Gönderen Konu: REÇETEMİZ  (Okunma sayısı 764 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
REÇETEMİZ
« : Eylül 27, 2017, 06:24:26 ÖÖ »
REÇETEMİZ

RABBÜL ÂLEMİN bizi topraktan yarattı. Cennetten yeryüzüne -konaklamak ve sonra kendine dönmek üzere- indirdi. Burada denenecek, sınava tabi tutulacağız. Yeryüzünde yaşayıp, topraktan beslenip, toprağa girecek ve tekrar topraktan çıkartılıp, hesaba çekileceğiz. Burası bize tahsis edilen ev. Hepimizin -tüm insanların- evi. Burada misafiriz ve ahiret yolcusuyuz. O halde O’nun (c.c.) misafiri gibi yaşamak ve yolcusu gibi hareket etmek durumundayız. Her şey “emanet” ve bu emanet/nimetlerden sorumluyuz, sorgulanacağız. Misafirliğimizi de yolculuğumuzu da ev sahibinin rızasına uygun yapmak kulluk/görevimiz var. Haddimizi bilecek, Ev sahibine saygılı, yarattıklarına şefkatli olacağız. Ölümümüzle misafirliğimiz de bitecek. Yakınlarımız bile bizi misafir edemeyecekler.

Fıtratımız gereği nisyan (unutma) ve isyanla malulüz. Melek değiliz. Günah işlemeye müsaidiz ve beşeriz, şaşarız, unuturuz. İsyanlarımız/günahlarımız unutmaktan geliyor. Allah’ı ve ölümü unutmamızdan. Bu ise dünyaya dalmamızdan/gafletten oluyor. Sonrada azgınlaşıyoruz.

Lokman (a.s) oğluna ‘Allah’ı ve ölümü unutma!’ buyurmuş. Biz unutmuşuz

Günahlarımız çoğu zaman bizi hasta ediyor. Bize hastalık olarak geri dönüyor. Kimi zaman da derdimize derman oluyor. Biz hastaların tedaviye/ilaca ihtiyacımız tartışılmaz. Çünkü sağlık da bir emanettir, korunmalıdır. Hangi hastaneye, hangi tabibe, hangi ilaçlara başvurmalıyız ki tedavi olalım, şifa bulalım…  Kitabımızın bir sıfatı da ŞİFA; ŞAFİ de Allah-u Teâla değil midir? Öyleyse haydi tedaviye, sıkıntılarımızdan kurtulmaya, ŞİFA’ya, ŞAFİ’ye… Baştabibe (sav)…

Hidayet rehberimiz/önderimiz/örneğimiz/Baştabibimiz (sav) teşhisi yüzyıllar öncesinden koymuş: Ümmeti olarak ahir zamanda dünya muhabbetine (vehn) tutulacağız.  Ve sonunda gayrimüslimler günümüzde (Ortadoğu’da) olduğu gibi başımıza üşüşecekler. Dünya hayatını ahiret hayatına önceleyecek, Allah yolunda cihadı terk ederek kendisini tehlikeye sokacak, elindeki nimet ve emanetleri Allah’tan, Resulünden ve Allah yolunda cihattan çok seveceğiz. Bundan dolayı da şuan ki sıkıntıları yaşayacağız ve yaşamaktayız.

Dünyada “eşref i mahlukat” ve “halife” olarak adalet ve imar görevlerimiz var.

Dünya, kulları Allah’tan uzaklaştıran, onu unutturan her şey…

Allah-u Teâlâ dünyayı/tüm evreni insanoğlunun hizmetine sunmuş, ayaklarımızın altına koymuş. Dünya nimetlerinin yeri kalbimiz olmamalı. Dünya nimetlerinden yararlanırken nimetleri vereni unutmamalı ve şükretmeliyiz. Dünya bize binek/araç/köle olmalı. Bize efendi ve put olmamalı. Kalpte dünya sevgisi değil, Mevla sevgisi olmalı.

Dünya deniz suyuna benzer; susuzluğumuz gitsin diye içtikçe kanmayız, yanarız.

Dünya serhoşluğu içki serhoşluğundan daha tehlikeli ve zararlıdır. Birincisinde yani dünya serhoşluğunda dünya serhoşu serhoşluğunun farkına kolay varamaz. İçki serhoşluğunda hem içen hem de etrafındakiler bunu kolay hissederler. Dünya serhoşunu işlediği tüm günahlar karartmış, aklını örtmüş, Allah’ı ve ahireti unutturmuştur. Hatalar en çok Allah’ı ve ölümü unutmakla işleniyor.

Tarihe baktığımızda devlete/izzete kavuşan Müslümanların, ahiret hayatını dünya hayatına tercih ederek yaşadıklarını görürüz. Ölümü/şehadeti arzulayanların, dünya tutkunlarına galebe çaldığını görürüz. Ölümü öldürenlerle kimler savaşabilir?

Biz Müslümanlar cihadı terk ettikçe izzetimizi, devletimizi, adalet ve barışımızı, kardeşliğimizi, birliğimizi yitirdik. Çünkü cihadı terkin, zilleti getireceği gerçeğini unuttuk. “Allah’a ve Resulüne muhalefetin bize zillet getireceği ayetini (Mücadele, 5) unuttuk. Bezm-i Elesti, Rabbimizle yaptığımız sadece O’na kulluk sözleşmemizi (Araf, 176) ‘işittik ve itaat ettik’, ‘şahitleriz’ sözlerimizi de unuttuk. Lozan’da batılılarla “Bezmi elest” teki sözümüze muhalefet antlaşmasını yaparak, yoldan çıktık, yollarına girdik. Allah’ın yasalarını, ilkelerini, emir ve yasaklarını sürgüne gönderdik, hilafetimizle birlikte… İslam’la Müslümanlarla mesafemizi büyüttük. Allah’a teslim olması gereken Müslümanlar olarak biz, Allah’ın ve bizim düşmanlarımıza teslim olmak zilletine düştük.

