Gönderen Konu: Her Derde Deva 1 - 2  (Okunma sayısı 172 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Her Derde Deva 1 - 2
« : Nisan 08, 2021, 07:38:22 ÖÖ »
Her Derde Deva  1

Hz. Ali (R.A.) hastalandığında ziyaretine giden Resulullah (S.A.V.) sorar: “Ne yapıyorsun ya Ali?” Hz. Ali (R.A.), “Rabbimden sabır istiyorum” der.

Bunun üzerine Resulullah (S.A.V.): “Sabır zordur. Onun yerine afiyet/şifa iste” buyurmuş.

Allah Teala’nın bir ismi de Şâfi, Kur’an-ı Kerim’inki de Şifa’dır. “Dertleriniz günahlarınız, devası da istiğfarlarınızdır.” (S.A.V.).

Dertleri de dermanları da yaratan ancak Allah’tır. “Lâ Hâlike illallah”, “Lâ Şafie illallah”, “Lâ faile illallah.” İnsanlar, doktorlar, ilaçlar birer araç/vesiledirler. Allah, yılan zehrinden şifa yaratandır.

Tabiinin büyüklerinden Hasan-ı Basrî Hazretlerine her çeşit dert, şikâyet, sorun götürerek, ondan çare/tavsiye isteyenlere hep aynı tavsiyede bulunurmuş: “Gidin, tevbe ve istiğfar edin.” Dertler çeşitli olsa da deva tek; istiğfar...

Bu reçete, elbette ki Kur’an-ı Kerim’e, sünneti Resulullaha dayanıyor.

İLGİLİ AYET-İ KERİMELERDEN:

“Başımıza gelen musibetler, ellerimizle kazandığımız günahlarımız nedeniyledir. Çoğunu da affediyor” (Şûra/30).

“Kur’an’dan yüz çevirdiğimiz için, bu dünyada her çeşit darlığı (sıkıntıları) yaşıyoruz... “ (Taha/124).

“Nimetlere nankörlük ettiğimizden dolayı, korkular ve geçim sıkıntıları bizi sarıyor” (Nahl/112).

“Tek hak ve doğru yolda/hidayette olmayıp, batıl yollarda/dalâlette olduğumuz için, Allah’tan yardım alamıyoruz; yanlış/yasak yolda dua ediyoruz... “ (Fatiha).

“Allah’a ve Resulüne muhalefet ettiğimiz için, zillet içindeyiz...” (Mücadele/5).

“Nefsini arındıran kurtulur. Onu günahlara gömen de ziyana uğrar...” (Şems/9-10).

“Doğrusu, hem (günahlardan) temizlenen hem de Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse mutluluğa/kurtuluşa ermiştir” (A’lâ/ 14-15).

“Allah’ın ipi Kur’an’a hep birlikte tutunmadığımız, tefrikaya düştüğümüz için azaptayız; birbirimizle kavgadayız...” (Al-i İmran/103).

“Hep birlikte tevbe ve istiğfarlarda bulunamadığımız için kurtulamıyoruz” (Nur/31).

“Allah tevbe edenleri, arınanları sever”, “Allah’ ı çok zikredin ki, kurtulasınız” (Cuma/13).

“Kur’an ayetleri müminler için şifa ve rahmettir...” (İsra/82) .

“Kalpler ancak Allah’ın zikriyle huzura/ itminana kavuşur” (Rad/28).

“Azıklanın. Azıkların en hayırlısı takvadır” (Bakara/197).

“Balda insanlar için şifa vardır...” (Nahl/69).

“Allah’ı unuttuklarından dolayı (Allah’ın da) kendilerini kendilerine unutturduğu kimseler gibi olmayın... Onlar, yoldan çıkmış kimselerdir” (Haşr/19).

İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLERDEN:

“Kur’an müminler, bal da tüm insanlar için şifadır.”

“Allah’ım! Nefsime takvasını ver; onu tezkiye et...”

“İstiğfar edin! Ben günde 70/100 kez istiğfar ederim.”

“Hastalarınızı sadaka ile de tedavi edin. Sadaka her türlü belâyı, hastalığı def eder.”

“İşlenen günahlar kalpte kir/pas oluşturur. Silinmezse kalp kararır, katılaşır.”

“Zikrullah kalbin cilasıdır.”

“Vücutta bir et parçası vardır: O temiz/düzgün olursa tüm organlar da öyle olur. O bozuk/fesatta olursa organlar da fesatta olur. O, kalptir.”

“Allah her derdin devasını da yaratmıştır. Tedavi olun. Ölümden başka her derdin devası vardır.”

“Rabbim! Beni göz açıp kapanıncaya kadar nefsime bırakma”

“Akıllı insan nefsini hesaba çeken, ahiret hazırlığı yapandır.”

Önümüzdeki hafta Ramazan ayını idrak edeceğiz. Önemi, değeri büyük bu zaman diliminde her zamankinden daha çok arınmaya, nefis muhasebesine, tezkiyesine, ilme, tefekküre, iyiliklerimizi çoğaltmaya, kötülüklerimizi azaltmaya, kısaca kullukta yoğunlaşmaya çabalamalıyız.

