
20- Müslim, İmaret, 163; Ayrıca bkz. Fezailü’l-Cihad, 2; Nesai, Cihad, 39; İbn Mace, Cihad, 7.
21- Nevevi, , Riyazü’s-Salihin (Terc. Ve Şerh M. Yaşar Kandemir ve Ark. ) c. 6, s. 24, İst. 1997.
22 -Bakara, 2/154.
23- Ali İmran, 3/169-170.
24- Ebu Davud, Salat, 327; Tirmizi, Fezailü’l-Kur’an, 9; ayrıca bkz. İbn Mace, Edep, 52.
25- Nevevi, a.g.e., c. 5, s. 139.
26- Nesai, Cenaiz, 111; Tirmizi, Cenaiz, 65.
27- Müslim, İmare, 165, ayrıca bkz. İbn Mace, Cihad, 17.
28- Beyhaki, a.g.e., s. 141.
29- el-Hanbeli, İbn Recep, s. 90.
30- el-Hanbeli, İbn Recep, a.g.e., s. 90.
[bk. Özcan YILMAZ, DİB. Trabzon Akçaabat Darıca Eğitim Merkezi, Kabir Azabı ve Nimeti (bitirme tezi]




fanidunya

  • Ziyaretçi
Kabir azabını her ölen çekecek mi? Nasıl yaşayacağız, nelerle karşılaşacağız?


Kabir hayatı, bir bakıma ahiretin giriş kapısı ve başlangıcı sayılır. Ölen kimse, ister kabre defnedilsin, ister yırtıcı hayvanlarca parçalansın; ister ateşte yanıp külleri savrulsun ya da denizde kaybolsun, onun için kabir hayatı başlamış olur. Münker ve Nekir melekleri kabir sorgulamasını yapar. Rabbini, peygamberini ve dinini sorar. Bu sorgudan sadece peygamberler ve çocuklar muaftır.

Ehl-i Sünnet inancına göre, kâfirlere ve bazı günahkâr müminlere kabir azabı vardır. Kabir, iman ve salih amel sahipleri için "cennet bahçelerinden bir bahçe"; kâfirler için de "cehennem çukurlarından bir çukurdur."
Kabir hayatının, azap şeklinin mahiyeti hakkında, âlimler ayrı görüşler ileri sürmüşlerdir. Azabın ruha, bedene veya her ikisine birlikte yapılması, sonucu değiştirmez. Çünkü salih amel sahibi insanlar kabirde güzel bir hayat yaşarken, kâfirler, büyük bir sıkıntı ve ıstırap içinde bulunacaklardır. (1).

Kabirdeki ölü cennetlik (said) bir kimse ise, onun ruhu cennete gider, eğer günahkâr ve cehennemlik (şâkî) ise, cehennemin yanına gider. Bir kısım ruhlar da berzahta bulunurlar ki, burası ne cennet ne de cehennemdir.

Bazı âlimlere göre, saidlerin rûhu cennette olmakla birlikte kabirleriyle olan bağlantıları kesilmez. Bu irtibat özellikle cuma gecesi ve gündüzü ile cumartesi gecesi güneş doğuncaya kadar, pek canlı bir şekilde devam eder. Saidlerin ruhları dünya haberlerini izleme imkânı bulabilirler Vefat edip yeni gelenlere dünyadan haber sorarlar. Kendilerini ziyarete gelenlerin selâmını duyarlar, hatta izin verilirse, selâma karşılık vermeleri de mümkündür. (2)

Kabir Azabı.

Her insan ister ölerek toprağa gömülsün, ister boğularak denizin dibinde kalsın veya yırtıcı bir hayvan karnında bulunsun veya yanarak külü havaya karışsın, mutlaka kabir hayatı geçirecektir. İnsan öldükten sonra kabre konulunca, Münker ve Nekir adında iki melek, kendisine gelerek; "Rabbin kimdir? Peygamberin kimdir? Dinin nedir?" diye sorarlar. İman ve güzel amel sahipleri bu gibi sorulara doğru cevap verirler. Bu gibi ölülere cennet kapıları açılır ve cennet kendilerine gösterilir. Kâfir veya münafık olanlar ise bu sorulara doğru cevap veremezler. Onlara da cehennem kapıları açılır, oradaki azap kendilerine gösterilir. Müminler nimet içerisinde, sıkıntısız ve huzurlu yaşarken, kâfir ve münâfıklar ise kabirde azap göreceklerdir. (3)