Başımız kesildi, gövdemiz parçalandı. Dinimiz sürgün edildi, laiklik davet edildi, dinimiz parçalandı. Onunla beraber coğrafyamız ve ümmet parçalandı. Ve parçalar olarak birbirimizi boğazlıyoruz. Birbirinin yüzüne sevgiyle bakması, hatta gıybetini bile yapmaması gereken Müslümanlar(?!) tekfir ve tekbirle birbirimizi yiyoruz. Sebep açıktır: İslam’dan uzaklaştık, batılıların yoluna girdik. Müslümanların başı konumunda iken, Hristiyanların esiri olduk. Bağdat, Şam, Musul; kan, gözyaşı… bütün bunların arkasında bu neden vardır. Çözüm: tövbeyle, istiğfarla yeniden ‘tariki müstakime’ girmekten başka çare, çıkış, çözüm yoktur. Bunu anlamazsak bu kuşatmayı yaramaz, bu yangını söndüremeyiz. Artık şunu görmemiz lazım: Şartlar oluşturularak ülkemiz uluslararası müdahalelere açık hale getirilmek isteniyor. Bundan ancak Rabbimizin velayetine sığınarak kurtulabiliriz.

Ölüm ayeti kimsenin inkâr edemeyeceği ayetlerden. Hal böyleyken inanmayanlar bir tarafa, biz Müslümanlar olarak kendimizi ölüm ayetinden/gerçeğinden ne kadar uzakta görüyoruz. Bu ayetten uzaklaşınca Kur’an’ın öteki tüm ayetlerinden de uzaklaşmış oluyoruz. En yakınları en uzak görmek gafleti sarmış bizleri. Ölüm yokmuş gibi dünyayı yaşamak, onu elde edebilmek için hesabı da yokmuş gibi yaşamak gafletinden/hastalığından kurtulmalıyız. Evet hastayız. Dünya muhabbeti hastalığıyla malulüz. Tüm ilaçlar Kur’an-ı Kerim’in şifa eczanesinde; Kullanımı da Baştabibimizin (s.a.v)’in reçetesinde. Hayat iksiri bu ilaçlar bize acı geliyorsa, hasta olduğumuzdan geliyor. Hastaya bal bile acı gelmez mi?     

Vahiy bizim ruhumuz/canımız. “Allah ve Resulünün size hayat veren çağrısına icabet edin” (Enfal, 24)

‘Nereye gidiyorsunuz’ (Tekvir, 26) ayetleri bizi ‘Hep birlikte Allah’ın ipine sarılmaya’  (Al-i İmran, 103)çağırmıyor mu? Haydi, öyleyse ne duruyoruz? Didişmeyi, kavgayı bırakalım da, hep birlikte vahye sarılarak dirilelim, Onun ipine tutunalım ki O bizi bu zindandan, kuyudan çekip çıkarta.

BAHADDİN ELÇİ.

 


* BENZER KONULAR

Birbirimizin Hem Cenneti Hem de Cehennemi Olabiliriz Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:48:55 ÖÖ]


Kulluk Şuuru Nasıl Oluşur Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:44:55 ÖÖ]


Şeytanın Büyücülüğü Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:41:01 ÖÖ]


Birliğe Çağrı Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:35:09 ÖÖ]


Ahirete İmanın Mü’mine Kazandırdıkları Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:29:15 ÖÖ]


Sen Değerlisin Gönderen: türkiyem
[Bugün, 07:19:59 ÖÖ]


Evlilik İnsanı Mükemmelliğe Ulaştıran Hızlı Yollardan Birisidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:58:11 ÖÖ]


Müslümanım Diyen Ey Hanımlar Kızlar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:51:18 ÖÖ]


Birçok Kadın Kocasını Birçok Rrkekte Karısını Cennetlik Etmiştir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:45:05 ÖÖ]


Hesap Günü İyice Yaklaştı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:33:16 ÖÖ]


Kırık Kalple Yapılan Dualar Makbuldür Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:20:47 ÖÖ]


Ertuğrul Erkişi - Safahat`tan Şarkılar 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:41:49 ÖS]


İslâm Kadına En Büyük Değeri Vermiş Şerefli Yaşamasını Sağlamış Gönderen: anadolu
[Dün, 08:16:41 ÖÖ]


Çocukla İletişim Kurarken Ona Saygı Duymak Değer Vermek Gerekir Gönderen: anadolu
[Dün, 08:08:13 ÖÖ]


Mümin Bir Erkek, Mümin Kadına Kızıp Darılmasın. Gönderen: anadolu
[Dün, 08:03:19 ÖÖ]


Çocukların Namaz Eğitimi Gönderen: anadolu
[Dün, 07:57:19 ÖÖ]


Namazını Sapasağlam Koruyanalr Gönderen: anadolu
[Dün, 07:50:26 ÖÖ]


Bu Din Sadece Camilerin Dini Değil Hayatın Dinidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:38:19 ÖÖ]


İslam Gariplerin Dinidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:29:34 ÖÖ]


Komşunuzu İhmal Etmeyin Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:21:38 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41