Değerli zamanı değerli/önemli şeylerle geçirmek aklın gereği. Böylece bayramın ödülü ve sevincini yaşamak ne güzel. Değilse, ne büyük hüsran...

Hayat rehberimiz/örnek ve önderimiz (S.A.V.): “Akıllı insan nefsini denetleyen ve ahirete hazırlıklı olandır...” buyurmuş. Hz. Ömer (R.A.) de: “Ahiretteki hesaba çekilmeden önce nefsinizi hesaba çekin” buyurmuş...

Beden sağlığımızı nasıl ki korumaya, tedaviye çabalıyorsak, bunun gibi/bundan da öncelikle ruh/kalp sağlığımızı korumaya, tedaviye çalışmalıyız. Birincisi dünya hayatımızla, ikincisiyse hem dünya hem de ahiret hayatımızla/mutluluğumuzla ilgili. Biz hem dünyada hem de ahirette hasene/güzellikler diliyoruz, umuyoruz...

“Hem dünyada hem de ahirette afiyet” diliyoruz, Rabbimizden...

Nasıl ki koronavirüsten korunmak için temizliğe, mesafeye, maskeye ihtiyaç duyuluyorsa; bunun gibi bundan daha önemli olan ve manevî virüsler, mikroplar mesabesindeki günahlardan/haramlardan uzak durmak/sakınmak, hem de farzları/marufu eda etmek (takva maskesi/elbisesi/azığı) ve aynı zamanda günahlarla kirlendiğimizde de istiğfarlarla arınmak ihtiyacındayız.

Günah kirleriyle kalplerimiz paslanıyor; istiğfarlarla, güzel amellerle (namaz, oruç, zekât, cihat...) ilimle, zikrullahla, tefekkürlerle de arınıyor, temizleniyor, düzeliyor.

Rabbimizin emir ve yasakları, hükümleri bizim yararlarımız ve zararlardan korunmamız, bizim maslahatımız içindir. Bunlara riayetle biz kazanırız; aykırılıkta ise biz kaybederiz. Böylece hem dünyada hem de ahirette huzuru/mutluluğu/güzel hayatı kazanabiliriz. O’nun emir ve yasakları, hükümleri bizim için hidayet, rahmet, hikmet ve şifadır, gıdadır, maslahattır.

Hiçbir şey hikmetsiz/amaçsız/anlamsız değildir. Hastalıklar da, öteki dertlerimiz de bizim arınmamıza, Rabbimize yaklaşmamıza, nefsimizin terbiyesine birer vesile olabiliyor. Sağlık nimetinin değerini bildiriyor. Azgınlaşmamızı engelleyebiliyor.

İyilikler de kötülükler de bulaşıcıdır... Bu nedenle iyi ve güzel şahısları ve mekânları tercih edebilmeli, kötülüklerden de uzaklaşmalıyız.

Sadıklara, salihlere yakın; fasıklara, zalimlere, tağutlara da uzak olmalıyız.

Düşmanlarımız olan nefs-i emmareden, şeytandan, dünya tutkusundan (vehn), zalimlerden uzak durarak, onlara muhalefet edebilmeliyiz. Hem içimizdeki nefis firavununa hem de dışımızdaki tağutlara/firavunlara muhalefet etmeliyiz. Onları düşman edinmeli, itaat etmemeliyiz. Sevmemeliyiz de... “Allah için sevmeye, O’nun için buğzetmeye” özen göstermeliyiz...

Hem büyük (kebir) cihatla, hem de küçük (sağir) cihatla meşgul olmalıyız... “İslam’ın zirvesi cihattır” (S.A.V.).

Manevi bağışıklık sistemimizin güçlendirilmesi için ilim, tefekkür, nefis tezkiyesi, kalp tasfiyesi ile meşgul olmalıyız.

Maddi, bedeni, ailevi, ahlâkî tüm sorunlarımızın sebebi, gerçekte manevi hastalıklarımız/günahlarımızdır. Öncekileri doğuran da sonrakilerdir.

Maddi hastalıklarımızın tedavisinde ilaçlar pahalı ve de yan etkili/zararlı da olabiliyorken, manevi hastalıklarımızın tedavisinde maddi külfet ve yan etkiler yoktur.

Haramları terk ederek, salih amellere koşarak bağışıklık sistemimizi güçlendirebiliriz (takva).

Haramları terk vacip... Haramları terk, farzları edadan öncelikli...

Neden virüslerden korktuğumuz gibi, imansız ölmekten, haramlardan korkamıyoruz? Muhasebesine muhtacız...

Nefis, şeytan düşmanlarımız bizi ateşe çağırıyorlar; onlara muhalefetle kendimizi korumalıyız.

Allah’ın, Resulünün ve mirasçılarının hidayete, cennete, mağfirete davetine icabet etmeliyiz ki, hayatımız güzelleşsin...

Haydi ahiret, hesap yokmuş gibi bir hayattan, ahiretin hesabın kesin olduğu inancıyla bir hayatı yaşamaya... Arınmaya... İyiliklerde yarışmaya... Dünya ve ahiret mutluluğuna... Tevbeye, istiğfara yönelmezsek, En’am/42-45.ayetler kapsamında olmak tehdit ve tehlikesinde olmaz mıyız?