Kabirde azap ve nimetin varlığını gösteren birtakım ayet ve hadisler vardır. Bir ayet-i kerimede;
"Firavun ve adamları sabah-akşam ateşe atılırlar. Kıyametin kopacağı gün de denilir ki; Firavun hanedanını ateşin en şiddetlisine sokun." (Mümin, 40/46)
buyurulur. Buna göre kıyamet kopmadan önce de yani kabirde de azap vardır. Peygamber Efendimiz (asm);
"Allah, iman edenlere bu dünya hayatında ve ahirette, o sabit sözlerinde daima sebat ihsan eder." (İbrahim, 14/17)
ayetinin kabir nimeti hakkında indiğini açıklamıştır. (Buhârî, Tefsîr, sure: 14).

Kabir azabı ile ilgili hadis kitaplarında pek çok hadis-i şerif zikredilmektedir. Bunlardan bir kaçı şöyledir:
Hz. Peygamber (asm) bir mezarlıktan geçerken, iki mezardaki ölünün bazı küçük şeylerden dolayı azap çekmekte olduklarını gördü. Bu iki mezardaki ölülerden biri hayatında koğuculuk yapıyor, diğeri ise idrardan sakınmıyordu. Bunun üzerine Resulullah (s.a.s) yaş bir dal almış, ortadan ikiye bölmüş ve her bir parçayı iki kabre de birer birer dikmiştir. Bunu gören ashap, niye böyle yaptığını sorduklarında: "Bu iki dal kurumadığı sürece, o ikisinin çekmekte olduğu azabın hafifletilmesi umulur." buyurmuşlardır.(4)

Hz. Peygamber (asm) diğer bir hadislerinde şöyle buyururlar:
"Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçedir veya cehennem çukurlarından bir çukurdur." (Tirmizî, kıyamet, 26).
Başka bir hadiste de şöyle buyurur:
"Ölü mezara konulunca, birine Münker, diğerine Nekir adı verilen siyah mavi iki melek gelir; ölüye derler ki: "Şu Muhammed (asm) denilen zat hakkında ne dersin?" O da şöyle cevap verir. "O, Allah'ın kulu ve Resuludur. Ben şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilâh yoktur, Muhammed de O'nun kulu ve elçisidir." Bunun üzerine melekler; "Biz senin böyle diyeceğini zaten bilmekte idik.", derler. Sonra onun mezarını yetmiş arşın genişletirler. Daha sonra bu ölünün mezarı ışıklandırılır ve aydınlatılır. Daha sonra melekler ölüye: " Yat ve uyu " derler. O da; "Aileme gidin de durumu haber verin." der. Melekler ona; "Zifafa giren ve sadece en çok sevdiği kişi tarafından uyandırılan şahıs gibi mahşer gününe kadar sen uyumana devam et." derler."
"Eğer ölü münâfık olursa, melekler şöyle der: "Şu Muhammed (asm) denilen zat hakkında ne dersin?" Münâfık da şöyle cevap verir: "Halkın Muhammed hakkında bir şeyler söylediklerini işitmiş, ben de onlar gibi konuşmuştum. Başka bir şey bilmiyorum." Melekler ona; "Böyle diyeceğini zaten biliyorduk." derler. Daha sonra yere "Bu adamı alabildiğine sıkıştır." diye seslenilir. Yer de sıkıştırmaya başlar. Öyle ki o kimse kemiklerini birbirine geçmiş gibi hisseder. Mahşer gününe kadar bu sıkıntı devam eder." (Tirmizi, Cenâiz 70).
Kur'an'da şehitlerin kabir hayatıyla ilgili olarak şöyle buyurulur:
"Allah yolunda öldürenleri, sakın ölüler sanmayın. Bilâkis onlar diridirler. Rableri katından rızıklandırılmaktadırlar." (Âli İmrân, 3/169),
"Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Bilâkis onlar dirildirler. Fakat siz farkında değilsiniz." (Bakara, 2/154).
Kabir azabının yalnız ruha mı, yoksa bedene mi, yahut da her ikisine mi yapılacağı konusu bilginler arasında tartışmalıdır. Bu azabın hem rûha, hem de bedene yapılacağı görüşü tercihe şayandır. Ancak azabın niteliği hakkında fazla bilgi yoktur. Rûhun gerçeği üzerinde de görüş ayrılıkları vardır. Bir görüşe göre ruh lâtif (ince, şeffaf, nüfuz kabiliyeti olan) bir cisimdir. Yaş ağaca suyun nüfûzu gibi bedene nüfûz etmiştir. Allah, rûh cesette kaldığı sürece hayatı devam ettirmeyi âdet kılmıştır. Ruh cesetten çıkınca ölüm hayatı ortadan kaldırır. Başka bir görüşe göre de, ruh ceset için güneşin ışıkları gibidir. Mutasavvıflar bu görüşü benimsemişlerdir. Ehl-i Sünnete mensup bir topluluk, gülsuyunun güle sirâyet ettiği gibi, rûhun da bedene sirâyet eden bir cevher olduğunu söylemişlerdir. (5). Ayette şöyle buyurulur:
"De ki ruh, Rabbimin bildiği bir iştir. Size bu konuda pek az bilgi verilmiştir." (İsrâ, 17/85).
Ebû Hanife'ye göre, peygamberler, çocuklar ve şehitler kabir sorusu ile karşılaşmazlar. Ancak Ebû Hanîfe kâfirlerin çocuklarına kabirde soru sorulması, cennete girmeleri ve onlarla ilgili benzeri bazı soruları cevapsız bırakmıştır. (Alliyü'l-Kâri, a.g.e, s. 252-253).

------------------------------------------------------------------------

Kaynaklar:
(1) bk. Pezdevi, Ehl-i Sünnet Akaidi, terc Şerafeddin Gölcük, İstanbul 1980, s. 235, 237: es-Sâbûnî, Mâtürîdî Akaidi, terc. Bekir Topaloğlu, Ankara 1979, s. 185; Taftazânî, Şerhu'l-Akaid, s. 251; Tirmizi, Kıyâme, 26; Müslim, İman, 34; Ebû Dâvud, Tahâret, 26; Münâvî, Feyzu'l-Kadîr, Beyrut 1972, III, 29.
(2) bk. ez-Zebîdî, Tecrîd-i Sarih, Terc. Kâmil Miras, Ankara 1985, IV/504, 505.
(3) bk. bk. ez-Zebîdî, Tecrîdi Sarih, terc. Kamil Miras, Ankara 1985, IV/496 vd.
(4) bk. Buhârî Cenâiz, 82; Müslim, İmân, 34; Ebû Dâvud, Tahâret, 26.
(5) bk. Aliyyu'l-Kâri, Fıkh-ı Ekber Şerhi, terc. Y. Vehbi Yavuz, İstanbul 1979, s. 259.


 


* BENZER KONULAR

2024 - Murat Pamukçu - Ravzana Doğru - Sen Gelince 320 Kbps +Wav Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 10:37:15 ÖS]


Mustafa Büyükaslan - Single Eserleri Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 10:18:28 ÖS]


Grup Şahid Ümmet - Tekbir Marş Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 10:04:04 ÖS]


Cemal Kuru - Ağlayu Ağlayu 320 kbps + Flac Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:09:34 ÖÖ]


Kendimize Gelelim! Özümüze Dönelim sabır ve Şükrü Hayatımıza Yerleştirelim Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:02:09 ÖÖ]


İman İbadet ve Güzel ahlaka Önem Vermeli Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:53:44 ÖÖ]


Zekât İslam’ın 5 Şartından Biridir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:42:49 ÖÖ]


Sosyal Medya Kirliliğine Dikkat Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:05 ÖÖ]


Ben Duygusundan Sıyrılmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:21:59 ÖÖ]


Allah'tan Korkan İnsan İffetsiz - Ahlaksız – Olamaz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:15:54 ÖÖ]


Abdest Gusül ve Teyemmümün Faydaları Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:03:14 ÖÖ]


Kutlu Bir Dava Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:41:38 ÖS]


Huzurun Kaynağı Olan Evliliği Geciktirmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:36:37 ÖS]


Şükür Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:22:20 ÖS]


Allahü Teâlâya Hakîkî Kul Olmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:16:26 ÖS]


Mümin İmansız Ölmekten Çok Korkmalıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:09:10 ÖS]


Şükür imtihanı Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 06:20:00 ÖS]


Namaz Yoksa Her Şey Eksik Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 06:15:19 ÖS]


Hadîs-i Şerîflerle – Namaz İbadeti Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 06:10:57 ÖS]


Nefis Cihadı Nasıl Kazanılır Gönderen: KOYLU
[Nisan 17, 2024, 06:04:37 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41