Ramazan’ımız mübarek olsun...

Bahaddin Elçi.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: Her Derde Deva 2
« Yanıtla #1 : Nisan 22, 2021, 06:08:40 ÖÖ »
Her derde deva  2

Beden sağlığımızı nasıl ki korumaya, tedaviye çabalıyorsak, bunun gibi/bundan da öncelikle ruh/kalp sağlığımızı korumaya, tedaviye çalışmalıyız. Birincisi dünya hayatımızla, ikincisiyse hem dünya hem de ahiret hayatımızla/mutluluğumuzla ilgili. Biz hem dünyada hem de ahirette hasene/güzellikler diliyoruz, umuyoruz...

"Hem dünyada hem de ahirette afiyet" diliyoruz, Rabbimizden...

Nasıl ki koronavirüsten korunmak için temizliğe, mesafeye, maskeye ihtiyaç duyuluyorsa; bunun gibi bundan daha önemli olan ve manevî virüsler, mikroplar mesabesindeki günahlardan/haramlardan uzak durmak/sakınmak, hem de farzları/marufu eda etmek (takva maskesi/elbisesi/azığı) ve aynı zamanda günahlarla kirlendiğimizde de istiğfarlarla arınmak ihtiyacındayız.

Günah kirleriyle kalplerimiz paslanıyor; istiğfarlarla, güzel amellerle (namaz, oruç, zekât, cihat...) ilimle, zikrullahla, tefekkürlerle de arınıyor, temizleniyor, düzeliyor.

Rabbimizin emir ve yasakları, hükümleri bizim yararlarımız ve zararlardan korunmamız, bizim maslahatımız içindir. Bunlara riayetle biz kazanırız; aykırılıkta ise biz kaybederiz. Böylece hem dünyada hem de ahirette huzuru/mutluluğu/güzel hayatı kazanabiliriz. O’nun emir ve yasakları, hükümleri bizim için hidayet, rahmet, hikmet ve şifadır, gıdadır, maslahattır.

Hiçbir şey hikmetsiz/amaçsız/anlamsız değildir. Hastalıklar da, öteki dertlerimiz de bizim arınmamıza, Rabbimize yaklaşmamıza, nefsimizin terbiyesine birer vesile olabiliyor. Sağlık nimetinin değerini bildiriyor. Azgınlaşmamızı engelleyebiliyor.

İyilikler de kötülükler de bulaşıcıdır... Bu nedenle iyi ve güzel şahısları ve mekânları tercih edebilmeli, kötülüklerden de uzaklaşmalıyız.

Sadıklara, salihlere yakın; fasıklara, zalimlere, tağutlara da uzak olmalıyız.

Düşmanlarımız olan nefs-i emmareden, şeytandan, dünya tutkusundan (vehn), zalimlerden uzak durarak, onlara muhalefet edebilmeliyiz. Hem içimizdeki nefis firavununa hem de dışımızdaki tağutlara/firavunlara muhalefet etmeliyiz. Onları düşman edinmeli, itaat etmemeliyiz. Sevmemeliyiz de... "Allah için sevmeye, O’nun için buğzetmeye" özen göstermeliyiz...

Hem büyük (kebir) cihatla, hem de küçük (sağir) cihatla meşgul olmalıyız... "İslam'ın zirvesi cihattır" (S.A.V.).

Manevi bağışıklık sistemimizin güçlendirilmesi için ilim, tefekkür, nefis tezkiyesi, kalp tasfiyesi ile meşgul olmalıyız.

Maddi, bedeni, ailevi, ahlâkî tüm sorunlarımızın sebebi, gerçekte manevi hastalıklarımız/günahlarımızdır. Öncekileri doğuran da sonrakilerdir.

Maddi hastalıklarımızın tedavisinde ilaçlar pahalı ve de yan etkili/zararlı da olabiliyorken, manevi hastalıklarımızın tedavisinde maddi külfet ve yan etkiler yoktur.

Haramları terk ederek, salih amellere koşarak bağışıklık sistemimizi güçlendirebiliriz (takva).

Haramları terk vacip... Haramları terk, farzları edadan öncelikli...

Neden virüslerden korktuğumuz gibi, imansız ölmekten, haramlardan korkamıyoruz? Muhasebesine muhtacız...

Nefis, şeytan düşmanlarımız bizi ateşe çağırıyorlar; onlara muhalefetle kendimizi korumalıyız.

Allah’ın, Resulünün ve mirasçılarının hidayete, cennete, mağfirete davetine icabet etmeliyiz ki, hayatımız güzelleşsin...

Haydi ahiret, hesap yokmuş gibi bir hayattan, ahiretin hesabın kesin olduğu inancıyla bir hayatı yaşamaya... Arınmaya... İyiliklerde yarışmaya... Dünya ve ahiret mutluluğuna... Tevbeye, istiğfara yönelmezsek, En'am/42-45.ayetler kapsamında olmak tehdit ve tehlikesinde olmaz mıyız?

Bahaddin Elçi.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41